19 Nisan 2015 Pazar

NE YAPMALI NASIL YAPMALI


Umut İleri                                                                                                                              2 Mart 2015
Sınıfla siyaset arasında olması gereken birliğin yokluğu,yaşamın tüm alanlarında karşımıza çıkıyor.
kom
Eğer bugün sendikalar sınıf sendikacılığından vazgeçmişse!
Eğer bugün düzen karşıtı eylemler, basın açıklamaları bir kaç yüz kişiyi geçmiyorsa!
Eğer bugün birileri kitlesellik adına olmadık taklalar atarak, sonuçta bayraklı mitingler düzenliyorsa!


Hala bu ülkede birileri Kemalizm’in artık savunamadığı değerleri savunmayı kendilerine görev ediniyor ve onların bıraktığı boşluğu doldurmaya talip olabiliyorlarsa!
Demek ki , ideolojik ve politik hatta bir sorun var .
O sorun da,yukarda değindiğimiz,sınıfla siyaset arasında var olması gereken birliğin sağlanamadığıdır.

Ne yapılmalıdan önce,politikanın yapılacağı alanı tanımlamamız gerekmektedir.
Politika burjuvazinin belirlediği alanın dışına çıkartılmalıdır derken, politikayı gündelik yaşamın bir fonksiyonu haline getirelim derken kastettiğimiz budur.
Alan tanımlamasını,bu temelde yapmak zorundayız.
Yani sınıf mücadelesinin en keskin biçimde yaşandığı bu temelde.
Bırakalım,kent orta sınıfının(tuzu-kuru) taleplerinin peşinde koşmayı(Cumhuriyet Mitingleri)!
Bırakalım,kemalistlerin içersinde kendimize müttefik aramayı!
Onlardan daha öncelikli gitmemiz gereken,ilgilenmemiz gereken bir işçi sınıfı var.
Fabrikalarda,atölyelerde,kısaca işliklerde bizi bekleyen,sahipsiz üç beş sendika bürokratının insafına terk edilmiş işçi sınıfı.
Kolay değil tabi,oralarda çalışma yapabilmek.
Kolay değil tabi,sendika bürokratlarının egemenliğini kırabilmek.
Ama başkaca yolumuz yok.
Örgütlenmeliyiz arkadaşlar.
Yaşamın her yerinde.
Yaşam nerde yürüyorsa biz de orada olmalıyız.
Tabi oralarda sağlıklı kalabilmek için,sağlıklı araçlarla oralara gitmeliyiz.
Sendikalar,artık tamamen sendika bürokratlarının ellerinde,sınıf sendikacılığını bir yana bırakmış,birer düzen kurumu haline gelmişlerdir.
O nedenle,yepyeni sınıf örgütlerine gereksinme vardır.
Bu örgütler,konseyler veya komiteler biçiminde örgütlenmiş,hiyerarşiden uzak,doğrudan demokratik işleyişi benimsemiş örgütler olmalıdır.
Tabandan örgütlenmeyi hedef edinmiş bu örgütler,aynı zamanda,tabandan baskıyla sendikaları da sınıf sendikacılığı yapmaya zorlar.
Bu örgütlerin bir adım sonrası,bu tür örgütlenmelerin yaşam alanlarında,mahallelerde yaşama geçirilmesidir.
Yani özcesi ikili bir iktidar yaratmak durumundayız.
Bunun için Kürt Siyasalının Demokratik Özerklik talebini tüm ülke sathına yayarak,tüm yaşam alanlarında onlarla birlikte kullanacağımız bir alanda erk odakları oluşturmalıyız.
Bu komünal yapılanmalar kendi yasallığını kendi sağlayan,doğrudan demokrasiyi işleyiş ilkesi olarak benimsemiş yapılar olmalıdır.
Zamanı gelince,bu söylenenler yaşama geçtikçe sırası gelince, TÜM İKTİDAR KOMÜNAL YAPILANMALARA şiarı bizim için de gerçeklik kazanır.
Sınıfla siyaset arasındaki birlik,ancak bu biçimde kurulur.Siyaset ancak bu biçimde gündelik yaşamın bir fonksiyonu haline gelir.
Ancak o zaman işçi sınıfı,karşıdan kuruculuk misyonunu gerçekleştirir
İşte o zaman işçi sınıfı politikleşir.
Tabii ki tüm bunları kotaracak,doğru teori ile donanmış,sınıfın en bilinçli kesiminin oluşturduğu,sınıf eksenine dayalı işçi sınıfının partisidir.
Yani Leninist Parti.
Burada asıl olan ve yanıt verilmesi gereken soru,bu partinin nasıl inşa edileceği,siyasetini hangi temele oturtacağı ve bu yapılanmaya uygun kadroların nasıl oluşturulacağıdır.
Eğer bugün görünürde böyle bir parti yoksa.
Bu politik alanın yanlış tanımlanmasından,bu nedenle de buna uygun örgüt yapılanmalarının,program hedefleri içersinde yer almamasından kaynaklanmaktadır.
Parti inşa edilir ,kurulmaz.
Önemli olan onun hangi temeller üzerinde inşa edileceğidir.
Eğer parti kurulur dersek,ülkede parti enflasyonundan geçemeyiz.
Komünistlerin birliği bu aşamada ön plana çıkmaktadır.
Bu birliğin oluşturacağı programda,öncelikle politikanın yapılacağı gerçek alan,yani sınıf mücadelesinin bire bir yaşandığı alanda politika yapmak hedef alınmalı ve bu politikanın araçları belirlenmelidir.
Bu politik araçlar yukarda tanımını verdiğimiz araçlardır.
İşçi Sınıfının partisinin dışında öz yönetim organları olarak tanımladığımız,burjuvazinin erk odaklarına karşı,işçi sınıfının oluşturacağı erk odaklarıdır bunlar.
Sınıfın öz yönetim organları aynı zamanda,proleter devrim sonrası oluşturulacak PD nin,yani devletin yönetsel organlarıdır(Sovyetler).
Yani bir partinin,bir öncünün,bir kesimin değil,sınıfın diktatörlüğünün organlarıdır.
İşte bu nedenle bu öz yönetim organlarının işçi sınıfının partisinden farkı,işçi sınıfı partisinin sahip olması gereken demokratik merkeziyetçi işleyiş ilkesinin yerini,bu örgütlerde,hiyerarşik olmayan,doğrudan demokratik işleyişin almasıdır.
Parti diktatörlüğü mü,sınıfın diktatörlüğü mü sorusunun yanıtını,sınıfın diktatörlüğü olarak bu örgütler vermektedir.
İşte sınıfın gerçek partisinin kadroları,sınıfın devrimci pratik faaliyeti içersinde,bu örgütlerden çıkacaktır.

Hiç yorum yok: