3 Kasım 2011 Perşembe

VAN: Irkçı ve Muhafazakâr Türklerin “Sodom”u

N.Cemal

“… ibrahim efendi’ye üç soru yöneltti; Suçlularla birlikte masumları da yok edecek misin, varsayalım ki sodom’da elli kadar masum olsun, onları da yok edecek misin, kötülükten muaf bu elli kişiyi göz önüne alarak bütün şehri bağışlayamaz mısın. Ve devam etti, Böyle bir şey yapman mümkün değil, efendi, masumu da suçluyla birlikte ölüme mahkum edemezsin, yoksa, herkesin gözünde masum olmakla suçlu olmak denk olur, oysa sen, bütün dünyanın yargıcısın, hükümlerinde adil olmalısın. Bunun üzerine efendi cevap verdi, Eğer sodom şehrinde masum elli kişi bulursam, onların yüzü suyu hürmetine bütün şehri bağışlarım. Cesaret bulan, umutla dolan ibrahim devam etti, Madem ki efendi’me hitap etmeme izin verildi, ben ki toprağın mütevazı bir tozuyum, bir laf etmeme daha izin ver, varsayalım ki tam olarak elliye varamadık, beş kişi eksik, bu beş kişi yüzünden şehri yıkacak mısın.
 Efendi cevap verdi, Eğer orada kırk beş masum bulursam da şehri yok etmeyeceğim. İbrahim demiri hazır tavındayken dövmeye karar verdi. Şimdi de varsayalım ki kırk masum var, ve efendi cevap verdi, Bu kırk kişiyi dikkate alarak da şehri yok etmeyeceğim, Ya otuz masum bulursan, Bu otuzu dikkate alarak şehre kötülük etmeyeceğim, Ya yirmi varsa, diye ısrar etti ibrahim, Bu yirmi kişiyi dikkate alarak yok etmeyeceğim. Bunun üzerine ibrahim şunu söylemeyi göze aldı, Bir soru daha sorarsam efendi’m öfkelenmesin, Konuş, dedi efendi, Varsayalım ki orada yalnızca on masum var, efendi cevap verdi, Bu on kişiyi dikkate alarak da yok etmeyeceğim şehri. İbrahim’in sorularına cevap verdikten sonra, efendi geri çekildi ve ibrahim, yanında kabil’le çadıra geri döndü.” Bu satırlar, Jose Saramago’nun büyük tartışmalara yol açmış olan “Kabil” adlı romanından. Van depremiyle birlikte kırılan ırkçılığın fay hattında tepinenlerin, “ilahi ikaz” diye derin bir “ohh” çekerek sevinenlerin sedaları karşısında, “Kabil”i okumak ve Kabil’le birlikte sorgulamak çok iyi geliyor.

“İlahi İkaz” Tanrının Toplu Katliamı Mı?

Van depreminin yıkıntıları altından yardım çığlıkları ve çağrıları yükselirken cemaat gazetelerinden biri olan Yeni Asya’da İbrahim Özdabak imzalı bir karikatür yayımlandı; Van’ın Türkiye haritasından yırtılarak kopartıldığı “bölücü” karikatürün üzerindeki vurgu ise “ilahi ikaz” oldu.

Yeni Şafak gazetesinden Resul Tosun ise “ilahi ikaz”ı en mübarek yerinden savunmaya geçti; “Onun izni olmadan yaprak kımıldamadığına göre, deprem de onun izniyle titriyor. Musibet olduğu kadar hakimler hakiminin uyarısını da beraberinde taşıyor.” Tanrı, kullarını katlederek “ikaz” ediyorsa eğer, daha büyük yıkım ve kıyımlar da (yani kıyamet) arkadan geliyor demektir. Şeriatçıların, TC devletinin otoritesini takmayan ve “özgürlük” diye haykıran iflah olmaz Kürtlere ilişkin tanrı katından temennisi bu.

Fethullah Gülen “Efendi”nin beddua ve fetvaları da farklı değil ve koristlerinin amin sesleri eşliğinde, “köklerini kurut, başlarına toprak yağdır ve yok et” diyor.

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce de aynı kervanda; “Van ve Erciş’i vuran deprem, müminler açısından İlahî bir ikazdır. O’ndan habersiz hiçbir şey olmuyor. Kıtaları kaydıran da O, fay hatlarında enerji biriktiren de O. Tabiata kanunları koyan da O. Kanunları bir kenara koyup, mucizeleri yapan da O. Bu bizim inancımız. O zaman, koskoca bir depremin zamanlamasına kafa yormamız gerekmez mi?”

İlahi yorumlardan birisi de aynı hatta bulunan Yeni Ümit dergisinde yer aldı ve Prof. Dr. Suat Yıldırım şunları söyledi; “Bu tarz olaylarla Rabbimiz bize şu gerçeği hatırlatmak ister: Bu kâinat benim mülkümdür. Onu yarattığım gibi, orada dilediğim şeyi yapmak da benim hakkımdır. Belirli bir süre içinde imtihan için size tahsis etmem, sizi aldatmasın.”

“İlahi İkaz” PKK İçin Mi?

Yeni Akit gazetesinden Abdurrahman Dilipak ise “ilahi ikaz”a dair siyasi çözümlemelerde bulundu; “Hani Gölcük depreminde Balyoz darbe planı da enkaz altında kaldı denmişti ya. Van’da da deprem öncesi PKK- KCK yapılanması, BDP’nin öncülüğünde fiili durum meydana getirmek, üniversiteyi işgal edip, kamu kuruluşlarında fiili durum meydana getirmek için plan yapıldığı, deprem öncesi her gün bir kamu kuruluşunun taşlanıp, önünde eylem yapıldığını söylüyorlar. Yani terör örgütünün Van’ı pilot bölge seçtiği ve buraya militan takviyesi yaptığı söyleniyor.” “Kader nasıl bir ağ ördü ise, Puzzle’nin eksik parçasının, kaderin eksik halkasının tam zamanında yerine oturması gerekiyordu. Zaten Allah’ın takdirinde bir eksiklik ne mümkün!”

“… efendi sodom’un ve gomora’nın üzerine kükürt ve ateş yağdırıyor, her iki şehir de temellerine dek yok ediliyordu; bütün sakinleri ve bitki örtüsüyle birlikte tüm bölgeyi de yok ediyordu. Göz alabildiğine her yerde harabeden, külden ve kömürleşmiş bedenlerden başka bir şey görünmüyordu.”

“İlahi İkaz”; “Takdir-i İlahi” Mi?

Yeni Akit yazarlarında Ali Karahasanoğlu, “Takdir-i ilahi değil de ne?” başlıklı yazısında depremde ölen 13 yaşındaki Yunus için şunları yazıyor; “Ya Yunus’a ne diyeceksiniz? Arkasındaki kahraman adam, ona siper olmuş, ölümden kurtarmıştı. Canlı Yunus, enkaz altından çıktı. Çıktı ama enkaz altında vermediği canı, hastane yolunda verdi. İşte takdir-i ilahi bu…”

“… kabil dedi ki, Aklımdan çıkmayan bir düşünce var, Nedir bu düşünce, diye sordu İbrahim, Sodom’da ve yakılan diğer şehirlerde masum insanlar olduğunu düşünüyorum, Eğer olsaydı, onların hayatlarını bağışlayacağına dair bana verdiği sözü tutardı efendi, Çocuklar, dedi kabil, oradaki çocuklar masumdu, Tanrım, diye mırıldandı İbrahim, sesi bir inilti gibiydi, Evet, o belki senin tanrın ama çocukların değil.”

Tanrı Bizi Anlamaz

Van depremi karşısında yazılan muhafazakar “ilahi ikaz” saçmalıkları, açıkça ırkçılık kokuyor. Bu yazılanlar karşısında, Jose Saramago’nun “Kabil” adlı romanını okumanızı tavsiye ederim. Kızmak ve öfkelenmek yerine, tebessümler içinde, tanrının edebi bir sorgulanmasına tanık olursunuz.

“İnsanların tarihi, tanrı’yla anlaşmazlıklarının tarihidir; o bizi anlamaz biz de onu anlamayız…”

1 yorum:

hasan demır dedi ki...

YAZIYI OKUDUĞUMDA AKLIMA BİR FİLM İSMİ GELİYOR '' TANRILAR ÇILDIRMIŞ OLMALI'' FİLMİN İÇERİĞİN DE PEK BİR FELSEFESİ OLMASA DA İSMİNDEN SADECE YOLA ÇIKARAK İSMİNDEKİ ESPİRİYİ DE BAZ ALARAK SORMAK İSTİYORUM BU IRKÇI YAZARLARA, DÜŞÜNENLERE BİR GÜN MEKKE DE BİR GÜN KONYADA BİR GÜN SİZİN GEÇTİĞİNİZ BİR YOL DA BİRGÜN SİZİN YANDAŞLARINIZIN MAHALLESİN DE DOĞAAL AFET OLURSA YANİ SİZİN DEYİMİNİZLE İLAHİ İKAZ VARİ. O ZAMAN SİZİN TANRINIZ GALİBA ÇILDIRMIŞ OLACAK... AMA MASUM ÇOÇUKLARI BİLEN EZİLEN TÜM İNSANLAR İLKİN ONLAR İÇİN YARDIM EDECEK VE ÜZÜLECEK ÜSTÜNE DEPREMİN KAPİTALİZM KOŞULLAR DA DAHA DA ÖLDÜRÜCÜ OLDUĞUN DAN DEM VURUP YAZACAK KÖŞELERİNE...