17 Nisan 2012 Salı

Bakırköy’ü Kızıla Boyadılar

Mahmut Balpetek
          
          Uzun süredir solun yaptığı eylemlerin genellikle kitlesellikten uzak ve mekan olarak Beyoğlu İstiklal caddesine sıkıştığı tartışılıyordu. Ancak, 15 Nisan Pazar günü Grup Yorum’un Bakırköy’de gerekleştirdiği konser, bu durumun değişebilirliğinin kanıtı oldu.


 Konserden daha fazla siyasi protesto mitingi şeklinde gerçekleşen etkinlik, yüz binlerin ilgisine mazhar oldu. Bir siyasi fraksiyonun etkinliğinin çok ötesinde solun bütün kesimlerinin katılımıyla sosyalist solun ortak eylemine dönüşen miting, dev ekranlardan Ekim Devrimi’in slaytları ile başladı. “Önderin Çağrısı Gelince Ayaklandı Partizan” marşı eşliğinde sahne, ekran ve meydan kızıl bayrakların dalgalanmasına yurtluk etti. Küba Devrimi ve Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara’nın kısa filmi yansıdı ekranlara. Ardından; 12 Eylül, Madımak, Gazi olaylarını vb. gibi siyasi tarihimizin kısa bir özeti ile kontrgerillanın faaliyetlerini deşifre eden slaytlar dev ekranlara yansıtıldı. Çoğunluğunu gençlerin oluştuğu kitle çok değişik sosyal kesimleri kapsamaktaydı. Adana Demirspor’un pankartı, Çarşı’nın desteği, Cumartesi Anneleri ve tutuklu aileleri ve kızıl yıldızlı bereleriyle gençler en çok göze çarpanlar arasındaydı.


            Grup Yorum’un gerçekleştirdiği konsere sanatçılar Zülfü Livaneli, Hüseyin Turan, Aylin Aslım, Aynur Doğan ve Nihat Behram destek verdi. Zülfü Livaneli, “Merhaba Yoldaşlar” diyerek başladı türkülerine. “Karlı Kayın Ormanı”nın sözlerine bütün kitlenin eşlik etmesi, dünyanın en büyük korusunu oluşturur gibiydi. Sahneden inmeden “sömürü var oldukça sosyalizm de var olacaktır” sözleri coşku ile alkışlandı. Rock’çı Aylin Aslım, Grup Yorum’un “Ulaşır Sana” şarkısıyla çıktığı sahneden “Benim Hala Bir Umudum Var” diyerek indi. Bütün dillerin ve inançların özgür ve barış içinde birarada yaşayacağı günleri selamlayarak sahneye çıkan Aynur Doğan’ın güzel sesi ile okuduğu Kürtçe stranlar (ezgiler) alana dalga dalga yayıldı. Nihat Behram, şiirlerin dizelerini büyük bir coşkuya dönüştürdü. Destek veren bütün sanatçıların vurgu yaptığı ortak nokta, bütün yasaklara ve baskılara karşın yirmi yılı aşkın süredir Grup Yorum’un gerçekleştirdiği kesintisiz direnişti. Newroz mitinglerinden sonra gördüğüm en büyük kalabalılığa bakarken, bu protest hareketin Newroz’la birleşmesi gerektiği geçti aklımdan. Newroz etkinliklerine Grup Yorum'un katacağının ne olduğunu da bu alan bize izah ediyor.

            Grup Yorum’un Türkçe, Arapça, Kürtçe ve İspanyolca ezgileri ve bu ezgilere eşlik eden kitle aynı zamanda umudu büyütüyor gibiydi. Tepede dalgalanan “ Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Devrim ve Sosyalizm Mücadelesi” enternasyonalizmin öneminin bir kez daha altını çizmek ister gibiydi.

            Grup Yorum, 80’li yılların ağır baskı ortamında sol sosyalist çevrelerin direniş ve umut şarkılarıyla ayağa kalkmalarına önemli moral motivasyon desteği sağlamıştı. Bu konserin de aynı işlevi gördüğünü söylemek mümkün. Yorum’un bir gruptan öte bir fikir olduğunu bir kez daha gösterdi bize. Sömürüye ve zulme karşı eşitlik ve özgürlüğün gür sesi olduğunu tekrarladı ve tekrarlamaya devam edeceğinin kararlılığını ortaya koydu.

            Çevrecilerin, feministlerin, vicdani retçilerin de içinde olduğu kitle bu günü kızıl gün ilan etmişçesine tek renk olmuş Bakırköy’ü kızıla boyamaktaydılar.

            Konserin; katılmadığım yönlerine eleştiri hakkımı saklı tutmak koşuluyla, solun birkaç tartışma başlığına açıklık getirmiş olduğunun hakkını teslim etmeliyim.
           
            1-  Solun bir kesiminde hakim olan, sosyalizmin toplumsal meşruiyetinin zayıf olduğu kanısının yersiz ve gereksiz bir kaygı olduğuna açıklık getirdi. Bu konserde, içinde sosyalizm ve devrim sözcüğünün geçtiği bütün cümlelere yüz binler tarafından muazzam coşkuyla yanıt verildi. Bu durumun ayırdına varan Zülfü Livaneli “Yoldaşlar” diye selamlayarak başladığı konseri, “sömürü var oldukça sosyalizm de var olacaktır” diyerek bitirdi.

            2- Kapitalizmin tarih edilebilinmesinin yolunun, kesintisiz ve ısrarcı örgütlü direnişle mümkün olabileceğini bir daha yineledi. İradenin rolünü abartmamak koşulu ile önemini ortaya koydu. Örgütün önemini bir kez daha hatırlattı.

            3 – “Toplum için sanat mı? Sanat için sanat mı?” ikilemine kendi açısından ikna edici bir yanıttı. Sanatın toplumculuğunu, bu dolayım ile muhalifliğini ve toplumu bu muhaliflik etrafında birleştirebilme yeteneğini çok açık biçimde gösterir gibiydi.

            4- Kürt kökenli insanların yoğun ilgisi, genel algının aksine Kürtlerin sadece kimlik sorunu ile ilgili olmadıklarını, sosyalizm mücadelesinde de özne olduklarını faş edici nitelikteydi.

            5- Solun kendi arasındaki ayrılıkları tartışma yolu ile gidermek için sonuç alıncaya kadar uzun erimli konferanslar, forumlar ve bunu koordine edecek bir irade çıkarmaya olan ihtiyacı tekrar tekrar anımsattı. Zira küçümsenmeyecek bir sol potansiyel söz konusudur. Devamında farklılıkları ile bir güce dönüşen solun, Kürt özgürlük hareketi ile ortak bir cephede siyasal bir seçenek yaratması gerektiğini bu konser bize gösterdi.

            Zülfü Livaneli'nin deyimi ile umut vermek için gittiğimizi sandığımız konsere umut alarak dönmüş olduk. Bu umudu, 1 Mayıs'ta büyüterek yola devam edeceğimiz inancındayım.

Hiç yorum yok: