24 Ağustos 2011 Çarşamba

Kürtlere saldırmanın dayanılmaz hafifliği…

Selami Gürel

Seksen yıl inkar ettiniz, “diliniz yok, kart kurt eden dağ Türklerisiniz” dediniz. Toplu imhalardan, sürgünlere kadar her şeyi denediniz. Özellikle 12 Eylül 1980 sonrası, Hitler’in toplama kamplarını aratmayacak vahşeti Diyarbakır Cezaevi’nde uyguladınız. Bence onlara kendilerini kabul ettirmeleri için silahı siz dayattınız. Bugünkü mücadele biçimi sizin eserinizdir yani.


Bu mücadele biçimini dayatırken her zamanki gibi onların silaha sarılmalarını bahane edip yeni bir toplu imha daha gerçekleştirecektiniz belki. Ama bu kez hesaplarınız tutmadı. Bu kez onları yenemediniz. Yenemediğiniz gibi, yenemeyeceğiniz de herkes tarafından görüldü. Bu savaşı birilerini yenmekten çok, devlet içinde devlet olan, kendi egemen varlığınızı sürdürmek derdindeydiniz. Uzun süre bunu gizlemeyi başardınız, ama Ergenekon süreciyle birlikte yediğiniz haltlar iyice ortaya dökülmeye başladı. Sizlerin egemenlik hırsı için analar çocuklarını kurban vermek istemez oldular. Dün aynı gazetede iki haber vardı: Trabzonlu bir asker annesi “çocuğunuzu askere yollamayın” derken, gerilla anneleri ölen askerler için ağlıyorlardı.



Bu kez 9 yıldır, yüz yıllık vesayetinizin devamı için devirmeye çalıştığınız, bunun için onlarca darbe planı yaptığınız başka bir parti vardı hükümette.



O Hükümet, Referandum öncesi, Abdullah Öcalan’la görüştüğünü ilan etmesine, bu durum basının dilinden düşmemesine rağmen yine de yüzde 58 EVET oyu aldı. Genel seçimlerde de iki kişiden birinin oyunu alarak iktidarını daha bir pekiştirdi. Yani bu halk bu savaşın devamından yana olmadığını, mevcut hükümete açık destek verdiğini, oylarıyla gösterdi. Maalesef inkarcı kibri, yüz yıldır kendinden olmayanlara tepeden bakan sömürge valisi tavrını onlar da devam ettirdi. Sanki Kürtler bunca zulmü, ölümü aşağılandıkları için göze almamışlar, sanki yıllardır onurları için direnmiyorlarmış gibi, onların isteklerini “iş ve aşa indirgedi” Seçimlerden önce başlayan ateşkes sürecine rağmen operasyonları aynen devam ettirip 50 genci daha imha etti. Öcalan’la müzakereler sürüyor propagandasının tepki çekmediğini gördükleri halde, müzakere ettikleri Öcalan’ın hiçbir önerisine doğru düzgün yanıt vermediler. Oysa Öcalan “Kürtlerin varlığının yeni anayasada yer alacağı güvencesi verilirse bir haftada PKK nın silahlı güçlerini sınır ötesine çıkaracağını” söylüyordu. Buna yanıt bile verilmedi. İki bin KCK tutuklusu, anadilinde savunma yapmak isteyenlere verilmeyen bu hak, Hatip Dicle’nin göz göre göre gasp edilen milletvekilliği, ve onun yerine bir AKP’linin milletvekili olmasını vb saymıyorum bile.



Sanki siz bu insanların otuz yıldır dağlarda savaştıklarından haberdar değilsiniz. Artık Afrika’nın adı duyulmamış devletlerinde bile bilinen Kürt Sorunu’nun bir ulusal onur ve kimlik sorunu olduğunu bilmiyorsunuz, sanki dağlarda bunca silahlı insanın dolaşıyor olması şimdi sizin de devamı olmaya çalıştığınız devletin inkarcılığı değil. Ama yine tehditle, aşağılamayla, Bizans oyunlarıyla bir sorunun üzerini kapatmaya çalışıyorsunuz. Yeni bir savaşa hazırlanıyorsunuz. Nasılsa o savaşta ölecekler arasında sizlerden kimse yok. Ama biz o savaşın maliyetinin gencecik yürekler olduğunu çok iyi biliyoruz. O insanlar sizin kibriniz, onları eşit yurttaşlar olarak görmeyişiniz nedeniyle ölmeye devam edecekler.



Bir de durmuş ben ve benim gibilere, gazete köşelerinizden, televizyonlarınızdan seslenip, Kürtlere laf etmemizi bekliyorsunuz. Hiç beklemeyin boşuna… Her sıkılan kurşun beni de yaralıyor, “bir dakika daha devam etmesin bu savaş” istiyorum. Ama sorun sizde, sizin “sömürge valisi kibrinizde” Bu günlerde pek revaçta olan “Kürtlere saldırmanın dayanılmaz hafifliğine” ben ortak olmayacağım…



Hiç yorum yok: