13 Aralık 2013 Cuma

Mandela…


Ulus Irkad

Mücadele, acı ve zorluklarla dolu hayatı nihayet bitti. Altı ay önce öldü diye dünya medyasında adı geçen büyük lider nihayet 95 yaşında hayata gözlerini kapadı. 27 yıl hapiste kaldı ama ırkçılığa karşı mücadelesini bitirmedi ve sonuna kadar Güney Afrika’nın demokratik bir ülke olmasına büyük katkısı oldu. 1990’ların başında hapisten çıkarken “Eğer nefretimi devam ettirseydim, ruhen hapisten kurtulamayacaktım” diyordu. Aslında 1950’lerde mücadeleye devam ederken Güney Afrika’nın bütün ulusal kaynaklarını uluslaştırmayı ve geliri de halka paylaştırmayı düşünüyordu.
Marikana rs
Mücadelesinde hapsine kadar bir Komünistti. Hapisten çıktığında ise dünyada SSCB diye bir ülke kalmamıştı ve o idealinin de oıldukça yozlaştırıldığını görmüştü. Hapisten çıktıktan sonra ise Güney Afrika burjuvazisinin baskılarına dayanamayıp bu görüşünden vazgeçti.
 Pek tabi ki inandığı sosyalist değerler zaten artık hapisten çıktığında eskisi gibi etkisini sürdürmüyordu ve SSCB ise çoktan yıkılmaya yüz tutmuştu. Mandela sadece Güney Afrika’yı demokratikleştirdi ama gerçek demokratikleşmenin sosyalist bir mücadele ile olacağını da hayatının son döneminde belkide farkedemedi. Bu arada demokratikleştikten sonra Güney Afrika’da dışarıdan gelen işçilere düşmanlık beslenmesi, grevlerde işçiler üzerine ateş edilerek öldürülmeleri de halk menfaatine pek büyük bir değişimin olmadığının deliliydi. Hala daha Güney Afrika’da sınıf ayrımı en keskin şekliyle devam etmektedir. Halkla zengin sınıf arasındaki ekonomik farklılık günden güne artmaktadır.
APARTHEID SONRASI GÜNEY AFRİKA
Rhodes Üniversitesi’nde (Grahamstown-Güney Afrika) Peter Vale 2003 yılında Birikim (Sayı:175-176) Dergisi’nde Güney Afrika için şunları yazmaktaydı:
“Yeni- “yeni” değilse de “apartheid sonrası”- Güney Afrika’da her şey eskisinden çok daha iyi. Farkı göstermek için bazı istatistikleri hatırlatmama izin verin: Güney Afrikalıların yüzde 57’sinin evlerine su bedava giriyor. 1995-2000 arası ev-içi işlerde kullanılmak üzere temiz suya sahip olan hane oranı yüzde 79’dan yüzde 84’eyükseldi. 2000-2001 arasında, bir sene içinde, elektriği olan hane sayısı yüzde 63’ten yüzde 66’ya çıktı. Yine de 2001’de kırsal hanelerin yüzde 51’inde elektrik olmadığının tahmin edildiği de hatırlatılmalı. Nüfusun 44 milyon olduğu tahmin edilen ülkede halen 7 Milyon insan konutsuz yaşıyor. Son olarak, bu makale sık sık küreselleşme fikrine de değindiği için, bir rakam daha geçeyim bu konuda:
Yetişkin nüfusun yüzde 96’sının İnternet bağlantısı bulunmamakta. Ama rakamlar ve istatistikler bir yana, ülkenin tüm insanlarının apartheid dönemine göre çok daha fazla haysiyet sahibi olduğu ve evet, yeni hükümetin demokratik bir hükümet olduğu söylenebilir; ve tekrar evet, Güney Afrikalılar iki kez sandık başına gittiler ve iki seferinde de Afrika Ulusal Kongresi (AUK) hükümetini iktidar yaptılar Ne var ki, pek çok yurttaşa göre eski Güney Afrika’ya kıyasla değişmeden kalan çok fazla şey var. Bunun neden böyle olduğu hem siyaset üzerine çalışan akademisyenler hem de aktivistler için ilginç ve önemli bir soru…”(sf.113-114)
KAPİTALİZMİN ACIMASIZLIĞI
İngiliz “www. Marxist.com-Socialist Appeal” Dergisi şu yorumu yapmıştır:“Mandela Güney Afrika toplumunda vahşi sınıf mücadelesi sürerken vefat etti. Bugün ülkedeki eşitsizlik Apartheid altındaki dönemden de daha büyüktür. Bu kapitalizmin kaçınılmaz sonucudur. Tarih bir kez daha kapitalist bir temelde ulusal kurtuluş savaşının çalışmıyacağını kanıtlamıştır. Ne kitleler için mücadele verildi ne de genel işler, ücretler, barınma ve yaşam koşulları için… Sadece demokrasi değil, gerçek anlamda eşitlik de elde edilmemiştir. Bu istekler bu güne kadar da gerçekleşmemiştir.”
ŞU ANDAKİ GÜNEY AFRİKA
Ferhan Umruk ise “Yalansız” adlı web sitesinde, Stalinizm’in yozlaştırdığı Sosyalist mücadelenin Güney Afrika’ya etkisini şöyle anlatıyordu:
“Madalyonun öteki yüzüne gelince, ırkçı rejimin siyahlara uyguladığı ayrımcılık kalktı ama beyaz burjuvazinin ekonomik egemenliği devam etti. Yoksul alt sınıfların uygulanan neo-liberal politikalarla yıkımı daha da şiddetlendi. Irkçı ayrımcılık son bulurken, sınıfsal ayrımcılık daha da şiddetlendi. ANC iktidarında toplumsal eşitsizliğin en fazla arttığı ülkelerden biri oldu Güney Afrika. Burjuvazinin gücü arttı, karları yükseldi. Devletle bütünleşen ANC kadrolarının yöneticileri beyaz burjuvazinin partnerleri olarak siyah burjuvaziyi oluşturdular. ANC ile ittifak olan Güney Afrika Komünist Partisi yöneticileri de zenginleşerek ülkenin elitleri arasına katıldılar”.
Mandela’nın verdiği insanlık ve demokrasi mücadelesi önünde saygıyla eğilirken, çalışan sınıfların sınıf mücadelelerinin dünya işçi sınıfıyla birlikte başarıyla sonuçlanmasını diliyorum…
Ulus ırkad, 8 Aralık 2013, Sesonline.net’ten alınmıştır

Hiç yorum yok: