14 Kasım 2014 Cuma

Kobani: Ne Düştü Düşecek, Ne de Siyaseten Düşecek…


         Mahmut Balpetek
Kobani’i direnişi ikinci ayına doğru ilerlerken,   yeni bir eşiğe de gelmiş durumdadır. Buna  karşılık  Kobani direnişine karşı gerek iktidar, gerekse muhalefet  kesiminde  yeni  yaklaşım ve değerlendirmeler ortaya çıkmıştır.
   Birincisi, Cumhurbaşkanı ve Hükümetin  “ Kobani düştü düşecek” beklentisi. Gerçi bu beklenti  şimdilik karşılıksız kaldı. IŞİD’in saldırıları ile  Kobani’nin  düşmediğini  gören AKP,  ÖSO ve peşmerge üzerinden  Kobani’ye müdahalede bulunmayı hayal etmektedir.
kob
   İkincisi, Sosyalistlikleri kendinden menkul  bazı çevrelerin , başını ABD’nin çektiği koalisyon güçlerinin YPG/YPJ güçleri lehine  havadan müdahale ve yardım göndermesine,  direnişin fiziki olarak sürüyor olmasına karşın  Kobani  “ siyaseten düşmüştür” saptamaları yapmaları. Böylelikle Kobani direnişine utangaç bir şekilde destek vermek zorunda kalan bu çevreler, verdikleri yetersiz desteği de geri çekmiş oldular.

              AKP  Kobani’ye Sokacak  Truva Atı Arıyor
     23 Ekim Perşembe günü, aralarında Cumhurbaşkanın da bulunduğu AKP çevresi tarafından  ÖSO’nun Kobani’ye  savaşçı bir kuvvet göndereceği haberi empoze  edildi. Ancak   PYD ve ÖSO’dan gelen açıklamalar bu açıklamayı  yalanlar nitelikteydi.  
 Böylesi bir dezenformasyondan  amaçlanan  AKP’nin ÖSO üzerinden Kobani’ye müdahale etmesi idi.
  Ancak, ÖSO’nun AKP’yi yalanlayan ilk  açıklamasından birkaç gün sonra,  ÖSO komutanı Abdulcabbar Akidi,  Kobani’ye 1300 kişilik silahlı güç gönderme konusunda yeni bir açıklama yaparak Kobani ‘ye 1300 kişilik silahlı güç yollayacaklarını ifade etti. Buna gerekçe olarak Kobani’nin Halep’e bağlı bir kasaba olduğunu ve Suriye’nin  toprak bütünlüğünün savunulması gerektiğini  ileri sürdü.  Erdoğan’ın “ Kobani Arap şehridir”  iddiası ile örtüşen gerekçe gösteriyor ki, aynı zamanda  ÖSO   bir müdahale sonucu bu kararı almıştır.
ÖSO’nun  bu açıklamasına  YPG  yetkilisi Meryem;  “ÖSO bize yardım edecekse Til Ebyad’da IŞİD ile savaşsın” diyerek yanıt verdi. Yani Kobani’ye destek vermek  isteyenlerin, yeni bir cephe açarak bunu gerçekleştirebilecekleri   önerisi getirilmiş oldu. Kobani’ye kimsenin girmesine izin vermeyeceklerini  yinelemiş oldu. Zira;  Kobani’nin savaşçıya değil silaha ihtiyacı  olduğunu PYD daha kuşatmanın ilk gününden bütün dünyaya duyurmuştu.
 Bir diğer arayış ise;  Hükümetin  çok sayıda Peşmergenin, Kobani’ye yardıma gitmesini isteyerek bir sızma hareketinin atmosferini yaratmak gayesindedir. Ancak,  Peşmergenin sınırlı sayıda  ve modern silahların kullanımı  için eğitim amacı ile  gidiyor olması bu hayali de boşa çıkarmıştır.
   AKP;  her koşulda Kobani’nin düşmesi noktasında ısrar etmektedir. Aktüel olan siyaset ise Kobani’ye Truva atı sokmaktır. Kısacası AKP,  bir süre daha kendi politikalarının sonuçları  ile boğuşmaya kararlı  gibi görünmektedir.
                 Kobani Siyaseten Düştü mü?
    Solculukları  kendinden menkul kimi çevrelerin  değerlendirmesindeki “Kobani emperyalizme teslim olup siyaseten düştü” açıklaması dikkat çekici oldu. Siyaseten düştü mü  sorusuna;  1. ve 2. paylaşım savaşlarında Lenin ve Stalin’in  emperyalist ülkeler ile yaptığı bir dizi anlaşmayı göstererek ‘hayır’ demek mümkün. Zira bu anlaşmalar yapıldı diye komünistler, SBKP( Sovyetler Birliği Komünist Partisi)ni  ve onun liderlerini  “ emperyalist   işbirlikçiler” diye yaftalamadı. “İşbirlikçi” yada “siyaseten düştü” diyebilmek için  yapılan  anlaşma uğruna ideallerinden vazgeçmek ön koşuldur. Eğer anlaşmalar ile  ideallerden vazgeçmenin ötesinde o ideallere bir adım daha yaklaşmak  noktasında işlev görüyorsa anlaşmada  şaibeli bir yönü aramak kötü niyetten  başka bir şey değildir. Dolayısı ile kendimize sormamız gereken  soru  şudur: Kobani’nin düşmesi mi yoksa bugün olduğu gibi direnerek yoluna devam etmesi mi ezilenlerin çıkarınadır? Bu soruya vereceğimiz yanıt aynı zamanda saflarımızı da belirlememiz anlamına gelecektir.
   Şimdi daha somut bir ifade ile Rojava  kendi  özerkliğinden ve toplumsal sözleşmesinden  vazgeçilmediği koşullarda onu sadece  sanal dünyanızda düşürebilirsiniz, bu durum ise gerçekle örtüşmez. Kobani  direnişi  ezilenler için bir işaret fişeği oldu ve  olmaya  devam etmektedir.
 Şimdi konuya biraz daha açıklık getirmek için direnişin başlarına dönmek ve gelişmelerin izini sürmekte fayda var.
 Kobani’de soykırımın gerçekleşmesi ihtimalinin yüksek olduğu Eylül ayının sonlarına doğru ABD Başkanı Obama  yaptığı bir açıklamada; bizim Kobani diye bir önceliğimiz yoktur. Bizim açımızdan öncelik  IŞİD’in bölge petrollerini elle geçirmesini ve güçlenmesini engellemektir, demiştir. Aynı açıklamada IŞİD’i,  tahminen üç  yıl içinde bitirebileceklerini ifade eden Obama,  can çekişmekte olan  ÖSO ile  bunu başaramayacağının hesabını yapmaktaydı. Irak, Suriye ve Lübnan’da  eş zamanlı IŞİD ile savaşacak bir güce ve  bu gücü oluşturmak için ise zamana  ihtiyaç vardı. ABD, direniş süreci  içinde IŞİD’ın gelişip büyümesini engellemek için Kobani direnişine yardım etmek zorunda kalmıştır.
  Yakından  bakıldığında ortada bir anlaşma da yok. Sadece ABD, IŞİD’in  gelecekte “yenilmez” ya da “yenilmesi daha zor” olması  ihtimalini ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Bir başka ifade ile ABD;  çelişen kısa çıkar ile uzun çıkarı arasında bir tercih yapmıştır. Zaten en kaba anlatım ile emperyalistler arası çelişkiler yada onların  kısa vadeli çıkarları ile uzun vadeli çıkarları çelişmese  tek kutuplu dünyada insanlığın zaferinden nasıl söz edeceğiz?  
  AKP’ nin fiziken düşüremediği Kobani’yi  bir çırpıda siyaseten düşüren anlayışın  niyetleri ne olursa olsun AKP’nin yarım bıraktığı algı yönetimini tamamlamaktadır.

Hiç yorum yok: