28 Kasım 2013 Perşembe

TKDP’nin Kurulması Ya da Kürt Siyasetinin Evrimi!


Mahmut Balpetek
          Barzani’nin Diyarbakır ziyaretinin  siyasi sonuçlarına bir yenisi daha eklendi. Yaklaşık yedi aydır hazırlıkları süren, Türkiye Kürdistanı Demokrat Partisinin (TKDP) kuruluşunu hızlandırma kararına varmış ve kamuoyuna ilk açıklamasını yapmıştır. Sertaç Bucak’ın yaptığı açıklama hem zamanlama hem kurmak istedikleri partinin tarihi, siyasal amacı  ve  biçimi açısından dikkat çekicidir.
kürt yoksul
      Herkesin kendi görüşü doğrultusunda parti kurması siyasetin ontolojisi gereğidir.  Dolayısı ile parti, hareket, forum oluşturmak gayet doğaldır ve öyle olmalıdır. O zaman denebilir ki; “dikkat çekicilik   bunun neresindedir?”Bu  sorusunun yanıtı  yazının devamında görülecektir.

22 Kasım 2013 Cuma

Muktedirin Ahlakı… Ancak İğneyi de Kendimize Batıralım…

Ferhan Umruk

“Kadın hareketinin ve LGBT üyelerinin mücadeleleriyle HDP’nin program ve tüzüğe yansımış özgürlükçü maddeleri ,alttan ‘Halkımızın değerlerine dikkat edeceğiz… Özel, hayat siyasi mücadeleye tabi olmalıdır::: gibi’ söylemlerle, örgüt fetişizmini rehber edinen ve yerleşik iki yüzlü ahlakın bilinçli veya bilinçsiz muhafızları rolünü üstlenenler tarafından tahrip edilebilir.”
Güncel mesele haline dönüştürülen bir sorunla karşıyayız. Başbakan Erdoğan her zaman olduğu gibi gündem maddesini belirleyerek toplumun ahlak meselesini baş köşeye oturttu.
ahlak
Erdoğan, öğrencilerin kızlı erkekli aynı evlerde kalmasına tepki göstererek, şunları söylemişti:”Kişilerin müstakil evlerinde bir farklı kız bir farklı genç aynı evde kalması ne denli uygun olabilir? Siz kızınıza bunu hoşgörüyle karşılayabiliyor musunuz? Siz uygun buluyorsanız size hayırlı olsun. Eğer bir yasal düzenleme gerekiyorsa biz yasal düzenlemeyi yaparız. Valiliklerin yapması gerekiyorsa bunu yaparız”

Büyük İzdivacın Girdileri

                                Mahmut Balpetek

    Günler önce medyanın uyumlu  bir koro edası ile büyük buluşma diye nitelediği Başbakan Erdoğan ile Kürdistan Bölgesel Başkanı Barzani buluşması, tarih 16 kasım 2013 gösterdiğinde gerçekleşmiş oldu. Buluşma öncesi başbakanın  ilk kez Diyarbakır Belediye’sini ziyaret etmesi havanın yumuşamasında önemli etmen olmuştur. Görüşme, büyük bir buluşmadan öte, iyi tasarlanmış, AKP mitingi şeklinde seyir etti.
nikah
Başbakanın, Kürdistan Bölgesel Başkanı Mesut Barzani  şeklinde ifadesinin ardından hükümet kaynakları, Erdoğan’ın bugün ilk defa kullandığı “Kürdistan” ifadesine de sınırlı bir açıklama getirdi.

AKP ile KDP’nin siyasal izdivacı mı?

Mahmut Balpetek

  Seçim kulvarına girdiğimiz bu günlerde AKP,  bundan önceki seçimlerde olduğu gibi  şapkadan tavşan çıkarma çabasına girmiş durumdadır.
barzan
 Hükümet tarafından Berzani ile görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye davet edilen  Şıwan Perver’in,  İbrahim Tatlıses ile yapacağı düetin görüşmeye eşlik etmesi,  mekan olarak Diyarbakır’ın seçilmesi, görüşme salonunun  toplu nikah töreni olması da bir çok açıdan manidar görünmektedir.

Erdoğan/AKP Kendi Milletini, Halkını Seçiyor!

Ahmet Doğançayır

 AKP on yılı aşkın bir süredir ülkede hükümet ediyor ve bu sürenin son beş altı yılında ise devlete damgasını vurmuş, bugün var olan koşulların birçoğunun oluşturucusu ve başlıca belirleyicisi olan bir siyasi aktör. Geçmişte mevcut koşullarda AKP’nin ‘’mazlumluğu, mağduriyeti’’ üzerinden sağladığı avantaj son dönemlerdeki sicili göz önüne getirildiğinde tepki nedeni oluyor.
erdoğan foto
2011 seçimlerinden sonra belirgin otoriterleşme eğiliminde olan ve bu tutumunu pekiştirmeye kararlı bir AKP hükümeti ve onun tek belirleyeni Recep Tayyip Erdoğan ile karşı karşıyayız.

Necdet Saraç’ın Anısına/ Ya Sosyalist Demokrasi Ya Bürokratik Despotluk


necdetsarac1
Sevgili Necdet’i 11 yıl önce 10 Kasım 2002′de kaybettik. Yazın Yayıncılık’ın kurucusu, Yeniyol dergisi, İlkadım dergisi  yazarı kısa ömrünü sosyalizme adamış bir devrimciydi o…  44 yaşındayken bizleri yalnız bıraktı.
Bütün yoldaşları, dostları onun bıraktığı boşluğun hüznüyle anıyor Necdet’i…
Necdet’in Yeniyol dergisinde yayınlanan bir yazısını yayınlıyoruz anısına…
 *                    *                      *
                         Ya Sosyalist Demokrasi Ya Bürokratik Despotluk
Necdet Saraç
1871 Paris Komünü deneyinin esinlendiği işçi devleti burjuva devletten milyon kez daha demokratik olacaktı. Oysa daha sonra yaşanan deneylerden böylesi bir işçi demokrasisi değil, iktidarın bir azınlık tarafından gasp edildiği rejimler ortaya çıktı.

Duvar ve Barış

  Mahmut Balpetek

Ulus devletin ayırt edici  özeliklerinden biri de sahip olduğu sınırlarıdır.Bu sınırlara nasıl yaklaştığı ise ülkenin iç ve dış politikası ile ilgili olduğu kadar, ülkede ki, rejimin karakteriyle de alakalıdır.Dünyada aralarındaki sınırları kaldırmaya çalışan, kaldıramadıkları durumlarda sınırları silikleştiren devletlerin yanında, sınır yetmez , mayın gerekir, o da yetmez duvar örülmelidir diyen Türkiye gibi ülkelerde vardır.
rojava_sinirina_utanc_duvari_h143
Duvar kavramı, savaş tarihi ile yaşıttır. İnsanlığın sınıflara bölünmesi dolayımı ile ortaya çıkan çıkar çelişkisi  ile birlikte tarih sahnesine çıkmıştır.

Cumhuriyeti Kutlayalım, Ama Sorgulamayı da Unutmadan!

Erdoğan Aydın

82 yaşını deviren Cumhuriyet’in kutlanması, tarihsel olarak küçümsenemez bir önem taşıyor. Çünkü o herhangi bir devlet kuruluşundan farklı olarak, bir çağ dönümünü ve gerici statükoyu parçalayan burjuva devrimci bir dönüşümü ifade ediyor. Çünkü Osmanlının monarşik yapısından cumhuri yönetime, görece teokratik yapısından laikliğe geçişin uygulamasıdır Cumhuriyet.
cumhuriyet
Bu kadar da değil; emperyalist tahakküm ve işgale karşı ulusal kurtuluş mücadelesiyle oluşmasının yanı sıra, çağdaş medeniyeti hedef alan büyük bir atılım hamlesi olarak şekillenmesi de, onun tarihsel değerini arttıran bir diğer özelliğini oluşturuyor.

Döneklik: “Eskiden bir şeydin, şimdi o da değilsin”


Foti Benlisoy

İtalyan Komünist Partisi’nin kurucularından Ignazio Silone, 1930’lı yıllarda partiden kopar ve giderek komünizme karşı daha eleştirel-saldırgan bir konuma sürüklenir. Onunki bu anlamda belki bildik bir hikâyedir ama 1949 yılında antikomünist literatürün klasiklerinden olan “The God That Failed” adlı derlemeye katkıda bulununca Silone “dönekler” panteonunda mümtaz bir yer edinmiş olur.

Alevilerin Ermeni Katliamı ve Kürt Tenkili Karşısında Tutumları- Çelebi Cemalettin’in Ordusu Üzerine

Rıza Aydın

Miraç, Londra’daki Sevgili Mustafa Yaşacan dostumuz ile yazışmalarınızı yeni okudum. Kısaca düşüncemi şöyle özetleyim.

Söze başlamadan hemen belirteyim ki, şu düşünceye hayret ettim. Celebilerden Cemaletin Efendinin İttihatçı olduğu kanısına nerden vardınız bilmiyorum; El insaf yani. Ben bugüne kadar böyle bir savı hiçbir yerde ne gördüm ne duydum, -bu sav- kesinlikle doğru değil. Sonra, Hamidiye alaylarında Kızılbaşların görev almadığı ayan beyan bilinir. Eskilerin tabiriyle, “malumun ilanı” olacağından, bilinenleri tekrar edip bunun üzerine fazla söz etmenin anlamı var mı? Bu günlerde çok meşhur olup dillerden düşmeyen Hasan Dede o deyişinde “Erlik midir eri yormak, uzak yerden haber sormak” diyor, isterseniz birbirimizi boşu boşuna yormayayım.

Foti Benlisoy Cumhuriyet’in Kimin Kazanımı Olup Olmadığından Önce Cumhuriyet’in Kazanım Olup Olmadığını Düşünmelidir.

Rıza Aydın

Rivayet edilir ki, Köroğlu bir köyden geçerken, gözleri görmeyen yaşlı bir kadının Köroğlu’na küfrettiğini görmüş. Eğilip kadına “anacığım Köroğlu sana ne yaptı da ona böyle küfrediyorsun” demiş. Kadın, yavrum Köroğlu bana bir şey yapmadı ama herkes söylüyor ben de söylüyorum demiş. Bunun gibi, Cumhuriyetle Laikliğe saldıran dinci eğilim artıkça bu akıntıya kapılan “solcu” çoğaldı.
ilk_meclis
Geçtiğimiz günlerde, ‘yalansız’ sitesinde Ferhan Umruk, Foti Benlisoy’un böyle bir yazısını yayımladı. Yazara göre, hem Cumhuriyet hem de Cumhuriyetin reformları tabandaki halkın böyle bir isteği olmadığı halde, yukardan, Çankaya Köşkünde Atatürk’ün sofrasında kararlaştırıp uygulandığı için, bunun aşağıdaki halka bir yararı olmamış.
Orada buna verdiğim cevabı, bir yazı haline getirip paylaşmayı düşündüm.
Foti, yanlışa düşmüş.

Cumhuriyet ve Sol: Kimin Kazanımı?

Foti Benlisoy

 Türkiye’nin yakın tarihini “tepeden modernleşmeci” ceberut devletle toplum arasındaki bir çatışmaya, daha doğrusu asker-sivil bürokrasinin temel aktörü olduğu (sınıfsızlaştırılmış) bir modernleşme anlatısına indirgeyen tarih tezleri, 1980’lerden itibaren solda fazlasıyla taraftar buldu.
foti
Aslında bu süreçte solun, yakın tarihi Batıcı-vesayetçi elitlerle milletin “alnı secde görmüş” temsilcileri arasında ezeli-ebedi bir mücadele olarak yorumlayan milliyetçi-muhafazakâr tarih tezlerini, “merkez-çevre çatışması” gibi analitik araçlar vasıtasıyla yeniden ürettiği söylenebilir. Bu anlamda mevcut milliyetçi-muhafazakâr fikri hegemonya çorbasında solun da tuzu olduğunu öne sürmek pekâlâ mümkün.

Suriye: Emperyalizmin El Kaide’yle Dansı

Mahmut Balpetek 

Suriye ve Rojava’daki gelişmeleri, bu konjonktürde önemli kılan iki unsurdan söz etmek mümkün. Birincisi, Suriye coğrafyasının olası bir bölge yada Dünya savaşının düğüm noktası olma potansiyeli, ikincisi ise Rojava’da ulusal özgürlük hedefi ile, toplumsal kurtuluş talebinin örtüşme eğilimi taşıyor olmasıdır.
Emperyalizm
Bu iki özelliği ukdesinde barındırıyor olmasından dolayı bölge ve dünyanın dikkatine mazhar olmayı sürdürmektedir. İkili karaktere sahip olması, Aynı zamanda ortak bağlam  içinde olmalarına karşın, Suriye ve Rojava’yı ayrık süreçler gibi de değerlendirmeye olanağı sunmaktadır.

Alevilikte Yol Ayrılıklarının Bilimsel Materyalist Sebepleri Üzerine

Rıza Aydın

“Yedi kere ben bu cihana geldim
Arşta duran iki nişan bendedir
Yerde gökte tanrı diye ararlar
Biz Hakk’ı severiz Hak’da bendedir1
Aleviler inanışlarına bağlı kendi yaşam biçimini adlandırırken yol derler; buna bir din, mezhep yada tarikat demek yerine bizim yolumuz vardır diye tanımlarlar. Bu bütün alevi ozanlarında vardır örneğin, Pir Sultan “Yolumuzu yol eyledik / Halimizi hal eyledik / Her çiçekten bal eyledik / Arıya saydılar bizi” der.
pir
Bu konuda en çok bilinen sözse Nesimi’nin söylediği sözdür: “Sorma be birader mezhebimizi biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır.” Anadolu’nun taşından toprağına, havasından suyuna etki etmiş olan bu kadim yolda, yol alınırken zaman içinde bazı ayrılıklar yaşanmıştır.

Erdoğan/ AKP’nin “Toplum Mühendisliği”

 Ahmet Doğançayır

AKP Türkiye ye bir damga vurmak istiyor, dolayısıyla iktidarı devam ettikçe değerlenecek sağcı, muhafazakâr dindar, mukaddesatçı bir kimliği saygın ve üstün kılmaya çalışıyor.
mühendis
Bunu başarmak için de bir yandan giderek artan oranda ‘’iktidar bağımlısı’’hale gelirken, diğer yandan da laik yaşam tarzlarını ve onun temsilcilerini aşağılıyor.

Marksizmin Devlet Konusuna Bakışı

Rıza Aydın

Marksizm’in devlet sorununa bakışı konusu, Marksizm’de bir hayli önemli olan hassas bir konudur. Lenin bu konunun üzerinde hassasiyetle durmuştur. Lenin 11 Temmuz 1919 da Sverdlov Üniversitesinde Verdiği Devlet konulu bir konferansta, hem bu konunun önemini vurgular hem de bu konunun nasıl incelenmesi gerektiğinin yolunu gösterir. Lenin’in bu konferansında söyledikleri, sonradan yazılı bir metin haline getirilerek yayınlanmıştır.
devlet 2
Devlet” adıyla yayınlanan bu konuşma, Türkçeye de çevrilip Lenin birçok derlemesinin içinde yayınlanmıştır. Devletin ne olduğu konusunu merak eden tüm canların, tümü 20 sayfa kadar olan bu yazıyı okumalarını isterim. Lenin, bu konuşmasında Devlet konusunu anlatırken bize iki tavsiye dede bulunur:

BÜYÜK SANATÇI TUNCEL KURTİZ DE YILDIZLARA UÇTU ! GÜLE GÜLE TUNCEL AĞPARİK, YILDIZLARA SELAM SÖYLEMEYİ UNUTMA BENDEN !

Sarkis Hatspanian

“Denizleri olmayan ülkenin Amirali” seni hiç unutmayacak !
Bugün Ermeni sinemasının en emektar oyuncularından Sos Sarkisyan’ın Yerevan’da toprağa verildiği gün Facebook sayfamda onun anısına paylaştığım bir yazıya not düşen Dersimli bir sayfa arkadaşımdan bir başka değerli tiyatro ve sinema oyuncusu olan ve 30 yıl öncesinden yakınen tanıdığım Tuncel Kurtiz’in vefatını öğrendiğimde anlatılmaz bir suçluluk hissine kapılarak kendi kendimi ayıpladım. “Kara haber tez ulaşır” sözü bu kez doğruluk ayarını kaçırmıştı besbelli
Tuncel
Tuncel Kurtiz abiyle 1982 sonu, 1983 yılında değerli ağabeyim Yılmaz Güney’in mahpusaneden ve “T.C.”-den kaçırılmasını sağlayan ve O’nun bazı filmleriyle birlikte 1982 Cannes Film Festivali’nde Elen film yönetmeni Constantin Costa-Gavras’ın KAYIP adlı filmiyle Altın Palmiye ödülüne layık bulunan YOL filminin de prodüktörü olan Yeşilçam dünyasının “Kerim Abi” diye bildiği, taşıdığı sahte pasaportta adı Kerim L. PULLİ olarak yazılı soydaşım Keğam Manukyan vasıtasıyla, çekimleri Fransa’da gerçekleştirilen DUVAR filminin yapım aylarında tanışmıştık.

Bir Çatı Partisi Deneyi: ÖDP


Rıza Aydın
ÖDP öncesinde de, ÖDP’de de çeşitli seçim deneyleri yaşamıştım; Yüzde 10 ( %10) barajı olduğu sürece, oy istemenin, bizi sevenlere “bizim gül hatırız için, bu defada oyunuzu bize verin, oyunuz boşa gidecekse de gitsin” demenin dayanılmaz sıkıntısını çekiyordum.
babil
Bir çare olarak aklıma, bağımsız adaylarla seçimlere girerek bizi kahreden, bu kahrolası seçim barajlarını yıkma, bunu savuşturma yollarını aramak geldi. Bağımsız adaylarla seçimlere girip, farklı dinamikleri harekete geçirerek bu barajları yıkacağımıza inandım bir kere.

HDK’de Yeniden Yapılanma Nasıl Olmalıdır?

Tayfun İşçi

 1- Türkiye toplumu ideoloji eksenli bir toplumdur. “Halkların Demokratik Kongresi”  imha, inkâr, asimilasyon ve sömürü üzerinden yaratılmış Türk ulus devlet anlayışının yarattığı sorunların bir sonucu olarak ihtiyaç haline gelmiştir. Türk ulus devletinin en temel özelliği toplumsal gerçekliği ret edip “ideolojik” bir toplum yaratma çabasıdır.
gök
Toplumsal bütün farklılıkları yok sayıp Türk- İslam resmi ideolojisi üzerinden toplum inşasıdır.

Bu anlayış; Tüm farklı etnisiteleri, kültürleri, inançları cinsiyetleri, sınıfları kendi gerçekliğinden uzaklaştırmış, katı merkezi bir şekillenmeyle anti demokratik uygulamalarla tekçi bir devlet, tekçi bir millet yaratmıştır. Yüz yıldır uygulana gelen bu yöntem, bireylerin kendi gerçekliklerinden uzaklaştırılmasını getirmiştir. Topluma dayatılan bu sistem ile toplumsal gerçeklik büyük bir çelişki içindedir.

Altın Şafak operasyonu ne anlama geliyor?

Foti Benlisoy


Yunanistan’da nazi çetesi Altın Şafak lideri ve kimi milletvekillerinin gözaltına alındığı, “partiye” karşı ciddi bir polis operasyonunun gerçekleşmekte olduğu haberlerini nasıl yorumlamak gerekiyor? Bu kısa yazı bu konuda hızlı bir düşünme denemesi… Hemen başlayalım:
1- Pavlos Fissas cinayeti “maksadını aşan” bir nazi kabadayısının işgüzarlığı değil, Altın Şafak için “vites yükseltmeye” dönük planlı bir gerilim stratejisinin parçasıydı.