27 Ağustos 2012 Pazartesi

Sosyalizm Mücadelesi, Olimpiyatlar, Engelli Koşu ve Halimiz!


Mahmut Balpetek

Tarih; insanlığın gelişiminin düz ve doğrusal bir çizgi biçiminde ilerlemediğinin örneklerinin anlatısı gibidir. İnsanlığın gelişimi, dönüşümü, engebeli, inişli, çıkışlı ve sarp bir istikametin serüvenidir. İnsanlığın eşitlik ve özgürlük hedefine yürüyüşü ise bütün bu zorlukları mislice katlayarak çetinleşen yolculuk hikâyesidir.


Zira kapitalizme kadar insanlığın yürüyüşü mülkiyet kutsalına karışmadan, üretim biçiminin gelişmesi ve değişimine karşılık gelmiştir.
 Sosyalizm ideali ise, mülkiyet kutsalını da içeren, üretim ilişkilerini ve üretici güçlerinin pozisyonunun değişimini hedefler. Yani amaç odağına, sınıfsız ve sınırsız bir dünyanın inşasını koyar. Bu dolayım ile kendinden önceki dönüşümlerin mirasını reddetmeyi içkin kılar. Başka bir ifade ile kendinden önceki toplum biçimini revize edip kendini, onun üzerinden yeniden üretmenin ötesine geçerek, tam manası ile bir kopuş ifade eder. Bu açıdan eşitlik ve özgürlük hedefi, kendinden önceki değişimlerden farklı olarak daha engelli, engebeli, dik yokuşları, sert inişleri ve git-gelleri içeren, harcı zorluk taşları ile döşenmiş yolun adı olması kaçınılmazdır.



Londra’da yapılan olimpiyatları izlerken gayri ihtiyari ilgimi en fazla çeken yarışmanın, engelli yarışlar olduğunun ayırdına vardım. Zira en fazla o engellerin aşılması bana heyecan veriyordu. Bundan ötürü en fazla onları izliyordum. İlgi çekici bir başka nokta ise bu yarışların genelde yoksul Afrika Anakarasından sporcuların şampiyonluğu ile sonuçlanmasıydı. Ne güzel bir ironi, dünyanın en yoksuları, dünyanın en zenginlerinin karşısında engelleri aşarak onları geride bırakmayı başarıyor. Seyir esnasında adeta tarifi imkânsız bir keyif, beni bulunduğum mekândan alıp rüyalar âlemine götürüyordu. Bu durum ise engelli yarışlara ilgimi artırılmaktaydı. Yarışmanın tarihi ve kurallarını araştırmama yol açtı, beni buna iten neden ise başka bir enteresan nokta yakalayabilir miyim merakıydı.



Bu yarış ”eşit aralıklarla yerleştirilmiş engelleri aşarak, koşmaya dayanan hafif atletizm sınıfından pist ve alan sporudur. Engelli koşu 19. yy. İngiltere’de ortaya çıkmıştır. 1920′lerde kadınlar da bu sporu yapmaya başlamıştır. 1935′de ağır ve ters çevrilmiş “T” biçimindeki engel yerine, “L” biçimindeki engellerin kullanılmaya başlaması, engelli koşuların en önemli gelişmesi sayılır.



Engelli koşularda başarı tekniğe dayanır. Engel tekniğini öğrenebilmek uzun bir çalışma, sabır ve dikkat ister. Bu da engelli koşularda az atlet yetişmesine neden olmaktadır. Engellerin kavisli ve “L” biçiminde olup, “L”nin alt kenarı koşucuya doğru bakar. Bu tür engeller devrildikten sonra atletin ayağına takılmaz. Engeller üst kenarından merkezine 3,5- 4 kg .lık bir güç uygulandığında devrilecek biçimde yapılmıştır. Engellerin yüksekliği yarışmalara göre değişir. Her atlet kendi kulvarında koşar. Her kulvarda on engel vardır.



Günümüzde engelli koşu atletleri, iki engel arasında hız koşusu tekniğinden yararlanırlar. Atlet, engellerin tam üzerinden geçmelidirler. Engeli aşarken çift kolla ileri doğru hamle yaparken iyice öne doğru eğilir, ardından da bacaklarını, hızını kesmeden yarışmaya devam etmesini sağlayacak bir biçimde de öne uzatır.

Engel koşusu sırasında atlet, ayağını veya bacağını engelin yanından geçirirse, kendi kulvarından olmayan bir engeli atlarsa, el veya ayağıyla kasıtlı olarak bir engeli devirirse diskalifiye olur. Ancak kasıtlı olmamak kaydıyla engel devirmenin cezası yoktur” Düşündüğüm gibi benim açımdan enteresan sayılacak birkaç noktayı bulmuştum.



Birincisi, bu yarışın anavatanın İngiltere olmasına karşın şampiyonların, yoksul Afrika Anakarasından çıkmış olmasıydı. Yani dünyanın süper gücü, kendi sporu sayılabilecek engelli yarışlarda geride kalmaktadır. “Her şey muktedir” bu kuzeyli gücün kendi evinde, kuralarını kendi koyduğu oyunda, yoksul güney insanına yenik düşmesiydi.



İkincisi, engel tekniğini öğrenebilmek uzun bir çalışma, sabır ve dikkat istermiş? Bu da engelli koşularda az atlet yetişmesine neden olurmuş? Demek ki, bahse konu olan kapitalizmin acele elde edip, çabuk tüketme zihniyetinin sonuç vermediği bir spor dallının kendisidir. Engelli tekniği de başarı, azmin sabır suyunda çeliğe dönüşecek irade ile mümkündür. Bunun da zengin kuzeyli de az bulunur olduğunu bize yeniden anımsatır gibiydi.



Ardından beni sarmalamış hayal âleminden gerçeğime yeniden dönmek durumunda kalmamın geride bıraktığı ise üzüntü karışımı hüzün verici bir duygu oldu. Neden mi? Şöyle ki, özgür ve eşit bir dünya inşa etmenin, diyalektiği gereği engellerle kaplı olması yetmezmiş gibi, bir de sosyalistlerin kendi elleri ile koydukları engeller eklenince, birleşik engeller barikatından ufuk görünmez hale geliyor. Sosyalistlerin kendi elleri ile koydukları engellerin en başında, solu kitlesel bir güç olmaktan alıkoyan bölünmüşlük halinin sür git devam ediyor olmasıdır. Bu bölünmüşlük, solun beslenme kaynağı olan emekçi yığınlarla arasına engel koymaktadır. Dolayısı ile solu görünür olmaktan uzaklaştırmaktadır. Bu durum sosyalistlerin, kapitalizm ve onun parametreleri ile savaşmak bir yana herkesin kendi siyasal sektini bile ayakta tutmasını zorlaştırmaktadır. Sabır ve azimle bu verili durumun değiştirilmesine çabası hız kazanmalıdır. Bu aynı zamanda sosyalistlerin kendi elleriyle toplumla aralarına koydukları barikatları ortadan kaldırarak, kapitalizm ile mücadelenin öznel koşularını yaratmak anlamı taşımaktadır. Nasıl bir formatla yan yana geliş gerçekçi ise bunu bulup gerçekleştirmeleri hayatın dayattığı bir gerçekliktir. Bu noktada tarih karşısında yapamadıklarımızdan sorumluyuz. Çünkü yapamadıklarımız, yolumuzda mevcut engellere yenilerini ekleyerek, onları çoğaltıyor. Bu konuda engelli yarış şampiyonları olan Afrikalı sporcular bize neden örnek olmasın ki?

Hiç unutmamak gerekir ki, mümkünün son sınırlarına imkânsızı elde etmek için çabalayanlar ulaşabilir. Afrikalı sporcuların yaptığı tam da bu değil midir? Ancak gerçekleşmiş imkânlar zorlanmış imkânsızlıkların sonucudur. Bunun için kendimize soracağımız tek soru var. Var mıyız?

Hiç yorum yok: