Ferhan Umruk
Yalan insan ilişkilerinde varlığını sürdüren bir yöntemdir. Birey olarak insan kendi çıkarı için karşısındakini aldatacak yalana başvurur.
Bu davranışın hoş bir şey olmadığı aşikardır. Hele bu davranış sistematik bir hale geliyorsa artık patalojik bir durumla karşı karşıya kalmışız demektir.
Doğrusu bir çok insan gibi benim de hiç hazetmediğim bir durumdur yalanla karşı karşıya kalmak. Bazıları yalanı idarei maslahat özürüyle meşrulaştırma yolunu tercih ederler. Ancak bu yöntem de kaçınılmaz olarak insanı riyakarlığa sürükler.
Bireyler arasındaki yalanlar sonuçta sadece o bireyler ve muhtemelen çevresindekilerle sınırlı etki yaratırlar,verecekleri zarar da bu sınır içerisinde kalır.
Yalan bireyler arası ilişki alanını aşıp toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılması ise son derece tehlikeli sonuçlar doğurur. Toplumlara ilişkin yalan olgusu tahmin edilebileceği gibi politika alanıdır.
İnsanlar ekseriyetle politikayı ve politikacıları yalanın öznesi olarak görürler. Aslında bu değerlendirmelerinde veya önyargılarında haksız da sayılmazlar. Sistemin partileri oy deposu olan düşük gelirli, yoksul halktan oy alabimek için bir çok vaatlerde bulunurlar ama iktidar olduklarında bu vaatler yerine getirilmez. Halk her defasında hüsrana uğrar, çünkü bu sistem partileri temsil ettikleri üst sınıfların çıkarlarını savunmak, kurulu düzeni sürdürmek misyonuyla yükümlüdürler.
Sistem partilerinin yalan vaatlerin ötesine geçerek halkı kışkırtma amaçlı yalana yönelmesi ise toplumsal yarılmanın yolunu açtığı gibi, yalanla kışkırtma yöntemini sistematik hale dönüştüren partinin rejimin otoriterleştirilmesi doğrultusunda hareket ettiğinin işaretini de verir.
Tarihte bu yöntemin en tipik örneği Almanya’da Nazi Partisi’nin uygulamalarıdır. 1933’ten Nazilerin 1945’te yıkılışına kadar Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı yapan Joseph Goebbels halkı yönetmek, yönlendirmek ve kışkırtmak için yalanı kuramlaştırmıştır.
Goebbels’in büyük yalan teorisi şu temellere dayanır:
İnsanların beyin tembelliğine dayanarak hareket edin…
Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır.
Bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, halk o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser.
Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur.
Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
Kendinizi savunmak yerine karşınızdakileri sürekli savunmada bırakın.
Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.
Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak kolaydır.
Goebbels’in bu talimatları bütün sistem partilerinde de sistematik olarak değil ama yer yer uygulanır. Şimdi Türkiye coğrafyasında da Goobbels’in hayaleti daha da güçlü olarak dolaşmaya başlamış görünüyor. Erdoğan Goebbelsleşiyor partisi AKP’yi de manipüle ederek
büyük bir dezenformasyon kampanyası yürütüyor. Pervasızca yalanlara başvuruyor, havuz medyası korosu da bütün gücüyle yalanları terennüm ediyor.
Ankara’da 102 insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan bombacılar tespit edilip IŞİD’le ilişkileri aşikarken, o ekranlarda bu katliamı yapanların IŞİD, PKK ve de PYD, Suriye gizli servisi Muhaberat işbirliği olduğu yalanını yayıyor.
Polis aracına bağlanarak yerlerde sürüklenen Hacı Lokman Birlik’in cansız bedeni için açılan soruşturmada bunu yapan polisler değil video çekimini yapan polisler cezalandırılıyor.
Dilek Doğan evinde öldürülüyor. Polisin elinden silahı almak isteyen birinden dolayı vurulduğu söyleniyor.
Gezi isyanında camide içki içildiği yalanı koro halinde Erdoğan, hükümet ve havuz medyası tarafından hep bir ağızdan tekrarlanıyor.
Erdoğan’ın sistematikleşen yalan kampanyasına daha bir dizi örnek eklenebilir. Aşikar olan gerçekse tiranlaşma yolunda Goobelsleşmeyi de bizzat kendi üstleniyor.
Erdoğan’ın büyük yalan kampanyasının hedefi HDP’dir. HDP’dir çünkü, 7 Haziran seçimlerinde bırakın onun Başkanlık için istediği 400 milletvekilini AKP’nin tek başına iktidar olmasını barajı aşarak HDP engellemiştir
Önümüzdeki 1 Kasım seçimlerinde de Erdoğan’ın tiranlaşma hevesini kırmak için bir adım olarak HDP oy desteğini hakediyor.