19 Nisan 2015 Pazar

AYNA TUTTUM GÖNLÜME


Rıza Aydın
Eskiden de böyle miydim bilmiyorum ama Alevilerin düşünce dünyasını kavramaya daldım dalalı, galiba babama benzemeye başladım, birinin gönlünü incitecek bir davranışım olsa, o bunu bilmese bile ben günlerce bunun acısını çekiyorum.
rıza foto
Gönlümde sanki bir defterim var, tanıştığım biri ile ilgili oraya bazı düşüncelerimi yazıyorum, mesela telefonlarını kaydedip, notlar alıyorum. Ondan kırılıp soğuyunca da onu defterimden siliyorum, o kadar. Bana ne! O benim gönlümde, gönül dünyamda olmadıktan sonra ne olursa olsun, ondan bana ne. Ne onu düşünüyorum ne de onunla ilgileniyorum; yaşayıp yaşamadığından bile haberim olmayan dünyada çeşit çeşit insan var, o da bunlardan biri olup çıkıyor, hepsi bu. Aynı ortamlarda yaşamakta olduğumuz dostlarımdan, bu hassasiyeti göstermelerini istemesem de bekliyorum.

Beklediğimi bulamayınca da böylesi insanlardan da böylesi ortamlardan da uzak duruyorum, bu da git gide kendi iç dünyama çekilmeme yol açıyor.

REEL SOSYALİZM, EKONOMİ, İNSANLAŞMAK VE ÖZGÜRLÜK


İbrahim Özkurt
Korkut Boratav 10 nisan günü Sendika org’ta Reel sosyalizmler:” Kıymetlerini bilelim hatırlayalım” başlıklı bir yazı yazdı.
özgür ins
Korkut hoca, Geçmişin sosyalist ülkelerini kast ederek, “Geniş bir coğrafyada emekçi insanların geçim koşullarının bazı ortak özelliklerini hatırlatmak istiyorum” diyerek ve hatırlatmalarda da bulunarak. Sorunu, uzmanlığı gereği kendisinin de ifade ettiği üzere “sadece emekçilerin temel, kalıcı çıkarlarına öncelik veren bir toplum biçiminin gerçekleşmiş olduğunu vurgulamak istiyorum.” Diyerek, “ güvenceli emeklilik, bedelsiz sağlık, barınma, eğitim sağlayan bir düzen, günümüz dünyasının yüzlerce milyon emekçisi için imkânsız görünüyor” diyor. Ve bu nedenlerle de “kıymetini bilelim” diyor.

ARTIK ‘’TOPLUM TARAFINDAN KURTARILMA YOK’’MU?

Ahmet Doğançayır

Bugün en azından zaten sahip olduğumuzu düşündüğümüz özgürlükten daha fazlasını ya da daha iyisini talep etmek ve sahip olmak için sokaklara dökülmek gereğini hissetmiyoruz.
dünya
Oysa bir yandan da dünya işlerinin yürütülme biçiminde birkaç kişi bir araya gelerek ya da hep birlikte değiştirilebilecek çok az şey olduğuna da aynı katılıkla inanmaya meyilliyiz. Ayrıca böyle bir değişimi gerçekleştirebilseydik bile, mevcut olandan farklı bir dünya düşünmek için kafa kafaya vermemizin ve onu hayata geçirmek için kolları sıvamanın boşuna olduğuna inanıyoruz.

Sekter Boş Davulun Kaba Sesini Çıkarır

Rıza Aydın

Alevi dünyasının bir sorunu da, dışımızdaki kurumlarla ilişkilerimiz üzerine yapılan değerlendirmelerdir. Bu yazımda bu konu üzerine düşüncelerimi yazmak istiyorum.
davul
Hem kişisel hem de derneklerimizin temsilcisi olarak, zaman zaman toplantılara çağrıldığımız ya da kişisel olarak düşüncelerimizi alma babında bizlerle görüşme istekleri oluyor. Bu durumda ne yapmalıyız?

ALEVİLERİN TALEPLERİNİ ANLAMA KILAVUZU


Rıza Aydın
Çoğu zaman, bir konuyu anlatırken ya da bir istek de bulunurken bazı şeylerin bilinip kabul edildiğini varsayarız. Alevi örgütleri de acil olarak yapılmasını istedikleri taleplerini kamuoyuna sunarken sanırım böyle yaptı.
Alevi kurumları, acil olarak çözüm bekleyen sorunlarımızın çözümü için hükümete taleplerini sunmuştu. Bunları kısaca şöyle anlata biliriz:

Nereye HDP Nereye?

SARKIS HATSPANIAN
Bu yazının okuru, daha doğrusu yazılanlar hakkında düşünmesi gereken kesim insanlarının kendilerini HDP ve/ya ona yakın duran çevrelere ait hisseden kesim olmasını istediğimi peşinen bildirmek istiyorum. Bunun önemli nedenlerinden biri, 7 haziran 2015 TBMM seçimlerine bu partiden aday adaylığını ilân etmiş Ermenilerden bir kısmını şahsen, diğer kısmını ise gıyaben tanıyor oluşumdan kaynaklanmaktadır. Hele hele onlardan hemşehrim de olan birinin basında “Krikor Zohrab’dan beri bu topraklarda Ermeni parlamenter olmadı”(1) türünden yaşanmış gerçeklere uymayan söylemlerde bulunmasını da gözönünde bulundurarak, öncelikle HDP’nin Ermeni aday adaylarının şu an yaşadıklarını tahmin ettiğim doğal heyecandan mümkün mertebe arınmayı deneyerek, yarının pek olası hüsranını da gözönünde bulundurarak onlara, aşağıda değineceğim bazı gerçekler etrafında düşünmelerini, sunulanın dürüstçe analiz edilerek, vicdan süzgecinden geçirilmesini öneriyorum.

AMED NEWROZU VE ÖCALAN’IN MESAJI


Tayfun işçi
Örgütlü bir halkın başaramayacağı hiç bir şey yoktur. Gerek tertip komitesinin gerekse Amed mahallelerini ilmik ilmik örmüş mahalle meclislerinin emek yoğun çabası Newrozu hazırlamıştı.
2015 Diyarbakır Newroz Fotoğrafları 4
Bu kez en önemli sorun iktidarın engellemesi değil, hava muhalefetiydi. Amed halkı adeta üst üste gelen sağnak yağmurlara ve aşırı soğuğa karşı direniyordu.

Bülent Arınç, Melih Gökçek’in Suçuna Yataklık Ettiğini İtiraf Etti


 
 
 
 
 
 
1 Vote

Ferhan Umruk
Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan’ın izleme heyeti ve Dolmabahçe açıklamasını doğru bulmadığını açıklamasından sonra hükümeti savunarak Erdoğan’ı eleştirdi. Arınç şunları söyledi “ Cumhurbaşkanımızın böyle konuşması hatta hükümetimizi eleştiriyor noktaya gelmesi elbette hükümetimizi de yıpratabilir Sayın cumhurbaşkanımızı çok sevdiğimiz için bu konuşmaları hükümetimiz adına değil ama kendisini yıpratabilir diye düşünüyoruz. “
Arınç’ın nezaket kuralları çerçevesinde Erdoğan’ı eleştiri odağı haline dönüştürmesi AKP içerisinde bir süredir devam ettiği gözlemlenen rahatsızlığı su yüzüne çıkarmış bulunuyor.
melih
AKP’nin 2002 yılında iktidar olmasından bu yana süregiden saadet devri nihayetlenmek üzere, artık AKP için onların çok sevdikleri tarih bilincini ima ederek söyleyelim, fetret devrine girmiş bulunuyorlar.

Paris Komünü Dersleri – Lev Troçki



Paris Komünü 144 yaşında…
Lev Troçki
Komün tarihini her incelediğimizde, daha sonraki devrimci mücadeleler ve hepsinden öte yaşanan son devrimlerden, sadece Rus değil aynı zamanda Alman ve Macar devrimlerinden, elde edilmiş deneyimler sayesinde, onu yeni bir açıdan görüyoruz. Fransa-Almanya savaşı kanlı bir patlama, büyük bir dünya kıyımının habercisiydi; Paris Komünü ise bir dünya proleter devriminin yıldırım müjdecisi.
paris
Komün, bize, emekçi kitlelerin kahramanlıklarını, tek bir blok halinde birleşme kapasitelerini, kendilerini gelecek adına feda etme yeteneklerini ve aynı zamanda da kitlelerin kendi yollarını tayin etmedeki yeteneksizliklerini, hareketin liderliğindeki kararsızlıklarını, ilk başarıdan sonra düşmanın nefes almasına izin veren bir duraksamaya girme yönündeki tehlikeli eğilimlerini gösterdi.

16 MART 1921: MOSKOVA ANTLAŞMASI BATI ERMENİSTAN’IN İŞGALİNİN BAŞLANGICIDIR !

 


Sarkis Hatspanian
30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra, yenik Osmanlı orduları önce Kafkasları, ardından Batı Ermenistan’ın geniş sınır bölgelerini boşaltmak zorunda kaldılar. 10 ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı, sınırları ABD devlet başkanı W. Wilson tarafından belirlenen Ermenistan devletinin yüzölçümü 160.000 km2 idi.
sta
Sovyet Rusya’daki bolşevik devriminden sonra Moskova’da iktidarın, İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD ile ciddi sorunlar yaşaması nedeniyle, sınırlarına yakın bölgede kendisine müttefik arama durumundan yararlanan dünyada hiç bir devlet tarafından tanınmayan TBMM, uygulamaya konulmak üzere olan Sevr Antlaşması’na karşı ortak bir hareket alanı oluşturabilme amacıyla Sovyet hükümeti ile gizli görüşmelerde bulundu.

MAHALLE BASKISI MI? , DEVLET BASKISI MI?


Ahmet Doğançayır                                      
6 Mart 2015
Mahalle, çocukluğumuzun içinde kötülük olmayan, şimdi yalnızca özlemli dizilerde yaşayan ve allanıp pullanan bir efsanedir. Çünkü bu övgüler düzülen mahalle, aynı zamanda komşuda olup biteni öğrenmeye çalışan meraklılarıyla, apartmana girip çıkanları gözetleyenleriyle her farklılığı varlığına tehdit sayan ve kurtuluşu onları dışlamakta gören bir duvardı.

Empati ya da ” İşin Fıtratında Var”



              Mahmut Balpetek                                                                          5 Mart 2015
 Siyasal hayata liberaller tarafından monte edilen empati kavramı  son dönemde toplumsal sorunları çözmek için her derde deva gibi sunulmaktadır.
fıtrat
Zaman zaman kimi sol sosyalistlerin de dikkat etmeden kullandığı dillere pelesenk olan bu kavramın toplumsal mücadelede karşılığı nedir? Sorusunu irdelemek bu eksende bir tartışma yapmak kaçınılmaz gibi görünmektedir.

Dört yürekli dev




Şimdi hepsi televizyon kanallarında ve gazete sayfalarında ahkâm kesiyor. Yaşar Kemal "ulusal birliğin simgesi" imiş. Ölümü dolayısıyla yas ilan edilsinmiş. Adı caddelere verilsinmiş. Yaşarken mahkemelerde, hapislerde süründürdü bu devlet onu! 80'inde hapis cezası verdi! Ne ulusal birliği? Yaşar Kemal sizin düzeninizin yüzüne atılmış okkalı bir şamardı! Yas tutmayın! Sokaklara adını vermeyin! O işçi sınıfının, ezilen Kürt halkının, devrimci gençliğin, bu toprakların çiçeğinin çalısının, kelebeğinin kartalının, arısının buzağısının yüreğinde yaşayacaktır! İnce Memed'le dünyanın bütün ezilmişlerinin dudaklarında dolaşacaktır! O bir kültür eşkıyasıdır! Ya olduğu gibi kabul edin, ya da susun!

NE YAPMALI NASIL YAPMALI


Umut İleri                                                                                                                              2 Mart 2015
Sınıfla siyaset arasında olması gereken birliğin yokluğu,yaşamın tüm alanlarında karşımıza çıkıyor.
kom
Eğer bugün sendikalar sınıf sendikacılığından vazgeçmişse!
Eğer bugün düzen karşıtı eylemler, basın açıklamaları bir kaç yüz kişiyi geçmiyorsa!
Eğer bugün birileri kitlesellik adına olmadık taklalar atarak, sonuçta bayraklı mitingler düzenliyorsa!

Son pişmanlık para etmiyor. Seçimlerde sosyalistler, BHH, HDP, CHP


Çetin Serfidan
“Marksist, diyalektik düşünce, analitik ve sınıfsal  analiz bize olayları “önceden öngörebilme” olanağını sağlar. Böyle olması gerekir.
Bu durum, özellikle bu yöntemi kullandığını iddia eden eli kalem tutan fikir erbabına  ve karar alma pozisyonunda olanlara büyük sorumluluk yükler.
Bundan önceki böyle birçok kritik dönemeçte birçok arkadaşlarımız, dostlarımız bu yöntemleri çoğu zaman doğruca kullanamamışlardır.
Bunu da ağır bedelini özellikle işçiler ve emekçiler ve hatta tüm Türkiye halkları ödemiştir.”

 
Sosyalistler yine her seçimde olduğu gibi çok olumsuz (Bağımsız güçlü bir örgütlülük yönünden)  bir durumdayken Türkiye için çok önemli sonuçlar doğuracak bir seçim dönemine ve “seçim birliktelikleri tartışması içinde” giriyoruz.

OLAĞANÜSTÜ HAL REJİMİNE DOĞRU!

                 Ahmet Doğançayır
Görünen o ki Türkiye sınırları dışında olacak her savaşın artık bir ‘’iç savaş’’ olarak yaşanacağı, siyasetin ‘dost-düşman’ karşıtlığı etrafında katılaşarak ‘’ötekiyle’’ her tür karşılaşmayı siyasal varoluşa yönelik bir tehdit haline getireceği ve dolayısıyla da olağanüstü halin şiddetle donanmış egemenini göreve çağıracağı bir sürece doğru pupa yelken gidiyoruz.