24 Ekim 2014 Cuma

Özgürlük Sokaktadır


         Mahmut Balpetek
   Bundan  dört  yıl önce İzmir’de bir arkadaşımın evine gitmiştim. Orada  üniversiteden okul arkadaşı İran vatandaşı Azeri kökenli  Kawa  ile tanıştım. Kawa ile çok merak ettiğim İran’ı  konuştuk. Daha doğrusu ben sordum o anlattı. Kawa’nın babası İran Komünist partisi üyesi, kendisi de sistem muhalifiydi.
yasak
Kawa, İran’ın  kendi sisteminin sürekliliğini   iki yasak üzerinden inşa etiğini anlattı. Birincisi;  önce kadınları, devamında  ise bütün insanları sokaktan çıkarıp eve hapis etmiş.
Mevcut  sosyal mekanlarını ortadan kaldırarak,  sokağı boşaltmıştır.  Getirdiği yasaklar vesilesiyle yarattığı korku, her an tutuklanma korkusu ile sokakta olmayı  insan için  tehlikeli hale getirmiştir. Buna karşı  göreceli  de olsa ev  güvenlidir algısını hakim kılmıştır. Dolayısı ile iş çıkışı herkesi evine gitmek zorunda bırakmıştır. Herkes işten eve evden işe bir hayat kalıbına sokmuş.
     İkincisi;  görsel ve yazılı medyayı tamamı  ile kontrol altına alarak akabinde sosyal medyayı filitreleyerek  sanalda da olsa dış dünya  ile olası bağı kesmek için internete sınırlama ve yasak getirmiştir. İnternet üzerinden yapılan bütün haberleşmeler sıkı bir denetimden geçirerek, olası şüpheli  mesaj sahiplerini tutuklamıştır.
     Mollalar iktidarı, internet  ve sokağı  kendine tehlikeli gördüğü için ıskalamadan bu hedeflere vurdular. Toplumu  paralize ederek, bozuk kişilikli “birey “yarattılar. Aynı binada yaşadığın komşusuna bile güvenmeyen, onunla ilişki kurmaktan kaçınan paranoya  ruh halini toplumun üzerine bir karabasan gibi girdiler.
    Kawa’nın bu saptamaları, AKP iktidarının sokak ve sosyal medya korkusunun nedenlerini anlamayı daha kolaylaştırmaktadır. Dün  mollaların İran’da hayata geçirdiği  sistemi, bu gün AKP Türkiye’de  uygulamayı amaçlamaktadır.
      AKP iktidarının yasaları uygulamama ve yasal hakları yok sayan yaklaşımının somutlandığı alanların başında gösteri ve yürüyüş  hakkı  gelmektedir. En ufak ve masumane talep için yürümek yada gösteri yapmak isteyenlere kolluk güçleri sınırsız  şiddet uygulamaktadır. Türkiye’de Gezi’den bu yana defacto olarak anayasal ve yasal düzenlemeler askıya alınmış, keyfi ve kuralsızca yönetilmektedir. Dolayısı ile  anayasanın askıya alındığı bir ara rejim profili ortaya çıkmıştır. Savaş çığırtkanlığı yaparak güç devşirmeye çalışan AKP politikaları önüne geçilemez bir baskı rejimi inşa etmektedir.  Başbakanlık makamı iğdiş edilmiş tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı başkomutan olarak bütün yetkileri şahsında toplamış… Meydanları AVM  yapılacak alanlar gibi algılayan iktidar, meydanları ve sokakları kamuya yasaklamak istemektedir.
  Gösterileri kolluk ve paramilliter güçlerce kırminalize ederek sokağı güvensiz alana çevirmeye çalışmaktadır. Bu noktada sokağın güvenliği sokağa çıkan göstericiler tarafından sağlanması ve sokağa sahip çıkılması demokratikleşmek için önem arz etmektedir. Tıpkı  iktidarın yaptığı yasalara uymasını savunmak zorunda kalmamız gibi. Gerçi yaptığı yasalara uymadıklarını onlarda anlamış olacaklar ki, yeni yasaklar paketi ile hukuk engelini ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler.
  Adına güvenlik reform paketi denilen yeni  yasakçı düzenlemeler ile  sokağı düne  göre daha güvensiz hale getirmeye çalışmaktadırlar. Bu girişimin sonraki adımı  muhaliflere sokağı yasaklamak, izole ederek  evlere hapis etmektir. Meydanlar sokaklar kamunundur. Kamu meydan ve sokaklarına sahip çıkmak zorundadır.
   Kentlerde sokaklar insanlar yürüsün, meydanlar toplanılsın, gösteri yapsın diye vardır. Kaldırımların genişliği meydanların büyüklüğü demokratik kültürün göstergesidir. Kaldı ki demokratik geleneklere göre gösteri için izin şartı yoktur. Her hangi bir topluluk sesini duyurmak için toplanıp gösteri yapabilirler.   Talepleri doğrultusunda kamuoyu oluşturmak  için farklı eylem biçimleri gerçekleştirebilirler.Esasen bu hak  Türkiye’de de anayasal güvence altındadır.
     12 Eylül anayasasına düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığının 26 maddesi “ Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu açıklama ve yayma haklarına sahiptir” Bu anayasanın açık hükmüne karşın, bir dizi ama ve fakatlarla bu hak gasp edilmektedir.
   AKP’nin hedefindeki diğer bir düşman da internet olması Türkiye,  İran’mı olmaya yöneliyor dedirtecek cinsten. Gerçi Kawa ile konuşmalarımızda “AKP sinsi biçimde İran mollalarının gittiği yoldan geçmek istiyor” saptamaları yapmaktaydı. Avrupa ile başlayan,  Avrasya’ya doğru kırılan dış politikaya, ileri demokrasi lafızının getirdiği otoriter sisteme bakıldığında imkansızdır demek  mümkün gibi görünmemektedir.Ancak kimin izinde yürüyor olursa olsun, yürüyüş güzergahı  baskıcı otoriter şoselere uğradığı tartışma götürmez bir gerçektir. O zaman özgürlük ateşi sokaktadır.

Hiç yorum yok: