18 Ekim 2011 Salı

15-16 Ekim Kongre Notları

15-16 Ekim Kongre Notları


15-16 Ekimde Ankara’da yapılan ve Halkların Demokratik Kongresi adını alan Kongre Girişiminin 2 günlük toplantısının Devrimci Proletarya internet sitesinde yayınlanan notlarını girişimi izleyenler için aydınlatıcı olacağından yayınlıyoruz.



Kuşkusuz şeffaflık, açıklık ilkesi gereğince ve politik, örgütsel sürecin üyelerin tamamı tarafından anlaşılması bakımından, HDK’nın kongrede yapılan konuşmaları ve tartışmaları içeren tutanağı yayınlaması faydalı olacaktır.



Yalansız



***



Kongre Girişimi toplantısının birinci günkü oturumu Anatolia Kültür Merkezi’nde yapıldı. Konuşmaların ardından tüzük taslağı üzerine tartışmalar yürütüldü ve program taslağı ile ilgili ilk değerlendirmeler yapıldı.

Salonda “Halklara, inançlara eşitlik ve özgürlük”, “Emperyalist saldırılara ve işgallere karşı birleşiyoruz!”, “Homofobiye ve transofobiye karşı birleşiyoruz!”, “Ekolojik yıkıma, doğanın talanına karşı birleşiyoruz!”, “Demokrasiyi kazanmak için birleşiyoruz!”, “Erkek egemenliğine, cinsiyet ayrımcılığına ve eşitsizliğe karşı birleşiyoruz” ve Kongre Girişimi Gençliği imzalı “Barış için yürüyoruz!” pankartları asılıydı. Kürsünün arkasında 12 dilden “Birleşiyoruz!” yazılı pankart asılıydı.


Toplantıyı başlatan ilk konuşmada “Sizleri bütün dillerden selamlamak istiyoruz” denildikten sonra bir grup delege tek tek kürsüye çıkarak kendi dillerinden kongreyi selamladılar. Laz, Rum ve Süryani kadın delegeler, Muhallebe, Ermeni, Çerkez, Gürcü, Alevi, Nusayri, Roman, Arap, Pomak, Yezidi, Kırmançi dillerinden yapılan selamlama konuşmaları ile Türkiye’de yaşayan Afrikalı delegenin “Burada herkesin dili kalmış, bizim maalesef rengimizden başka bir şey kalmadı” sözleri alkışlarla ve “Yaşasın Halkların Kardeşliği” ve “Bıji Bratiya Gelan” sloganlarıyla karşılandı.

Divanın Akın Birdal, Ümit Şahin (Yeşiller Partisi), Suavi, Fatma Gök, Hatice Altınışık ve İnci Hekimoğlu’ndan oluşturulması kongre tarafından onaylandı. Divan adına söz alan Akın Birdal, 25 Ağustos’ta 5 milletvekilinin çağrısıyla bir araya geldiklerini ve 35 kişilik bir hazırlık komisyonu oluştuğunu söyledi. Emek, barış, demokrasi, özgürlük ve gelecek için yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Marx, Lenin, Che, Pir Sultan, Şeyh Bedreddin, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Mazlum Doğan, Kemal Pir, Haki Karer, Şeyh Sait, Seyit Rıza ile Newroz ve 1 Mayıs’ları yaratanları selamladı. Sol ve sosyalist hareketin birliği gibi Kürt ve sosyalist hareketin birliğinin de daha önce denenmiş olduğunu, bunun formel bir yapı şeklini almasa da emperyalizm ve faşizme karşı eylem birlikleri ve seçim bloklarının şekillendiğini söyledi. “Toplumsal olanı siyasallaştırma, siyasal olanı toplumsallaştırma şiarıyla yola çıktık” diyerek sözlerini tamamladı.

Ertuğrul Kürkçü, kongreyi Türkçe, Kürtçe ve Arapça selamladı. “Mutluyuz ve tedirginiz. Acaba birlikte mücadelemiz hedefine ulaşacak mı? Hepimiz farklı bir yol denemeye karar verdik. Yukardaki ilke tartışmaları yerine hayatın içinden birliği sağlamayı seçtik. Yeni bir uygarlık, insanlık, hayat arayışı ve bunun dinamiklerini birleştirmeyi keşfettik. Önceki yollar yerine başka yerlerin deneyimlerine bakarak kendi toprağımızda yeni bir imkan yarattık. Kongre diyoruz, çünkü hem düşünüyor hem tartışıyor hem de pratikleştirme iradesini koyuyoruz. Her gün yeniden oluşacak kongre. Önceki deneyimleri terk etmiyoruz. Kişi özgeçmişini bir pelerin gibi sırtında sürükler diye bir söz vardır. Mücadele tarihinin, özgeçmişinin sahibiyiz ama geçmişin menkıbeleriyle yetinmiyoruz. Dvrimciyiz, önümüzde çıkan bütün imkanlara yöneliyoruz. Kapitalist uygarlığı reddediyoruz. Ama yenilmiş devrimlerin derslerini de hesaba katıyoruz. Mutlak, şaşmaz ifadelerle değil, mücadelenin verdiği esinle konuşuyoruz. Tekçi hakimiyet rejiminin toprağın altına ittiği her şey yerinden çıkıyor. Bu dinamiklerle buluşuyoruz. Kürt özgürlük mücadelesinin verdiği ilhamla hareket ediyoruz. Ama sadece onların değil, tüm halkların. Halkların ve emeğin haklarını karşı karşıya koyanlardan değiliz. Kürdün, Arabın, Rumun, Ermeninin hakları için savaşmayana sosyalist denmez. Bir mücadele kadınlar tarafından desteklenmiyorsa başarıya kavuşamaz. Kadının kurtuluşunu davamızın mor bayrağı yapıyoruz. Kapitalizmle birleşmiş olan patriarkaya karşı mücadele edeceğiz. Bu hareketin yönetici sınıfı kadınlar olacak. Bütün direnişler küresel kapitalizmle karşı karşıya geliyor. Çevre, doğa mücadelelerinin, hepimiz yeşil mücadelenin birer neferiyiz. Barış mücadelesi mücadelemizin güncel dinamiğidir. Kürtler özgürleşmeden Türkler özgür olamayacak. Demokratik özerklik programını temelden tanıyoruz. Demokratik özerklik herkese, bütün Türkiye’ye. Kendi kendilerini yönetecekler. Bize bu esini kazandırdıkları için Kürt halkı ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz. İnançlar, Sünni, İslam ve Alevi ve bütün inançların mücadelesini sahipleniyoruz. Onlardanız, önlerinde eğiliyoruz. Sosyalist hareket bugün ne yazık ki orta yaş kuşağının elindedir. Genç kavramlarla, gençlerle konuşmalıyız. Bütün kademelerde gençlerin yer almasıdır hedef. Başarıya ulaşamazsak AKP’nin tek parti diktatörlüğü altında ezilmeye mahkumuz.” Kürkçü, konuşmasını “An serkeftin, an serkeftin” sözleriyle bitirdi ve alkışlarla kürsüden indi.

Gültan Kışanak, “20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu üzerinde bir ulus devletin yaratılması hepimize acılar yaşattı” diye başlayan konuşmasında, “Bizi yoksullaştırdı. 21 yüzyılın başında Orta Doğu ve Türkiye’de yeni bir dalga gelişiyor. Geçmişten ders alarak 21. yüzyıl Türkiye ve Orta Doğu’suna yön verebiliriz. Kongre herhangi bir siyasal oluşum değil. Tarihsel bir anlamı var. Türkiye ve Orta Doğu’nun 21. yüzyılına yön verecek çok güçlü bir toplumsal dinamik. Tek çıkış demokratik, gönüllü eşit yaşamı inşa etmek” diye sürdürdü.

Levent Tüzel konuşmasında Taner Yıldız’ın kamu emekçilerinin çalışma rejiminin değişimine yönelik sözlerine yer verdi. İş güvencesi ve kıdem tazminatının kaldırılması, ÖTV artışı, İzmir’den işçilerin sürülmesi, BDP’li kadın milletvekillerine 150 yıl hapis istemiyle açılan dava, BDP’nin terör örgütü gibi gösterilmesinden söz etti. Demokratik bir vatan için ayağa kalkan halka karşı görevlerine atıf yaptı. Demokratik anayasa mücadelesinin her yerde eş zamanlı olarak yürütüleceğini söyledi. “Bize Kürt örgütleri bu kongrede ağırlıklı yer tutacak, buna ne diyorsunuz diye soruyorlar. En ileri örgütlenmemizin adı demokrasidir. İlk hedefimiz acıyı durdurmak, barışı kazanmaktır. Kapitalist saldırılara karşı bu birliktelikle çıkılması bugün en önemli taktik ve görevdir. Yaşasın işçilerin birliği, ezilen halkların kardeşliği, yaşasın özgür geleceğimiz!”

Sırrı Süreyya Önder, kendi söyleyeceklerini Ertuğrul Kürkçü’nün söyleyerek konuşmasını “battal ettiği” esprisiyle başladığı konuşmasında, bu durumu ideolojik birliğin varlığına bağladı. Geçmişte “72,5 millet” diye bir söz olduğunu, buradaki buçukla da Romanların kastedildiğini söyledi. “Bu kongre buna verilen cevaptır” dedi. Görüşme sonuçlarını anlattı ve TKP, ÖDP, Halk Cephesi başta olmak üzere mesafeli duran bütün oluşumları selamladı. “Mücadeleye ilham veren Ertuğrul Kürkçü, Ahmet Türk, Leyla Zana ile aynı çatı altında bulunmak onur ve deneyimdir” dedi. Önder, 4 milyon Kürdün zorla göç ettirilmesinden sonra tarım işçisi ücretlerinin Adana’da yarı yarıya düştüğünü, Kürt tarım işçilerine ise bunun da yarısı olarak 9 TL verildiğini söyleyerek bunun Türkiye işçi sınıfının Kürtleşmesi anlamına geldğini söyledi. “Türk işçisi ile Kürt işçisi bir arada olmak zorundadır.” Bursa Valisinin Gemlik’e gelmek isteyen BDP’lileri engellemesine işaret eden Önder, Kongre hareketinin Kürt hareketinden ilham aldığını söyledi. “Solun Kürdü Türkü olmaz sözünü sahibi sayın Öcalan’ı selamlıyorum” dedi. Önder, KCK operasyonlarından bahisle, “Karşınızda örgtü olmayan bir vekil olarak bulunuyorum” dedi ve konuşmasını KCK’nın ayrı ve yeni bir devlet olduğu suçlamasına karşı “Yere girsin sizin devletiniz, tabii ki yeni bir devlet tasavvur edeceğiz” sözleriyle bitirdi.



Konuşmaların tamamlanmasından sonra tüzük ve program komisyonlarının kimlerden oluştuğu divan tarafından açıklandı. Tüzük komisyonu Günay Kubilay, Birsen Kaya, Nebile Irmak, Özlem Gümüştaş, Figen Erozan, Kamil Tekin Sürek, Bülent Parmaksız , Yıldız İmrek’in yanı sıra, kongrede önerilen Ali Tektaş ve Cengiz Uzuner’den oluştu. Program ve sonuç bildirgesi komisyonu ise Saruhan Oluç, Alp Altınörs, İlknur Açıkdilli, Kadir Akın, Ender İrmek, Gülçin İsbert, Gülfer Akkaya, Türkan Yıldız, Yeşim Ergin, Şenol Karakaş, Aysen Ataseven ve Ekin Çiftçi’den oluştu.

Akın Birdal, 17 bileşenden oluşan bloktan kongreyle birlikte 21’i siyasi yapılar olmak üzere toplam 38 bileşene ulaşıldığını açıkladı. Neoliberal politikaların sorumlusunun AKP olduğuna, fakat aynı zamanda bir nedeninin de parlamentoda muhalefetin olmayışına işaret etti. “Dün saat 17.00’ye değin aydın ve sanatçılara başvurduk. Katılamayız ama destekleriz dediler. KCK operasyonları nedeniyle Amed’de delege sayısını, kadınlar dahil tamamlayamadık. Seçilmiş belediye başkanları vb tutuklamalar oldu. Akil insanlarla bir yanıt oluşturabilir miyiz diye Vedat Türkali’ye gittik. Önceden bunu olası görmediğini fakat bu kez bir şans olduğunu söyledi” dedi.

Ahmet Türk ise, heyecanı belli olan konuşmasında “Çok mutluyum. Burada Türkiye’nin fotoğrafını gördüm. İşte biz bunu istiyoruz. Zincirleri kıracağımız gün olarak ilan etmeliyiz bugünü” dedikten sonra demokratik konfederalizme değindi. “Demokratik konfederalizm bir sistem değil, bu coğrafyadaki halkların kardeşliği ve dayanışmasını esas alacak bir yapılanmadır. Özgürlüğü kimseden beklememeliyiz. Özgürlük avuçlarımızdadır” dedi.

Daha sonra KESK Başkanı Lemi Ülgen söz aldı.



Verilen aradan sonra toplantı 15.00’te yeniden başladı. Bu sırada zaten dolu olmayan salonda kısmi bir boşalmanın da olduğu görülüyordu. Kongre sabahı dağıtılan tüzük taslağı ile ilgili olarak tüzük komisyonu adına söz alan Günay Kubilay bir sunum yaptı. Konuşmasında organların mücadele perspektifini belirlediğini söyleyen Kubilay, “Meclisler temel, omurga da delegelik sistemidir” dedi. İlçe meclislerinin, mahalle ve site meclisleri şeklinde saçaklanmaya açık olduğunu belirtti. Bölge meclislerinin koordinasyon işlevi göreceğini söyledi. Partilerdeki gibi yönetici organlar olmadığını, yürütmelerin de meclislerin kararlarını uygulamaya dönük olduğunu belirtti. “Karar alma yönteminde bu bir parti değil ama fikir klübü de değil. Kongre içi demokrasi ile kongrenin pratiği arasında demokratik bir denge kurulmalı. Parmak sayısına dayalı karar alma kolaycılığına düşmeden, ama eylemli bir hali sürdürmek için sadece tartışmadan ibaret olmayan bir model. Karar alma yöntemi 2/3 nitelikli çoğunluğa dayalı. Programda 2/3, aktüel sorunlarda toplantıya katılanların 2/3’ü belirleyecek. 101 kişilik genel meclis’ten 25 kişilik yürütme seçilecek. Bunun 6’sı, 3’ü kadın olmak üzere divan ve 19 kişilik yürütme olacak. Sokak ve parlamentonun sesi olan bir model. Delegelik sistemi partilerden farklıdır. Partilerde delegenin görevi kongrede tamamlanır. Burada ise delegeler bizatihi örgütün omurgasını oluşturuyor. Partinin militanı oluyor. Fahri delegelik ise, 81 il ve ilçelerinde örgütlenmek istiyoruz, şu anki bileşim ise sınırlı. İllerde bile meclis organizasyonları yok. Fahri delegeler yerel il vd meclis kuruluşuna gönüllü olarak çalışacak. İl meclis üyesi olacak fakat başka bir temsil görevi yok. Herkesin seçilme zorunluluğu var. Doğrudan demokrasinin en geniş biçimini uygulamaya çalıştık. Bazı durumlarda delegeliğin düşürülmesi, geri çağırma hakkı var. Geri çağırma demokrasinin kaçınılmaz bir unsuru ama herhangi bir siyasi istismara yol açmamak, siyasi ahengi bozmamak. Tam sayının 2/3 nitelikli çoğunluğu olmasını istiyoruz. Azledilenin genel kurula başvurma hakkı var. Genel kurulda kendisini savunma, delegeleri ikna etme hakkı verilecek. Gizli oy, açık sayım yapılacak. Milletvekilleri ve belediye başkanları ile yeni ve eski milletvekileri kongrenin doğal delegeleridir. Bunun yanında doğrudan politik sorun olmayan, örneğin delegeler arasındaki vb sorunların çözümünde etik kurul görev yapacak. Politik açıklık ve bilginin eşit dağılımı açısından, kayıt tutma sistemi getirildi. Toplantıdaki bütün tartışma ve kararlar kongrenin her üyesine dağıtılacak. Genel kurulun kayıt altına alınması demokratik bir denetimdir. Dayanışma ve mali sorun konusunda ise aidat yaptırımı yok. Vicdan ve cüzdana sesleniliyor” dedi.



Tüzük taslağına ilişkin öneriler getirildi. Öneriler aşağıda da görülebileceği gibi tüzüğün felsefesinden çok maddelerine ilişkindi. Bu durum daha sonra eleştiri konusu oldu.

Avrupa Süryanileri adına bir delege: Halklar ve inançlar komisyonunun kurulması.

Antalya delegesi Ahmet Kaya: Genel meclis yerine kongre meclisi denilmesi. Sürelerin net belirtilmesi.

Pomak delege: Pomakların eklenmesi.

Trabzon delegesi: Enerji ve ekoloji komisyonlarının ayrılması.

Kocaeli delegesi: Sağlık ve işçi sağlığının birleştirilmesi. Bu konu Kocaeli delegesi Onur Hamzoğlu’nun da içinde olduğu bir kısım delegenin eleştirisi ve karşı görüş belirtmesi ile karşılandı. Eleştiri getiren bu delegeler işçi sağlığı koşullarına ve bunun sermayeyle özel bir mücadele alanı olduğuna değindiler.

Sabahat Tuncel: Daimi komisyonlardan biri Kürt sorunu değil barış komisyonu olmalı. Hakikatleri araştırma ve adalet komisyonu da sadece Kürtlerin değil tüm halkların gerçekliklerini konu almalı.

İmece kadın sendikasından bir delege: Ev içi emeğin değerinin tanınması için mücadele etmek, erkek egemenliği ve kapitalizme karşı mücadele.

Engelli bir delege: Engellilere yönelik madde çok kısıtlı. Genişletilmeli.

Kadın delegeler: Kadınlar için örgütlenme modeli olarak komisyon değil meclis tipi örgütlenmenin kabul edilmesi. Buna karşı Kocaeli’nden bir delege yüzde 50 kota olduğunu, kadın meclisi kurmanın kadınları ötekileştirmek anlamına geldiğini söyledi. Öneri sahibi kadınlar buna karşı çıktılar. Bir kadın delege ise kadın emeği sömürüsü sınıfsal olduğu için sadece kadınlardan oluşan bir meclise karşı çıktığını belirtti. Konu yeterlilik önerisiyle komisyona geçti.

Bundan sonra tüzük taslağına ilişkin önerilerin zaman darlığı nedeniyle delegelere sorulma biçiminde değil, gerekçeleriyle birlikte yazılarak tüzük komisyonuna iletilmesi ve komisyonun biçimlendirmesinin delegeler tarafından oylanması formülü onaylandı.

Tüzük komisyonunun önerilerle ilgili çalışma yürütmek üzere salondan ayrılmasından sonra bir delege “Tüzüğü tartışmadık. Tüzük programın mantığına uygun bir tüzük değildir. Maddeleri tartıştık ama tüzüğü tartışmadık” dedi. Ardından söz alan Şaban İba da tüzüğün sabah dağıtıldığını ve bunun özeleştirisinin verilmediğini belirtti. Divan buna “Bu salondaki güzellik 1,5 ayda bir araya getirildi. Önerilerinizi yazılı verin. Ayrıca kongre bugün bitmiyor. Kongre yeni başlıyor, önümüzde yeni süreçler var” diye yanıt verdi.

Arada söz alan Tuncay adlı bir delege, kongrenin yurtdışında da örgütlenmesi gerektiğini söyledi. Yurtdışında göçmen olmaktan kaynaklı sorunların yanı sıra, Mahir Sayın ve birçok siyasinin de bulunduğunu belirtti.

Divan daha sonra Şaban İba’ya söz verdi ve tüzük komisyonundan 2-3 kişinin gelip onun konuşmasını dinlemesi kararını verdi. Şaban İba “Önce tüzüğün mantığı tartışılmalıydı. Tüzük elimize daha önce gelmeliydi. Merkezi olan şey yerelde de geçerlidir. Tüzük herkes için geçerlidir. Programdan daha değerlidir. Tüzük konusunda saflaşmalar yaşanmıştır. Bu model, aşağıdan yukarıya ve meclisler üzerinden bir model. Bundan önce Türkiye’yi 20 yerel meclise ayırdık. Yerel örgütler iktidar alternatifidir. Yerelin özerkliği olmalıdır. Merkezde seçildikleri koşul ve delege sayılarına göre nispi temsil şeklinde olmalı. Ama biz yukardan merkezi bir anlayışla başlıyoruz. Yukarı çıktıkça 2/3 nitelikli çoğunluk aranıyor. Yerelde ise 1/5 veya salt çoğunluk oluyor. Merkezde de yerelde de aynı olmalı. Meclisler merkezi olarak temsilinin hiçbir hükmü yok. Bileşenlerin mutabakatı yerine meclislerin doğrudan temsili gerekir. Bileşenler kurumsal kimliklerini korur deniyor. Örneğin kararlara uyulması kararı olması gerekir. Bazı bileşenler, bazı yerel örgütler, meclisler uymayabilir. 20 bölgeye ayırırken bunu sorun yaptık. Demokratik Toplum Kongresini dikkate almadık. Karara yereller uymazsa ne olacak. Daimi 25 kişilik meclis nasıl olacak. Kongrelerden meclis çıkar ve o da yürütme seçer her zaman. Biz daimi meclis olmalı ve bunun içinden yürütme, onun da içinden sekretarya seçilmeli. DTK örnek alınmalı. Oysa burada 25 kişilik bir yürütme yok. Dar bir sekreterya yok. Ayrıca milletvekilleri ve il belediye başkanları, eski milletvekilleri doğal delegedir deniyor. Meclisteki görevi tamamlanan milletvekilinin ayrıcalığı olmamalı. Ayrıca sadece il değil ilçe belediye başkanlarını da kapsamalı. Mahalle, sokak ve sitelere kadar gitmeli meclis. 2/3 çoğunluk deniyor. 2/3’le karar almak çok zordur. Nitelikli çoğunluk program ve tüzük için olmalı, diğer türlü olmamalı. Parmak hesabı ile istediğiniz kararı alırsınız. Türkiye’de siyaset 24 saatte değişir. KCK operasyonu olmasaydı salon böyle olmazdı. Tutuklamalar bundan sonra da olabilir. Bunun tedbiri alınmalı. Yedek delegelik ya da üyelik olmalı. Yeni gruplar da katılabilir, oluşabilir yerelde. Ucu açık hükümler olmalı genişleme yönlü. Açık oylama deniyor. Asla olmamalı. Açık oylama sadece usul üzerine olur. 1921’de Stalin açık oylama getirdi, sosyalist demokrasiyi kaldırdı.”

Benzer bir konuşmayı da Harun adlı delege yaptı. “Bu bir kongre tüzüğü mü parti tüzüğü mü güç birliği ilişkisi tüzüğü mü? Kongre tüzüğü ise bu kongre Türkiye demokratik toplum kongresidir. Öyleyse bu tüzük ortadan kaldırılmalı. Bu tüzük tamamen hiyerarşik bir tüzük. Bütün öteki kesimlerin temsilini istiyoruz. Romanlara ne diyeceğiz? 1 sene bekleyin, size kota vereceğiz mi diyeceğiz, böyle kongre olmaz. Bölge kararları esas olmalı. Merkezi bir karar alma olmamalı. Bütün tüzük siyasi yapılar üzerinden kurgulanmış. Farklı organların karar çoğunlukları farklı. Genel kurula önerge için delege oyunun 1/10’u deniyor. Baykal döneminde genel başkanı adayı olmak için yüzde 20 başvuru imzası gerekmesi gibi. Merkezi yapılanma esas alınmış. Ayrıntılara boğulmuş. Kuruluş sürecinde siyasal yapılar önderlik etti ama tek başına onların hakim olduğu bir yapılanma olamaz. Tüzük bunu esas alamaz. Birey ve farklılıkların hakları olmalı. Bölge meclisleri esas alınsın. Özerk kararların tartışılmayacağı olmalı.”



Divan daha sonra biri küresel eylem günü diğeri de Avrasya maratonunda Ceylan Önkol ve katledilen çocuklar için koşuya katılma konusundaki iki önergeyi oyladı ve destekleme kararı alındı.



Program komisyonu adına söz alan Alp Altınörs, öncelikle program taslağının en çok tartışılan metin olduğuna dikkat çekti. Mükemmel bir program olmadığını, somut talepleri değil, genel ve ilkesel yaklaşımları ifade etmeye çalıştıklarını söyledi. “Somut talepler karar önergelerinin işidir ve bunlar koşullara göre değişir. Program ise daha üstte durmalıdır” dedi. Önerilerin genellikle somut taleplerle ilgili olduğunu, fakat buraya gelişin felsefe ve mantığına uygun bir metin çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. bölümlerin mantığına da değinen Altınörs, programın başarmak istediği şeyi de şöyle açıkladı. “Ezilenler içinde önyargılar var. Falancalar falanca soruna duyarlı olmaz deniyor. Bunu kırmak istiyoruz. Bu programda kapitalizm, emperyalizm, erkek egemenliğinden söz var. Kongrenin bütün bileşenlerinin anlayışını ortak gündem haline getirmeye çalıştık.”



Programın geneli ile ilgili söz verilmeye başlandı.

DİSK Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan: “Türkiye’nin en temel sorunu 30 yıldır süren savaş. Başta Kürt sorunu olmak üzere eşit, özgür, gönüllü birlik istiyoruz. 12 Eylül’den bugüne kadar işçi sınıfının tüm kazanılmış haklarının elinden alındığı, kuralsız, esnek çalışma, işten atmalar, sendikal özgürlüklerin kısıtlandığı bir dönem. Kongrenin sendikal hareketi de ilerletmesi umudunu da taşımak istiyoruz. Sendikalar hükümetleri destekliyor, mücadele edenlere set çekiyor. Sendikal hareket karar vermeli. Ya sistemin devamından yana olacaklar ya da imkanlarını tümüyle kongre hareketiyle birleştirerek kurumsal olarak yer alarak işçi haklarının kazanılmasında ileri adım atarlar. Saflarımızı netleştirmeliyiz. Kongre aracılığıyla sendikaların kongrede yer almasını talep ediyoruz. Emek mücadelesiyle ilgili maddeye ilişkin, bakanın çalışma süreleri açıklaması var. Çalışma sürelerinin 35 saat olması, işyerlerinde kreş zorunluluğu getirilmelidir. Her aile için insanca yaşanır ücret mücadelesinin örgütlenmesi eklenmeli.”

İmece kadın sendikasından Serpil Kemalbay: “Programın ruhu demokrasi ve özgürlük. Bunların altı defalarca çizilmiş ama… Kürsüye halklar adına çıkan arkadaşlarımız hepsi işçi sınıfı mensubu. Buna rağmen sınıf vurgusu son derece zayıf. Yerel ve alan yönetime katılımın mekanizmaları yeterince tanımlanmamış. Programın ufku ve umudu olmalı. başka bir ülke, Türkiye istiyoruz diyoruz ama onun adı 21. yüzyıl sosyalizmi olmalı. Toplumsal cinsiyet bölümü kadınların ezilmesindeki iktidar ilişkilerini yeterince tanımlamıyor. Başlık toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve erkek egemenliğine karşı mücadele olmalı. Ev içi emek programda da ifade edilmeli. Değer üreten emek olarak tanımlar ve ev kadınlarının sosyal güvenlik altına alınmasını savunur.”

Ermeni delege Garo Paylan: “14. maddede halklar sayılıyor. Ben Ermeniyim, Malatyalı bir halkın torunuyum. İlk soykırım, ilk damdan düşen, ilk cinayet. Dünya literatürüne soykırımı sokan bir durum. Hrant Dink için 5 yıldır uğraşıyoruz. Devrimciler diyor ki o da aynı. Bu farklı. Bu, 1,5 milyon artı bir. Bu devlet bir cinayet üzerine kuruldu. O cinayetle yüzleşilmeli. Soykırımdan kurtulan benim ailemden 165 kişi yurtdışında. Burada 24 kişi var. Bu kongre, sürülen, yurtsuzlaştırılan herkesin kongresi olmalı.”

Yıldız Tar (usul üzerine): “Biz bu tüzüğü onaylamadık. Genel meclis için aday isimleri yazdırılsın deniyor. Onaylanmamış bir şey için aday yollamanın istenmesi demokrasiye aykırıdır. Birçok önerge var. Şimdiden aday belirlemek usule aykırıdır.”

Bunun üzerine adaylık önerilerinin yarın 9’a değil 12’ye kadar alınması kararı verildi.

Diyarbakır delegesi Celalettin Birtane: “Kongre hareketi, ey Türkiye halkları, biz sizin çok farklı ve biriken ihtiyaç ve ağır sorunlarınız ve taleplerinize yanıt olmak istiyoruz. Türkiye halkları diyecek ki, programınıza bakalım. Programda, Türkiye halklarının anlayabileceği, sade, sorun ve ihtiyaçlara somut yanıtlar olmalı. Bu bileşime göre hazırlanmamalı. İçerik çok iyi ama biz bunu Türkiye halklarına götüreceğiz. Format ve içerik önerilerim olacak.”

Kürşat Kızıltuğ: “Farklı toplumsal hareketlerde bir araya gelmeye ve birbirini etkileme ve öğrenmeyi hedef alan bir yan yana geliş olmalı. Programda bunun daha fazla olması gerekiyor. Eğer Türkiye’de savaş varsa mağduru Kürt halkıysa, savaş sadece Kürtlerin değildir. Şiddet kadının sorunu değil sadece. Heteroseksüel bir kültür sadece LGBT sorunu değil. Otoriterlik sadece gençliğin değil, ebeveynlerin, parti kurmaylarının vb meselesi. Bu özyönetim kurumlarını yaratmak için temsili değil, doğrudan demokrasi hareketi olmalı. Katılımcı demokrasi bunun ara aşaması. Hiç vurgulanmayan bir şey, ana akım dinin gövdesinde çatlak var. Bu çatlak yüzünü sola dönmeye başladı. Müslüman sol mümkün. Bunlar ortaya çıkıyorsa din sadece egemenlere ait bir iktidar alanı olarak kavramak zorunda değiliz. Salt seküler kalıplara kapatamayız kendimizi.”

Cihan Taşkın (İzmir): “Eksik, dar nokta, işçi sınıfına yönelik saldırılar. Kıdem tazminatı, esnek, kuralsız çalışma… KESK, DİSK, Türk-İş ve ileri işçilerin olmadığını ve program taslağı üzerinden çok etkili olmadığını düşünüyorum.”



İkinci gün

Kongre Girişimi toplantısının ikinci günü saat 10’da başladı. Kürsünün sağ tarafında bu defa “Emek sömürüsüne karşı birleşiyoruz” pankartı vardı. Gündemde program ve tüzük taslağı tartışmaları ile genel meclis gibi seçimlerin bulunduğu ikinci gün sıkça verilen uzun aralarla bölündü.

Gençlik adına yapılan konuşmada Yunanistan ve İspanya’daki mücadelelere atıfta bulunuldu. “Kendi taleplerimiz dışında işçi, köylü ve halkın talepleriyle birlikte özgürlük ve demokrasi mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” denildi.

Divan, “Farklı kimliklerden arkadaşlar program taleplerini söyleyecekler. Program taslağı sunulduktan sonra talepleri yetersiz bulurlarsa söz verilecek” açıklaması yaptı.

Kaos GL adına Ali Erol, Ertuğrul Kürkçü’nün konuşmasına atıfta bulundu ve konuşmada kendilerine yer verilmediğini söyledi. “Bugün burada homofobi ve transofobiye karşı birleşiyoruz pankartını göremiyorum. İyi niyet okuması yapmak istemiyorum. Kürkçü çok güzel bir resim çizdi ama göçmenleri ve LG’leri unuttu. Musevi ve Zazalar niye yok diye zihnimden geçti. Ulus devlet ve Kemalizm dışlamıştır ama 90 yılın sonunda bütün o dışlananlar bir araya geliyorlar. Ama bundan hala çekiniyorsak LG’ler bir 90 yıl daha mı bekleyecek. 15 yıl önce Kürt hareketinin eşcinsel hareketi ile ilişkisi mümkün değildi, gündeminde yoktu. O bugün LGBT tanıyorsa bu yapılabilir.”



Divanın kısa konuşmasının ardından salondan “Peki pankart nerede” sorusu geldi. Pankartın asılacağı açıklandı.

Ferhat Tunç: “Programın içeriğinden çok kongre ilgili duygularımı paylaşmak istiyorum” dedi. Dersim’in mücadele tarihi ve devrimci ve ulusal harekete kattıklarından söz etti.

Şeyda Gürbüz (Mayısta Yaşam Kooperatifi): “İstanbul’da 4 bölgede eğitim dayanışması veriyoruz”. Kongrede var olma sebeplerini eğitim odağından anlattı.

İnci Hekimoğlu (Jineps): “Bütün Çerkezleri temsil etmiyorum. Asıl sorun da budur. Kongre çalışması zaten örgütlü olan kesimlerle değil örgütlenmeye ihtiyacı olan kesimlere ulaşmalı. Burada hiç konuşulmayan örgütlenme yöntemleri çok önemli. Laz, Çerkez ve Gürcü ortak platformumuz var. Kongreden sadece var olan siyasi partilerle yürümek yeterli diye düşünülüyorsa geniş halk kesimlerini örgütlemekten söz edemeyiz. Çerkezlerin faşist olduğu şeklinde bir önyargı var. Bizde de Kürlerin içinde olduğu bir oluşuma mesafeli durma ve bölücülük şeklinde soru işaretleri var. Halklara somut talep ve çözümlerimiz olmalı. program ve tüzükte elimizi güçlendirecek sonuçlarla çıkılmalı.”

Laz Mektebinden Selma Koçiva ve Yezidi delegesi (Batman) Veysi Bulut, Yezidilerin tarihine ilişkin bir konuşma yaptı. Daha sonra Romanlar adına bir konuşma yapıldı. Vedat Türkali’nin kısa mesajı okundu.

Divan, en kısa sürede bir halklar kongresinin yapılması önerisini getirdi. Bunun demokratik anayasa sürecine de katılım yönü olacağını belirtti.

İstanbul’dan tekstil işçisi bir kadın delege (Tuzla): “İşçilerin sorunlarının çok tartışıldığını düşünmüyorum. Fabrikada arkadaşlarım şu talepleri ilettiler. Esnek ve kuralsız çalışma, eşit işe eşit ücret mücadelelerinin vurgulanması. Çok heyecanlıyım ve çok mutluyum. Kongreyi bir ışık olarak görüyorum. Tuzla’da 800 bin işçi yaşıyor. Çoğumuz örgütsüzüz. Kıdem tazminatı saldırısı kongrenin derdi olmalı. Çocuğumun geleceğini bu kongrede görüyorum. Tartışmalarda tüzüğün şurası burası değil, kar hesapları oldu. Patron sömürüde bizi ayırt etmiyor.”



Program komisyonu adına Alp Altınörs, çalışmalarını özetledi. “Karar önergesi olabilecek konuların program önerisi olarak geldiğini gördük. Yöntem olarak bu sıkıntı yarattı.”

Demokratik özerklik konusunda Jineps, bir formül olarak uygun düşmediğini belirtti. Aynı konuda İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi öğrencileri demokratik özerkliğin Türkiye için bir model olduğunun anlaşılmadığını söylediler.

Alp Altınörs buna “Modeldir demedik. Bileşenler bu konuda tartışmalı gören de var. Program komisyonunda yeterince detaylı tartışıldı” açıklamasını getirdi.

12.30’da 14.00’e kadar ara verildi. Bu arada bölgeler genel meclis için delegelerini belirlediler.

Program önerilerine ilişkin açıklamalar yapıldı. Emperyalizm maddesi epey tartışma sonucu geçmiş bir ifade oldu. Sorunların kaynağının kapitalizm olduğu ve kapitalist yıkıma karşı sosyalizmin önemli bir adım olduğu önerisine karşı, “Bu, program komisyonunun tartışageldiği bir nokta. Kongrenin bir kesimi sosyalizmi toplumsal program olarak benimsiyor ve öneriyor. Başka toplumsal projeleri olanlar da kongrede yarın yer alabilirler. Bunun yerine insanın insana kulluğunun son bulduğu sömürüsüz bir dünya dendi. Tartışmanın devam etmesi ve açık fikir tartışması olarak sürmesi şeklinde karara bağlandı” açıklaması yapıldı.

Demokratik özerklik konusunda yerelin önemine dair vurgu, demokratik özerkliğin genel bir model olduğu ve Kürt halkının demokratik özerklik talebinin desteklenmesi şeklinde formüle edildi. Alp Altınörs, “Demokratik özerklik özgün bir biçimde yer aldı. Neden Türkiye’nin demokratikleşmesi için tek yoldur demediniz denebilir. Buradaki sıkıntı Kürt halkı demokratik özerklik kararı alıyor ve Türkiye halklarına öneriyor. Fakat bunun kongre bileşenlerinden geçmesi lazım. Daha tartışılması gerektiğini düşünen arkadaşlarımız var. Ayrıca yerel idarelerin piyasaya terk edilmesine karşı olduğumuzu belirttik. Demokratik özerkliği savunurken neoliberal özerkliğe karşı bir duruştur bu” açıklamasını yaptı.

Bundan sonra “başta Ermeniler olmak üzere” şeklindeki ifadenin geçtiği madde genişçe tartışma konusu oldu. “Başta Ermeniler” ifadesinin çıkarılması, tüm halkların sayılması gibi öneriler oldu. Hatta bu sayılanlar içerisinde Türk geçmesi bile önerildi! Tartışmalar 1915’in sadece Ermeni değil aynı zamanda Süryani soykırımı olduğu, Dersim’de de soykırım yapıldığı gibi bir dizi söz alma ile genişledi ve kısmen de elektriklendi. Divan bu tartışmayı yönetme konusunda yetersiz kaldı. Toparlamak için salondan “Bu kongrede halklar birbirlerine düştüler gibi ifadelerle medyada geçebilir” şeklinde uyarılar geldi. En son Sırrı Süreyya Önder bir halklar gerçeği kongresi, çalıştayı yapıp sonuçlarını program ve tüzüğe ekleme önerisini getirdi. Divan bir çözüm aramak için ara kararı verdi.



Oturum 16.00’da yeniden başladı. Divan “Program tartışmasının kongrenin siyasi hedefleriyle uyumlu değildir. Programın kabulünün 6 ay sonra yapılacak kongrede karar altına alınması, halkların gerçeği kongresinin yapılması ve hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması” önerisi getirdi. Oylama sonucu öneri onaylandı. Böylelikle programın geçici haliyle kabulü, içerilmiş değişikliklerin kabulü ve değerlendirip son şekli verilmek üzere daimi komisyonun görev yapması kararlaştırıldı. 6 ay sonra program ve tüzük kongresi yapma gereği duyulacak.

Karar önergeleri konusunda Saruhan Oluç söz alıp bilgilendirme yaptı. Aktüel sorunlar, kadın sorunu vd konulardaki önergeler kabul gördü.

“Kongre, yerel seçim ve genel seçimlere katılmak üzere parti oluşumunu başlıca örgütsel hedeflerinden biri olarak benimser. Bileşenler bu çalışmaya katılıp katılmamakta özgürdür. Çalışmada yer almak bir ayrıcalık oluşturmayacaktır” önergesi oy çokluğuyla onaylandı.

Dış ilişkiler ve yurt dışında örgütlenme önerisi oy çokluğu ile onaylandı.

Daha sonra tüzük komisyonu adına söz alan Günay Kubilay gelen 68 öneriden 12’sinin kadın sorunu ile ilgili olduğunu, 43’ünün tüzük ile bağdaştığından içerildiğini, 13 önergenin tüzüğün yapısı ile bağdaşmadığını ve tartışmaya zaman olmadığı için içeremediklerini söyledi. İki konuda ise komisyonda görüş birliğine varılamadığını belirtti. Bunlardan biri eski milletvekillerinin doğal delegeler olması. Diğeri ise işçi ve emekçiler yerine işçiler denmesi önerisiydi. Uzun bir tartışma olmasından dolayı işçi ve emekçi olarak kalması kararı verildiğini belirtti.

Kadınlara ilişkin öneriler içerisinden yüzde 50 kadın kotasının onaylandığı, Ocak ayında kadın konferansının yapılması ve kadınların meclis tipi örgütlenmesinin onaylandığı açıklandı. Tüzük oylamaya sunuldu ve kabul edildi.

Daha sonra divan çağrıcı 5 milletvekilinin genel meclisin delege sayısının 101’den 121’e çıkarılması önerisini dillendirdi. Kadınların şu anda yüzde 25’lik bir oran oluşturduğunu, ayrıca bağımsız bireylerden de katılım olmasını belirtti. Bunun üzerine kadın delegelerin bir kısmı siyasi yapıların kadın delege önermemesinden dolayı bu sorunun yaşandığını, şimdi de kadınlara çağrı yapılmasının kabul edilemeyeceğini ard arda söz alarak ifade ettiler. Tartışmanın koyulaşmasıyla Gültan Kışanak söz alarak yüzde 50 ilkesinin arkasında olduklarını, erkeklerin kadınlara yer açmadıklarını fakat önerilerinin tek sebebinin bu olmadığını belirtti. “Biz 101 delege dediğimizde 500 delege vardı. Şimdi 800’ün üzerinde ama hala 101, o yüzden 121’e çıkarılmasını önerdik” dedi. Genel meclisin 121 delegeden oluşması onaylandı.



En son olarak kongrenin adının “Halkların Demokratik Kongresi” olması kararlaştırıldı.

Hiç yorum yok: