Yalansız’ın notu:
24 Nisan yaşadığımız toprakların kara günlerinden biri. 1915′in 24 Nisan’ında İttihat Terakki’nin aldığı tehcir kararıyla, İstanbul’daki Ermeni halkının sosyalist, demokrat önder siyasetçileri tutuklanarak ardından yüz binlerce Ermeni vatandaşının da aynı akıbete uğrayacağı ölüm yolculuğuna gönderiliyorlar.
Osmanlı devletinin işlemiş olduğu bu suçun, soykırım olup olmadığı tartışıladursun,. Bu topraklarda yaşayan kadim bir halk olan Ermeniler öldürülerek, sürülerek sökülüp atılıyorlar atalarının topraklarından.
Bu kanlı ‘çözümün’ temel özelliği: Osmanlı’dan Cumhuriyetin ilk dönemine de tevarüs eden milleti hakime olan Müslümanın, yani Türk, Kürt anasırı İslamın bütün unsurlarının Anadolu’nun otokton Hıristiyan halklarına ‘Gavura’ karşı dini bir cihadıdır. Dolayısıyla bu kıyamın etnik tabiatını aşan dinsel karakterini dikkatle not etmek gerekiyor.
Hakikatin artık su yüzüne çıktığı günümüzde, din ortak paydasında hareket eden Türk’ün de Kürt’ün de bu hakikatle yüzleşmekten başka çaresi yoktur. Bu yüzleşme yapıldığında, tarihten örnek alınacak olanlar, zalimler değil, Kütahya’da Ermeni vatandaşları koruyarak sürgünü reddeden mutasarrıf Faik Ali Ozansoy, yine Ermeni tehcirine karşı çıktığı için İttihatçı doktor Reşit kuvvetleri tarafından öldürülen Abidin Nesimi’nin babası Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi gibi onurlu ve yürekli insanlardır.
Bu 24 Nisan için Troçki’nin 1915′ten 3 yıl evvel 1912 Kasımında Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni halkının durumu üzerine yazdığı makaleyi yayınlıyoruz. Tarihin yalnızca geçmişe dair olmadığını günümüze de ışık tuttuğu yazının içeriğinde sarih olarak anlaşılıyor. Günümüzde tartışılan çözüm için Anayasa değişikliği ve reformların Osmanlının elinde nasıl oyuna dönüştüğü Troçki’nin kaleminden günümüze ışık tutuyor.
Ferhan Umruk