25 Temmuz 2014 Cuma

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, Şimdi Politikanın Vasisi Din


Ferhan Umruk
Türkiye yakın tarihinin popüler tartışması politikanın üzerinde kurulmuş olan askeri vesayet meselesi oldu. Kuşkusuz Türkiye’nin siyasi rejiminin niteliksel özellikleri bu tartışmayı gerektirmekteydi. Tartışma post-modern ideolojinin eteklerine sarılarak merkez-çevre ikiliğinin çelişkileri üzerine kuruldu. Siyasi rejimin sınıfsal, burjuva karakterinin üzeri örtülerek ‘Bürokrasi-Halk’ çelişkisi politik çözümün tek anahtarı olarak ilan edildi.
kilicdaroglu_iki_iftara_birden_katildi_h27608
Bu tartışma kelam ve kalemle başladı 2006’da başlayan Ergenekon operasyonu ile karakolda nihayetlenmiş oldu. Askeri vesayet Silivri mahpushanesinin parmaklıklarında nefes tüketip durdu.

Evet, şimdi askeri vesayetin sembol aktörleri cemaat-AKP savaşının yarattığı gedik sonucu dışardalar, ancak artık vasilik rolleri de senaryoda nihayetlenmiş durumda.

Kobane, Sınırları Halklar Kaldırır/ İzlenimler


 Mahmut Balpetek
 
  Birkaç gündür nefesler tutulmuş, 19 Temmuz günü beklenmekteydi. İŞİD’ın Musul’da ele geçirdiği  ağır silahlar ve gelişkin askeri donamın bir kısmını Rojava’ya geçirdiği herkesin malumudur. Bu donanıma sahip bir örgütün Kobane’ye saldıracağını açıklaması hafife alınır bir tehdit değildir. 19 Temmuz günü Suruç’a 15 Km uzaklıktaki Kobane sınırındayız.
kobane
Her an büyük bir çatışma çıkacağı  endişesi içindeyiz. Gençler sabırsızlanıyor ve bir an önce  sınırı geçmek istiyorlar. Ancak olağan üstü güvenlik nedeni ile her geçiş hamlesi sonuçsuz kalıyor. Çadırın olduğu yer ile Kobane’yi ayıran sınırın kıyısında kurulan askeri barikattan güvenlik güçleri pür dikkat bizim bulunduğumuz bölgeyi izliyor. 50 metre uzunluğundaki insansız bölge, adeta bir tampon bölgeyi andırıyor.Çadırlar da yürütülen hummalı tartışmaların ana teması Rojava devrimiydi.

Yıldız Tilbe, Leman Sam ve diğerleri: Sinizmden faşizme


yildiz_tilbe_leman_sam_ve_digerleri_sinizmden_fasizme_h35540

Stefo Benlisoy
Dünya Kupası’nda Brezilya’nın Almanya karşısında hezimete uğramasının ardından sosyal medyada Almanya’nın bu başarısını Hitler’li espriler, Nazi ordularının Polonya ve Sovyetler Birliği’nde yarattığı vahşi yıkım ve kırıma anıştırmalar, gaz odalarına göndermelerle “ti”ye alan çok sayıda paylaşım ve caps’e tanık olduk. Belki bazılarımız bu atıflardan rahatsız oldu ama sanırım büyük çoğunluk bu esprilere gülüp geçti. Belki de “doğru” olan buydu; sözün bir ağırlığının kalmadığı, dizginsiz bir sinizmin geçer akçe haline geldiği sosyal medyada, dilin izansız, özensiz, ötesine berisine bakmadan kullanılması, hepimizin daha fazla kanıksar hale geldiği bir durum ne yazık ki

19 Temmuz 2014 Cumartesi

İsrail Versiyonu “Kürdistan”



Thierry Meyssan

Bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması için her şeyin yerli yerinde olduğu bu dönemde, siyasi analist Thierry Meyssan’a göre ABD, Türkiye ve İsrail lehine olacak şekilde, Kürt halkının Kürdistan hayalinin suiistimal edildiği bir manipülasyon söz konusu. Meyssan, aynı zamanda, Barzaniler eliyle olası bir etnik temizlik konusuna ve PKK’nin bu tarzda bir “Kürdistan’ın” kurulmasına neden karşı çıktığını da değiniyor.
barzani









1960’lı yıllarda Molla Mustafa Barzani (Mesud Barzani’nin babası) Washington’a ve İran Şahı’na dayanıyordu.Mossad’ın görevlisi olmuştu. Yukarda, İsrail’de Ebba Eban (dışişleri bakanı) ve General Meir Amit’le  [Mossad başkanı) birlikte görülüyor.

Kemalist Paradigmaya Karşı Esirlikten Cumhurbaşkanlığı Adaylığına


 Mahmut Balpetek
 
    Türkiye’de ilk kez cumhurbaşkanını halk seçecek. Bunun şekli bir durum olduğu muhakkaktır. Ancak bununla birlikte ilk kez geleneksel devlet ve onun elitleri tarafından esir olarak nitelendirilen kimliklerden birine mensup bir şahsiyet aday olma hakkı elde etmiş ve aday olmuştur.
demirtaş
Zira, seçimi anlamlı kılan da  budur. Seçimin yarattığı bu olanaktan  beklenen başta emek güçleri olmak üzere, sol sosyalist,  farklı kimlikler, inanç grupları, ekolojist hareketler,  gençler, kadınlar vb. bütün demokratik dinamiklerin çetin bir mücadele  vermek üzere kol kola girerek sistemin burçlarında gedik açması olmalıydı.

“Çözüm Paketi” Barış İçin mi, AKP İçin mi?


 Mahmut Balpetek
2013 Newroz’u ile yeniden başlayan diyalog süreci, iktidarın statik duruşu nedeni ile kilitlenme noktasına gelmişti ki, iktidar cephesinde adım atılacağı sinyali, ardından sürecin yasal güvence altına alınacağı deklare edildi.
düğüm
Hiç kuşkusuz ki, barıştan yana olan herkesin ortak paydası olan sürecin yasal çerçeveye oturtulmasıydı.  İktidar çevrelerinin yasal güvence  ifadesi karşısında barış güçleri nefeslerini tutarak çıkacak sonucu bekledi.
 
   AKP Hükümeti, durumun ciddiyetine uygun adım atacak mı? Zira iktidarın bugüne kadar ortaya koyduğu pratik, süreci çürümeye terk eder nitelikteydi. Bu pratikten çark etmek konunun ilerlemesinin önünde ki engellerin kaldırılması, rotayı müzakereye doğru eğriltmesi  iktidardan beklenen doğal adımlardı.

75 YIL SONRA MEMLEKETİNİN SUYUNU İÇEN ATIK KÖYLÜ MADTEOS ARTİNİAN BİN YAŞASIN !


Sarkis Hatspanian
Mayıs ayı ortalarında İstanbul’dan hemşehrim, soydaşım, dostum Nıvart Bakırcıyan yıllardır öz evladından öğrenmeye çalıştığı Ermenicesini geliştirmek amacıyla birkaç haftalığına Yerevan’a gelmişti. O günlerden birinde davetlisi olduğumuz bir televizyon programında Nıvart, doğup-büyüdüğüm Alexandrette-İskenderun’un 1939’a dek Ermenilerle meskûn Beylan köyünün harabe halindeki Ermeni kilisesinin çan kulesiyle ilgili çocukluğundan beri aklından hiç çıkmayan acı bir anısını anlattı.
Atık_Köylü_Madteos_Artinian_75_yıl_sonra_memleketinin_  suyunu içti ya ölse de gam yemez gayrı ! Sarkis Hatspanian_(Facebook)
Bu TV programından sonra epeyi insan gibi o söyleşiyi yurtdışından izleyen dostlarımdan biri beni Beyrut’tan arayarak, şimdi 90 yaşındaki babasının da Beylan’ın o yıllarda üst mahallesi sayılan ATIK doğumlu olduğunu ve hep “Bizim köyün, tadı şimdi de damağımda olan suyu ölümsüz sudur, tam 75 senedir içemediğim suyumu özlüyorum” dediğini söyledi.
Namı, Gâvur Dağı adlandırılan Amanosların çok ötesine ulaşmış olan ATIK suyunun “iç iç doyulmaz” olduğunu bizim yörenin tüm insanları gibi ben de çocukluğumdan biliyordum,

“Cumhurbaşkanlığı Seçimi” Değil “Plebisiter Bir Diktatörlük İçin Plebisit”


Demir Küçükaydın
Türkiye’de yaşayan insanların önündeki seçimin neyin seçimi olduğunu doğru tanımlamanın doğru bir strateji ve taktikler bakımından hayati önemi bulunmaktadır.
demirtas
Ezilenler tavırlarını, strateji ve taktiklerini belirlerken, hukuki tanımlar ve anlamlar üzerinden değil; gerçek sosyolojik ve politiktanımlar ve anlamlar üzerinden akıl yürütürler ve de yürütmelidirler.
Örneğin, PKK’nın adı hukuken “Terör Örgütü”; Öcalan’ın adı “Terörist Başı”dır. Bu kavramlara göre politikanızı belirlemeye kalkarsanız, devletin polisinin ordusunun kafasıyla düşünmeye başlayıp; onun bir parçası olursunuz.
Kaldı ki, bu tanımları ortaya atıp bunları kullanmayı zorunlu kılanlar, kendi aralarında, kapı arkalarında, bu kavramlarla iş görmezler. Onlar “Terör Örgütü” dediklerinin, Kürtlerin üzerindeki baskıya karşı kitlesel bir isyan ve direniş olduğunu bilirler; Öcalan’ın bir “Terörist Başı” değil, çok akıllı bir politikacı; bu hareketin ve örgütün kurucusu ve önderi olduğunu bilirler.

1993 Sivas Katliamının Olağan Şüphelisi Devlet


Ferhan Umruk
21 yıl önce Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’a giden 33 aydın, sanatçı Madımak otelinde gerici yığınlar tarafından mahsur bırakılarak yakıldılar.
sivas-katliaminda-olenler-600x290
1993 Temmuz’unun 2’si  Türkiye’yi Sivas’ta  Madımak Oteli ateşiyle orta çağın karanlık zamanlarına sürükledi.
Bu topraklarda tarihsel olarak varlığını sürdüren toplumsal fay hatlarından biri olan Alevi-Sünni gerilimi, muktedirlerin iktidarlarını tehdit eden her toplumsal yükseliş ortamında, Sünni kitleler devlet tarafından kışkırtılarak kırımlar gerçekleştirildi.

Bir Eşcinsel, Komünist Parti Üyeliğine Değer Birisi Olarak Görülebilir mi? – Harry Whyte’dan J. V. Stalin’e, Mayıs 1934


geykomunist
Harry Whyte, Edinburgh, İskoçya’da doğdu. Sonraları kendi işini kuran işçi sınıfından bir badana ustasının oğluydu. Lise eğitimi. Mesleği gazetecilik. 1932′ye kadar burjuva gazetelerinde çalıştı. Boş zamanlarında SSCB Dostları Derneği’nin dergisi Russia Today için çalıştı (1931′den 1932′ye kadar). 1927′de Bağımsız İşçi Partisine, 1931′de Büyük Britanya Komünist Partisine katıldı. Parti hücrelerinin ve İngiliz basınının merkezi olan Fleet Street’deki bölge örgütünün örgütlenmesine yardımcı oldu. 1932′de Moskovskie Novosti (Moskova Haberleri) gazetesinde işe alındı. 1933′de bu gazetenin yayın ekibinin başı olarak atandı. En iyi yıldırım emekçi (udarniki) olarak öne çıktı. İngiltere Komünist Partisi’nden BKP(b)’ye terfisi parti temizliği tamamlanana kadar ertelendi.
Bu mektup 1917’de Ekim Devrimi’yle suç kapsamından çıkarılan eşcinselliğin 1933-34 yıllarında yeniden suç kapsamına alınması üzerine J.V. Stalin’e yazılmıştır. Mektubun orijinali 1993 yılında Rusya Federasyonu Başkanlık Arşivinden çıkarıldı ve aynı yıl Istochnik adlı dergide yayımlandı. Cevaplanmayan mektubun ilk sayfasında şu talimat bulunmaktadır: “Arşiv. Bir geri zekalı ve dejenere. J. Stalin.”
Bu mektup, yıllar boyunca süren “eşcinselliği izah etme” baskısına boyun eğmekle birlikte, zulme karşı başkaldıran erken dönem politik bir metin olma özelliğini de koruyor. Whyte, sorgulanması akıllardan bile geçmeyen bir baskı mekanizmasına karşı, yanına bilimi, hukuku, siyaseti ve yoldaşlığı da alarak itiraz ediyor.

BİTLİS’TE 15 KİLİSE, BERİ GEL CANAN BERİ GEL !


          Sarkis HATSPANIAN
“İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır !” Victor HUGO
Bundan günler önce Avrupa’da politik ilticacı olarak yaşayan bir Kürt dostumdan sosyal medyadaki sayfama yönlendirilen bir ileti sayesinde “Bitlisname”adını taşıyan bir website ile, onun “kendi alanında akademik, bilimsel, kültürel ve toplum çalışması yürüten bazı Bitlisli şahsiyetlerin oluşturmuş oldukları bir Bitlis Düşünce ve Bilimsel Çalışma Platformu” olduğunu bildiren uzun uzadıya bir yazıyla tanışma şerefine nail oldum.
bitlis-merkez-erm...k-s-nsan-3d31a5b 
Kurucuları adına, websitenin moderatörlüğünü yaptığı anlaşılan kişinin“Bitlisname, kendi alanında akademik, bilimsel, kültürel ve toplum çalışması yürüten bazı Bitlisli şahsiyetlerin oluşturmuş oldukları bir ‘Bitlis Düşünce ve Bilimsel Çalışma Platformu’dur. Amacımız, Bitlisle ilgili bilimsel ve kültürel çalışmalar için ortak akademik bir alan oluşturmak, bu yöndeki çalışmaların ortaya çıkarılması, tanıtılması, motive ve teşvik edilmesi için düzenli bir çalışma yürütmek, bu yönde özgür ve kaliteli bir platform oluşturmaktır” diye bildirimde bulunduktan sonra“Amacımız, Bitlis’in, “ünlü geçmişi” ile salt (büyük oranda unutulmuş) simgesel bir ilişki içinde olmak değil, Bitlis’i yeni yaşam standartlarına taşıyacak çağdaş, modern bir şehirleşmenin bütün siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal hakikatlerini bilimsel olarak anlamak, yorumlamak ve açıklığa kavuşturmak için de düşünce üretmektir” demeyi de önemsemişti.

IŞİD’ın Musul’u Ele Geçirmesi ve Kürdistan Realitesi

 


Mahmut Balpetek
 
 
    Ortadoğu coğrafyasının  karakteristik  bir özelliği yeniden tecelli etti. Dün Kürt Özgürlük Hareketi’ nin eşitlik ve özgürlük amaçlı mücadelesini yenilgiye uğratması için desteklenen IŞİD, bugün bizzat  onu destekleyenlere tehlike haline dönüşmüş gibi görünmektedir. IŞİD’i destekleyen ülke ve gruplar, rüzgar eken fırtına biçer misali, güçlü bir  kasırga  karşısındadırlar.
musul
Bu kasırga karşısında daha şaşkınlıklarını üstünden atmaya fırsat bulamadan, yeni sürprizlerle karşılaşmaktadırlar. Gelişmeler karşısında ezberi bozulan destekçilerin dilleri kekeme, dış politikaları karanlığa gömülmüş, kör kurşun emsali nereye saplanacağı  görünürlükten uzaklaşmıştır.

‘Derin devlet’, ‘Paralel devlet’, Devletin Kendisidir!


Ahmet Doğançayır
Devlet toplumdan ayrılmış görülse bile aslında bağımsız olmayan bir ilişkiler alanı ve aygıtıdır. Sınıflara bölünmüş bir toplumun devleti de toplum karşısında tarafsız olamaz.
paralelDevlet düzeyinde hegemonya sorununda ideolojik mücadele boyutu olduğu gibi, siyasal ittifaklar ve siyasal önderlik boyutunun da olduğu unutulmamalıdır. Diğer yandan devletin hegemonya mücadelesinin alanı olarak zor kullanımını dışlanmadığını ayrıca belirtmeye gerek bile yoktur.

HDP, Sorunlar Halının Altına Sığmayınca


Ferhan Umruk

HDP kongreye giderken bugüne kadar halının altına süpürülerek yok farzedilen sorunlar su yüzüne çıkıverdi. HDP’nin en önemli bileşenlerinden EMEP parti yapısının değiştirildiğini ifade ederek HDP’den ayrıldığını açıkladı. SYKP cenahından da parti yapısının değiştirilmesine karşı köklü eleştiriler yapılmaya başlanmış bulunuyor.
hdp
Şunu ifade edeyim ki bu yazı esas olarak bir fikri takip ve zamanında dile getirilmiş eleştirilere sekter tepkisellikle cevap verdiğini zannedenlere bir hatırlatmadır.

Sosyalist hareketin geleneğinde eleştiriye tahammülsüzlük olduğunu biliriz. Bu tahammülsüzlüğün bugün de olanca şiddetiyle devam ettiğini HDP’nin kuruluşuyla birlikte sorunlara yönelik politik ve örgütsel eleştirilere verilen cevapların üslubunda gördük.

Kongreye Giderken HDP Üzerine Düşünmek


Mahmut Balpetek
  Türkiye sol hareketi ve partilerinin güç birliği yada birlik arayışı yaklaşık kırk  yıl öncesine uzanmaktadır.  özellikle 12 Eylül sonrası sol, sosyalist hareketin birliğinde hatırı sayılır bir yoğunlaşma yaşandı ve yoğunlaşmadan  bir çok sonuç alındı. Gerek, legal alanda gerek ise, illegal alanda geçekleşen sayısız birlik  girişimleri kısa bir zaman periyotunun ardından akamete uğradı.Başarısızlığa zemin hazırlayan  salt öznel nedenler değil, nesnel nedenlerinde hatırı sayılır payı vardır.Sosyalist sistemin yıkılışı,teknolojik gelişim ile birlikte değişen üretim biçimi ve ilişkileri , dünyada ne liberalizmin  görece başarısı ve yükselen değer olması, sosyalist solun yeni durum karşısında ortak bir kuramda buluşamamaları gibi nedenler i sıralamak mümkündür. İki binli yılların ilk yarısına gelindiğin de yapılmış bütün birlik girişimlerinin sonuçsuz kalmış olması nedeniyle  birliğin kendisi konuşulmayacak hale gelmişti.

Tanıklıklarım Lice, Musul ve Bayrak



  Mahmut Balpetek
Diyarbakır’da başladığımız  yolculuğumuzun ilk durağı olan Van’a gitmek için Silvan, Bitlis, Baykan ve Tatvan’ı arkamızda  bıraktıktan sonra, Behrı Van’ı (Van Denizini ) solumuza alarak  beş saatlik bir yolculuğun sonunda Van’a  girdik. Diyarbakır – Van yolculuğumuz esnasında olağan üstü bir durumla Diyarbakır’da başladığımız  yolculuğumuzun ilk durağı olan Van’a gider ken karşılaşmadık.
lice direniş
Güvenlik güçleri kışlalarına dünmüş, çevirme ve kontrol noktaları kaldırılmış, günlük hayat normale dönmüş. İki günlük Van gezisinin ardından, Hakkâri’ye gitmek için harekete geçtik. Başkale’ye doğru dağların ve ırmakların eşliğinde bir müddet ilerledikten sonra dağları aşmak üzere tırmanışa geçtik. Başkale’ye girdiğimizde olağan durumun yerini olağan üstü duruma terk edeceğinin bütün emareleri belirginleşti. Şehir;  etrafından başlayarak  merkezine doğru  adeta  kolluk kuvvetinin işgali altında.

EKOLOJİK YIKIMA KARŞI MÜCADELE İLE SOSYALİZM MÜCADELESİ AYNI DAVANIN PARÇALARIDIR!


Ahmet Doğançayır
Yaratılan kapitalist çevresel sömürü düzeni içinde ekoloji sorununun; Zevk sorunu ya da listeye eklenen isteklerden biri olarak ele alınamayacağı yaşanan felaketlerle her defasında ortaya çıkıyor.
çevre
‘’Küresel ısınma ‘’ laflarıyla felaket senaryoları üretenler aslında önce ekolojik kriz yaratan, sonrada timsah gözyaşları döken politikacılar, kâr hırsı ile gözleri dönmüş sanayiciler, doğayı ve yaşama alanımızı yağmalayan uluslararası tekellerdir. Bunlar niyetlerini açıkça gösteriyorlar.