9 Kasım 2011 Çarşamba

Toptancı Bir Yaklaşım, Toptan Bir Saldırı

Selami Gürel

Yayıncım ve arkadaşım -terörle, silahla ilişkisi olabilecek en son insan olan- Ragıp Zarakolu silahlı terör örgütü üyesi ithamıyla- tutuklandığında süreci yeniden düşündüm.

Bu coğrafyada 30 yıldır süren, elli bin insanın yaşamına mal olmuş bir savaş var. Topraklarından sürülen milyonlar, başka ülkelere sürgüne giden yüz binler, sayıları bilinmeyen sakatlar, on binlerce tutuklu, mahkum var.

Daha öncesinde inkar var, asimilasyon var, Dersim var. Nazi kamplarını aratmayan Diyarbakır Cezaevi gerçeği var.


Bugün üzerinde konuşulan KCK ve artık sayısı ve isimlerini unuttuğumuz kapatılan partilerin, örgütlerin hepsi demokrasinin kırıntısının bile yaşanmadığı bu otuz yıllık savaş süresi içinde ortaya çıktı. Bu örgütlenmelerin hepsi, her gün iç içe olan insanlardan oluştu. Silahlı olanlarıyla, silahsız olanları, yasal olanlarıyla yasa dışı olanları çoğu kez aynı ailenin çocuklarıydılar. Silahsız olanları da silahlı olanları kadar devlet terörüyle, yargısız infazlarla imha edildiler. 17.500 kişi faili meçhul denilen ama failleri belli cinayetlere kurban gitti. (Tüm ölümlerin neredeyse yarısına tekabül ediyor bu rakam ve bunlar arasında, yazarlar, gazeteciler, milletvekilleri de vardı)

Ben bu yaşıma kadar bu devletin PKK dışında başka bir örgütle görüştüğünü duymadım, okumadım. Devlet yasadışı ve silahlı bir örgütle görüşüyorsa, ortada artık yasalarla silah gücüyle çözemediği zor bir durum var demektir. Üstelik toplum ve siyasetçilerin çoğunluğu da buna ikna olmuş olmalı ki, kimseden ciddi bir itiraz gelmedi. Aksi olsa, devlet neden kendisiyle 30 yıldır savaşan bir örgütle görüşsün? Yani neresinden bakarsak bakalım, sadece yasalarla değil, siyasetle, pazarlıkla çözülmesi gereken farklı bir olgu karşısındayız.

Böyle bir olgu karşısında, süreci “yasal” ya da “yasadışı” mantığı ile çözüme doğru ilerletmek olanaklı değildir.

Bunu görmez, 30 yıldır ortaya çıkan örgütlenmelerin bir savaş ve geçiş süreci süreci örgütlenmeleri olduğunu anlamaz, ve artık silahlı, silahsız ayrımı yapmaya bile gerek duymazsanız, kime nasıl saldıracağınızın sınırları da ortadan kalkar. Toptancılığı benimser, toptan saldırırsınız (Ve Ragıp abiyi de tutuklarsınız)

Bugünkü sürecin kavranması gereken temel halkası, legall – illegal, demokratik – antidemokratik örgütlenmeler değildir, silahların devre dışı kalmasını sağlamaktır.

Son günlerde birçok köşe yazarı, “Siz KCK’nın ne kadar anti-demokratik olduğunu biliyor musunuz?” sorusunu sakız haline getirdi. Bu soruyu soran her gazetecinin farklı düşüncesi ve sorma amacı olabilir. Ama asla barışa hizmet etmiyor.

1- Bu soruyu sormanın, ya da buna verilecek cevabın bugünkü süreci barışa doğru dönüştürmeye nasıl bir katkısı var?

2- Bugünkü süreci barışa doğru yeniden evirebilmenin, ancak ve ilk önce silahların devre dışı kalması ile mümkün olduğunu anlamak zor mu?

3- Bakış açımız otuz yıllık savaştan, bu savaşın ortaya çıkardığı toplumsal sonuçlardan uzaklaşmaya başlar, Kürt cephesinde ortaya çıkan örgütlenmelerin bir geçiş sürecine tekabül ettiğini kavrayamazsak, yeni ölümlerin kapıda beklediğini çok daha Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu tutuklanacağını ama sorunu insani bir temelde çözemeyeceğimizi de göremeyiz.

Sorunu KCK’nın “antidemokratik” yapısıymış gibi sunup toptancı bir saldırıyı kolaylaştırmanın barışa hiçbir katkısı yok.

Barışta samimi olanlar, hükümete silahları susturacak politikalar önermeli, ayrıca kimsenin Kürtlerden yana “kaygılanmasına” gerek yok, silahlar sustuğunda tüm dünya halkları gibi onlar da kendi demokratik kurum ve örgütlerini oluşturacaklardır.

Hiç yorum yok: