Mahmut Balpetek
Şengal
ve Maxmur’u anlamak için öncelikle Rojava karşısında KDP ve Barzani’nin
duruşuna bakmak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Zira; Rojava’yı
anlamadan IŞİD’in bu gün Başur’da yaptıklarını anlamak bir hayli zor,
hatta imkansız görünmektedir.
IŞİD örgütü yaklaşık bir buçuk yıldır Rojava’ya çetin saldırılarda
bulunmaktadır. Özelikle Kobane’yi hedef alan örgütün Rojava’da sahici
bir mevzi elde etiğini söylemek mümkün değildir. Örgütün Rojava
işgalinde başarısız olmasında bir çok nedeni saymak mümkündür. Ancak,
Başur’da örgütün kısmi başarısının altındaki nedenleri irdelemekte
fayda var. Bu şıkları tek tek saymak başka bir yazının konusu olmakla
birlikte, KDP ve Barzani’inin stratejik duruşu ve Orta Doğu’da
geliştirdiği ittifakları gözden geçirmek gerekir.
Her seferinde Kobane’ye namaz kılmak (namaz kılmak işgal etmek
anlamındadır) için tarih veren IŞİD, bütün verdiği tarihlerde yaptığı
hamleler başarısızlıkla sonuçlandı. Ekmeksiz ve susuz kalmak pahasına
direnen Rojava halkı, komşu devletler tarafından ambargo ablukasına
alındı.Bu abluka kervanına Barzani iktidarı Rabiya sınır kapısını
kapatmak ve sınır boyunca hendek kazarak eşlik etti. Bu açıdan
bakıldığında Şengal ve Mahmur’un işgali daha görünür olmaktadır. Çünkü
bu işgale giden yol, kazılan kanallardan akmıştır.
KDP ve AKP İttifakının Kurbanı Şengal ve Maxmur
AKP,
Suriye operasyonunda fundamentalist örgütlere başat rol dağıttı.
Dolayısı ile önce El-Nusra Cephesi devamında IŞİD’e yardımda bulundu.
AKP tarafından Türkmen kardeşlerimize “insani” yardım adı altında
Suriye’ye gönderilen tırların taşıdığı en gelişmiş silahların IŞİD’e
gittiği hepimizin malumudur. Kolluk kuvvetlerinin sınırda MİT’in
yönetiminde Suriye’ye giden araçları ararken ortaya çıkardığı askeri
mühimmat IŞİD’e gittiği bizim tarafımızdan bilineni toplum tarafından
bilinir kılmıştır. Bu canavarı büyüten devletlerin kimisi korkuya
kapılmış, onun engellenmesini isterken, kimisi de AKP gibi bu canavarın
büyümesinde ısrar ederek ve onu beslemeye devam etmektedirler.
Dişişleri Bakanı Davutoğlu’nun bu örgüt için” terörist değil birikmiş
bir öfke “ diye tanımlaması ve ardından IŞİD’ın yayını Takva Haber’in
Dışişleri Bakanının açıklamalarını “İslam Devleti gerçeğini ve
arkasındaki halk gücünü bir kez daha ortaya koydu” şeklinde yorumladı.
Benzer bir yorum IŞİD’in Musul’u işgali ardından Barzani’dan gelmişti:
IŞİD’in Irak Merkezi Hükümetinin sunnileri dışlayıcı politikalarının
günahı olduğu şeklinde tanımlamıştı.Rojava ‘da Kürtleri hedef alan
IŞİD’ın bu politikasını görmezlikten gelen Barzani, böylece doğru ancak
eksik bir yaklaşımda bulunmuştur. Bu eksik yaklaşımın nedenlerinden
biri; KDP’nin AKP ile kurduğu ittifak stratejisi, diğer bir neden ise
Rojava stratejisidir. Bu stratejik hata Musul’u işgal eden IŞİD’ı Başur
Kürdistan için tehlike olarak görmemesine neden olmuştur. IŞİD’in ciddi
bir peşmerge direnişi ile karşılaşmadan Şengal’e girmesinin altında bu
stratejik hata yatmaktadır. IŞİD’i, Başur Kürdistan için tehlike
olarak görmeyen yaklaşım, Musul sınırına gerekli askeri yığınağı
yapmaktan alıkoymuştur. KDP’ye hakim olan algı; tehlikede olan Maliki
iktidarıydı. Dolayısı ile Şengal’e saldıran IŞİD, KDP’nin stratejik hata
içinde olduğunu ortaya çıkararak, ezberini bozmuştur.
Yanlış Strateji Hewler (Erbil) Kapısından döner mi?
IŞİD
Maxmur’a girip, Hewler’e 30 km yaklaşarak, başkenti hedef aldığı
anlaşıldığında işler daha zorlaşmış oldu. Birkaç ay içinde bağımsızlık
hesabı yapan Kürdistan Bölgesel Hükümeti, bir anda Başur Kürdistan’ın
bir bütün olarak IŞİD işgali ile karşı karşıya olduğuna tanık oldu. Bu
dolayım ile yeni bir sayfa açılmış oldu. Dün KDP’nin en yakın stratejik
ortağı olan AKP, bugün IŞİD ile sürdürdüğü siyasi flört nedeni ile
karşı konumlanışa geçmiş durumdadır. Yani pratikte ne taktikte ne de
stratejik anlamda ortaklıktan söz etmek imkansız olmuştur.
KDP
bu yeni dönemin ruhunu iyi okumalıdır. Başta Rojava olmak üzere
Kürdistan ve bölge politikasını yeniden inşa etmesi bir gereklilik,
hatta zorunluluktur. Yeni dönem olanaklar ve riskleri içinde
barındırmaktadır. Bir taraftan IŞİD saldırısının ortadan kaldırdığı
sınırlar ve farklı Kürt örgütlerini birleştirerek muazzam olanak
sunarken, diğer yandan Kürdistan topraklarında yeni bir işgal dalgası
estirmektedir. Yeni dönemde geliştirilecek politik strateji ya özgür
topraklarda yaşamak, ya da yeniden işgale gebedir.
Bugüne
kadar yapılan yanlış hesapların bedeli Hewler’in kapısına işgal için
dayanmış bir çetenin varlığı olarak Kürtlere geri dönmüştür. Bu durumu
dikkate alan bir yerden, geçmişten ders çıkartmak kaçınılmaz bir
sorumluluk olmuştur.
Dolayısı
ile, bugünün temel politikası bütün Kürt dinamiklerinin kendi
aralarındaki iktidar çatışmasını bir tarafa bırakıp, ortak bir koordine
merkezi etrafında ayrımsız olarak yaşadıkları toprakları
özgürleştirmektir.Bunu başardıkları ölçüde Kürtler hem kendilerine hem
de Ortadoğu’nun başına musallat edilmiş mezhepçi, tekçi karanlık güçleri
bertaraf edebilirler. Bu yaklaşımdan kaçınmak, uçurumdan yuvarlanmayı
beklemek ile eş anlamdadır. Çünkü işgal edilmiş Başur(Güney) ,
Rojava’nın (Batı) işgalini kolaylaştıracağı gibi, işgal edilecek Rojava;
Başur’un işgalini kaçınılmaz kılacağı gibi Bakur’da(Kuzey) çözümü
kitleyecektir. Bu bağlamda, Kürdistan coğrafyasının parçalarının kaderi
tarihin hiçbir zamanında bu kadar ortaklaşmamıştı. Bu kader birliğini
yaratan IŞİD’e karşı ortak davranmak gereken bir görevdir. Kürt örgüt
ve dinamikleri bu kaçınılmaz görevi gerektiği gibi yerine getirme
sınavıyla karşı karşıya olduklarını unutmamalıdırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder