Mahmut Balpetek
AKP; IŞİD ilişkisi ile sözüm ona sürmekte olan barış süreci bana Siverek’li eşkıya Mehmet Zıl’ın hikayesini anımsattı.
1970’li yılarda Doğu ve Güney Doğuda olduğu gibi, Siverek’te iktidar
destekli feodal derebeylikleri hüküm sürmekteydi. Her ağa kendi gücüne
göre eşkıyaya sahipti. Eşkıya, halkı soyarak ağanın malına mal kattığı
gibi aynı zamanda onun silahlı gücünü de oluşturuyordu.
Yani
eşkıya hem ticari hem askeri işlev görmekteydi.Siverek’li Mehmet Zıl,
cezaevinde iken abisi öldürülür. Mehmet cezaevinden çıkınca abisinin
intikamını almak üzere kendine destek olabilecek ağalarla temasa geçer.
Temasları sonucu ağalardan biri intikamını alması için Mehmet’e destek
vereceğinin sözünü verir. Bunun üzerine Mehmet intikam almaya başlar.
Artık Mehmet devletin şeklen de olsa aradığı ağa’nın himayesindeki asker
yani eşkıyadır. Mehmet düşmanlarından çok insan öldürür. Ancak geçen
süre içinde öldürmekle düşmanın bitmeyeceğinin bilincine varır. Düşmanı
ile kavgası devam ettikçe ağa’ya bağımlılığının derinleştiğini
ayrıntısına varır. Ancak girdiği labirentten çıkışın kolay değildir.Bir
gün Ağa, Mehmet ile görüşmek için haber gönderir.
Mehmet, Ağa’nın söylediği tarihte görüşmek üzere ağanın huzuruna çıkar.
Ağa düşmanlarının barışmak istediğini söyler. Barışmak ister misin
diye şeklen Mehmet’e sorar. İçinde bulunduğu açmazdan çıkışın barışla
mümkün olabileceğini düşünen Mehmet ikirciksiz bir biçimde olumlu yanıt
verir. Ardından ağa benden haber bekle diyerek birbirlerinden
ayrılırlar. Birkaç gün sonra Mehmet’e yeniden haber gelir. Mehmet
yeniden ağa ile görüşür. Ağa barış gününü ve yerini söyler. Devamında
ağa Mehmet’e düşmanların şu yoldan gelecekler, istersen barış mekanına
gelinceye kadar onları yolda öldüre bilirsin. Nasıl olsa barış
yapıldıktan sonra öldürmeme kuralı geçerlidir. Barış olmadan istediğini
yapabilirsin, der. Bu öneri karşısında Mehmet’in kanı donar. Tabi Mehmet
bu öneriyi ret eder. Ardından barış gerçekleşir. Barış sonrası
Mehmet’in abisinin vurulmasının emrini vereninde ağa olduğunu öğrenir.
12 Eylül’den sonra bir süre hapis yatan Mehmet cezaevinden çıktıktan
sonra Aydın’ın Söke ilçesine yerleşir. Birkaç yıl önce trafik kazası
sonucunda hayatını kaybeder. Anlatımlar; 1999 yılında Söke’de ki
görüşmemizde bana aktardıklarından ibarettir.
Kürtlerin Soykırımı İçin IŞİD
AKP
iktidarı; sırası geldikçe “barış süreci” ya da benzer tanımlamalar
ile Kürt sorununu çözmek istediğinin altını çizmektedir.En son yeni
Hükümetin Başbakanı Davutoğlu; ” Kürt sorununu çözmeden bize uyumak yok”
diyerek kendince çözme kararlılığının iradesini beyan etti. Gerçi
meseleye terör sorunu olarak yaklaşan iktidarın geleneksel devlet aklına
bağlılığına karşın barış sözcüğünün güçlü cazibesi ve akan kanın
durmuş olması iyimser yaklaşımlarımıza kaynaklık etmiş ve etmeye devam
etmektedir.
Hükümet; 2014 Eylül ayı sonunda çözümün yol haritasını kamuoyu ile
paylaşacağını deklare ederek, barışın yanı başımızda olduğunun algısını
hakim kılmaya çalıştı Ancak Eylül ayının sonunda açıklanacağı söylenen
yol haritasına birkaç gün kala izlediği siyaset Siverek’li ağa’nın
siyaseti ile paralellik göstermektedir.Ancak bir farkla bu olayda ayrıca
büyük ağa rol almaktadır.
IŞİD örgütlenmesinde rolü olduğu bilinen ,Başbakan Davutoğlu’nun
devreye soktuğu derin stratejinin gereği örgüte savaşsın diye
gönderilen 2000 özel timci, sayısını bilmediğimiz MİT mensubu, modern
savaş araç ve gereçleri ile Kürtleri barış masasına gelmeden elimine
etmeyi, başarılamaması halinde ise dize getirmeyi hedeflemektedir.
IŞİD’i destekleyerek güçlenmesini sağlayan ABD, Katar, Suudi Arabistan
ve Türkiye, daha ilk adımdan başlayarak farklı amaçlar için örgüte
destek sunmuşlardır. Örneğin ABD Orta Doğu’yu yeniden dizayn etmeyi
amaçlamış iken, Türkiye Kürt Federe Hükümetini kendi egemenliği altına
almak, Rojava’da tampon bölge oluşturarak mevcut coğrafyada tahkimat
kurmayı hedeflemektedir.
Örgütü destekleyen blok içinde yaşanan kısmi ayrışma ve çatışmanın
nedeni farklı jeo-politik yaklaşımlardan dolayıdır.Yani büyük ağa
(ABD)ile küçük ağa’nın (Türkiye) çıkarları görece çatışır duruma
gelmesindendir.Büyük ağa çıkarları gereği tedrici olarak IŞİD’i yok
etmeyi, küçük ağa ise Kürtleri soykırıma uğratsın diye örgütü büyütmeyi
hedeflemektedir.
Küçük
ağa yoğun bir diplomasi yürüterek bir yandan çıkarlarını büyük ağa’nın
çıkarları ile uyumlu hale getirmeye çalışıyorken öte yandan Rojava’yı
da kapsayan geniş bir alanı tampon bölge yapma konusunda büyük ağa’yı
ikna etmeye çalışmaktadır. Başka bir ifade ile küçük ağa’nın hedefi
Kürtlerin soykırımıdır. Zira, yurtlarından edilerek göçmenleştirilmiş
Kürtleri hedeflerinden koparmak devamında asimile etmenin mümkün
olduğuna inanmaktadır.Böylesi bir soykırımı göze alan iktidar, aslında
herkesi yakacak bir alev topuyla oynamaktadır.
Kod Adı; Tampon Bölge
Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin yardımcısı, aynı zamanda
Selefi-Müslüman Kardeşler (İhvanul Muslimun) çizgisindeki Irak İslam
Partisi lideri Tarık El Haşimi; El-Kaide’nin Irak’taki kolu olan İslam
Devleti’nin yaptığı katliamları koordine ettiği suçlaması ile
yargılandı. İdam cezası aldı. Bunun üzerine AKP iktidarı tarafından
İstanbul’a getirildi. Oturma izini verildi. İktidar Tarık Haşimi
üzerinden IŞİD’in Irak’taki saldırılarını yönlendirdi. Tarık El
Haşimi’nin IŞİD’in gizli lideri olduğuna ilişkin geniş bir görüş
birliğinin olduğunun altını çizmekte yarar var. Irak’ta Ezidi, Türkmen,
Şii, Kürt coğrafyasında yaşayan bütün halkların katliamını
gerçekleştiren örgütü, AKP iktidarı Tarık El Haşimi aracılığı büyük
bir saldırı için Rojava’ya yönlendirdi. Bu saldırıdan maksat Rojava’da
büyük bir soykırım gerçekleştirerek, tampon bölge oluşturmanın nesnel
zeminini yaratmaktır. Zira, Türkiye tampon bölge kisvesi altında
Rojava’yı işgal etmek ve böylece bir taşla birden fazla kuş vurmayı
hedeflemektedir. İşgal için Kobani’nin seçilmesi iyi planlanmış askeri
stratejinin sonucudur. Zira Kobani’nin işgali kantonlar arası iç
ilişkinin kesilmesi, dolayısı ile bütün Rojava’nın işgalini
kolaylaştırmaktadır.
AKP’nin, tampon bölge diye tanımladığı, işgal planı ile hem dışına
düştüğü Suriye masasına oturmak, hem da soykırım yolu ile Kürt sorunu
kökünden çözmek. Bu durum planın parçaları arasında yer almaktadır.
Sahneye konulan bu senaryonun baş aktörlüğü için IŞİD’e karar
kılınmıştır. IŞİD şu an için AKP’nin hem silahlı gücü hem de ticari
olarak kazanç sağladığı finans kaynaklardan biridir.
Dün barış için gerekli düzenlemeler diye takdim edilen MİT yasası ve
benzeri düzenlemelerin AKP tarafından nasıl ve niçin kullanıldığı daha
net görünmektedir.
Son
söz yerine; AKP son saldırıları ile yalnız Türkiye’deki Kürtlere değil
Kürdistan coğrafyasında yaşayan bütün halklara topyekun savaş açmıştır.
Amaç Kürtleri soykırıma uğratmaktır. Böylece büyük barışı
gerçekleştirmiş olacaktır. Zira, Kürtler yok edildiğinde Kürt sorunu adı
ile bir sorun da kalmayacaktır. AKP bu konuya, Amerika’nın Yerleşimci
sömürgecilerinin yerlilere baktığı açıdan yaklaşmaktadır. Çözümden
anlaşılan; Kürtleri toptan yok etmektir. Ne de olsa kendilerine
biçtikleri rol; yeni Osmancılık, eski Osmancılığın yarım bıraktıklarını
tamamlamakla görevlidir. 1915’te gerçekleştirilen Ermeni soykırımı Türk
ve Sünni mezhebinin tam arınmasını sağlayamamış. Kürtlerin soykırımı
ile bu arınma süreci tamamlanmak istenmektedir. Başka bir ifade ile
barışın homojen ırk yaratmakla mümkün olduğunu düşünülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder