8 Mayıs 2011 Pazar

Bir Ladin Öldürmek…

Murat Tanakol




Mayıs başında, Usame Bin Ladin’in öldürüldüğünün ilanı, dünyayı ayağa kaldıran sansasyonel bir haber oldu. Yarattığı etki bakımından; geçtiğimiz aylarda ABD’nin Mars’ta hayat olduğuna dair “bilimsel” bir çıtlatmayı Wikileaks belgelerinin yayınlanacağı güne denk getirerek işi sulandırma gayretinin fiyaskoyla sonuçlanmasından beri gerçek anlamda bir “rövanş alma” olarak da görebiliriz. ABD “İnanılması gereken bir şey olursa, biz söyleriz!” diyerek masaya yumruğunu vurdu adeta.



Haberin bizzat ABD devlet başkanı tarafından, bazı mesajlar eklenerek verilmesinin; 11 eylülden beri politik islamdan “yüreği yanmışların’’ intikam arzusuna emperyal bir soğutucu desteği olduğu kadar; bundan böyle “yüreği yanacaklar” için de hafif ateşte bir tütsüleme olduğu açıktı.




Bir yandan el kaidenin yeni saldırılarını adeta “müjdeleyerek” terörle mücadelenin altını çizerken, “terörist”i denize gömme kararıyla da, İslam dünyasındaki politik hevesleri törpüleyici “kafirin namazı kılınmaz” mesajını servis eden, Nobel barış ödüllü emperyalistbaşı, savaş ağzıyla da ne kadar rahat konuşabileceğini dosta düşmana gösterdi.



Bir Ladin’in ölüm ilanının bugünün dünyasında kaç kuş vuracağı ne kadar spekülatif bir tartışma ise, bu ölümün gerçek mi, yalan mı olduğu tartışması da o kadar spekülatiftir. Zira bu tartışmanın da zemini, emperyalist kapitalizmin dans pistidir.



Che Guevera’yı katlettiklerinde, kanıt olarak parmaklarını kesip alanların, gaddarlıklarından bir şey kaybetmedikleri ortada iken, kanıtı bulunmayan bir ölüm ilanının inandırıcılığı olmayacağını ve –eğer isteniyordu ise bol bol spekülasyona yol açacağını, CIA başkanı hepimizden iyi biliyor. Dolayısıyla asıl dikkat çekici olan, ABD emperyalizminin bu ölüm ilanıyla ilgili inandırıcılık problematiğini özellikle önemsemiyor gözükmesidir.



Demek ki bu noktada işleri, tüccar ağzıyla tarif edersek “meseleyi kişiselleştirmeden” ele almak daha “faydalı” bilgilere ulaşmayı sağlayabilir. Bu açıdan bakınca, bin Ladin’in ölüm ilanının uluslararası siyasal arası arenada ciddi reel politik sonuçlar yaratacak oluşu, ilk dikkat çeken noktadır.



“Ölü ele geçirme” ihalesi Pakistan üzerine kaldığı için, bu ülke, emperyalist kapitalizmin teröre karşı mücadele adı altında sürdürdüğü kitlesel kıyımın açık hedefi konumuna gelmiş/ getirilmiştir. Yine buna bağlı olarak Hindistan-Pakistan arasındaki tansiyonun hızla yükseleceği öngörülmektedir. Böyle bir gerilim hattının uzak doğuda yaratılması, kaçınılmaz olarak bölgedeki kıta devletleri Çin, Rusya, Hindistan’ı yeni denge arayışlarına, dolayısıyla yeni çelişki, çatışma ve gerilim noktalarına doğru sürükleyecektir.



Bir başka husus, ölüm ilanı üzerinden el kaidenin rolüne odaklanarak, terörle mücadelede yeni bir evrenin açılacağı öngörüleridir. El kaide, bin Ladin’in ölümüyle bitecek mi, radikalleşecek mi? Birtakım intihar eylemleriyle canlanacak ölü hücreler son barutlarını kullanıp ortadan kalkacak mı, yoksa el kaide bir yeniden yapılanmaya mı yönelecek?



En etkili ve yetkili ağızlarda geveleniyor olsa da, bunların hiçbiri cevabı olan sorular değildir. Sosyal olguların afaki, tek bilinmeyenli denklemlermiş gibi, tersyüz edilmiş sunumlarıdır. Yeni bir dünya düzeninin hala kurulamadığı günümüz dünyasında, sosyal olayların değişken ve çok bilinmeyenli denklemler olduğunu, çözümlerinin de değişken ve hangi bilinmeyenlerin denkleme dahil olduklarıyla bağlantılı olduğunu artık bilmeyen kaldı mı?



El kaide bir politik-askeri örgütlenme ise, atacağı adımlar düşmanının adımlarına uygun olur. Örneğin, emperyalist kapitalizm kitlesel kıyımı yoğunlaştırırsa, el kaide ya da başka güçler ona cevap vermek zorunda kalacaklardır, ama öyle ama böyle. Fakat yukarıda belirtildiği üzere, yetkililerin havada yüzdürdüğü sorular sadece el kaide odaklıdır. Ya emperyalist kapitalizmin saldırısı karşısında başka güçler bilenip devreye girerse?... Arap devrimleri tam da, emperyalizmin hiç de öngörmediği böyle bir zinde gücün ortaya çıkışıyla başlamadı mı? El kaide bu devrimlerin hepsinde yer aldı, alıyor ama hiç birinde öne çıkmadı, çıkamıyor. Bu gerçek ortada dururken, bin Ladin’in ölümüyle el kaide biter mi, bitmez mi sorusunun ne kadar afaki olduğu ortadadır.



Aynı biçimde el kaidenin Arap devrimlerinin yarattığı ortamda beslenme ve büyüme imkanı bulabileceği yorumları da yine el kaide ekseninden yapılan yorumlardır. Eğer sorun, Bin Ladin sonrası el kaidenin “yeniden’’ büyümesi ise, sorulması gereken, emperyalist kapitalizmin sorunları ortadan kaldırmak için ne zamandan beri önceliği kaynakları kurutmaya vermekten vazgeçtiğidir!... Meselenin özü budur, ötesi laf-ı güzaftır.



Bu noktadan itibaren artık Bin Ladin olgusu da dahil, sorunu ezen ve ezilen sınıfların mücadelesi ekseninde ele almak gerektiği herhalde daha fazla kabul görecektir. Dolayısıyla önce Bin Ladin’in ve ölüm ilanının ezenler için ne anlam ifade ettiğini hatırlamakta fayda vardır;



Ezenler için Bin Ladin 11 eylül ile birlikte, “asimetrik savaş”-bir diğer deyişle “önleyici savaş”- olarak ilan edilen ve bugüne kadar ki uygulamalarıyla emperyalist kapitalizmin ezilenlere karşı açtığı topyekun savaştan başka bir şey olmadığı artık aşikar olan savaşın başlama vuruşudur. Emperyalist kapitalizm, 11 eylülden bu yana kitlelere yönelik her saldırısını Bin Ladin ve el kaide gerekçesine dayandırmıştır. Bu bakımdan bin Ladin’in ölümünün “bir mutlu son” olacağı yanılsamasına karşı emperyalistbaşı, Bin Ladin’in ölümünü ilan ettiği mesajında onun asla “bir bitiş düdüğü” olmadığını da ilan etmiştir.



Barışçıl görünümlü zenci kovboyun bu savaşçı tavrı, aynı zamanda görünürde; ABD emperyalizminin cumhuriyetçi-demokrat ayırımında pozisyon almış gibi görünen, oysa gerçekte ABD emperyalizminin kendi içinde farklılaşmış çıkarları temelindeki kutuplaşmaya paralel olarak ekonomik-siyasal- askeri strateji ve araçlarla süren güç mücadelesinde yeni bir hamledir.



Eski emperyalistbaşının yeni emperyalistbaşını tebrik mesajları; yenisinin de savaşın sürdüğünü eskisinin dilini kullanarak ilan edişi, bu hamlenin, ABD emperyalist kapitalizminin iki kutbunun ortak bir kararına dayandığına işaret sayılabilir. Eğer bu doğruysa, ortak hareket tarzına ilişkin işaretler kısa vadede hızla uluslararası ilişkiler çerçevesinde de kendini hissettirecektir. Ne derece sağlam bir ortaklaşma olduğu bu çerçevede test edilebilir olacaktır.



Böylece Bin Ladin’in ölüm ilanıyla yapılan hamle ezenlerin ezilenlere karşı savaşında yeni bir evreye geçildiği anlamına gelmektedir.



Politik islamın ister radikal, ister ılımlı örgütlenmelerinin kitle inisiyatifini dışlayıcı politik-pratikleri temelinde emperyalist kapitalizmle aynı kulvardan koşmasına bağlı olarak; ona karşı mücadelesinde intihar eylemleri, politik komplolar ve kitlelerin gücünü pazarlık unsuru olarak kullanma girişimleriyle, aslında emperyalist kapitalizmin önünü açıcı bir işlev yerine getirmektedir. Bu temelde bin Ladin’in ölüm ilanıyla tetiklenen el kaidenin harekete geçmesi, aslında arap devrimlerinin üzerine atılacak bir dinamitten başka bir şey olmayacaktır.



Nitekim, arap rejimlerinin devrilmesi sürecinde, ezenlerle ezilenler arasındaki “denge durumu”, iç savaşların körüklenmesini, kitlelerin tarafsızlaştırılmasıyla iç içe geliştirmek yönünde emperyalizmin aldığı zorunlu bir ortak karar olarak görünmektedir.



Emperyalist kapitalizm, doğuda başlayan devrimler çağının, batıya da sıçramasıyla birlikte yeni bir dünya düzeninin hiç istemediği noktalara gideceğinin farkına varmıştır. Ama bugünkü devrimlerin örgütsüz karakterinden, kaosu derinleştirerek yararlanma ve onunla baş etme yolunu seçmiştir. Bu yüzden kitlesel kıyımın artması için çaba göstereceği açıktır.



İşte Ladin hakkındaki spekülatif olmayan gerçekler:

Ladin: Kuzey yarıkürenin ılıman ve soğuk bölgelerinde yayılış gösteren ağaç türlerinin ortak adıdır. Anavatanı ABD’dir. Dört mevsim dikimi yapılabilir ama, sonbaharda yapılan dikim [belki 11 eylül], gelişimlerinin daha sağlıklı olmasını sağlar. Birden fazla ladini yan yana dikerek rüzgar kesici özelliklerinden de yararlanabilirsiniz. Nemli, serin yerlerde yetişir. Suya dayanıksız olduğu için [neden denize gömüldüğünü açıklar...] geçirgen topraklara dikilmesi uygundur. Süzek olması koşuluyla hemen her toprakta sağlıklı gelişir. Fakir topraklarda bile gelişebilirler. Çok fazla büyüyen ladin türleri küçük bahçeler için önerilemez. Ama budamayla büyüme kontrol altına alınabilir...



05. 05.2011

Hiç yorum yok: