18 Eylül 2014 Perşembe

Marjinallik Adressiz Kalıyor!

Ferhan Umruk

Şu marjinallik halleri nedir? Siyasi literatür bu kavramın kullanılageldiği bir alandır. Siyaset dünyasının sol-sosyalist hareketleri kendi hali pür melallerini tasvir etmek için zaman zaman bu kavramı kullanır, gerçekliğe işaret eder, bu konumu aşmanın çarelerini ararlar.
cumartesi
Sosyalist düşüncenin kitlelerle mesafeli oluşundan kaynaklanan sorunu, elbette sosyalist düşünceyi terk ederek değil, sosyalizmin toplumsal desteğe ulaşması için çoğu zaman programatik yenilenme ve örgütsel taktiklerin gözden geçirilmesi gündem maddesi haline gelir.

Bu marjinallik halleri sosyalist hareketin siyasi literatüründe yer almakla birlikte yakın tarihte kadın hareketinin, ekolojist hareketin, lezbiyen-gay hareketinin, insan hakları hareketlerinin filizlenip yükselişiyle birlikte kapitalist sistemle ve onun zihin dünyasıyla çelişen bu hareketler marjinallik kavramını paylaşır hale gelmişlerdir.

Marjinallik kelime anlamıyla toplumun yaygın kanaati karşısında etkili olamayan azınlık kalma halleridir. Kuşkusuz bu durum sistem karşıtı özler taşıyan her siyasi oluşum için mümkündür. Sistem karşıtı siyasi düşüncelerin toplumsallaşabilmesi yalnızca öznel olarak kendilerinin yanlışlarından veya doğrularından kaynaklanmaz, nesnel faktörlerde bu düşüncelerin toplumsallaşabilmesinde olumlu ve de olumsuz etkilerde bulunurlar. Bu bakımdan bugün marjinal olarak nitelenen siyasi düşüncelerin haklılığı, doğruluğu marjinal olmaktan dolayı yargılanamaz. Hatta bütün boyutlarıyla ele alındığında insanlık tarihinde ileri atılımları tetikleyen, öncü rolünü üstlenen marjinal düşünceler olmuştur.
Tarihin belirli dönemlerinde marjinal kalmayı göğüsleyerek, toplumun çoğunluğunda yaygınlaşan gerici, şovenist, ırkçı zihniyet dünyasının akıntısına kapılmak yerine, akıntıya karşı kürek çekmek , düşüncenin sürekliliğini, tarihselliğini sürdürmek bakımından çok önemlidir. Hatırlanmalıdır ki Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir bölümü yakın tarih boyunca böyle bir misyon üstlenmiştir. Kürt halkının siyasi mücadelesiyle başlayan çatışma dönemi boyunca batıda yükselen yaygın şovenist- ırkçı dalgaya karşı bu akıntıya kapılmayıp direnmesini bilmiştir.
Öte yandan marjinal kavramı pejoratif-küçümseyici manada muktedirlerin dilinden düşmeyen bir söylemdir. Tanıl Bora muktedirin üslubuna yerleşen marjinali çok güzel anlatıyor “iktidar, kimin marjinal olduğuna karar verendir. Marjinalize etmek, iktidar etmektir. “Marjinal”i hesaptan düşülebilecek kadar az, ihmal edilebilecek kadar önemsiz olarak anlamlandırmakla, onu fiilen yok saymaya kapı aralarsınız. İmhası bile hak olur. Hoşgörülü bir idare o kadar ileri gitmeyebilir tabii ama “marjinal grup” deneni rahatlıkla ihmal edebilir; hatta açık seçik, aktif bir biçimde ihmal ederek, marjinallere prim vermediğini göstererek politik kâr umar.
“Marjinal” lâfında, yönetici sınıfların ceberrutluğu vardır. Türk devlet, siyaset, işadamı “marjinal” lâfını zevkini çıkara çıkara çiğnerken, kimseyi işine karıştırmadan, aşağıdakilerin dırıltısını işitmeden yönetme arzusuyla dişi kamaşıyordur.” Tanıl Bora da yazısını bitirirken “İktidarın kimseyi marjinal ilan etmeye hakkı yoktur.Herkesin marjinalliğe hakkı vardır.”( http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=944#.U_kaqpAhKX4.facebook)Marjinallik kavramının olumlu ve olumsuz kullanımının ironisini belirtmiş.
Söz marjinalliğe geldi, çünkü Ruşen Çakır’ın bugün ikincisi yayınlanan Cemil Bayık’la söyleşisinin ilk bölümünde Cemil Bayık soru üzerine şu ifadeleri kullandı aynen verelim. “SORU: HDP nasıl genişler?
CEVAP — CEMİL BAYIK: “Eğer … Kürtleri, Alevileri, demokrat Müslüman kesimleri, sol ve liberalleri kucaklarsa Türkiye’nin en büyük muhalefet gücü haline gelebilir. HDP bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarmalı. Mesela Beyoğlu’nda bir grup var… İsmini vermek istemiyorum. Herhalde anlaşılıyor.”
Cemil Bayık birinci olarak örtülü söylemiyle arif olan anlasın diyor ve içtihatçı kalemşorların yolunu açıyor. İkinci olarak, daha önemlisi, marjinallik kavramını muktedir üslubuyla pejoratif-küçümseyici manada kullanıyor.
İkinciden başlayarak sorunu ele alalım. Konu HDP olduğunda, HDP bileşenleri içerisinde Kürt siyasi hareketi dışındaki bütün bileşenlerin ortak karakteri marjinal nitelikte olmalarıdır. Dolayısıyla HDP bileşeni sosyalist, çevreci,lezbiyen-gay (LGBTİ) parti ve gruplar nesnel olarak bugün marjinal yaklaşımlara sahipler. Bu durumda şikayet edilen marjinal yaklaşımlarsa KSH dışındaki bütün bileşenler sorunlu olacaktır. Kuşkusuz marjinal kavramını ölçüsüz olarak kullanan Cemil Bayık şu an bütün bileşenleri kastetmiyor olmalıdır. Ancak muktedire özgü küçümseyici bir üslupla bu kavramı kullanmış olması katarsise yönelinip yönelinmediği sorusunu da akıllara getirmektedir. Bir hatırlatma şu noktada gerekli oluyor. Kürt siyasi hareketi ilk eylemleriyle süreci başlattığında da yine Türkiye’nin muktedirlerinin diline peleseng olan küçümseyici ifade ile bunun üç beş eşkiyanın işi olduğu şeklindeydi.
HDP içine yönelik birinci mesele daha da çetrefilli sonuçlara yol açıyor. Yakın dönemde lobilerden başlayıp, Gezi meselelerine, şimdi de marjinallik söylemlerine varan KSH’den yükselen tartışmalı fikirler içtihatçılık misyonunu üstlenmiş kimilerince tevil yoluyla düzeltilmeye çalışılıyor. Arif olanın anlayıp eleştirdiği sözler de ‘cımbızla kıl aranıyor’ denilerek savuşturuluyor.
Oluşan atmosferin içtihatçılarca tevillere ve cımbızlara yol açması Gazali’nin içtihat kapısını kapatması gibi bir yöntemin bu tür durumlara da uygulanmasının hayırlı olacağını düşündürüyor. Sözü söyleyen ezetorik bir üslupta israrlı değilse, bir müddet sonra Beyoğlu’nda ki o grubun adını verecektir, vermesi gerekir.
Ne oluyor, HDP içerisindeki bileşenler ya suskun kalıyor ya da içtihatçılar yorum üstüne yorum yapıp derin manalar vehmederek, mektubu adressiz bırakıyor.
Radikal’in haberine göre Cemil Bayık’ın marjinaller olarak “bazı sol grupları” ya da ‘lezbiyen-gay örgütlerin varlığı” işaret ediyor.
Bu tespit yaygın olarak da böyle yorumlanmakta. Ancak içtihatçı yaklaşımlar hemen su yüzüne çıkmakta gecikmediler. SYKP’nin yayını ‘siyasihaber’ de yayınlanan ve belli ki yayıncı tarafından da olumlanan Erdem Yörük sözün tevilini şöyle yapıyor “Dediğim gibi tamamlanmamış bir ifadeden büyük yargılar çıkarmak istemiyorum. Ama Cemil Bayık’ın HDP ile ilgili söyledikleri bana bunları hatırlatıyor. Büyümek ve güçlenmek için HDP’nin de mahallelere gitmesini, kendini gittikçe gayrı-elitleştirmesi gerektiğini söylüyor, diye düşünüyorum. Bence doğru olan da bu. HDP’nin bundan sonraki süreçte gittikçe daha fazla varoşlara çekilmesi lazım.”(1)
Görüldüğü gibi ‘Beyoğlu’ndaki grup’ bir özneyi işaret etmesine karşın bunu yorum dışı bırakıyor. Herkesin bildiği sırrı ifşa ederek mahallelere gidilmesi gerektiğinden söz ediyor. Ancak sorunlu marjinal kavramının kullanılmış olması onun ilgi alanının dışında kalıyor.
Radikal’in Ertuğrul Kürkçü’ye konu hakkındaki sorusu üzerine verilen cevap şöyle “Bayık’ın söyleşisinde bu konunun havada bırakılmasını ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını “ayıp” olarak not ettiğini ifade etti. Bayık’ın söz konusu açıklamalarını ister istemez eski bir Eş Başkan olarak üzerine aldığını kaydeden Kürkçü, Bayık’ın bu açıklamalarından “HDP içinde neyin olduğundan daha çok, neyin olmadığı sonucuna vardığını” ifade etti.”(2)
Ertuğrul Kürkçü konunun havada bırakılması ile kimi kastediyor Ruşen Çakır’ı mı, Bayık’ı mı? Bunu bilemiyoruz. Ancak o da esas olarak spekülasyonlardan rahatsız olduğunu belirtiyor. Bu tavır iktidarların kimi konularda yaptığı yanlışları basının kabahati olarak yansıtmasına benziyor. Tabii ki o da marjinal kavramının muktedir üslubuyla örtüşen biçimde kullanılmasını kulak ardı ediyor. Ayrıca Ertuğrul Kürkçü’nün neyin olmadığını Cemil Bayık’ın ifadeleriyle anlamış olduğunu söylemesi olsa olsa tevil tarzının bir başka veçhesidir.
Radikal tarafından soru yöneltilen Ufuk Uras ise “Bayık’ın kendisini kastettiğini sanmadığını ifade etti. Uras, “Karadeniz’de, Trakya’da HDP çalışması içinde yer aldık” dedi. HDP’nin kitlesel bir sol parti projesi olarak devam etmesi gerektiğini söyleyen Uras, “Bayık’ın tam olarak neyi kastettiğini kestiremedim. Umarım HDP içinde yer alan bir grup değildir”(2)
Mekanı Cihangir olduğu söylenerek işaret edilenlerden olma ihtimali varsayılan Ufuk Uras’ın verdiği cevap içerisinde Karadeniz ve Trakya çalışması yaptığını öne çıkarması, adeta savunma ihtiyacı hissetmesi durumun vahametini ortaya seriyor.
Şu ana kadar HDP’nin içerisine yöneltilen marjinallik eleştirisini sahiplenen çıkmış değil. Ya suskunluk ya da tevil yapılıyor. Dolayısıyla mektup adressiz kalmış durumdadır.
Sonra Beyoğlu’na dokunmayalım derim. O Beyoğlu baskının en şiddetli olduğu zamanlarda zulüm görenlerin sesini yükselttiği bir mekan oldu. Beyoğlu’nun bıçkınları, ayyaşları, garsonları, emekçileri özgürlük eşitlik için seslerini yükselten o marjinallere hep kucak açtılar. Cumartesi anneleri şimdi olduğu gibi yıllarca seslerini bu mekanda duyurdular. Emekçiler, kadınlar, lezbiyen ve gayler, F tipi katliamını engellemeye çalışanlar o sokaklarda gaz yediler seslerini duyurdular.
Muktedirler, muhafazakarlar nefret eder Beyoğlu’ndan, ama o tarih boyunca ayakta durmasını bildi, yine bilir. Eğer öyle anladıysanız bile,  o  engel değildir mahallelere ulaşmaya…
1-http://siyasihaber.org/sectiklerimiz/cemil-bayik-hdp-ve-marjinallik-meselesi-uzerine-erdem-yoruk
2-http://www.radikal.com.tr/politika/hdp_icinden_bayika_marjinal_tepkisi-1208695

Hiç yorum yok: