26 Nisan 2012 Perşembe

Resmi Tarih ve Avcı Hikayesi



Mahmut Balpetek


            20 Nisan akşamı arkadaşlarımla Ayvalık dönüşü arabada koyu bir sohbete tutuştuk. Nazar dostumla aynı coğrafyanın insanıyız. Nazar daha tartışmanın başında “ben doğuştan muhalif ve solcuyum. Yaşadığım coğrafya bana başka şans vermedi. Ancak solun teorisini bilmem” diyerek kendi cephesinden tartışmayı kapattı. Fanatik bir Ahmet Kaya hayranı olan Ayvalık doğumlu kardeşim Atınç, ailesinin sağcı olduğunu, kendisinin ise Ahmet Kaya’ya olan hayranlığı nedeni ile sol görüşü tercih ettiğini anlattı. Sohbet; 1915 Ermeni, Dersim benzeri sorunları içeren tarih eksenliydi. Sohbetin bir yerinde Atınç bana dönüp “ağabey, okulda okuduklarımız ile senin anlattıkların arasında benzerlik bile yok, bizim okulda ve sonrasında öğrendiklerimiz yalan mı?” diye sordu. Bende önemli ölçüde yalana dayalı resmi tarihi bize okuttuklarını anlatmaya çalıştım.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Sarkis Hatspanian’ın “Hocalı Katliamı” ile İlgili Yazısı, Gazi Katliamı, Ergenekon, Gün Zileli ve Milliyetçilik Üzerine

'yalansız’ın notu; Demir Küçükaydın bu yazısında  Sarkis’in yazısının zaten köxüz’den başka bir sitede yayınlanmayacağını bildiğini belirterek yazının yalnızca köxüz sitesinde yer aldığını yazmaktadır. Ancak Sarkis’in sözü edilen yazısı  'yalansız’da yayınlanmış, hala da sayfalarında durmakta ve okunmaya devam etmektedir. bunu belirtmeyi ihmal etmemesini beklerdik. Bu durum umuyoruz ki unutkanlıktan kaynaklanmıştır. Zira, bilindiği gibi, mümkün olduğu ölçüde sistemin paradigmasını su yüzüne çıkaracak, sosyalistlerin yaşadığımız dünyayı anlamasını ve değiştirmesini engelleyen  ezberleri bozacak yazıları yayınlamak 'yalansız’ın  yayın politikasıdır.




Demir Küçükaydın

23 Nisan çocuk bayramının, kendisinin unutturulması için koyulduğu ve çocukların masumiyetinin de kendisine kurban edildiği 24 Nisan Ermeni Katliamının yıl dönümü yine geliyor.
Sol veya Sosyalist örgütler, artık kendilerinin bile “görücüye çıkmak” diye tanımladıkları, 1 Mayıs gösterileri için toplantılar, kimin nerede nasıl yürüyeceğine, nasıl güçlü ve etkili görüneceklerine ilişkin ince hesaplar ve pazarlıklar yaptıkları toplantıları sürdürüyorlar. Ama 24 Nisan bunların içinde hiçbir yer tutmuyor. Belki bir iki küçük sol örgütün ve birkaç bireyin bir uğraşı olarak kalıyor.
Aslında Türkiyeli sosyalistlerin ve İşçilerin, 1 Mayıs’ın da tıpkı 23 Nisan gibi, 24 Nisan’ı unutturmanın, gizlemenin, gündemden düşürmenin ve bizzat 1 Mayıs’ın kendisini anlamsızlaştırmanın bir aracı haline dönüştüğünü görüp, 1 Mayıs’ı 24 Nisan’da yapmaları ve 1 Mayıs’ı gerçek 1 Mayıs’ın özünde bulunan mesaja tekrar kavuşturmaları beklenirdi. Ama onlar böyle “milliyetçi” dalaşmalarla uğraşmayacak kadar derin “Enternasyonalist”tirler.

22 Nisan 2012 Pazar

24 Nisan: Ermeni Halkının Ölüm Yolculuğu

Hakkı Yükselen

Mevsimi geldi, şimdi bütün gözler yine Amerikan Kongresi’ne getirilecek “soykırım yasa tasarısı”na ve Amerikan Başkanı’nın tavrına çevrilecek. Büyük bir ihtimalle vartayı yine atlatacağız; malûm ortada koskoca bir Ortadoğu ve Suriye meselesi var!
Aslında her tarihsel olay,  bugünü anlaşılır kıldığı, bugüne ilişkin dersler içerdiği veya bugün işe yaradığı kadarıyla tartışılır, bu nedenle bir anlamda ‘araçsallaşır’; Ermeni sorununda olduğu gibi.

1915 olayları ve tehcir konusu da olumlu ve olumsuz yönleriyle artık bugünkü hesaplaşmalarla ilgili politik ve ideolojik bir nitelik kazanmıştır. Tartışmanın bugüne taşınmasının birçok somut nedeni vardır. Konu sadece, geçmişte olanların Türk devleti tarafından inkârı veya itiraf edilmemesi değildir. Tartışmanın içinde yer alan çeşitli güçler farklı amaçlar gütmektedir. Geçmişte yaşananlardan gerçek bir acı duyan, atalarının anılarına sahip çıkan ve kendi varoluşlarını anlamlandırmaya çalışan insanların

20 Nisan 2012 Cuma

Kapitalizm Sadece Krizlerin Değil Savaşların da Nedenidir!

     
       Ahmet Doğançayır

Bugün insanlık geleceği konusunda tarihinin hiçbir döneminde görülmemiş bir belirsizlik yaşıyor. Çünkü geleceğinin ‘’iyi’’ ya da ‘’kötü’’ olması tümüyle kendi atacağı adımlara bağlıdır. Kapitalizmin 20.yy başında ortak bir olgu olan ‘’son aşaması emperyalizm’’ için aynı zamanda ‘’savaşlar ve devrimler ’’ çağı da denmiştir. Gerçekten de geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısına iki büyük savaş sığmıştır. Milyonlarca insanın hayatına ve yanı sıra maddi yıkıma neden olan bu paylaşım savaşlarının, kapitalist sistemin doğasından kaynaklandığı yazılıp gösterilmiş, anlatılmıştır. Yüzyılın ikinci yarısına ise genel bir savaş sığmamış ama yeni bir olgu olarak nükleer silahlar ortaya çıkmış ve insanlığın toptan yıkımı anlamına gelecek bir nükleer savaş tehdidi ciddi bir tehlike olarak ortaya çıkmıştır.

17 Nisan 2012 Salı

Teori ve Politika (12 Eylülcülerin ve Diğerlerinin Yargılanması karşısındaki Tavırlar Üzerine)


Demir Küçükaydın

Çok uzunca bir süredir, kimi sosyalistlerin geçmişte yaşananlara (12 Mart, 12 Eylül vs.) ilişkin intikamcı bir tonla söylediklerini okudukça bu konuda sosyalist teorinin tüm öncüllerinin ve mantık sonuçlarının; eski güzel geleneklerin unutulduğunu acıyla gördükçe, buna karşı bir şeyler yazmak gerekir, keşke biri yazsa diye aklımdan geçirmeden edemiyordum. Kimseden ses çıkmayınca gene iş başa düştü diye uygun bir zaman bulmaya çalışıyordum.
En son geçen hafta sonu, “Sosyalist Yeniden Kuruluş” isimli girişimin İstanbul’da yaptığı üç toplantıdan birine gitmiştim. Sosyalistler nerede, ne yapıyorlar, neler tartışıyorlar; bakalım buradan bir şeyler çıkar mı diye, radar ekranından yitirmemek için.
Oradaki kimi konuşmaları dinleyince, artık geciktirmemeli sorun çok daha derinde ve metodolojik diye düşünüp hemen yazmaya karar verdim. Dün sabah kalkınca bu yazıyı yazdım. Sonra bir gün demlensin hele diye beklemeye bıraktığımda, Radikal’de İskender Pala ile yapılmış söyleşiyi okuyunca artık daha fazla geciktirmemeli diyerek bu gün son şeklini verip yayınlıyorum.

Bakırköy’ü Kızıla Boyadılar

Mahmut Balpetek
          
          Uzun süredir solun yaptığı eylemlerin genellikle kitlesellikten uzak ve mekan olarak Beyoğlu İstiklal caddesine sıkıştığı tartışılıyordu. Ancak, 15 Nisan Pazar günü Grup Yorum’un Bakırköy’de gerekleştirdiği konser, bu durumun değişebilirliğinin kanıtı oldu.


 Konserden daha fazla siyasi protesto mitingi şeklinde gerçekleşen etkinlik, yüz binlerin ilgisine mazhar oldu. Bir siyasi fraksiyonun etkinliğinin çok ötesinde solun bütün kesimlerinin katılımıyla sosyalist solun ortak eylemine dönüşen miting, dev ekranlardan Ekim Devrimi’in slaytları ile başladı. “Önderin Çağrısı Gelince Ayaklandı Partizan” marşı eşliğinde sahne, ekran ve meydan kızıl bayrakların dalgalanmasına yurtluk etti. Küba Devrimi ve Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara’nın kısa filmi yansıdı ekranlara. Ardından; 12 Eylül, Madımak, Gazi olaylarını vb. gibi siyasi tarihimizin kısa bir özeti ile kontrgerillanın faaliyetlerini deşifre eden slaytlar dev ekranlara yansıtıldı. Çoğunluğunu gençlerin oluştuğu kitle çok değişik sosyal kesimleri kapsamaktaydı. Adana Demirspor’un pankartı, Çarşı’nın desteği, Cumartesi Anneleri ve tutuklu aileleri ve kızıl yıldızlı bereleriyle gençler en çok göze çarpanlar arasındaydı.

11 Nisan 2012 Çarşamba

AKP’nin Yeni Kürt Stratejisi ve Newroz


Mahmut Balpetek

Amed Newroz’da yasaklar yasaklandı!
            Uzun bir aradan sonra Newroz, iktidar tarafından yeniden yasaklı ya da en hafif deyimiyle yarı yasaklı hale getirildi. Diyarbakır ve İstanbul illerinde daha kitlesel olması açısından 18 Mart Pazar günü yapılmak istenen Newroz etkinlikleri iktidar tarafından “Newroz’un bağlamı ve amacı dışında kullanılmasına izin vermeyeceğiz” denilerek yasaklandı. Ancak bu yasaklanma özelikle Amed’de milyonlar tarafından yok hükmüne dönüştürüldü. Başka bir ifadeyle Amed halkı yasakları yasakladı. Kolluk güçlerinin bütün abartılı şiddet yöntemleri ve kışkırtıcı davranışlarına karşın milyonu aşkın kalabalığın Newroz’u kutlamasının engellenmesi başarılamadı.

6 Nisan 2012 Cuma

Marksist örgüt mü? Anarşist Örgütsüzlük mü? Yoksa…

İbrahim Özkurt



Marksistler, sınıfsız topluma; Devrimler sonunda bir parti kanalıyla, burjuva devlet aygıtını ele geçirerek ve bir geçiş aşaması olan proletarya diktatörlüğüyle, Anarşistler ise, İktidarın yozlaştırıcılığını iddia ederek; Âdemi-merkeziyetçi, Öz yönetimci, özgürlükçü örgütlenmeler ile ulaşılabileceğini iddia etmiş ve pratiklerine yansıtmışlardır. Her iki akımın başarısızlığının altını çizerek başlamak istiyorum yazıma…

Teorilerin doğruluğu ya da yanlışlığı pratiklerle netleşir ve her pratik yeni teorilere ebelik eder. Marks ve en yakın çalışma arkadaşı Engels’in örgüt teorileri, üyelerin söz ve karar sahibi olmasına dayanıyordu. 1877 de Marks ve Engels gizli Komünist derneğe ilk üye oldukları zaman girişlerini, “otoriteye iman etme biçimindeki boş inanı teşvik edecek her türlü hükmün tüzükten çıkarılması” koşuluna bağlamışlardı.