Mahmut Balpetek
Kobani’i
direnişi ikinci ayına doğru ilerlerken, yeni bir eşiğe de gelmiş
durumdadır. Buna karşılık Kobani direnişine karşı gerek iktidar,
gerekse muhalefet kesiminde yeni yaklaşım ve değerlendirmeler ortaya
çıkmıştır.
Birincisi, Cumhurbaşkanı ve Hükümetin “ Kobani düştü düşecek”
beklentisi. Gerçi bu beklenti şimdilik karşılıksız kaldı. IŞİD’in
saldırıları ile Kobani’nin düşmediğini gören AKP, ÖSO ve peşmerge
üzerinden Kobani’ye müdahalede bulunmayı hayal etmektedir.
İkincisi, Sosyalistlikleri kendinden menkul bazı çevrelerin , başını
ABD’nin çektiği koalisyon güçlerinin YPG/YPJ güçleri lehine havadan
müdahale ve yardım göndermesine, direnişin fiziki olarak sürüyor
olmasına karşın Kobani “ siyaseten düşmüştür” saptamaları yapmaları.
Böylelikle Kobani direnişine utangaç bir şekilde destek vermek zorunda
kalan bu çevreler, verdikleri yetersiz desteği de geri çekmiş oldular.
AKP Kobani’ye Sokacak Truva Atı Arıyor
23
Ekim Perşembe günü, aralarında Cumhurbaşkanın da bulunduğu AKP çevresi
tarafından ÖSO’nun Kobani’ye savaşçı bir kuvvet göndereceği haberi
empoze edildi. Ancak PYD ve ÖSO’dan gelen açıklamalar bu açıklamayı
yalanlar nitelikteydi.
Böylesi bir dezenformasyondan amaçlanan AKP’nin ÖSO üzerinden Kobani’ye müdahale etmesi idi.
Ancak, ÖSO’nun AKP’yi yalanlayan ilk açıklamasından birkaç gün sonra,
ÖSO komutanı Abdulcabbar Akidi, Kobani’ye 1300 kişilik silahlı güç
gönderme konusunda yeni bir açıklama yaparak Kobani ‘ye 1300 kişilik
silahlı güç yollayacaklarını ifade etti. Buna gerekçe olarak Kobani’nin
Halep’e bağlı bir kasaba olduğunu ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün
savunulması gerektiğini ileri sürdü. Erdoğan’ın “ Kobani Arap
şehridir” iddiası ile örtüşen gerekçe gösteriyor ki, aynı zamanda ÖSO
bir müdahale sonucu bu kararı almıştır.
ÖSO’nun bu açıklamasına YPG
yetkilisi Meryem; “ÖSO bize yardım edecekse Til Ebyad’da IŞİD ile
savaşsın” diyerek yanıt verdi. Yani Kobani’ye destek vermek
isteyenlerin, yeni bir cephe açarak bunu gerçekleştirebilecekleri
önerisi getirilmiş oldu. Kobani’ye kimsenin girmesine izin
vermeyeceklerini yinelemiş oldu. Zira; Kobani’nin savaşçıya değil
silaha ihtiyacı olduğunu PYD daha kuşatmanın ilk gününden bütün dünyaya
duyurmuştu.
Bir
diğer arayış ise; Hükümetin çok sayıda Peşmergenin, Kobani’ye yardıma
gitmesini isteyerek bir sızma hareketinin atmosferini yaratmak
gayesindedir. Ancak, Peşmergenin sınırlı sayıda ve modern silahların
kullanımı için eğitim amacı ile gidiyor olması bu hayali de boşa
çıkarmıştır.
AKP; her koşulda Kobani’nin düşmesi noktasında ısrar etmektedir.
Aktüel olan siyaset ise Kobani’ye Truva atı sokmaktır. Kısacası AKP,
bir süre daha kendi politikalarının sonuçları ile boğuşmaya kararlı
gibi görünmektedir.
Kobani Siyaseten Düştü mü?
Solculukları kendinden menkul kimi çevrelerin değerlendirmesindeki
“Kobani emperyalizme teslim olup siyaseten düştü” açıklaması dikkat
çekici oldu. Siyaseten düştü mü sorusuna; 1. ve 2. paylaşım
savaşlarında Lenin ve Stalin’in emperyalist ülkeler ile yaptığı bir
dizi anlaşmayı göstererek ‘hayır’ demek mümkün. Zira bu anlaşmalar
yapıldı diye komünistler, SBKP( Sovyetler Birliği Komünist Partisi)ni
ve onun liderlerini “ emperyalist işbirlikçiler” diye yaftalamadı.
“İşbirlikçi” yada “siyaseten düştü” diyebilmek için yapılan anlaşma
uğruna ideallerinden vazgeçmek ön koşuldur. Eğer anlaşmalar ile
ideallerden vazgeçmenin ötesinde o ideallere bir adım daha yaklaşmak
noktasında işlev görüyorsa anlaşmada şaibeli bir yönü aramak kötü
niyetten başka bir şey değildir. Dolayısı ile kendimize sormamız
gereken soru şudur: Kobani’nin düşmesi mi yoksa bugün olduğu gibi
direnerek yoluna devam etmesi mi ezilenlerin çıkarınadır? Bu soruya
vereceğimiz yanıt aynı zamanda saflarımızı da belirlememiz anlamına
gelecektir.
Şimdi daha somut bir ifade ile Rojava kendi özerkliğinden ve
toplumsal sözleşmesinden vazgeçilmediği koşullarda onu sadece sanal
dünyanızda düşürebilirsiniz, bu durum ise gerçekle örtüşmez. Kobani
direnişi ezilenler için bir işaret fişeği oldu ve olmaya devam
etmektedir.
Şimdi konuya biraz daha açıklık getirmek için direnişin başlarına dönmek ve gelişmelerin izini sürmekte fayda var.
Kobani’de
soykırımın gerçekleşmesi ihtimalinin yüksek olduğu Eylül ayının
sonlarına doğru ABD Başkanı Obama yaptığı bir açıklamada; bizim Kobani
diye bir önceliğimiz yoktur. Bizim açımızdan öncelik IŞİD’in bölge
petrollerini elle geçirmesini ve güçlenmesini engellemektir, demiştir.
Aynı açıklamada IŞİD’i, tahminen üç yıl içinde bitirebileceklerini
ifade eden Obama, can çekişmekte olan ÖSO ile bunu başaramayacağının
hesabını yapmaktaydı. Irak, Suriye ve Lübnan’da eş zamanlı IŞİD ile
savaşacak bir güce ve bu gücü oluşturmak için ise zamana ihtiyaç
vardı. ABD, direniş süreci içinde IŞİD’ın gelişip büyümesini engellemek
için Kobani direnişine yardım etmek zorunda kalmıştır.
Yakından
bakıldığında ortada bir anlaşma da yok. Sadece ABD, IŞİD’in gelecekte
“yenilmez” ya da “yenilmesi daha zor” olması ihtimalini ortadan
kaldırmayı hedeflemiştir. Bir başka ifade ile ABD; çelişen kısa çıkar
ile uzun çıkarı arasında bir tercih yapmıştır. Zaten en kaba anlatım ile
emperyalistler arası çelişkiler yada onların kısa vadeli çıkarları ile
uzun vadeli çıkarları çelişmese tek kutuplu dünyada insanlığın
zaferinden nasıl söz edeceğiz?
AKP’ nin fiziken düşüremediği Kobani’yi bir çırpıda siyaseten düşüren
anlayışın niyetleri ne olursa olsun AKP’nin yarım bıraktığı algı
yönetimini tamamlamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder