29 Temmuz 2012 Pazar

Türkiye’nin En Uzun Sınır Komşusu Özerk Kürdistanlar!

Mahmut Balpetek

Geçen yüzyılın başında Ortadoğu’da çizilen sınırlar, Kürt halkını bölünerek dört ayrı devletin içinde yaşamak zorunda bırakmıştır. Kürtlerin bütün itirazlarına rağmen egemen güçlerin dayattığı statü, bir asırlık tarihi arkasında bırakarak, bu yüz yılın başında değişmeye yüz tutmuştur.


Bu durumun embriyonları uzun zamandır görülmekteydi ancak Suriye’de yaşananlara birlikte daha da belirginleşmeye başladı. Ortadoğu’da kartlar yeniden karılmakta, yeni siyasi aktörler devreye girmektedir. Bu yeni siyasal arenada Kürtler de yerini almak üzere harekete geçmektedirler.

27 Temmuz 2012 Cuma

Esaretin ve Direnişin Başkenti ( Paytextı) Diyarbakır (Amed)

Mahmut Balpetek

Kapitalizm, teknolojik gelişimin olanaklarını kullanarak şehirlerin kimliklerini yok etmektedir. Mimaride egemen olan post-modern trend inşa ettiği siteler, gökdelenler ile bütün şehirleri tekdüzeleştirerek kimliksizleştirmektedir. Artık Diyarbakır, İzmir, İstanbul ya da Frankfurt daha çok bir birine benziyor. Bir başka ifade ile kendine özgü ayırt edilecek yönleri silikleştirerek kimliksizleştiriliyor. Diyarbakır’ın kendi kimliğinin ifadesi olan bazal taşlı duvar ve köçekleri (yoları) yerini Dicle Kent’e, Melik Ahmet Çarşısı yerini AVM’lere bırakıyor. Şehir diğer şehirlerle benzerleştiriliyor, kimliksizleştiriliyor. Amed, mimarideki bu kişiliksizleştirmeye boyun eğmiş olsa da toplumsal direnişte ki kararlı duruşu ile saltanatın saldırılarına karşı kimliğini korumaya devam ediyor.

Savaş Kışkırtıcılığı Suçtur!

Mehmet Özgen


TCK’nun 306. Maddesinde ‘Türkiye’yi savaş tehlikesiyle karşı karşıya bırakacak şekilde yabancı bir devlete karşı hasmane hareketlerde bulunan’ kimselere ‘beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası, “Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.” deniyor.

SURİYE: “Arap Sosyalizmi’ Son Nefesini Verirken

Hakkı Yükselen



Burjuva demokratik “aşama” bir tür “demokratik diktatörlük” olarak 1917 Rusyası’ndaki devrimci görevlerini olmasa da, siyasi ömrünü sekiz ay gibi kısa bir sürede tamamladı: Önce büyük toprak sahibi ve burjuva-liberal Kadet Partisi üyesi Prens Lvov, ardından Sosyal Devrimci Kerensky başkanlığındaki geçici hükümetler yönetiminde, hızla gericileşen, emperyalizm yanlısı bir “ara rejim” biçiminde… Ve elbette geçici bir “ikili iktidar” dönemi olarak.

24 Temmuz 2012 Salı

Kapitalist Toplum İçinde Sömürülenlerin İktidar Adacıkları Kurması İmkansızdır

Ahmet Doğançayır
‘Sınıf politikası’; ‘’değişimci’’ siyaset erbabı, felaket tellalları ve kötümser yorumcular tarafından şiddetle reddedilen pek çok şeyin şifresi haline geldi. Her şeyin ötesinde sınıf siyaseti ve politikası kapitalist iktidara karşı koymada ve ondan radikal farklılıklar içeren bir toplumsal düzenin kurulması görevinde örgütlü emeğin ‘önceliğinde’ ısrarla durulmasını temsil ediyor. ‘Öncelik’ düşüncesini reddedenler birçok itiraz geliştiriyorlar: İşçi sınıfının bütün kapitalist ülkelerde kendisine atfedilmiş devrimci rolü oynamaya yanaşmamış ve bu rolü oynama istekliliğine ilişkin bir belirti bulunmayışı,

20 Temmuz 2012 Cuma

Ezilenlerin özgürleşmesi, kendi mücadelelerinin eseri olacaktır!

Mahmut Balpetek

Kürt sorunu, her seferinde farklı bir veçhesi ile gündem olma durumunu sürdürmektedir. Buna, bağlamından koparılarak gündemleşmesi de dâhildir. Türkiye son günlerde yeniden bağlamından koparılmış Kürt sorunu tartışmasına mekân olmaktadır. Belli periyotlarla gündeme sokulan bu tartışma “Kürt sorununu kim çözer” gibi kâhinlik edenlerin dışında bir anlam ifade etmeyen, bir an için anlam ifade ettiğini kabul etsek bile AKP’nin toplumsal desteğini sürekli kılmak dışında Kürt sorununun çözümüne bir katkı sağlamayan suni tartışmalardır.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Sivas 93

Diktatörlükler mi Emperyalist 'Barış' mı İkileminden Kurtulmak Gereklidir

Ahmet Doğançayır

İçinde yaşadığımız koşullarda emperyalizmin sinir merkezlerinde sınıf mücadelesi zayıf ve işçi sınıfının politik hareketi bir çöküntü içindeyken bu tür bir devrimci canlanma çok düşük bir olasılık olarak görülecektir. Ancak düşünülmelidir ki 1917 yılında bütün ‘’uygar dünya’’birbirini boğazlarken ve uluslararası işçi hareketi sosyal şoven liderlikler tarafından emperyalist amaçların emrine koşullandırılmışken Rus işçi ve askerleri çarlığı yıktılar. Bu devrim Macaristan'dan İtalya ya ve Almanya ya kadar bir dizi başarılı veya başarısız devrimci kalkışmaya yol açtı.