24 Nisan 2014 Perşembe

24 Nisan Dosyası/ Masis Kürkçügil, Hektor Vartanyan, Ferhan Umruk, Demir Küçükaydın, HDP MYK



Masis Kürkçügil ile Soykırım ve Ermeni-Kürt İlişkileri Üzerine 
Harun Ercan & Mehmet Polatel


II. Abdülhamid dönemine gelmeden önce Ermeni toplumu içerisinde  ne gibi toplumsal, siyasal ve kültürel dönüşümler yaşanıyordu?
Eğer “Ermenilerin siyasallaşmasından” bahsedeceksek II. Abdülhamid döneminden çok önce Ermenilerin “modern” anlamıyla, o günlerde gelişen sınıfların, burjuvalarının bulunduğu alanlar ne ise oralardan başlamak gerekir. Ermeni entelijansiyası, –tabii Batı Ermenistan’daki çünkü Doğu Ermenistan farklıdır; buluştukları kanal var ama önemli ölçüde ayrıdırlar– büyük oranda 1840’lı yıllarda Avrupa’da yetişmiştir. Bunlardan bazıları amiraların, bazıları amira olmayan zenginlerin, sarrafların, ticaretle uğraşanların çocuklarıdır. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi bunlar ister istemez o ülkelerdeki siyasal hareketliklerle ilişkilenirler.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Ermeni Soykırımıyla Yüzleşmeden, Ne Demokratikleşilir, Ne de Kürt Meselesi Çözülebilir.



Ferhan Umruk
2015’e bir yıl kala bu toprakların kara günü olan 24 Nisan’la yüzyüzeyiz. “Anadolu’nun Hıristiyansızlaştırılmasında” mihenk taşı olan İttihat Terakki’nin Ermeni halkını tehcir kararı, yalnızca binlercesi katledilen Ermeni halkının değil, bu topraklarda yaşayan tüm insanların geleceğine de damgasını vurdu.
ermeni
Türkiye bugün hala demokratikleşmeyi tartışıyor. Egemen sınıfın rakip fraksiyonları kendileri için demokrasi talep ediyorsa, toplumun alt sınıfları ve farklı kimliğe sahip olanlar, en temel demokratik haklara kavuşmak için bedel ödemek zorunda kalıyorsa, bütün bunların sebebi, geçmişin yaratmış olduğu lanetli güzergahın bugünlere taşıdığı çözülememiş ağır sorunların üst üstte birikmiş olmasındandır.

HDP Sınıf Siyaseti nasıl Olacak?


Yalçın Yusufoğlu
Siyasetçi toplumun içindedir, kitlenin nabzını tutan insandır, Ayrıca eskisinden de farklı olarak şimdilerde 15 milyondan fazla insan tweeter kullanıyor. Binlerce yurttaşın görüşünü öğrenmek imkân dâhilinde.
Tayyip Erdoğan hırsızlığı örtbas etmek için yasa üstüne faşist yasa ve tamim üstüne tamim, yasak üstüne yasak getirirken, önümüze MİT yasa taslağı diye Gestapo kanunu korken, İnternet yasaklarını ardı ardına sıralarken, atadığı hâkimler hırsızları tahliye ederken (ve Tayyip Erdoğan “adalet yerini buldu” derken) “Gezi” tabanı” olan bir takım insanlar Sarıgül’ü beğendikleri için değil, ama salt Tayyip Erdoğan’dan ve yaptıklarından nefret ettikleri için, Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da kaybetmesinin ona darbe indireceğini düşündükleri için oy kullanmışlarsa, onları -köyü kurtarmak için- kaval çalan adamın peşine takılmış farelere benzetmek zarif bir yakıştırma olmadı.

Hayat Ağacı


 Rıza Aydın
Çocukken merak ettiğim her şeyi ebeme sorardım, oda bir oyun oynar gibi bana cevap verir, bir şeyler anlatırdı. O gün, ne olduydu da merak etmiştim bilmiyorum ama ebeme insan ölünce ne oluyor diye sormuştum. Ebem de, her zamanki yaptığı gibi, tıpkı bir oyunun içinde, oyun anlatır gibi anlatmaya başlamıştı.
ağaç
Yavrum” demişti, “bu kevn ü mekânda, hayat ağacı denilen kocaman bir ağaçta, herkesin bir yaprağı vardır. Kişinin, bu dünyadaki ömür müddeti tamamlanınca, o yaprak salına salına yere iner. O yaprak, oradan öyle bir iner ki, bu inişi sırasında, bu dünyadaki ömrü müddetince, sevdiği insanların yapraklarının yanına gidip, onlara dokunarak, yere iner. Bu dokunuşta, o sevdiği insanların kulağı çınlar, onların gönlünde kendini hatırlatan bir uyanış olur, işte bu yüzden, bu insanlar gelip, o yaprağın toprağa karışma merasiminde orada bulunurlar.

13 Nisan 2014 Pazar

Dağlarında Bahar, Şehirleri Hazan, Başura Kürdistan-1


MahmutBalpetek
Zirvesi gökyüzünün arşına yükselen dağları, eteklerinde doğa olayları sonucu oluşan mağaraları,  ufkun derinliklerine bir ok başı gibi  uzanan geniş ovaları, tarih kokan kentleri  ile Irak Kürdistan’ı  kelimenin gerçek anlamı ile bir tabiat harikasıdır. Silopi’den Habur ırmağının öte yakasına  geçerek   Zaho  kentine girdik. Şehrin yanı  başında yükselen dağlar  adeta özgürlük türküsünü ovalara fısıldar gibiydiler.
erbil
Newroz sonrasına denk gelen gidiş zamanımız bir taraftan baharın güzelliklerine tanık olmamızı sağlarken, öte yandan her karış toprağında Newroz kutlamaları ile tamamlanmamış bir özgürlük serüveninin haykırışının tanıklığı gibiydi.
      Bu dağlar bir asırdır özgürlük için mücadeleye tutuşanların mekanı olmuştur. Özgürlük tutkusu Kah Mahabat, kah Barzan, kah Agit olup türkü türkü  yürümüş  bu dağlarda. Zulasına sığınanlara ihanet etmeyen bu dağlar, bıçaklamazlar kendine sırtını  dayayanın  arkasından.

Muhalif Bir Dinamik Olarak Göçmenlik


Mahmut Balpetek
      Göç etmeden söz edilince akıla ilk gelen turna kuşlarıdır. Öyle bir özdeşleşmedir ki  sevgiliye haber verme görevi türküler aracılığı ile göçmen turnalara tevdi edilmiştir. Kuşları göçe kanat çırpmaya  zorlayan tek neden açlıktır. Yaşamak ve aç kalmamak adına sınırları aşma  yeteneğine sahip olmaları  aynı zamanda  göç etmenin anlatısıdır. Göç etme daha çok kuşların hikayesi gibi görünse de,  sadece kuşların uhdesinde olan bir fiil değildir. Gurbet ve sıla  ikilemi üstünden türkülere konu olan ise insan göçünün kendisidir.
mutfak
     Dünyada resmi rakamlara göre 232 milyon göçmen bulunmaktadır. Ancak resmi olmayan rakamlar bundan çok fazladır. Bunun yanında göç kavramının tanımı bir başka ülkeye göç etmek ile sınırlandırılmıştır.  Bu açıdan eksik bir kavramdır. Sadece Türkiye’de  otuz yıldır devam eden savaş nedeni  ile göçe zorlanmış insanların milyonlarla ifade ediliyor olması göç kavramının  ancak iç göçü de kapsayacak biçimde  tanımlanarak gerçek anlamına kavuşmuş olacaktır. Hiç kuşkusuz, göçmenlik dünyanın başlıca sorunlarından biridir. Kuşların göçünden farklı olarak, insan topluluklarını bir başka coğrafyaya iskana zorlayan, açlıktan kaçış ile birlikte savaşlar ve siyasi nedenlerdir.

Hasan Cemal’e Mektup: ‘Ülkem, Yüzyıllık Bir Kara ve Basan’


Vahap Işık
Ah Sayın Hasan Cemal..
Şişli’de kırmızı gül, Fatih’te yeşil..
Bir yanınızda Kadir Abi var, diğerinde ise kardeşi Mustafa.
Biri hedefiniz, öteki alternatif..
Ne kadar da yalnızsınız…
İçinizde soba yakın, fırınlı olsun;
içinde de balık yapın, incikefali hoştur, tuzlu olsun..
KARA gelmesin diye BASAN’a oyunu vermek, nöbeti devretmektir.
Koltuk aynı koltuk, şeker aynı şeker..
Ha bir de marol ve maydanoz…
hasan
’30 Mart’ta, gelecek pazar günü son derece kritik bir seçim var.’ diyorsunuz. Bence her seçim kritikti Sayın Cemal. Ben dönemleri 10′ar yıl arayla yazacağım kritiğini siz yapın:
1900-1910′da, bir nevi şuan Akp’ye karşı Chp’yi tutun diyen aydınların oyununa geldik. Sultan Osmanlıya karşı, Paşa İttihat ve Terraki’den yana taraf olduk. Neticede konuşturulmadan öldürülürken, konuşturulup öldürüldük.

Seçim Sonuçları Üzerine Dosya: HDP-MYK, Tayfun İşçi, Sungur Savran, Demir Küçükaydın, Oğuzhan Müftüoğlu


Yalansız’ın notu: 30 mart yerel seçimleri sonuçlanıp, AKP’nin beklentiye dönüşen keskin düşüşü gerçekleşmeyince, solun geniş kesimleri moral bozukluğu yaşıyor. Elbette sosyalist hareketin derlenip toparlanmasını ve güç kazanmasını sağlayacak kesin bir reçetenin kimsenin elinde varolmadğı besbelli. Ancak, moral bozukluğunu aşmanın yolu eğer zamana veya moral hocalığı yapanlara bırakılarak çözüm beklenecekse işimizin pek de kolay olmadığı aşikar.
seçim
Eleştiri ve tartışmanın pratiğin yolunu açıcı bir işleve sahip olduğunu, yaratıcılığın önünü açtığını düşünerek, ilgilenenler için, HDP-MYK, Tayfun İşçi, Sungur Savran, Demir Küçükaydın, Oğuzhan Müftüoğlu’nun görüşlerini içeren bir dosya hazırladık.

Cem Evlerinin Toplumsal İşlevi


 Rıza Aydın
Usulü olmayan âşık, kulak sağır dil dolaşık,
Yoktur ona Haktan ışık, din usul iman usul
Hemen usul hemen usul”1
Nereye baktığın değil, nereden baktığın önemlidir derler, aslında bu bakışta, nereden baktığın kadar, o baktığın yere gelirken, edindiğin tecrübelerin sonucu geliştirdiğin kültürel donanımın da önemi vardır. Çünkü baktığın o yerden gördüklerini, o zamana kadarki yaşantın boyunca edindiğin bilgi birikiminin kültürel değerleriyle yorumlarsın.
cem evi
Belki bu yüzden Hünkâr Hacı Bektaş Veli “Derya ne kadar geniş olursa olsun, sen kabın kadar alırsın” demiş. Hakikaten de öyle değil mi? Bizler bakıp gördüklerimizi, kendi kabımıza alıp, onunla şekillendirerek değerlendirmiyor muyuz? Hal böyle olunca, baktığımız yerlerde herkesin farklı farkı şeyler görmüş olması normaldir.

Asıl Terörizm Şirketlerin ve Devletlerin İnsanlara ve Yeryüzüne Karşı İşlediği Suçlardır!


Ahmet Doğançayır             
Yurttaşlık hak ve özgürlüklerinin kanunlarla korunduğu ve genellikle uygulandığı söylenen bir sistem altında muhalefete ve karşı görüşlere, zor kullanmaya yönelmedikçe, düzen değişikliğine gitmedikçe ve bu yolda örgütlenmedikçe katlanılır. Temelde kabul edilen görüş kurulu toplumsal düzeninin özgür ve her yeni düzeltmenin kendi başına bir toplumsal yapı ve değerler değişikliği olduğu bunun olayların olağan akışı içinde oluştuğu, fikirlerin ve malların açık pazarındaki özgür ve eşit tartışmalarla araştırılıp hazırlandığıdır.
devlet
Ancak bütün bunlar Sınıfların var olduğu, sınıfsal güçlerin eşit olmadığı, var olan durum sürdükçe bu eşitsizliğin durmadan arttığı bir topluma uymaz. Ekonomik ve politik gücün belli ellerde toplandığı, teknikten egemenlik aracı olarak yararlanan bir toplumda zıt görüş açılarının bütünleşmesi ile radikal karşı çıkışlar ortaya çıkabildiği yerde engellenmektedir. Kendi başlarına ekonomik ve politik gücün uygulayıcısı olan tekelci çevrelerin egemenliği altında öyle bir zihniyet imal edilmiştir ki bu zihniyete göre hak ve haksızlık, doğru ve yanlış her zaman toplumun hayati çıkarlarına dokunduğu yerlerde önceden saptanmıştır.

AKP’nin Paramiliter Çetesi 1453


Mahmut Balpetek
                                        İktidarın en tepesinde amansız bir paylaşım kavgası var. Sünni Müslüman dünyanın liderliğini de içkin kılan bu çatışma tepede yaşanıyor diye alttakilerin seyirci kalması beklenemez. Çatışmanın etrafı yüksek duvarlarla çevrili, girişi korumalar ve mobese kameralarıyla bezenmiş  mahallede yaşanıyor olması ötekilerin mahallesine ve yaşamına değmiyor anlamına gelmez.  Bu çatışma aşağı mahalleye, yukarıda filler tepişmesi, altta  çimlerin ezilmesi misali  bir hayat  şeklinde yansımaktadır.
1453
Ezilme biçimi aşağı mahalle insanın yaşamına  yoksullaşma ve baskı formatında , eko sisteme ise karşı tahribat olarak girmektedir. Kentlerin betonlaştırılması, su kaynaklarının ticarileştirilmesi, kimi  zaman Gezi, kimi zaman Hevsel ‘de doğa katliamı olarak tezahür etmektedir. Bu dolayım ile yukarıda yaşanan çatışmanın, aşağı mahalle ahalisinin ilgi odağında olması kaçınılmazdır. Ancak bu ilgi birinden yana aktif ya da pasif tutum almak şeklinde değil, üçüncü bir seçeneği yaratmak biçimin de olmalıdır.