18 Aralık 2013 Çarşamba

Anti-emperyalistlik Nöbetini Erdoğan mı Devralacak?


Ferhan Umruk
“O zaman önümüzdeki günlerde anti-emperyalizm nöbetini Erdoğan’ın devralması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Dün arkalarına ABD’yi alamayıp anti-emperyalist söylemin, şovenizmin bayraktarlığını yapan Silivri’dekilerden bu defa bayrak Erdoğan’ın elinde sallanabilir. Zira Obama’yla oval ofiste fotoğraf çektirme dönemi bitmiş görünüyor Erdoğan için.
Muktedirler elinde içi kof anti-emperyalizmin alıcısı da mebzul miktarda vardır. Kendini sosyalist sananlar bile müşteri olabilirler, 28 Şubat’a meftun olmamışlar mıydı?” 
erdoğan
Siyasi tarihe 17 Aralık operasyonu olarak geçecek, araştırmacı gazeteciliğe konu olacak bir yolsuzluk gözaltılarıyla karşı karşıyayız.
Gözaltına alınanlar Bakan çocukları, bakanlık danışmanları Halk Bankası Genel Müdürü, Belediye başkanı , AKP döneminde yıldızı parlayan bir işadamı ve yine dönemin müteahhitleri, isimler şöyle:” “İşadamı Ali Ağaoğlu, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, sanatçı Ebru Gündeş’in eşi işadamı Reza Zerrab, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, Çevre Bakanlığı Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman, Çevre Bakanı Danışmanı Sadık Soylu, Zafer Çağlayan’ın Özel Kalem Müdürleri  Mustafa Behçet Kaynar ve Onur Kaya.“7 Şubat MİT’e operasyon atağıyla başlayan süreç , o günlerden beri çanların kimin için çaldığını işaret etmekteydi.

Şimdi Erdoğan “Allah bes baki heves” diyerek sığınıyor, bu kalkanın gücüyle saldırıyı savuşturacağını düşünüyor. Tabii, basında sözü edilen milyarlarca dolarlık yolsuzluk varsa veya deliller bu şüpheyi uyandırıyorsa, iktidarın  adli ve güvenlik güçlerinin bu tasarrufunu ve soruşturma yapılmasını desteklemesi gerekir. Ama böyle olmuyor. İktidar yanlısı basın ya olayı görmezden geliyor ya da bu operasyonun siyasi olduğunu söylüyor.

Peki siyasi olan nedir? Bütün gözler olağan şüpheli olarak cemaate çevriliyor. Başbakanın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın cemaati ima eden “Kaybet-kaybet sarmalı oluşur” ifadesi, iktidarın da olağan şüphelide tereddütsüz olduğunu su yüzüne vuruyor.

Cemaat Yalçın Akdoğan’ın bu imasına Hüseyin Gülerce’nin açıklamasıyla cevap verdi. ” Operasyonun arkasında cemaat olmadığını ima eden Gülerce, şunları söyledi:
Devam eden operasyonu, Hizmet hareketini adres göstererek hedef saptırma gayretleri var..
Yargı ve emniyette tasfiye edildikleri bangır bangır söylenen insanlar, Cumhuriyet tarihinin en derin operasyonuna nasıl imza atıyor?
Bu operasyon, devlet operasyonudur. Hangi devlet diye sormak yerine Gezi olaylarından beri olan bitene bakılsın …”

Türkiye’nin siyasi tarihinde iktidar karşısında devletin yolsuzlukla alakalı olarak operasyon yaptığı vaki değidir. Evet, devlet askeri cenahıyla darbe yapar, muhtıra verir, postmodern tarzda hükümet devirir, ancak iktidarda olanlara yolsuzluk operasyonu yapmaz.

Ne olursa olsun Hüseyin Gülerce’nin “Hangi devlet diye sormak yerine”  cevabıyla yetinmeden biz hangi devlet diye soralım. Erdoğan yine düzen partilerinin bildik söylemi olsa bile, konu tamamen iç politikayla alakalı olmasına rağmen o yine dışarıyı işaret ederek şunları söyledi:” Türkiye bir muz cumhuriyeti değil. Çiğnenecek üçüncü sınıf bir kabile devleti değildir. İçerden ya da dışardan hiç kimse benim ülkemi karıştıramaz. Benim ülkemde çirkin tuzaklar kuramaz. “

Muz cumhuriyeti kavramı eskilerden bir nidadır, bu kavram yakın tarihten bir şeyler hatırlatır. Latin Amerika’da ki bir çok ülke ABD’nin  hegemonyasında hükümetlerden hükümet beğenerek muz cumhuriyetleri olarak tanımlanmıştı. O halde Erdoğan’ın örtük olarak işaret ettiği güç ABD olmasın…

Doğrusu, ABD’nin Ortadoğu’da ki partneri İsrail’le yaşanan kriz sonucunda yaşanan diplomatik çöküş, Suriye’de Türkiye’nin El-Kaide’yle yaşamakta olduğu flört, İran’la altın ticareti derken daha bir dizi ABD politikasına aykırı gidişatıyla , kendini Ortadoğu’da bölgesel güç olduğu zannına kaptıran  Erdoğan’ın ABD tarafından silkelenmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

Bugünün olayını ana akım medyadan izleyenler için verilen bilgi cemaat-AKP çatışması olarak algılanıyor. Komplo teorileri hiç de izah edici değildir,  aklı gayya kuyusuna düşürür ama cemaatin liderinin de ABD’de ikamet etmekten vazgeçmeye niyetli olmadığı gün gibi aşikardır. O zaman yolsuzlukların soruşturulmasında dahi Erdoğan’ın dediği gibi ‘Dış güçler’ açıkça demediğini de biz söyleyelim ABD vardır.

O zaman önümüzdeki günlerde anti-emperyalizm nöbetini Erdoğan’ın devralması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Dün arkalarına ABD’yi alamayıp anti-emperyalist söylemin, şovenizmin bayraktarlığını yapan Silivri’dekilerden bu defa bayrak Erdoğan’ın elinde sallanabilir. Zira Obama’yla oval ofiste fotoğraf çektirme dönemi bitmiş görünüyor Erdoğan için.

Muktedirler elinde içi kof anti-emperyalizmin alıcısı da mebzul miktarda vardır. Kendini sosyalist sananlar bile müşteri olabilirler, 28 Şubat’a meftun olmamışlar mıydı?

Hiç yorum yok: