28 Aralık 2013 Cumartesi

Kesintisiz Vesayet ve Yolsuzluk Kapitalizmin Doğasıdır


           Mahmut Balpetek                             
     AKP’nin askeri vesayete karşı aldığı tutuma paralel başta liberaller olmak üzere çeşitli çevreler vesayetsiz  iktidar beklentisine girdiler.  Kapitalist ulus devletin tabiatına aykırı, hoş, bir o kadar da boş bu beklenti cemaat hükümet çatışması ile yeniden gündeme geldi.
erdoğan gülen
Sınıflar arası egemenlik ilişkisinin sahası olan devlet, kendi ontolojisinin gereği  vasiye sahip bir organizasyondur. En basit anlatım ile ezen sınıf ya da sınıflar bağlaşığının vesayeti altındadır.Dolayısı ile vesayetsiz ya da derinsiz bir ulus devlet yoktur. Bundan sonra olması da mümkün değildir. Ezen – ezilen antogonist çatışmanın yanında egemen sınıfın kendi içinde kim zaman uzlaşısı mümkün çelişkiler barındırır.

Ahlaksızlık,Devlet Politikasıyla İç İçe Girmiş Şirketler Dünyasının Temelidir!


Ahmet Doğançayır
Bazen bir şeyin adının çok kullanılması, çok bahsedilir olması aslında onun yokluğundandır. Tıpkı siyasette ahlâktan çok bahsedilmesi gibi… Yaşadığımız düzen herkesin birbirine onurdan, şereften, hayâ ve utançtan bahsettiği ama bunların ortada olmadığı bir düzendir.
işçiday
Yaşadığımız düzende çokça yaşanan Ahlâksızlık sorunu sadece siyasal alanda karşılaşılan, sadece aslında güvenilmeye değer kurumlarda yer alan görevlilerin yarattığı bir sorun değildir. Siyasal alandaki yolsuzluklar toplumdaki genel ahlâk düşüklüğünün sadece bir bölümüdür. Toplumun moral seviyesini düşüren olayların nedeni sadece birkaç yoldan çıkmışın varlığı değildir. Elbette güvenilmeye değer kurumlarda yoldan çıkmış kimseler olabilir. Fakat bir toplumda kurumların kendileri de yoldan çıkmış ve bozulmuşsa bu kurumlarda yer alan görevlilerin de bozulmaları, yoldan çıkmaları doğallaşır.

25 Aralık 2013 Çarşamba

Devlet Kapitalizmi Çöktü, Kapitalizmin Topyekun Çöküşü İçin…


İbrahim Özkurt
Binlerce yıl süren kölelik ilişkileri, kapitalizmin kurulması ile yeni bir evreye girer ve günümüzde de kabuk değiştirerek devam eder. Kapitalist zorbalığın ete kemiğe bürünüşü, 1789 da Parisli baldırı çıplakların devrimi başlatarak önceki yapıyı yerle bir etmeleri sonucu oluşur.
komun_bellek
Devrim, iktidarın dışında bir seçenek üretemeyen küçük burjuva diyebileceğimiz önderleri kanalı ile iktidar odaklı bir yapıya büründürülür ve aynı anda devreye, yaklaşık 150 yıldır feodalite içinde palazlanan burjuva sınıfı girer. Burjuvalar 100 yılı aşkın zamandır feodal beylerin yanında, çalıp çırpmaları sonu gittikçe güç kazanarak ortak olarak yürüttükleri işi baldırı çıplakların isyanı sonucu iş- ekmek- özgürlük şiarını da sahiplenerek yeni bir talan düzenin (kapitalizm) temellerini atarlar ve TEMSİLİ DEMOKRASİYİ keşfederler.

Muz Cumhuriyeti Değil, Büyük Hırsızların Cumhuriyeti



 Fikret Başkaya
“ Kapitalizm yasal mafya, mafya da yasa dışı kapitalizmdir”
Dorio Bötancourt- Maria Garcia


bakaya
Profesyonel politikacıların ve devlet erkanının ağzında sakız olmuş  iki tekerleme var: “ Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir” ve “Türkiye bir hukuk devletidir”. Birinciyle imâ edilen Türkiye’de köklü bir devlet geleneği olduğu, ikinciyle de burada her şeyin hukuk ilkeleri ve kurallarına göre işlediğidir. O halde “burada öyle arzu edilmiyen şeylere izin verilmez, eğer yanlış yapılmışsa hukuk dahilinde çözülür” denmek isteniyor.

Hangi “Orta Sınıf” ?


Selim Ergunalp
Haziran ayaklanmalarından bu yana ayaklanmanın sınıf karakteri yada direnişcilerin sınıf karakterleri hakkında siyasal yelpazenin hemen her renginden yorumlar yapıldı. Bu yorumların büyük bir kısmı ayaklanmanın sınıf karakterini, tabii ki yazarlarının kendi siyasal eğilimlerine paralel biçimde ele aldı ve tartışmalar bir çok metinde “orta sınıf” üzerine yoğunlaştı.
gezi oto
Direnişcilerin kimler oldukları, toplumun hangi sınıf ve tabakalarından geldikleri hakkında yapılmış ciddi bir araştırma yok. Haziran ayı içinde, henüz direniş devam ederken, üç kuruluş en azından bazı soruları aydınlatmak için direnişciler arasında istatistikler düzenlediler. Kendi verilerine göre araştırma şirketlerinden Genar Gezi parkı içinde ve Taksim meydanında 498 kişiyle yüzyüze, Konda gene Gezi parkında 4411 kişiyle anketler yaptı.

20 Aralık 2013 Cuma

BDP, Gezi İsyanındaki Yanlışını Tekrarlıyor mu?


Seyfi Adalı
 TBMM’de BDP grubu adına konuşan Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, AKP ile Cemaat arasında süren çatışmayı “hükümetin çözüm sürecinde daha dik durmasını, daha çözüm sürecinin arkasında durmasını engellemeye çalışmak” olarak değerlendirdi.
nursel
Meclis tutanaklarına yansıyan konuşma şöyle:
Şimdi, bu karar, o kadar basit bir karar değildir. Bu kararı verenler istiyorlar ki PKK hemen ateşkesi bozsun, silaha sarılsın, gelsin tekrardan silahla mücadeleye başlasın, binlerce insan gerçekten bu ülkede tekrardan yaşamını yitirsin.

18 Aralık 2013 Çarşamba

Anti-emperyalistlik Nöbetini Erdoğan mı Devralacak?


Ferhan Umruk
“O zaman önümüzdeki günlerde anti-emperyalizm nöbetini Erdoğan’ın devralması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Dün arkalarına ABD’yi alamayıp anti-emperyalist söylemin, şovenizmin bayraktarlığını yapan Silivri’dekilerden bu defa bayrak Erdoğan’ın elinde sallanabilir. Zira Obama’yla oval ofiste fotoğraf çektirme dönemi bitmiş görünüyor Erdoğan için.
Muktedirler elinde içi kof anti-emperyalizmin alıcısı da mebzul miktarda vardır. Kendini sosyalist sananlar bile müşteri olabilirler, 28 Şubat’a meftun olmamışlar mıydı?” 
erdoğan
Siyasi tarihe 17 Aralık operasyonu olarak geçecek, araştırmacı gazeteciliğe konu olacak bir yolsuzluk gözaltılarıyla karşı karşıyayız.

30. Yılında Maraş Katliamı Tehcirden 6-7 Eylül’den Maraş’a Uzanan Katliamlar Dizisi


Rıza Aydın
“Maraş olaylarını inceleyene kadar ben, “milli” diye adlandırılan yerel burjuvazinin, “kendi pazarına” (pazara) sahip çıkmak için komprador burjuvaziye karşı yürüttüğü mücadeleyi, ona karşı savaşını, “milli burjuvazinin” egemen olduğu bir toprak parçasını, gümrük duvarlarıyla, ulusal çitlerle çevirmesini, olumlayıp, yıllardır savunurdum. Maraş kıyımını inceleyince gördüm ki, bu insanlığa mutluluk vermiyor. Hiçbir milliyetçiliğinde insanlığa huzur vermesi mümkün değil. Bu yüzden, ülkemizin yüz karası olan tehcir, mübadele, Varlık vergisi, 6–7 Eylül olayları gibi şeyler yaşanmış. Bunların tümünü ayrımsız lanetleyip mahkûm etmemiz gerekir. Bunu yapmadan bir adım dahi yol alamayız.”
maraş foto
Her yazının bir yazılış hikâyesi vardır. Yazıyı anlamak için yazının hikâyesinin bilinmesi gerekir. Bu yazım, Londra’da Maraş katliamını anmak için yapılacak olan toplantıda yapacağım konuşmanın ön hazırlığıdır.

13 Aralık 2013 Cuma

Connoly’nin Dediği… İngiliz Ordusunu Yarın Ülkeden Çıkartıp Yeşil Bayrağı Dublin Kalesine Çekseniz Bile…

Hakkı Yükselen

Benim, ülkemiz halkının ideal olarak karşılarına koymalarını dilediğim cumhuriyet öyle bir cumhuriyet olmalıdır ki, yalnızca adından söz edilmesi bile, her çağda, her ülkenin ezilenleri için bir işaret ateşi oluşturmalı, uğruna harcanan çabaların ödülü olarak her çağda özgürlük ve bereket vaat etmelidir. … İngiliz Ordusunu yarın ülkeden çıkartıp yeşil bayrağı Dublin kalesine çekseniz bile, sosyalist cumhuriyetin kurulmasına yönelmiş değilseniz tüm çabalarınız boşa gidecektir… İngiltere gene mahvınıza dek size hükmedecektir – davasına ihanet ettiğiniz o özgürlük tapınağında dudaklarınız riyakâr bir saygı sunarken bile.”
irlanda_bagimsizlik_savasi_8544
Bu sözleri, yaklaşık yüz yıl önce, İrlanda ulusal kurtuluş mücadelesinin İngilizler tarafından idam edilen önderlerinden büyük devrimci sosyalist James Connoly söylemiş. O günlerden bugünlere, doğruluğu, sadece İrlanda’da değil, hemen hemen dünyanın her bucağında defalarca kanıtlanmış bir söz. Bilindiği veya kolayca anlaşılacağı üzere Connoly, kendi halkının ulusal kurtuluş mücadelesi bağlamında konuşuyor. Yani bunlar ucu günümüze, mesela Kürt ulusal özgürlük mücadelesini de değen sözler…

Mandela…


Ulus Irkad

Mücadele, acı ve zorluklarla dolu hayatı nihayet bitti. Altı ay önce öldü diye dünya medyasında adı geçen büyük lider nihayet 95 yaşında hayata gözlerini kapadı. 27 yıl hapiste kaldı ama ırkçılığa karşı mücadelesini bitirmedi ve sonuna kadar Güney Afrika’nın demokratik bir ülke olmasına büyük katkısı oldu. 1990’ların başında hapisten çıkarken “Eğer nefretimi devam ettirseydim, ruhen hapisten kurtulamayacaktım” diyordu. Aslında 1950’lerde mücadeleye devam ederken Güney Afrika’nın bütün ulusal kaynaklarını uluslaştırmayı ve geliri de halka paylaştırmayı düşünüyordu.
Marikana rs
Mücadelesinde hapsine kadar bir Komünistti. Hapisten çıktığında ise dünyada SSCB diye bir ülke kalmamıştı ve o idealinin de oıldukça yozlaştırıldığını görmüştü. Hapisten çıktıktan sonra ise Güney Afrika burjuvazisinin baskılarına dayanamayıp bu görüşünden vazgeçti.

6 Aralık 2013 Cuma

Mandela- Irk Ayrımcılığının Sonundan Sınıfsal Ayrımcılığın Şiddetlenmesine-Madalyonun Öteki Yüzü Tarihsel Ders



“ Madalyonun öteki yüzüne gelince, ırkçı rejimin siyahlara uyguladığı ayrımcılık kalktı ama beyaz burjuvazinin ekonomik egemenliği devam etti. Yoksul alt sınıfların  uygulanan neo-liberal politikalarla yıkımı daha da şiddetlendi. Irkçı ayrımcılık son bulurken, sınıfsal ayrımcılık daha da şiddetlendi. ANC iktidarında toplumsal eşitsizliğin en fazla arttığı ülkelerden bir oldu Güney Afrika. Burjuvazinin gücü arttı karları yükseldi. Devletle bütünleşen ANC kadrolarının yöneticileri beyaz burjuvazinin partnerleri olarak siyah burjuvaziyi oluşturdular. ANC ile ittifak olan Güney Afrika Komünist Partisi yöneticileri de zenginleşerek ülkenin elitleri arasına katıldılar.”
Beyaz azınlığın hüküm süren ırkçı rejimine karşı siyahların sürdürdüğü mücadelenin öncüsü olup yaşamının 27 yılını hapishanede geçiren Nelson Mandela 95 yaşında hayatını kaybetti. Mandela 1990′da  özgürlüğüne kavuştu, 1994′te de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyah devlet başkanı oldu.
mandela
Lideri olduğu Afrika Ulusal kongresi (ANC) 1912 yılında ırkçı beyaz azınlık yönetimine karşı mücadele yürütmek üzere kuruldu. Irk ve renk ayrımı gözetmeksizin Güney Afrika Halklarının demokrasi mücadelesini yürüten ANC ağır baskı ve zulme uğramasına karşın fedakarca ve yılmadan varlığını sürdürdü. ANC’nın sürdürdüğü mücadele 18 Mart 1992′de siyahlara eşit vatandaşlık hakkı tanıyan anayasa değişikliğinin halk oylaması yapılarak kabul edilmesiyle zaferle sonuçlandı.
1962’de Lenin Barış Ödülü, 1979′da Nehrü Ödülü, 1981′de Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü, 1983′de UNESCO’nun Simon Bolivar Ödülü verildi.
15 Ekim 1993′te ise Frederik W. De Klerk ile beraber Nobel Barış Ödülü’nü aldı.

28 Kasım 2013 Perşembe

TKDP’nin Kurulması Ya da Kürt Siyasetinin Evrimi!


Mahmut Balpetek
          Barzani’nin Diyarbakır ziyaretinin  siyasi sonuçlarına bir yenisi daha eklendi. Yaklaşık yedi aydır hazırlıkları süren, Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisinin (TKDP) kuruluşunu hızlandırma kararına varmış ve kamuoyuna ilk açıklamasını yapmıştır. Sertaç Bucak’ın yaptığı açıklama hem zamanlama hem kurmak istedikleri partinin tarihi, siyasal amacı  ve  biçimi açısından dikkat çekicidir.
kürt yoksul
      Herkesin kendi görüşü doğrultusunda parti kurması siyasetin ontolojisi gereğidir.  Dolayısı ile parti, hareket, forum oluşturmak gayet doğaldır ve öyle olmalıdır. O zaman denebilir ki; “dikkat çekicilik   bunun neresindedir?”Bu  sorusunun yanıtı  yazının devamında görülecektir.

22 Kasım 2013 Cuma

Muktedirin Ahlakı… Ancak İğneyi de Kendimize Batıralım…

Ferhan Umruk

“Kadın hareketinin ve LGBT üyelerinin mücadeleleriyle HDP’nin program ve tüzüğe yansımış özgürlükçü maddeleri ,alttan ‘Halkımızın değerlerine dikkat edeceğiz… Özel, hayat siyasi mücadeleye tabi olmalıdır::: gibi’ söylemlerle, örgüt fetişizmini rehber edinen ve yerleşik iki yüzlü ahlakın bilinçli veya bilinçsiz muhafızları rolünü üstlenenler tarafından tahrip edilebilir.”
Güncel mesele haline dönüştürülen bir sorunla karşıyayız. Başbakan Erdoğan her zaman olduğu gibi gündem maddesini belirleyerek toplumun ahlak meselesini baş köşeye oturttu.
ahlak
Erdoğan, öğrencilerin kızlı erkekli aynı evlerde kalmasına tepki göstererek, şunları söylemişti:”Kişilerin müstakil evlerinde bir farklı kız bir farklı genç aynı evde kalması ne denli uygun olabilir? Siz kızınıza bunu hoşgörüyle karşılayabiliyor musunuz? Siz uygun buluyorsanız size hayırlı olsun. Eğer bir yasal düzenleme gerekiyorsa biz yasal düzenlemeyi yaparız. Valiliklerin yapması gerekiyorsa bunu yaparız”

Büyük İzdivacın Girdileri

                                Mahmut Balpetek

    Günler önce medyanın uyumlu  bir koro edası ile büyük buluşma diye nitelediği Başbakan Erdoğan ile Kürdistan Bölgesel Başkanı Barzani buluşması, tarih 16 kasım 2013 gösterdiğinde gerçekleşmiş oldu. Buluşma öncesi başbakanın  ilk kez Diyarbakır Belediye’sini ziyaret etmesi havanın yumuşamasında önemli etmen olmuştur. Görüşme, büyük bir buluşmadan öte, iyi tasarlanmış, AKP mitingi şeklinde seyir etti.
nikah
Başbakanın, Kürdistan Bölgesel Başkanı Mesut Barzani  şeklinde ifadesinin ardından hükümet kaynakları, Erdoğan’ın bugün ilk defa kullandığı “Kürdistan” ifadesine de sınırlı bir açıklama getirdi.

AKP ile KDP’nin siyasal izdivacı mı?

Mahmut Balpetek

  Seçim kulvarına girdiğimiz bu günlerde AKP,  bundan önceki seçimlerde olduğu gibi  şapkadan tavşan çıkarma çabasına girmiş durumdadır.
barzan
 Hükümet tarafından Berzani ile görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye davet edilen  Şıwan Perver’in,  İbrahim Tatlıses ile yapacağı düetin görüşmeye eşlik etmesi,  mekan olarak Diyarbakır’ın seçilmesi, görüşme salonunun  toplu nikah töreni olması da bir çok açıdan manidar görünmektedir.

Erdoğan/AKP Kendi Milletini, Halkını Seçiyor!

Ahmet Doğançayır

 AKP on yılı aşkın bir süredir ülkede hükümet ediyor ve bu sürenin son beş altı yılında ise devlete damgasını vurmuş, bugün var olan koşulların birçoğunun oluşturucusu ve başlıca belirleyicisi olan bir siyasi aktör. Geçmişte mevcut koşullarda AKP’nin ‘’mazlumluğu, mağduriyeti’’ üzerinden sağladığı avantaj son dönemlerdeki sicili göz önüne getirildiğinde tepki nedeni oluyor.
erdoğan foto
2011 seçimlerinden sonra belirgin otoriterleşme eğiliminde olan ve bu tutumunu pekiştirmeye kararlı bir AKP hükümeti ve onun tek belirleyeni Recep Tayyip Erdoğan ile karşı karşıyayız.

Necdet Saraç’ın Anısına/ Ya Sosyalist Demokrasi Ya Bürokratik Despotluk


necdetsarac1
Sevgili Necdet’i 11 yıl önce 10 Kasım 2002′de kaybettik. Yazın Yayıncılık’ın kurucusu, Yeniyol dergisi, İlkadım dergisi  yazarı kısa ömrünü sosyalizme adamış bir devrimciydi o…  44 yaşındayken bizleri yalnız bıraktı.
Bütün yoldaşları, dostları onun bıraktığı boşluğun hüznüyle anıyor Necdet’i…
Necdet’in Yeniyol dergisinde yayınlanan bir yazısını yayınlıyoruz anısına…
 *                    *                      *
                         Ya Sosyalist Demokrasi Ya Bürokratik Despotluk
Necdet Saraç
1871 Paris Komünü deneyinin esinlendiği işçi devleti burjuva devletten milyon kez daha demokratik olacaktı. Oysa daha sonra yaşanan deneylerden böylesi bir işçi demokrasisi değil, iktidarın bir azınlık tarafından gasp edildiği rejimler ortaya çıktı.

Duvar ve Barış

  Mahmut Balpetek

Ulus devletin ayırt edici  özeliklerinden biri de sahip olduğu sınırlarıdır.Bu sınırlara nasıl yaklaştığı ise ülkenin iç ve dış politikası ile ilgili olduğu kadar, ülkede ki, rejimin karakteriyle de alakalıdır.Dünyada aralarındaki sınırları kaldırmaya çalışan, kaldıramadıkları durumlarda sınırları silikleştiren devletlerin yanında, sınır yetmez , mayın gerekir, o da yetmez duvar örülmelidir diyen Türkiye gibi ülkelerde vardır.
rojava_sinirina_utanc_duvari_h143
Duvar kavramı, savaş tarihi ile yaşıttır. İnsanlığın sınıflara bölünmesi dolayımı ile ortaya çıkan çıkar çelişkisi  ile birlikte tarih sahnesine çıkmıştır.

Cumhuriyeti Kutlayalım, Ama Sorgulamayı da Unutmadan!

Erdoğan Aydın

82 yaşını deviren Cumhuriyet’in kutlanması, tarihsel olarak küçümsenemez bir önem taşıyor. Çünkü o herhangi bir devlet kuruluşundan farklı olarak, bir çağ dönümünü ve gerici statükoyu parçalayan burjuva devrimci bir dönüşümü ifade ediyor. Çünkü Osmanlının monarşik yapısından cumhuri yönetime, görece teokratik yapısından laikliğe geçişin uygulamasıdır Cumhuriyet.
cumhuriyet
Bu kadar da değil; emperyalist tahakküm ve işgale karşı ulusal kurtuluş mücadelesiyle oluşmasının yanı sıra, çağdaş medeniyeti hedef alan büyük bir atılım hamlesi olarak şekillenmesi de, onun tarihsel değerini arttıran bir diğer özelliğini oluşturuyor.

Döneklik: “Eskiden bir şeydin, şimdi o da değilsin”


Foti Benlisoy

İtalyan Komünist Partisi’nin kurucularından Ignazio Silone, 1930’lı yıllarda partiden kopar ve giderek komünizme karşı daha eleştirel-saldırgan bir konuma sürüklenir. Onunki bu anlamda belki bildik bir hikâyedir ama 1949 yılında antikomünist literatürün klasiklerinden olan “The God That Failed” adlı derlemeye katkıda bulununca Silone “dönekler” panteonunda mümtaz bir yer edinmiş olur.

Alevilerin Ermeni Katliamı ve Kürt Tenkili Karşısında Tutumları- Çelebi Cemalettin’in Ordusu Üzerine

Rıza Aydın

Miraç, Londra’daki Sevgili Mustafa Yaşacan dostumuz ile yazışmalarınızı yeni okudum. Kısaca düşüncemi şöyle özetleyim.

Söze başlamadan hemen belirteyim ki, şu düşünceye hayret ettim. Celebilerden Cemaletin Efendinin İttihatçı olduğu kanısına nerden vardınız bilmiyorum; El insaf yani. Ben bugüne kadar böyle bir savı hiçbir yerde ne gördüm ne duydum, -bu sav- kesinlikle doğru değil. Sonra, Hamidiye alaylarında Kızılbaşların görev almadığı ayan beyan bilinir. Eskilerin tabiriyle, “malumun ilanı” olacağından, bilinenleri tekrar edip bunun üzerine fazla söz etmenin anlamı var mı? Bu günlerde çok meşhur olup dillerden düşmeyen Hasan Dede o deyişinde “Erlik midir eri yormak, uzak yerden haber sormak” diyor, isterseniz birbirimizi boşu boşuna yormayayım.

Foti Benlisoy Cumhuriyet’in Kimin Kazanımı Olup Olmadığından Önce Cumhuriyet’in Kazanım Olup Olmadığını Düşünmelidir.

Rıza Aydın

Rivayet edilir ki, Köroğlu bir köyden geçerken, gözleri görmeyen yaşlı bir kadının Köroğlu’na küfrettiğini görmüş. Eğilip kadına “anacığım Köroğlu sana ne yaptı da ona böyle küfrediyorsun” demiş. Kadın, yavrum Köroğlu bana bir şey yapmadı ama herkes söylüyor ben de söylüyorum demiş. Bunun gibi, Cumhuriyetle Laikliğe saldıran dinci eğilim artıkça bu akıntıya kapılan “solcu” çoğaldı.
ilk_meclis
Geçtiğimiz günlerde, ‘yalansız’ sitesinde Ferhan Umruk, Foti Benlisoy’un böyle bir yazısını yayımladı. Yazara göre, hem Cumhuriyet hem de Cumhuriyetin reformları tabandaki halkın böyle bir isteği olmadığı halde, yukardan, Çankaya Köşkünde Atatürk’ün sofrasında kararlaştırıp uygulandığı için, bunun aşağıdaki halka bir yararı olmamış.
Orada buna verdiğim cevabı, bir yazı haline getirip paylaşmayı düşündüm.
Foti, yanlışa düşmüş.

Cumhuriyet ve Sol: Kimin Kazanımı?

Foti Benlisoy

 Türkiye’nin yakın tarihini “tepeden modernleşmeci” ceberut devletle toplum arasındaki bir çatışmaya, daha doğrusu asker-sivil bürokrasinin temel aktörü olduğu (sınıfsızlaştırılmış) bir modernleşme anlatısına indirgeyen tarih tezleri, 1980’lerden itibaren solda fazlasıyla taraftar buldu.
foti
Aslında bu süreçte solun, yakın tarihi Batıcı-vesayetçi elitlerle milletin “alnı secde görmüş” temsilcileri arasında ezeli-ebedi bir mücadele olarak yorumlayan milliyetçi-muhafazakâr tarih tezlerini, “merkez-çevre çatışması” gibi analitik araçlar vasıtasıyla yeniden ürettiği söylenebilir. Bu anlamda mevcut milliyetçi-muhafazakâr fikri hegemonya çorbasında solun da tuzu olduğunu öne sürmek pekâlâ mümkün.

Suriye: Emperyalizmin El Kaide’yle Dansı

Mahmut Balpetek 

Suriye ve Rojava’daki gelişmeleri, bu konjonktürde önemli kılan iki unsurdan söz etmek mümkün. Birincisi, Suriye coğrafyasının olası bir bölge yada Dünya savaşının düğüm noktası olma potansiyeli, ikincisi ise Rojava’da ulusal özgürlük hedefi ile, toplumsal kurtuluş talebinin örtüşme eğilimi taşıyor olmasıdır.
Emperyalizm
Bu iki özelliği ukdesinde barındırıyor olmasından dolayı bölge ve dünyanın dikkatine mazhar olmayı sürdürmektedir. İkili karaktere sahip olması, Aynı zamanda ortak bağlam  içinde olmalarına karşın, Suriye ve Rojava’yı ayrık süreçler gibi de değerlendirmeye olanağı sunmaktadır.

Alevilikte Yol Ayrılıklarının Bilimsel Materyalist Sebepleri Üzerine

Rıza Aydın

“Yedi kere ben bu cihana geldim
Arşta duran iki nişan bendedir
Yerde gökte tanrı diye ararlar
Biz Hakk’ı severiz Hak’da bendedir1
Aleviler inanışlarına bağlı kendi yaşam biçimini adlandırırken yol derler; buna bir din, mezhep yada tarikat demek yerine bizim yolumuz vardır diye tanımlarlar. Bu bütün alevi ozanlarında vardır örneğin, Pir Sultan “Yolumuzu yol eyledik / Halimizi hal eyledik / Her çiçekten bal eyledik / Arıya saydılar bizi” der.
pir
Bu konuda en çok bilinen sözse Nesimi’nin söylediği sözdür: “Sorma be birader mezhebimizi biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır.” Anadolu’nun taşından toprağına, havasından suyuna etki etmiş olan bu kadim yolda, yol alınırken zaman içinde bazı ayrılıklar yaşanmıştır.

Erdoğan/ AKP’nin “Toplum Mühendisliği”

 Ahmet Doğançayır

AKP Türkiye ye bir damga vurmak istiyor, dolayısıyla iktidarı devam ettikçe değerlenecek sağcı, muhafazakâr dindar, mukaddesatçı bir kimliği saygın ve üstün kılmaya çalışıyor.
mühendis
Bunu başarmak için de bir yandan giderek artan oranda ‘’iktidar bağımlısı’’hale gelirken, diğer yandan da laik yaşam tarzlarını ve onun temsilcilerini aşağılıyor.

Marksizmin Devlet Konusuna Bakışı

Rıza Aydın

Marksizm’in devlet sorununa bakışı konusu, Marksizm’de bir hayli önemli olan hassas bir konudur. Lenin bu konunun üzerinde hassasiyetle durmuştur. Lenin 11 Temmuz 1919 da Sverdlov Üniversitesinde Verdiği Devlet konulu bir konferansta, hem bu konunun önemini vurgular hem de bu konunun nasıl incelenmesi gerektiğinin yolunu gösterir. Lenin’in bu konferansında söyledikleri, sonradan yazılı bir metin haline getirilerek yayınlanmıştır.
devlet 2
Devlet” adıyla yayınlanan bu konuşma, Türkçeye de çevrilip Lenin birçok derlemesinin içinde yayınlanmıştır. Devletin ne olduğu konusunu merak eden tüm canların, tümü 20 sayfa kadar olan bu yazıyı okumalarını isterim. Lenin, bu konuşmasında Devlet konusunu anlatırken bize iki tavsiye dede bulunur:

BÜYÜK SANATÇI TUNCEL KURTİZ DE YILDIZLARA UÇTU ! GÜLE GÜLE TUNCEL AĞPARİK, YILDIZLARA SELAM SÖYLEMEYİ UNUTMA BENDEN !

Sarkis Hatspanian

“Denizleri olmayan ülkenin Amirali” seni hiç unutmayacak !
Bugün Ermeni sinemasının en emektar oyuncularından Sos Sarkisyan’ın Yerevan’da toprağa verildiği gün Facebook sayfamda onun anısına paylaştığım bir yazıya not düşen Dersimli bir sayfa arkadaşımdan bir başka değerli tiyatro ve sinema oyuncusu olan ve 30 yıl öncesinden yakınen tanıdığım Tuncel Kurtiz’in vefatını öğrendiğimde anlatılmaz bir suçluluk hissine kapılarak kendi kendimi ayıpladım. “Kara haber tez ulaşır” sözü bu kez doğruluk ayarını kaçırmıştı besbelli
Tuncel
Tuncel Kurtiz abiyle 1982 sonu, 1983 yılında değerli ağabeyim Yılmaz Güney’in mahpusaneden ve “T.C.”-den kaçırılmasını sağlayan ve O’nun bazı filmleriyle birlikte 1982 Cannes Film Festivali’nde Elen film yönetmeni Constantin Costa-Gavras’ın KAYIP adlı filmiyle Altın Palmiye ödülüne layık bulunan YOL filminin de prodüktörü olan Yeşilçam dünyasının “Kerim Abi” diye bildiği, taşıdığı sahte pasaportta adı Kerim L. PULLİ olarak yazılı soydaşım Keğam Manukyan vasıtasıyla, çekimleri Fransa’da gerçekleştirilen DUVAR filminin yapım aylarında tanışmıştık.

Bir Çatı Partisi Deneyi: ÖDP


Rıza Aydın
ÖDP öncesinde de, ÖDP’de de çeşitli seçim deneyleri yaşamıştım; Yüzde 10 ( %10) barajı olduğu sürece, oy istemenin, bizi sevenlere “bizim gül hatırız için, bu defada oyunuzu bize verin, oyunuz boşa gidecekse de gitsin” demenin dayanılmaz sıkıntısını çekiyordum.
babil
Bir çare olarak aklıma, bağımsız adaylarla seçimlere girerek bizi kahreden, bu kahrolası seçim barajlarını yıkma, bunu savuşturma yollarını aramak geldi. Bağımsız adaylarla seçimlere girip, farklı dinamikleri harekete geçirerek bu barajları yıkacağımıza inandım bir kere.

HDK’de Yeniden Yapılanma Nasıl Olmalıdır?

Tayfun İşçi

 1- Türkiye toplumu ideoloji eksenli bir toplumdur. “Halkların Demokratik Kongresi”  imha, inkâr, asimilasyon ve sömürü üzerinden yaratılmış Türk ulus devlet anlayışının yarattığı sorunların bir sonucu olarak ihtiyaç haline gelmiştir. Türk ulus devletinin en temel özelliği toplumsal gerçekliği ret edip “ideolojik” bir toplum yaratma çabasıdır.
gök
Toplumsal bütün farklılıkları yok sayıp Türk- İslam resmi ideolojisi üzerinden toplum inşasıdır.

Bu anlayış; Tüm farklı etnisiteleri, kültürleri, inançları cinsiyetleri, sınıfları kendi gerçekliğinden uzaklaştırmış, katı merkezi bir şekillenmeyle anti demokratik uygulamalarla tekçi bir devlet, tekçi bir millet yaratmıştır. Yüz yıldır uygulana gelen bu yöntem, bireylerin kendi gerçekliklerinden uzaklaştırılmasını getirmiştir. Topluma dayatılan bu sistem ile toplumsal gerçeklik büyük bir çelişki içindedir.

Altın Şafak operasyonu ne anlama geliyor?

Foti Benlisoy


Yunanistan’da nazi çetesi Altın Şafak lideri ve kimi milletvekillerinin gözaltına alındığı, “partiye” karşı ciddi bir polis operasyonunun gerçekleşmekte olduğu haberlerini nasıl yorumlamak gerekiyor? Bu kısa yazı bu konuda hızlı bir düşünme denemesi… Hemen başlayalım:
1- Pavlos Fissas cinayeti “maksadını aşan” bir nazi kabadayısının işgüzarlığı değil, Altın Şafak için “vites yükseltmeye” dönük planlı bir gerilim stratejisinin parçasıydı.

19 Eylül 2013 Perşembe

Komünal Bir Gelecek ve Gezi İsyanı


İbrahim Özkurt
Gezi isyanı son derece talihsiz bir zaman diliminde yaşandı. Önümüzde üç seçim var. Benim gibi temsili demokrasiye asla güvenilmediği için sandığa uğramayanların dışındaki insanlar, ister istemez tercih yapmak durumunda kalacaklar.
taksim kom

Korkum şu dur ki, İsyan ruhu yeterince insanları sarıp sarmalamadan ve gerçekçi örgütlenmeler yaratılmadan önlerine konan sandıklar isyancıları da bölecek. Bu nedenle “talihsiz bir zaman diliminde” ifadesini kullandım. Keşke seçimlere üç yıl kala bu isyan gerçekleşmiş olsaydı.

El Nusra Kimdir? Cihat Nedir?


Mahmut Balpetek
 Rojava; Türkiye, Suudi Arabistan, Katar destekli, El Nusra denilen çetelerin saldırılarının hedefi haline getirilmiştir. Savaşmaktan öte kuralsız bir katliam sergilenmektedir. bu katliamları yapan  El Nusra kimdir? kimlerden oluşmaktadır.
kaide
 El Nusra, Arapça’da destek yardım anlamında bir kelimedir. El Nusra bir örgüt yada parti değil, El Kaide’ye bağlı değişik uluslardan, ülkelerden toplanan paralı askerlerden oluşan bir taşeron yapılanmadır.

AKP’nin Rojava’da Yeni Stratejisi


Mahmut Balpetek
 
Rojava’da gelişen devrimci süreci boğmak için her türlü stratejiyi devreye sokan AKP iktidarı, salt destek verdiği El Nusra adlı paramiliter güçler aracılığı ile ulaşamadığı sonuca, ek taktikler ve yeni stratejiler devreye sokarak ulaşmaya çalışmaktadır.
rojava
Şu ana kadar devrede olan strateji açısından bakıldığında, her geçen gün daha şeffaf olarak görülen şudur, AKP El Nusra’ya sadece lojistik destek sağlamakla yetinmeyip, bizzat çeteye insan toplayıp onları eğitip maddi olanak sağlayarak sınırdan geçirerek kanlı eylemlere imza atmalarını sağlamaktadır .

Lenin ve Parvus Efendi


Rıza Aydın
Rahmetli babamın bir gün, kendi kendiyle konuşur gibi şöyle dediğini duydum: “Bu da bir Allah’ın hikmeti işte, eskiden bizim buralarda yaşayan birinin alnına Almanya’da yaşayan biriyle evleneceği yazmazdı, ama nedendir bilinmez artık yazılmaya başladı galiba.
Lenin
Hem 12 Eylül sonrası oluşan demokratik ortamdan dolayı hem de İnternetin sanal âlemi sayesinde eskiden olmayan bazı ilişkilerin doğup, buna bağlı muhabbetlerde olmaya başladı. Ankara’da gittikçe Baki Yaşar Altınok’un kitap evini ziyaret ediyorum. Bakı hocanın mekânına ne zaman varsam kendimi koyu bir muhabbet içinde bulurum. Bir gittiğimizde vardık ki, Baki hoca, Karadenizli şivesiyle tatlı tatlı konuşan iki kişiyle, türkçeyle yazılan şiir geleneğinin gelişimi üzerine muhabbet ediyor.

HDK-HDP’de Yeniden Yapılanma Kararı ve Yanlışta Direnme


Tayfun İşçi
8 Eylül 2013 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen HDK Genel Meclisi ve HDP Parti Meclisi toplantısında  “HDK’nin yeniden yapılanması” ile ilgili  HDK Genel Meclisi’nden bir grup üyenin yazılı olarak Divan Başkanlığına  ilettiği önerge kabul edildi.
HDK
HDK GENEL MECLİS DİVAN BAŞKANLIĞI’NA Bir süredir Genel Meclis toplantılarında dile getirilen, hatta kararlaştırılan, ancak bugüne kadar maalesef somut bir adım atamadığımız “HDK’nin Yeniden Yapılanması” başlıklı tartışmanın artık kaçınılmaz olarak ele alınma zamanı gelmiştir. Uzun süredir yaşadığımız ve önemli bölümü yapısal hale geldiği söylenebilecek sorunlarımız, Çözüm Süreci ve Gezi’de yaşananlar ışığında, “yeniden yapılanma” genel başlığı altında önerilecek alt başlıklarla öncelikle tüm yerellerde, daha sonra da yerellerden katılacak temsilcilerle merkezi kurullarla bir arada tartışılmalıdır. .”( Vurgular tarafımdan yapılmıştır)

Başlamadan Tıkanan Barış Süreci


  Mahmut  Balpetek
 Siyasi alanda iyimserlik ne kadar işe yarar diye düşündüğümde, kendime verdiğim yanıt hiç tereddüt etmeden hiçbir işe yaramaz şeklindedir. Zira siyasal alanda realiteden kopmak, uçurumdan yuvarlanırken düşülecek zemine henüz mesafenin olmasına sevinmek ile eş anlamlıdır. Halbuki, böylesi bir pozisyonda kaçınılmaz son, yere çakılmaktır. Dolayısıyla geçici iyimserlik nihayette gerçekleşecek felaketi önlemez.
Barış
Ancak işin ucunda gencecik bedenlerin ölümü söz konusu olduğunda bu gerçeği unutmak ve iyimserliğimi muhafaza etme eğilimi insanım diyen herkeste baskın çıkar. Onun içindir ki, aklımız farklı algılar içinde olsa da, duygularımız sürecin aşılması mümkün olan, geçici bir tıkanma içinde olmasını dilemektedir

6 Eylül 2013 Cuma

6-7 Eylül Dersi: Muktedirlerin Siyasi İki Kampının Müşterek Eylemi

Ferhan Umruk

6-7 Eylül 1955 Türkiye siyasi tarihinin utanç sayfalarından biri olarak yazıldı ve halen de toplumsal olarak yüzleşilmemiş bir vak’a olarak yerinde duruyor.
Kıbrıs’ta süregiden gelişmelere bağlı olarak hükümet güdümlü basın tarafından yapılan kışkırtıcı yayınlarla yaygınlaştırılan şovenist ruh hali 6-7 Eylül’de  T.C. vatandaşı Rum halkını hedef aldı.
6-7 eylül
Bu hazırlığa paralel olarak, daha sonra General Sabri Yirmibeşoğlu ‘Merdi kıpti şecaat arz ederken, sirkatin söyler’ vecizesinde olduğu gibi, Selanik’te Atatürk’ün evinin bombalanıp, İstanbul ve İzmir’de Rum ve bütün gayrımüslimlerin ibadethanelerinin ev ve işyerlerinin yağma edilip, onları Türkiye’yi terk etmeye zorlayan bu operasyonun Özel Harp Dairesinin  mükemmel bir işi olduğunu böbürlenerek söyledi.

Doğuran Ana Utandı

Rıza Aydın

Çocukluğumun geçtiği dönemde, köyümüzde ne elektrik vardı ne de radyoyu bilirdik. Kış günleri gelip kar kapıyı sarınca, dışarıya da çıkamaz olur, mecburen evdeki o muhabbetleri dinlerdik. Tıpkı konuştuğumuz dili farkında olmadan öğrendiğimiz gibi, bu kültürle ilgili bilgilerimizi de işte, bu doğal hayatımız içinde öğrendik. Evlerde toplanan komşular, kendi kendilerine geçmiş zamanların öykülerini anlatırlardı.
nusra
Anlatılan bu öykülerin içinde aklımda kalan önemli bir tema vardır. Mutlu bir olay, örneğin kutlu bir doğum anlatılırken şöyle derlerdi: “Ağlayan uşak avundu, doğuran ana sevindi, melekler secdeye indi,
Muhammed doğduğu gece.” Üzüntülü, kötü bir olay anlatılırken,

Şah İsmail İle Safevi Devleti Hakkında Kitaplar

Rıza Aydın

Şah İsmail ile onun öncülüğünde oluşan Safeviler devleti1hakkında yürüttüğümüz tartışmalara, bir akademisyen olan İbrahim Bahadır arkadaşımızın katılması, hem konuya olan ilgili artırdı, hem de muhabbetin seviyesini yükseltti, bunu herkes gibi memnuniyetle karşılıyorum. Bu konu ile ilgili bütün yazılanları – tartışmaları ilgiyle izliyorum.
safavid_flag
Bu muhabbet dolayısıyla yazılanları okuyunca, Safevi devletinin kuruluşu ile Sah İsmail’in hayatını anlatan kaynaklar konusunda, hem bazı noktanın altını çizmek, hem de o konuda bildiklerimi paylaşmak ihtiyacı hissettim.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Barış Ya da Kırılmak İstenilen El, Susturulmak İstenen Dil

Mahmut Balpetek

 Kürt sorunu barışçıl demokratik yolla çözülmesi olasılığının filizlendiği her dönemde birbirinden faklı saikler ile de olsa bütün toplumu heyecanlı bir beklentinin içerisine sokmaktadır. Toplumda ki bu heyecanlı bekleyişin nedenlerinden biri hiç kuşkusuz sorunun kan ve göz yaşı içeriyor olmasıdır. Yaşadığımız coğrafyada bu sorundan dolayı bir yakınını kaybetmemiş, sokağında veya mahallesinde bir tanıdığını bu sorun nedeni ile ölü vermemiş kimse yok gibidir.
barış
Sorunun bu kadar derinlikli ve bir o kadar acı olması toplumun beklenti çıtasını yükseltmektedir. Bir diğer unsur da maliyeti bu kadar ağır olan bir sorunun nasıl çözüleceği ya da çözülebilinir mi? sorusuna olan merakıdır. Sorunu her ne kadar “Kürt sorunu” olarak tanımlıyor olsak da sorun esasında Türk sorunu, hatta ortadoğu bu dolayım ile uluslar arası bir sorundur.

EĞİTİM ÜRETİM İÇİN MİDİR? HARUN KARADENİZ’İN ANISINA

Rıza Aydın

Bugün Harun Karadeniz’in (1942 – 15 Ağustos 1975) ölüm yıldönümüymüş, internette onunla ilgili hayatını özetleyen güzel bir yazı okudum. Okuyunca da onun en yakın arkadaşlarından biri olan Masis’i aradım, biraz konuştuk. Mesela bu konuşmada öğrendim ki, Harun Karadeniz, “Hasan Dede” mahlasıyla hem türküler yazarmış, hem de bazı türkü sözlerini değiştirip günümüze uyarlarmış.
Harun
Demek ki Harun Karadeniz’le ilgili, bir konferans yapılır gibi, ciddi bir anma toplantısı yapılsa, bu bizim için çok daha öğretici olabilirmiş. İşte bütün bunlardan dolayı, devrimci arkadaşları mezarları başında anmak yerine, gelin onlar için ciddi salon toplantıları yapalım diyorum. Diyorum ama sözümü dinleyen de olmuyor.

22 Ağustos 2013 Perşembe

Troçki 21 Ağustos 1940′ta Öldürüldü


Bundan 73 yıl evvel 21 Ağustos 1940′ta 1917 Ekim devriminin önderlerinden Sovyetler Birliği’nin Dış İşleri Halk komiseri, Kızıl Ordu’nun kurucusu Leon Davidoviç Bronstein Stalinist bir katil olan Katalan Ramon Mercader tarafından Meksika’daki  evinde buz baltasıyla başından vurularak öldürülmüştür.Stalin’in talimatının geçersiz olduğunu iddia eden hempaları, Mercader’in  Meksika’da daha hapisteyken Stalin tarafından Lenin nişanıyla ödüllendirilmesini, 1960′ta afla hapisten çıktıktan sonra Moskova’ya yerleşmesini ve 1978 yılında eceliyle öldüğünde Moskova’daki Kuntsevo mezarlığına defnedildiğinde isminin Lubyanka meydanındaki gizli servis müzesinin şeref listesine konulmasını idrakten yoksun oldukları için algılayamazlar veya yalan karakterleri haline gelmiştir.
Bugün’ün anlamı bakımından Troçki’nin vasiyetin yayınlıyoruz.
yalansız
Troçki 2


Troçki’nin Vasiyeti

Troçki vasiyetini 27 Şubat 1940 tarihinde kaleme aldı ve 3 Mart 1940’ta metne bir paragraf daha ekledi. Vasiyet ilk kez Harvard University Press tarafından, Troçki’nin 1935 tarihli Sürgün Günlüğü’nde, Elena Zorudnaya’nın çevirisi ile yayınlandı.

Mısır, Suriye, ‘Emperyalist Demokrasi’ ve İkiyüzlülükler


Mahmut  Balpetek
Mısır’da yaşanan darbe; çağımızda Emperyalizmin darbeler ihtiyaç duymadığının dolayısı ile otoriter rejimlere karşı demokrasilerden yana tutum aldığı varsayımını çürüten niteliktedir. Bu aynı zamanda emperyalist güçlerin, Irak, Afganistan, Libya, Mısır ve Suriye’de yaptıkları her ne varsa, yeryüzüne demokrasi getirmek adına yaptıkları sanısının kocaman bir yanılsama olduğunun ikrarıdır.
Emperyalizm
Mübarek rejiminin yıkılmasına yardım eden emperyalist güçler, hemen ardından, yönetime gelen İhvan iktidarına karşı darbeyi desteklemekte ilkesel bir sorun görmediler. Bir başka açıdan ise ilkeli davrandılar. Çıkarlarının gereği neyse öyle pozisyon aldılar. Zira emperyalistlerin insanlığa karşı demokratikleşeceğiz diye verilmiş bir sözü yoktur. bunu emperyalizme vehim eden, sosyalist sistemin çöküşünün ardından emperyalizmin “demokratik” karakter aldığını iddia eden akılı evvel aydınlardır. Ancak emperyalistler, geleneksel davranışlarını yenileyerek ki, başka türlüsü mümkün değildir.

Mahir ÇAYAN’ın Yazdığı Şiirler Üzerine Düşüncelerim


Rıza Aydın
 Kızıldere katliamında kaybettiğimiz arkadaşlarımızı anmaya giderken, belki gerekir de okurum diye, Mahir ÇAYAN’ın yazdığı bu şiirleri yanımda götürmüştüm, geçen yıl. Yapılan konuşmalarda, okunan şiirlerde öyle bir Mahir Çayan portresi anlatıldı ki söyleyecek söz bulamadım; zaten bana da söz düşmedi. Etkinlik sonrası, arkadaşlarla bir yerde oturup etkinliği değerlendirirken gördüm ki yaşça tevellüdü benden daha eski olan arkadaşlardan bile Mahir ÇAYAN’ın şiirlerini bilmeyenler, hatta şiirlerin varlığından haberi olmayanlar var.
mahir-deniz
İşte Kurtuluş Dergisinin, 1977 Mart tarihli, 10. sayısında yayınlanan bu şiirleri bilgisayara aktarıp yayınlamayı, o günlerde düşünmüştüm bugüne kadar kaldı.

O gün, etkinliği izlerken “şimdi, Mahir içimizde olsaydı, kendisiyle ilgili bu ilahlaştırmaları dinleseydi acaba ne derdi diye düşündüm kendi kendime.

Laiklik Serüveninin Gelişimi-YOL İLE YÖNTEMİN ÖNEMİ


Rıza Aydın
Bizim matematik öğretmenlerimiz, bir problemi çözerken, izlediğimiz yol doğru ise, bu yolda problemin çözümünü yürütürken yaptığımız işlemlerde hata yaparsak – örneğin 2×2=4 yerine 5 yazmışsak – sonuç yanlış çıksa da notumuzu kırmazdı, ya da çok az not kırardı. İzlenilen yol doğru ise, o yoldaki işlem hatası, yolun içinde yürünerek yapılan bir sağlama ile düzelir derdi. Bu harika bir yöntemdi.
laiklik foto
Bugün bunu anımsamamın nedeni şu:. Zaman zaman gerekliliğini hissedip, eski yazılarımı yeniden yayınlıyorum. Bunu yaparken gayet iyi biliyorum ki, o gün tartışılan somut durum, bunu tartıştığım kişiler farklı idiler, bugün durum birçok açıdan o günden farklı. Ama ben istiyorum ki, bu konulara bakış yöntemimiz bilinsin, yazdıklarımı okuyanlar, birde bu düşünce yöntemiyle sorunu düşünsünler. Düşüncelerime katılsınlar ya da katılmasalar, düşüncemi bu düşünüş yöntemimi bilsinler, bir de öyle düşünsünler. Bunu başka bir bağlamda “Tarz Üzerine” adlı yazımda da anlatmıştım.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Devlet Ergenekon ve AKP


           Ahmet Doğançayır     
Kapitalist sömürünün sürmesinde kullanılan eşitlik ve özgürlük denen burjuva demokrasisinin temel kavramları, içinde çelişkiler barındıran toplumla devlet arasındaki ilişkiyi sağlar.
Ergenekon 3
Siyasal haklar denilen şeyler aslında devlet ve toplum ayrılığını vurgular. Vatandaşın toplum yönetimine bu siyasal alan vasıtasıyla katıldığı söylenir. Hâlbuki siyasal alan ve siyasal demokrasi de temsilidir.

Marks’a Verdiğimiz Bu Eziyet Niye?


Rıza Aydın
 Zavallı Marks diyesim geliyor bazen, senin kendini Marksist sananlardan çektiğin kadar –acaba- kendi taraftarlarından, kendini sevenlerinden çekmiş bir başka Allah’ın kulu daha olmuş mudur diye, sevgili Marks’a sorasım, onunla böylesi dertleşesim geliyor.
Marx 2
Marks’a yapılan bunca eziyet onu anlamamaktan mı kaynaklanıyor, yoksa bir başka kasıt mı var diye soracak olursanız eğer, yüreğimden kopup geldiği gibi gürül gürül, yine Marks aşkına Marks için söyleyebilirim ki, neden birinci kaynakta aranmalı. Bunun nedeni tabi ki kendi eksikliğimiz, onu kavrayacak, onu anlayacak yeterli donanıma sahip olamayışımızdır.
Lenin yıllar yıllar öce bu tehlikenin nedenini bize hissettirmek için “Felsefe Defterlerinde” şöyle dememiş miydi:

Fethullah Gülen Gramsci’ci midir?


 Gazetemizin onur yazarı Nail Satlıgan, bu sayıda yayınlamakta olduğumuz yazısında, sol liberallerin İslamcı siyasi zevatın her şeyinde boncuk bulma yaklaşımının en gülünç örneklerinden birini teşhir ediyor. Bu yazı, içinden geçtiğimiz halk isyanı içinde kimi, yandaş basındaki köşesinden kopmak, kimi, bu yazıda sözü edilen “en medyatik” köşe yazarı örneğinde olduğu gibi, âkıl adamlıktan istifa etmek zorunda kalan birtakım şahsiyetlerin geçmişte nerelere kadar düşmüş olduğunun güzel bir örneğini sunuyor. Bugün tıyneti ortaya çıkmış olan İslamcı siyasi zevatı kitlelere kabul ettirmek için geçmişte şeytanın aklına gelmeyecek argümanlar bulanlardan acaba hiç özeleştiri duyacak mıyız? Şunu da ekleyelim: Bugün solda birçok insan bu sol liberalleri ti’ye alıyor, ama on beş yıl önce onları teşhirde Nail Satlıgan epeyce yalnızdı!
Gerçek gazetesi
Nail 2
Fethullah Gülen Gramsci’ci midir?

Nail Satlıgan
Fethullah Gülen’in ne mene bir strateji
izlemekte olduğu tartışılırken Türkiye
solunun en “medyatik” köşe yazarı,
müthiş bir tour de force sergileyip, bu zatın Gramsci’ci hegemonya ve mevzi (ya
da siper) savaşı kavramını ülkemize uyarladığını ileri sürüverdi.

Gladyo’yu Aklayan Dava


Mahmut Balpetek
 Yakın tarihimizin önemli bir davası karara bağlandı. Ancak, bu davadan beklenen sonuç gerçekleşmemiştir. Beklenen neydi? Kontr-gerilla yada Gladyo faaliyetlerinden dolayı yargılanmalarıydı.
ergenekon 1
Özellikle 1990′lı yıllarda gerek Kürt coğrafyasında yaşanan gaz çukurları, toplu kıyımlar, faili meçhul cinayetler gerek ise batı coğrafyasında yaşanan kıyımlar, Gazi olayları gibi üstünde sır perdesi duran karanlığa mahkum kalmış olayların ardındaki güçleri ortaya çıkarmak gibi bir işlev üstlenmemiştir.

Gezi Direnişi, Ezilenlerin Hareketi ve Öz Örgütlenmeler


N.Cemal
‘Ezilenler’ en çetrefilli kavramlardan birisi olup sınıf indirgemecilerden ikamecilere kadar uzanan geniş bir yelpazede ‘işçi sınıfına dair’ değerlendirilmekten çok burjuva içerikteki ‘halk’ kavramıyla eşleştirilir. Çoğu kez siyaseten böyle ‘tercih’ edilir. Sınıfsal açıdan mahkûm edilebilmesi ve ideolojik açıdan bertaraf edilmesi için bu gerekli ve zorunlu bir başlangıç gibidir.
gezi 10
‘Ezilenler’ kavramını sınıfsal içeriği ve ideolojik kapsamını anlayabilmek için Gezi Parkı Direnişi’nin fünyesini oluşturduğu isyan hareketinin siyasi tanımlamalarına bir göz atmamız yeterlidir: