14 Kasım 2014 Cuma
Kobani Miladı ve AKP’nin Barış Denklemi
Mahmut Balpetek
Kobani Kürt halkının tarihinde bir kırılma noktası oldu. Daha bugünden başlayarak Kürt sorunu ele alındığında Kobani öncesi ve sonrası diye bir kategorize etme hali zorunlu olmuştur.
Kobani öncesi Kürt sorunu bölgesel boyutu olan bir konuydu. Kürt sorununun iç politika kadar dış politikanın da ilgi alanına girdiğini anlamak istemeyen iktidarın, Kobani ile birlikte topluma hissettirmese de, net biçimde anladığı görülmektedir.
Ko-bahn Ölümden Kaçanların Saklandığı Bir İstasyon
Vahap Işık
Bir damlanın toprağa çarptığında ortaya çıkardığı parçalanmayı fark edemiyoruz, çünkü oldukça meşgulüz, sığ felaketler yaşıyoruz, kış vakti süratle giden bir araba düşünün, onun ön camını kirlettiğimizde ne olur? Ey insanlar; benliklerimiz ve yurtlarımızın parçalanmamak için çok az kurtuluşu olan bir arabadan kaç farkı var ki? Karşılıklı sığ ajitasyonlar ile önümüzü bulanıklaştırıp felaketimize boğuluyoruz.Bazı insanları anlamak için susmalarını sağlayın, onlar sustuktan sonra sessizliklerini dinleyin. Bazı insanları ancak sessizliklerinde anlayabilirsiniz, susmalarını değil de konuşmalarını istedikçe onlardan uzaklaşabileceğinizi unutmayın.
Kobani: Ne Düştü Düşecek, Ne de Siyaseten Düşecek…
Mahmut Balpetek
Kobani’i
direnişi ikinci ayına doğru ilerlerken, yeni bir eşiğe de gelmiş
durumdadır. Buna karşılık Kobani direnişine karşı gerek iktidar,
gerekse muhalefet kesiminde yeni yaklaşım ve değerlendirmeler ortaya
çıkmıştır.
Birincisi, Cumhurbaşkanı ve Hükümetin “ Kobani düştü düşecek”
beklentisi. Gerçi bu beklenti şimdilik karşılıksız kaldı. IŞİD’in
saldırıları ile Kobani’nin düşmediğini gören AKP, ÖSO ve peşmerge
üzerinden Kobani’ye müdahalede bulunmayı hayal etmektedir.
İkincisi, Sosyalistlikleri kendinden menkul bazı çevrelerin , başını
ABD’nin çektiği koalisyon güçlerinin YPG/YPJ güçleri lehine havadan
müdahale ve yardım göndermesine, direnişin fiziki olarak sürüyor
olmasına karşın Kobani “ siyaseten düşmüştür” saptamaları yapmaları.
Böylelikle Kobani direnişine utangaç bir şekilde destek vermek zorunda
kalan bu çevreler, verdikleri yetersiz desteği de geri çekmiş oldular.
Rojava Anayasası “Toplumsal Sözleşmesi” Halkların Devrimine Doğru…
Yalansız’ın notu: Rojava’da kantonal sistem üzerine kurulan ‘Demokratik Özerk Yönetim” 6 Ocak 2014′te yapılan Rojava Demokratik Özerk Yönetimi Yasama Meclisi toplantısında Rojava Anayasası “Toplumsal Sözleşmesi ” ni kabul etti. Rojava Anayasası’nın girişi şöyle ” Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, özsavunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz.”
Her türlü ayrımcılığı ortadan kaldıran bu anayasanın Ortadoğu halkları için ne kadar elzem bir ihtiyaç olduğu çok geçmeden ortaya çıktı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)