18 Eylül 2014 Perşembe

Kürt Realitesinde Yeni Olanaklar ve Riskler


Mahmut Balpetek
Şengal ve Maxmur’u anlamak için öncelikle Rojava karşısında KDP ve Barzani’nin  duruşuna bakmak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Zira;  Rojava’yı anlamadan  IŞİD’in bu gün Başur’da yaptıklarını anlamak bir hayli zor, hatta imkansız görünmektedir.
mahmur_m
   IŞİD  örgütü yaklaşık bir buçuk yıldır Rojava’ya çetin saldırılarda bulunmaktadır. Özelikle Kobane’yi hedef alan örgütün Rojava’da sahici bir mevzi elde etiğini söylemek mümkün  değildir. Örgütün Rojava işgalinde başarısız olmasında bir çok nedeni saymak mümkündür. Ancak, Başur’da örgütün kısmi başarısının altındaki nedenleri  irdelemekte fayda var. Bu  şıkları tek tek saymak başka bir yazının konusu olmakla birlikte, KDP ve Barzani’inin stratejik  duruşu ve Orta Doğu’da geliştirdiği ittifakları gözden geçirmek gerekir.
  Her seferinde Kobane’ye namaz kılmak (namaz kılmak işgal etmek anlamındadır) için tarih veren IŞİD, bütün verdiği tarihlerde yaptığı hamleler başarısızlıkla  sonuçlandı. Ekmeksiz ve susuz kalmak pahasına  direnen Rojava halkı,  komşu devletler tarafından ambargo ablukasına  alındı.Bu abluka kervanına Barzani iktidarı Rabiya sınır kapısını kapatmak ve sınır boyunca hendek kazarak eşlik etti. Bu açıdan bakıldığında Şengal ve Mahmur’un işgali daha görünür olmaktadır. Çünkü bu işgale giden yol, kazılan kanallardan akmıştır.

                   
KDP ve AKP İttifakının Kurbanı Şengal ve Maxmur
 
AKP, Suriye operasyonunda fundamentalist örgütlere başat rol dağıttı. Dolayısı ile önce El-Nusra Cephesi devamında IŞİD’e yardımda bulundu. AKP tarafından Türkmen kardeşlerimize  “insani”  yardım  adı altında Suriye’ye gönderilen tırların   taşıdığı en gelişmiş silahların IŞİD’e gittiği hepimizin malumudur. Kolluk kuvvetlerinin sınırda MİT’in yönetiminde Suriye’ye giden araçları ararken ortaya çıkardığı  askeri mühimmat  IŞİD’e  gittiği bizim tarafımızdan bilineni toplum tarafından bilinir kılmıştır. Bu canavarı büyüten devletlerin kimisi korkuya kapılmış, onun engellenmesini isterken, kimisi de AKP gibi bu canavarın büyümesinde ısrar ederek ve onu beslemeye devam etmektedirler.
   Dişişleri Bakanı Davutoğlu’nun bu örgüt için” terörist değil birikmiş bir öfke “ diye tanımlaması ve ardından IŞİD’ın yayını Takva Haber’in  Dışişleri Bakanının açıklamalarını “İslam Devleti gerçeğini ve arkasındaki halk gücünü bir kez daha ortaya koydu” şeklinde yorumladı.
  Benzer bir yorum  IŞİD’in Musul’u işgali ardından Barzani’dan gelmişti: IŞİD’in Irak Merkezi Hükümetinin sunnileri dışlayıcı politikalarının günahı olduğu şeklinde tanımlamıştı.Rojava ‘da Kürtleri hedef alan IŞİD’ın bu politikasını görmezlikten gelen Barzani, böylece  doğru ancak eksik bir yaklaşımda bulunmuştur. Bu eksik yaklaşımın nedenlerinden biri;  KDP’nin AKP ile kurduğu ittifak stratejisi, diğer  bir neden ise Rojava stratejisidir. Bu stratejik hata Musul’u işgal eden IŞİD’ı Başur  Kürdistan için tehlike olarak görmemesine neden olmuştur. IŞİD’in ciddi bir peşmerge direnişi ile karşılaşmadan Şengal’e girmesinin altında bu stratejik  hata yatmaktadır. IŞİD’i,  Başur Kürdistan için tehlike olarak görmeyen yaklaşım, Musul sınırına gerekli askeri yığınağı yapmaktan alıkoymuştur. KDP’ye hakim olan algı; tehlikede olan Maliki iktidarıydı. Dolayısı ile Şengal’e saldıran IŞİD, KDP’nin stratejik hata içinde olduğunu ortaya çıkararak, ezberini bozmuştur.
          
Yanlış Strateji Hewler (Erbil) Kapısından döner mi?
 
IŞİD Maxmur’a girip, Hewler’e 30 km yaklaşarak, başkenti  hedef aldığı anlaşıldığında işler daha zorlaşmış  oldu. Birkaç ay içinde bağımsızlık  hesabı yapan Kürdistan Bölgesel Hükümeti, bir anda Başur Kürdistan’ın  bir bütün olarak IŞİD işgali ile karşı karşıya olduğuna tanık oldu. Bu dolayım ile yeni bir sayfa açılmış oldu. Dün KDP’nin en yakın stratejik ortağı olan AKP, bugün IŞİD ile sürdürdüğü siyasi  flört  nedeni ile karşı konumlanışa geçmiş durumdadır. Yani pratikte ne taktikte ne de stratejik anlamda ortaklıktan söz etmek imkansız olmuştur.
KDP bu yeni dönemin ruhunu  iyi okumalıdır. Başta Rojava olmak üzere Kürdistan ve bölge politikasını yeniden inşa etmesi bir gereklilik, hatta zorunluluktur. Yeni dönem olanaklar ve riskleri içinde barındırmaktadır. Bir taraftan IŞİD saldırısının ortadan kaldırdığı sınırlar ve farklı Kürt örgütlerini birleştirerek muazzam olanak sunarken, diğer yandan Kürdistan topraklarında yeni bir işgal dalgası estirmektedir. Yeni dönemde geliştirilecek politik strateji  ya özgür topraklarda yaşamak, ya da yeniden işgale gebedir.
 Bugüne kadar yapılan yanlış hesapların bedeli Hewler’in kapısına işgal için dayanmış bir çetenin varlığı olarak Kürtlere geri dönmüştür. Bu durumu dikkate alan bir yerden, geçmişten ders çıkartmak kaçınılmaz bir sorumluluk olmuştur.
 Dolayısı ile, bugünün temel politikası bütün Kürt dinamiklerinin kendi aralarındaki iktidar çatışmasını bir tarafa bırakıp, ortak bir koordine merkezi etrafında ayrımsız olarak yaşadıkları toprakları özgürleştirmektir.Bunu başardıkları ölçüde Kürtler hem kendilerine hem de Ortadoğu’nun başına musallat edilmiş mezhepçi, tekçi karanlık güçleri bertaraf edebilirler. Bu yaklaşımdan kaçınmak, uçurumdan yuvarlanmayı  beklemek ile eş anlamdadır. Çünkü işgal edilmiş Başur(Güney) , Rojava’nın (Batı) işgalini kolaylaştıracağı gibi, işgal edilecek Rojava; Başur’un işgalini kaçınılmaz kılacağı gibi Bakur’da(Kuzey) çözümü kitleyecektir. Bu bağlamda, Kürdistan coğrafyasının parçalarının kaderi tarihin hiçbir zamanında bu kadar ortaklaşmamıştı. Bu kader birliğini yaratan IŞİD’e karşı ortak davranmak  gereken bir görevdir. Kürt örgüt ve dinamikleri bu kaçınılmaz görevi gerektiği gibi yerine getirme sınavıyla karşı karşıya olduklarını unutmamalıdırlar.

Hiç yorum yok: