29 Kasım 2011 Salı

Dersim’in Dersleri

N. Cemal


Başbakan Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, “1938 Dersim olayları hakkında devlet adına özür dilemek gerekiyorsa özür dilerim” dedi ve amaçladığı üzere bir kez daha politik gündemi belirlemiş oldu. Dersim katliamıyla ilgili arşiv belgelerini açıkladığı iddiasında olan Erdoğan’ın sunduğu belge ve bilgilerin hiçbirisinin yeni ve bilinmeyen olgular olmadığı açıkça ortadadır. Başbakan’ın hayranı olduğu Necip Fazıl Kısakürek ve İslamcı yazın, Dersim katliamı bahsinde en son ele alınacak tanıklık ve belge listesine bile giremezler.
 Başbakan, resmi belgelere göre olaylarda ölen kişi sayısının 13 bin 806, sürgün edilen kişi sayısının da 11 bin 683 kişi olduğunu söylüyor. Başbakan sıfatıyla açıklanan resmi rakamlarla katledilenlerin ve sürgüne gönderilenlerin gerçek sayısı arasında uçurum kadar fark vardır. Başbakan Erdoğan’a bu uçurumun tepesine çıkacak kadar tehlikeyi göze aldığı imajını verdiren ve devlet adına özür dileten gerçekleri bir kez daha açığa çıkartmak gerekiyor. Boş söylemlerin ardında duran yalın bir gerçeklik var; dün bugündür ve tarih denilen şey bugün yaşadıklarımızın ta kendisidir…







Devlet de, Gerekçeleri de, İcraatları da Aynı



Dersim katliamıyla ilgili Başbakan sıfatıyla verilen tarih dersinin amaç ve hedeflerinin Seyid Rızaların ve onların torunlarının dert ve taleplerine cevap vermediği açık bir şekilde ortadadır. Seyid Rıza’nın torunu Rüstem Polat, Başbakan sıfatıyla gelen bu özür dilemeden “duygulandığını ve sevindiğini” söylese de; “Ama yetmedi, 75 yıldan beri idam edilen seyitlerimizin mezar yerleri belli değildir” vurgusuyla en temel insani taleplerini yinelemektedir. Rüstem Polat’ın ve Dersim katliamı mağdurlarının ilk ve en somut talebi, Seyid Rıza’nın ve can yoldaşlarının mezar yerlerinin açıklanmasıdır. Başbakan’ın, Dersim katliamıyla ilgili sunduğu yeni bir belge ve bilgi olmadığı gibi, devletin katlederek mezarlarını gizlediği seyidlerin mezar yerlerini dahi açıklamayarak bu suçun ortağı olduğunu göstermiştir. Alevi canlar, devlet tarafından katledilen ölülerinin mezar yerlerini yine devlete soruyorlar. Dün polis tarafından gözaltına alınarak kaybedilen ve yargısız infazlarla katledilen devrimcilerin mezar yerlerinin sorulması gibi. Bugün öldürülen Kürt gençlerinin cenazelerinin yerinin bilmek istemesi gibi. Devlet aynı devlet, sebep ve gerekçeleri aynı, icraatlarının sonucu aynı…







Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne (TC) miras kalan devlet paradigmasının temelinde “milli birlik” ve “homojenleşme” hedefi vardır. Bu değerler dizisi ise son kertede “Sünni Türkleşme”den başkaca bir şey değildir. Osmanlı’da Kızılbaş kırımı, Yavuz Selim ve Kuyucu Murat Paşa isimleriyle sembolleşmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerinde ise Hıristiyanlar ve Musevilerden etnik arındırma yöntemi uygulanmış ve hatta bu kırımlarda yer yer İslam dinine mensup etnik gruplar da kullanılmıştır. TC devleti ise “homojenleşme” temelinde devraldığı devlet mirasını “Sünni Türkleşme” hattında devam ettirmiştir. Ne 1938 Dersim katliamı, ne 1939 ve 1940’da uygulanan zorunlu göç ve sürgün uygulamaları, ne de bunlar için sıralanan düzmece gerekçeler gerçek sebepleri ortaya koymak için yeterlidir. Bu sonuçlara yol açan devlet paradigmasıdır…







Kahramanmaraş Katliamı 33. Yılında



“Sünni Türkleşme” temelindeki “milli birlik ve homojenleşme” politikalarını sadece 1940’larda aramamak gerekir. 1970’li yıllar ve yakın tarihimiz bunların örnekleriyle doludur. Maraş katliamı da, 22-25 Aralık 1978 tarihinde devlet politikaları sonucunda gerçekleştirilmiştir ve Alevilere yöneliktir. Başbakan Erdoğan’ın Dersim katliamı mesajlarını verdiği tarih, Maraş katliamının 33. yıldönümüne denk gelmektedir. 1970’li yılların Maraş, Çorum ve Sivas katliamları da “Sünni Türkleşme” temelindeki “milli birlik ve homojenleşme” politikalarının bir sonucudur. Tıpkı 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleştirilen Sivas katliamında olduğu gibi. Başbakan Erdoğan’ın “beraber yürüdük biz bu yollarda” diye şarkılar söylediği partili yol arkadaşları, Sivas katliamı sanıklarının avukatlığını yapmış ve savunmuştur…







Paradigmanın İflası



“Milli birlik ve homojenleşme” politikalarının hedef tahtasında dinsel açıdan Aleviler, etnik açıdan da Kürtler kalmıştır. İnkâr, tecrit ve imhaya dayanan yıllanmış resmi ideolojinin direnç noktaları kırılmış ve iflas etmiştir. Paradigmanın iflasında en belirleyici ve devrimci faktör Kürt hareketinin direnişi olmuştur. Bu direniş ve mücadele sürmekte olup, devlet paradigması da kısmen ve taktiksel olarak gözden geçirilmektedir. Başbakan’ın son açıklamalarına bakarak mevcut paradigmanın sona erdiğini sanmak ise safdillik olur…







Başbakan Erdoğan’ın tarihin derinliklerinde kalan Dersim katliamına dair özür dilediği konuşmasında, resmi ideolojinin can çekiştiği bugüne dair bir noktada inatla direndiği görülmektedir. Erdoğan, “KCK operasyonlarını Başbakan olarak destekledim ve destekliyorum. KCK konusunda gereği yerine getirilmektedir. Tüm bunlar birlik ve beraberliğimiz içindir” diyor. Siz bu sözleri “Sünni Türkleşme” temelindeki “milli birlik ve homojenleşme” politikalarının gereği diye de okuyabilirsiniz. Paradigmanın aşılmadığı eşik de işte burasıdır. Hedef tahtasında yer alan Kürt hareketidir. 1938 Dersim katliamı ve sürgünleri, 1970’lerin Sivas, Maraş, Çorum katliamları ve zorunlu göçleri ve hatta 1993 yılının Sivas katliamı, Kürt halkı nezdinde bugün hala yaşanmaktadır. Devleti temsilen Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin bugünkü hedefi Kürt hareketidir. Güncel olanla savaşıp diz çöktürülmeye çalışılmakta, tarihte amacına ulaşılmış olan operasyonlar için ise özür dilenerek, CHP üzerinden devlet aklanmaya çalışılmaktadır…







Başbakan Erdoğan’ın mevcut söylem ve politikalarını, “Osmanlı’da oyun bitmez” kabilinden en iyi ifade edecek olan ise yine Seyid Rıza’nın sözleri olacaktır: “Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim. Bu bana dert oldu. Siz de bana diz çöktüremediniz. Bu da size dert olsun…” Dersimiz Dersim ise eğer, Başbakan’dan ve devletten tümüyle farklı sonuçlar çıkartacağımız ve çıkarttığımız açıktır.

Hiç yorum yok: