24 Ekim 2014 Cuma

Katliamın Kıyısında ki Kürdistan ve Kürtler

Mahmut Balpetek
  AKP; IŞİD ilişkisi ile sözüm ona sürmekte olan barış süreci bana  Siverek’li eşkıya Mehmet Zıl’ın hikayesini anımsattı.
    1970’li yılarda Doğu ve Güney Doğuda olduğu gibi, Siverek’te iktidar destekli feodal derebeylikleri hüküm sürmekteydi. Her ağa kendi gücüne göre eşkıyaya sahipti. Eşkıya, halkı soyarak ağanın malına mal kattığı gibi  aynı zamanda onun silahlı gücünü de oluşturuyordu.
kobane
Yani eşkıya hem ticari hem askeri işlev görmekteydi.Siverek’li Mehmet Zıl, cezaevinde iken abisi öldürülür. Mehmet cezaevinden çıkınca abisinin intikamını almak üzere kendine destek olabilecek ağalarla temasa geçer.
Temasları sonucu  ağalardan biri intikamını alması için Mehmet’e destek vereceğinin sözünü verir. Bunun üzerine Mehmet intikam almaya başlar. Artık Mehmet devletin şeklen de olsa aradığı ağa’nın himayesindeki asker yani eşkıyadır. Mehmet düşmanlarından çok insan öldürür. Ancak geçen süre içinde öldürmekle düşmanın bitmeyeceğinin bilincine varır. Düşmanı ile kavgası devam ettikçe ağa’ya bağımlılığının derinleştiğini ayrıntısına varır. Ancak girdiği labirentten çıkışın kolay değildir.Bir gün Ağa, Mehmet ile görüşmek için haber gönderir.
Mehmet, Ağa’nın söylediği tarihte görüşmek üzere ağanın huzuruna çıkar. Ağa düşmanlarının barışmak istediğini söyler. Barışmak ister misin  diye şeklen Mehmet’e sorar. İçinde bulunduğu açmazdan çıkışın barışla mümkün olabileceğini düşünen Mehmet  ikirciksiz bir biçimde olumlu yanıt verir. Ardından ağa benden haber bekle diyerek birbirlerinden ayrılırlar. Birkaç gün sonra Mehmet’e yeniden haber gelir. Mehmet yeniden ağa ile görüşür. Ağa barış gününü ve yerini söyler. Devamında ağa Mehmet’e düşmanların şu yoldan gelecekler, istersen barış mekanına gelinceye kadar onları yolda öldüre bilirsin. Nasıl olsa barış yapıldıktan sonra öldürmeme kuralı geçerlidir. Barış olmadan istediğini yapabilirsin, der. Bu öneri karşısında Mehmet’in kanı donar. Tabi Mehmet bu öneriyi ret eder. Ardından barış gerçekleşir. Barış sonrası Mehmet’in abisinin vurulmasının emrini vereninde ağa olduğunu öğrenir. 12 Eylül’den sonra bir süre  hapis yatan Mehmet cezaevinden çıktıktan sonra Aydın’ın Söke ilçesine yerleşir. Birkaç yıl önce trafik kazası sonucunda  hayatını kaybeder. Anlatımlar; 1999 yılında Söke’de ki görüşmemizde bana aktardıklarından ibarettir.
                           Kürtlerin Soykırımı İçin IŞİD
 AKP iktidarı;  sırası geldikçe  “barış süreci” ya da benzer tanımlamalar ile Kürt sorununu çözmek istediğinin altını çizmektedir.En son yeni Hükümetin Başbakanı Davutoğlu; ” Kürt sorununu çözmeden bize uyumak yok” diyerek kendince  çözme kararlılığının  iradesini beyan etti. Gerçi meseleye terör sorunu olarak yaklaşan iktidarın geleneksel devlet aklına bağlılığına karşın barış sözcüğünün güçlü cazibesi  ve akan kanın durmuş olması  iyimser yaklaşımlarımıza kaynaklık etmiş ve etmeye devam etmektedir.
  Hükümet;  2014 Eylül ayı sonunda çözümün yol haritasını kamuoyu ile paylaşacağını deklare ederek, barışın yanı başımızda olduğunun algısını hakim kılmaya çalıştı Ancak Eylül ayının sonunda açıklanacağı söylenen yol haritasına birkaç gün kala izlediği siyaset Siverek’li ağa’nın siyaseti ile paralellik göstermektedir.Ancak bir farkla bu olayda ayrıca büyük ağa rol almaktadır.
     IŞİD örgütlenmesinde rolü olduğu bilinen ,Başbakan Davutoğlu’nun devreye soktuğu derin stratejinin gereği  örgüte savaşsın diye gönderilen 2000 özel timci, sayısını bilmediğimiz MİT mensubu, modern savaş araç ve gereçleri ile  Kürtleri barış masasına gelmeden  elimine etmeyi, başarılamaması  halinde  ise dize getirmeyi hedeflemektedir.
  IŞİD’i destekleyerek güçlenmesini sağlayan ABD, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye, daha ilk adımdan başlayarak farklı amaçlar için örgüte  destek sunmuşlardır. Örneğin ABD Orta Doğu’yu yeniden dizayn etmeyi amaçlamış iken, Türkiye Kürt Federe Hükümetini kendi egemenliği  altına almak, Rojava’da  tampon bölge oluşturarak  mevcut coğrafyada  tahkimat kurmayı hedeflemektedir.
   Örgütü  destekleyen blok içinde yaşanan kısmi ayrışma ve çatışmanın nedeni  farklı jeo-politik yaklaşımlardan dolayıdır.Yani büyük ağa (ABD)ile küçük ağa’nın (Türkiye) çıkarları görece  çatışır duruma gelmesindendir.Büyük ağa çıkarları gereği tedrici olarak IŞİD’i  yok etmeyi, küçük ağa ise  Kürtleri soykırıma uğratsın diye örgütü büyütmeyi hedeflemektedir.
Küçük ağa yoğun bir diplomasi yürüterek  bir yandan çıkarlarını büyük ağa’nın çıkarları ile uyumlu hale getirmeye çalışıyorken öte yandan Rojava’yı da kapsayan geniş bir alanı tampon bölge yapma konusunda büyük ağa’yı ikna etmeye çalışmaktadır. Başka bir ifade ile küçük ağa’nın hedefi Kürtlerin soykırımıdır. Zira, yurtlarından edilerek göçmenleştirilmiş Kürtleri hedeflerinden koparmak devamında asimile etmenin mümkün olduğuna inanmaktadır.Böylesi bir soykırımı göze alan iktidar,  aslında herkesi yakacak bir alev topuyla oynamaktadır.
                Kod Adı;  Tampon Bölge
   Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin yardımcısı, aynı zamanda Selefi-Müslüman Kardeşler (İhvanul Muslimun) çizgisindeki Irak İslam Partisi lideri Tarık El Haşimi;  El-Kaide’nin Irak’taki kolu olan İslam Devleti’nin yaptığı katliamları koordine ettiği suçlaması ile yargılandı. İdam cezası aldı. Bunun üzerine AKP iktidarı tarafından İstanbul’a getirildi. Oturma izini verildi. İktidar Tarık Haşimi üzerinden IŞİD’in Irak’taki saldırılarını yönlendirdi. Tarık El Haşimi’nin IŞİD’in gizli lideri olduğuna ilişkin geniş bir görüş birliğinin olduğunun altını çizmekte yarar var. Irak’ta  Ezidi, Türkmen, Şii, Kürt coğrafyasında yaşayan bütün halkların katliamını gerçekleştiren örgütü, AKP  iktidarı Tarık El Haşimi aracılığı  büyük bir saldırı için Rojava’ya yönlendirdi. Bu saldırıdan maksat  Rojava’da büyük bir soykırım gerçekleştirerek, tampon bölge oluşturmanın nesnel zeminini yaratmaktır. Zira, Türkiye tampon bölge kisvesi altında Rojava’yı işgal etmek ve böylece  bir taşla birden fazla kuş vurmayı hedeflemektedir.  İşgal için Kobani’nin seçilmesi iyi planlanmış askeri stratejinin sonucudur. Zira Kobani’nin işgali kantonlar arası iç ilişkinin kesilmesi,  dolayısı ile bütün Rojava’nın işgalini kolaylaştırmaktadır.
   AKP’nin, tampon bölge diye tanımladığı,  işgal planı ile hem  dışına düştüğü Suriye masasına oturmak, hem da soykırım yolu ile Kürt sorunu kökünden çözmek. Bu durum  planın parçaları arasında yer almaktadır. Sahneye konulan bu senaryonun baş aktörlüğü için  IŞİD’e karar kılınmıştır. IŞİD şu an için AKP’nin hem silahlı gücü hem de ticari olarak kazanç sağladığı finans  kaynaklardan biridir.
  Dün barış için gerekli düzenlemeler diye takdim edilen MİT yasası ve  benzeri düzenlemelerin AKP tarafından nasıl ve niçin kullanıldığı daha net görünmektedir.
Son söz yerine; AKP  son saldırıları ile yalnız Türkiye’deki Kürtlere değil Kürdistan coğrafyasında yaşayan bütün halklara topyekun savaş açmıştır. Amaç Kürtleri soykırıma uğratmaktır. Böylece büyük barışı gerçekleştirmiş olacaktır. Zira, Kürtler yok edildiğinde Kürt sorunu adı ile  bir sorun da kalmayacaktır. AKP bu konuya, Amerika’nın  Yerleşimci sömürgecilerinin yerlilere baktığı açıdan yaklaşmaktadır. Çözümden anlaşılan;  Kürtleri toptan yok etmektir. Ne de olsa  kendilerine biçtikleri  rol; yeni Osmancılık, eski Osmancılığın yarım bıraktıklarını tamamlamakla görevlidir. 1915’te gerçekleştirilen Ermeni soykırımı Türk ve Sünni mezhebinin tam arınmasını sağlayamamış. Kürtlerin soykırımı ile bu arınma süreci tamamlanmak istenmektedir. Başka bir ifade ile barışın homojen ırk yaratmakla  mümkün olduğunu düşünülmektedir.

Hiç yorum yok: