22 Mayıs 2015 Cuma

7 Haziran’ın Yolu Bombalarla Döşeniyor


Ferhan Umruk
2002 yılında iktidar olan AKP günümüze kadar yapılan bütün seçimlerden zaferle çıktı.
Zaferle çıkışının yeterince sebebi mevcuttu.
hd
Küresel kapitalizm ekonomik büyüme evresinde olduğundan Türkiye’de %6-7 ekonomik büyüme seviyesini yakalamıştı.
Parlamentoda yer alan rakip sistem partileri CHP ve MHP toplumsal desteği kazanarak iktidar alternatifi olabilecek siyasi yetenekten yoksundular.
Sistem içi siyasi meşruiyetini Avrupa Birliği hedefi ve demokratikleşme algısı üzerine temellendiren iktidar, yarattığı bu algıyla kendi dışındaki siyasi güçler üzerinde de hegemonya sağladı. Liberal-sol liberal aydınlar hatta DSİP gibi, kendisini sosyalist olarak adlandıranlar zımnen veya hayırhah tarafsızlık tavrı ile iktidarın etki alanına dahil oldular.

Aleviler ve Sosyalizmin Seyir Defteri



Rıza Aydın
“Ezilenlerin Pedagojisi” adıyla dilimize aktarılan Paulo Freire’nin kitabı, son dönemlerde en çok etkilendiğim eşe dosta okumalarını önerdiğim kitapların başında gelir. Yazar kitabında, ezilenlerin eğitiminden neyin anlaşılması gerektiğini, ezilenlerin oluşturduğu hareketlerin içindeki muhtemel parçalanmaların nasıl egemenlerin işine yarayacağını[1], ezilen hareketinde görülecek sekterlik eğilimlerini inceden inceye inceler. Kitabı okuyunca, yoksulların eğitilmesinin, sadece onlara okuma yazma öğretmek ya da onları meslek kurslarında uzmanlaştırmaktan geçmediğini bunun onlara soru sormasını, hayatlarında karşılaştıkları her şeyi sorgulayıp içlerinde muhakeme etme alışkanlığını kendilerine kazandırmaktan geçtiğini düşündüm.

YABANCILAR KİM? BİZ KİMİZ?


Ahmet Doğançayır
Doğuştan sahip olduğumuz belirsiz, öngörülemez ve bilinemezden duyduğumuz korkuyu dışa vurmak için yabancılar oldukça elverişli ve işe yarar kaynaklardır. Yabancıları evlerimizden ve sokaklarımızdan kovarken kısa bir anlığına da olsa belirsizlik canavarını defederiz. Fakat bütün çabalara karşı ‘’modern’’ yaşantımız fazlasıyla güvencesiz. Rahatlamalar kısa sürüyor ve en sert tedbirlere bağlanan umutlar bile tedbirler uygulanır uygulanmaz suya düşüyor.
Tanım olarak yabancı denilen kişinin hangi niyetle hareket ettiği en iyi olasılıkla tahmin edilebilir ancak asla kesin olarak bilinemez. Dolayısıyla yabancılar saldırgan bir şekilde davranmasalar bile onlara bilinçli ya da bilinçsizce kızılır. Fakat yine de şehirde yaşayan insanlar kentsel alanları yabancılarla paylaşmaktan, yabancılarla iç içe yaşamaktan kaçınmakta zorlanır hatta bazen zorunlu olarak onlarla birlikte yaşarlar.

24 NİSAN 1915’İN YÜZÜNCÜ YILI


Rıza Aydın
“Savaş, bir politikanın farklı araçlarla sürdürülmesidir”, bir savaşın nedenlerini anlamak için, ona yol açan politik düşünceleri anlayıp, kavramak gerekir derler.
24 Nisan 1915’te, Osmanlı Devletini yöneten, İttihat ve Terakki Partisinin yöneticileri ilginç bir karar alıp, Anadolu’da yaşayan bütün Ermenileri, bu kadim topraklarından “tehcir” edip, Anadolu’yu Müslümanlardan ibaret bir ülke haline getirmek istemişler. Kapalı bir oturumda alınan bu kararı hayata geçirmek için, devletin gizli teşkilatı olan “Teşkilât-ı Mahsusa’nın denetiminde cezaevindeki mahpuslardan, toplumdaki gözü kara kişilerden oluşan alaylar kurarak, Ermeni halkını yaşamakta oldukları atalarının diyarından Suriye’nin çöllerine sürmeye başlamışlar.

“EĞLENCENİN POLİTİKLİĞİ” ÜZERİNE


Rıza Aydın
Siyasal ortamla sağlığının önlenemez kötüye gidişi karşısında, hayatının son defa önemli bir işe yarayacağını düşünen Joffe, kaygılarıyla isteklerini belirttiği bir mektup bırakarak yaşamına son verir. Yaşamının sonunda olan birinin, dostlarıyla devrimin yararını düşünmekten başka bir isteği olamayacağını yazdıktan sonra, bu duygularla Troçki’ye seslenerek onu Lenin’le kıyaslar.
troç
Sen hep doğruyu gördün, doğruyu hissettin ama onu tutarlıca savunamadın, siyasal hasımlarınla uzlaştın halbuki Lenin hiç böyle yapmazdı, o bir buldok köpeği gibi tuttuğunu koparıncaya kadar bırakmazdı; sense fino köpeği gibi, tuttuğun bir şeyi hemen bırakıyorsun. Ne olur bu kahrolası huyundan vazgeç de, Lenin gibi ol der. Bu mektubun amacına ulaşıp Troçki’nin hayatında önemli bir dönüm noktası olduğuna inanılır.
Bu değerlendirmelerin doğruluğu yanlışlığı tartışıla dursun, Troçki’nin vazgeçtiği o kahrolası huy oradan göçüp bizde konaklamış gibi görünüyor. Önemli bir konuyu gündeme getiriyoruz, sonra da onu işleyip iyice geliştirmeden yüzüstü bırakıp unutuyoruz. Devrimci sosyalistlerin eğlence sorununa yaklaşımları konusu da gündeme geldi, sonra da unutulup gitti.

24 Nisan 100. Yıl/ Kimseye Etmem Şikâyet


Güfte ve Beste Kemani Sarkis Efendi
ermeni_soykiriminda_alman_rolu_h8383
Kimseye etmem şikâyet
Ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi
Baktıkça istikbâlime
Perde-i zulmet çekilmiş
Korkarım ikbâlime
Titrerim mücrim gibi
Baktıkça istikbâlime