13 Nisan 2014 Pazar

Dağlarında Bahar, Şehirleri Hazan, Başura Kürdistan-1


MahmutBalpetek
Zirvesi gökyüzünün arşına yükselen dağları, eteklerinde doğa olayları sonucu oluşan mağaraları,  ufkun derinliklerine bir ok başı gibi  uzanan geniş ovaları, tarih kokan kentleri  ile Irak Kürdistan’ı  kelimenin gerçek anlamı ile bir tabiat harikasıdır. Silopi’den Habur ırmağının öte yakasına  geçerek   Zaho  kentine girdik. Şehrin yanı  başında yükselen dağlar  adeta özgürlük türküsünü ovalara fısıldar gibiydiler.
erbil
Newroz sonrasına denk gelen gidiş zamanımız bir taraftan baharın güzelliklerine tanık olmamızı sağlarken, öte yandan her karış toprağında Newroz kutlamaları ile tamamlanmamış bir özgürlük serüveninin haykırışının tanıklığı gibiydi.
      Bu dağlar bir asırdır özgürlük için mücadeleye tutuşanların mekanı olmuştur. Özgürlük tutkusu Kah Mahabat, kah Barzan, kah Agit olup türkü türkü  yürümüş  bu dağlarda. Zulasına sığınanlara ihanet etmeyen bu dağlar, bıçaklamazlar kendine sırtını  dayayanın  arkasından.

   Bu dağların tarihi pak dorukları aktır.Doruklarında eriyen karlar aynı anda İran, Türkiye ve Irak Kürdistan’ına çağlayan olup akarlar.Bu dağlardır özgürlük tutkunlarının ev sahipliğini yapan ve zaferine ortak olan yerleşkelerdir.  Toros’lardan Karacadağ’a, Karacadağ’dan  Mitina’ya yol yol giden  Zagros silalesi kardeş dağlardır. Her metre karesinde yüzlerce anıya sırdaş ve tanıktırlar. Eski Peşmerge kek Navzat’ın  anlatısı ile,burada pusuya düştük, on bir yoldaşımızı burada kayıp verdik, burada Cehş’leri ( Eşek sıpası: hain ya da ihanetçi anlamında kullanılmaktadır)anlamına gelen  teslim aldık burada Saddam rejiminin askerlerini yenilgiye uğrattık. Burada yaralandım , şurada zaferimizi ilan ettik …….şeklinde anıları ile bu toprakların özgürlük kavgasının  tarihinden kısa bir kesiti  bizimle paylaştı.
                                     Sokaktan bakmak
      Sokakta mutlu bir hava var. Güvenlik güçlerinin halka nazik ve güler yüzlü davranması alışık olmadığımız bir durum olarak ayrıt edici noktaydı. Sokakta tezgahlarda duran mal ve paraların çalınmaması diğer bir özellik olarak göze çarpmaktaydı. Çok az dilencinin olması ise olumlu unsurlardan bir diğeriydi.
     Bütün bu olumlu noktalara karşın toplumda iktidara karşı keskin bir tepkinin varlığı gizliden de olsa kendini göstermekteydi. Bunun en belirgin nedeni hükümetin içine girdiği yolsuzluk söylentisidir. Toplumda hakim ruh hali, bir taraftan  iktidar bileşeni KDP ve KYB’nin  saygıyla karşılanan mücadele tarihleri, öte yandan kısa zamanda içine girdikleri  yozlaşma ve yolsuzluk gerçeğinin yarattığı paradoksdu .  Özerk Kürdistan adeta iki dilim şeklinde paylaşılmış. KDP’nin iktidar olduğu  Dahok ve Erbil’ bölgelerinde hangi iş merkezi fabrika ya da inşat’ı sorsan Barzanilerin mülkü deniliyor. KYB’nin etkin olduğu Süleymaniye’de ise Hıro han’ındir ( Celal Telabani’nin karısı) yanıtı verilmektedir.
    Görüşme olanağı bulduğum  üst düzey bir yöneticiye sokakta konuşulan yolsuzluk meselesi konusunda  görüşünü sorduğumda aldığım yanıt, evet doğrudur, boyutlarını tam olarak anlamam için “Barzanilere altı yüz yıl yetecek kadar hortumlamanın” söz konusu olduğunu ifade etti.
    Çirkin betonarme  yapıların inşası ile Dubai ve Türkiye model edinilmiş durumda. Daha kötü olan ise bu yapılanmanın bu iki partinin ortaklığı ile yapılıyor olmasıdır.Abartısız olarak söylersek yolsuzluk, Özerk Kürdistan’ın temel  sorunu olarak durmaktadır. Aynı yetkiliye sorduğum diğer soru ise bu yolsuzluğa rağmen Kürdistan’ın geleceği nasıl görüyorsunuz idi. Aldığım yanıt “geleceğimize hakim olacak olan güzel günler olacaktır. Mücadelemiz bunun içindir”  devamında “ bunu başarmamızın zor olacağının farkındayız. Bunun en belirgin nedeni dürüst ve birikimli kadrolarının çoğunun GORAN partisine (GORAN; Marksist orijinli KOMELA hareketinin devamıdır)  geçmiş olmasındandır” diye ekledi.
  Sohbetimizden çıkardığım sonuç :
    Birincisi, yolsuzluğa imkan sağlayan sistemden kopuş sağlanmadıkça, bütün başarılara rağmen  özgür bir halktan söz etmek eksik kalacaktır.
   İkincisi, Özerk Kürdistan’ın geleceğini tayın etmesinde GORAN partisinin belirleyici  rol üstlenmeye namzet olduğudur.
                                   Karşıtına  dönüşen sistem
 Özerk Kürdistan bölgesinin yönetim biçimi parlamenter sistemdir. Ancak sistemin demokratik yanı zayıf, otoriter yanı baskındır.
     Son seçimlerin sonucuna göre 111 olan Milet vekilinin partilere göre dağılımı  ; KDP, 38, GORAN;24, KYB;24, Yek Gürti (Kürdistan İhvan’ı) 10,Komela İslam; 6 Keldan,Asur, Türkmen  Vb. temsilcileri ;15’tir. Bu seçimlere göre birinci parti KDP olmasına karşın toplamda azınlıktır. İkinci parti Goran olmasına rağmen KYB’nin ağırlığı Goran’dan daha fazladır. Bunun başlıca nedeni  yönetim aygıtının örgütlenme tarzında yatmaktadır. 350 bin olan Peşmergenin  (asker) 200 bini KDP’ye bağlı, 150 bini KYB’ye. Ayrıca iki istikbarat yapısının birinin KDP, diğerinin KYB’ye bağlıdır. Genelkurmay başkanı  Barzan ailesi mensubdur. Özerk Kürdistan’a ait olması gereken askeri  ve istihbarat gücünün, Partilere bağlı olması, siyasete istihbarat ve  askeri gücü olmayan partileri aldığı oyları ile orantılı olmayan temsili durum yaratmaktadır. Bir başka ifade ile sisteme   KDP ve KYB dışında kalan diğer partilerin temsilyetine engel olmaktadır. Bu bağlamda  Mesut Barzani’nin   Başkanlığı, Yeğeni Neçervan Barzani’nin başbakanlığını  şimdilik tartışma konusu yapmak mümkün olmamakta, olsa da pratik karşılığını yaratmak sistemin dişlilerinin arasında berhava edilmektedir. Kaldı ki , KYB için de durum farklı değil, xıro han elindeki mali ve askeri gücü kullanarak, Celal Talebani’nin yerine oğlunu geçirme mücadelesi vermektedir.
              Özerk Kürdistan yönetim aparatı özgürleşme mücadelesi sürecinde kavga verilen BAAS modeline dönüşmüş gibi görünmektedir. Devlet aparatının başında parti , partinin başında aile fertleri, Babadan oğula geçen aile iktidarı. Bir savaşın en tehlikeli sonucu savaştığına dönüşmektir. Şöyle de söylemek mümkün karşıtına dönüşmek yenilginin başka veçhesidir.
                  Gençliğimizin ilk yıllarında şehir efsanesi sandığımız bir olay dillere pelesenk olmuştu. Bir peşmerge göğsünden yaralanmış acil ameliyat olması gerekirmiş, ancak ameliyatın yapılabilmesi  için gereken narkoz yokmuş, peşmerge  Şwan Perver’in  kasetinin  kine em (kimiz biz) stranının çalınmasını istemiş. Stran çalınmaya başlayınca ameliyatı yapabilirsiniz demiştir. Çalan kaset eşliğinde ameliyat gerçekleşmiş. Kürdistan’da o kahraman ile tanışma fırsatım oldu. Sayısız kez ölümden dönmüş bu peşmerge bugünlere gelmenin tarihi kırılma anını şöyle ifade etti. 1991 yılında , sayıları 480 olan yanlarında bin ile on bin cehş barındıran cehş ağaları için o tarihe kadar işlenen suçlar için af ilan ettik. Ancak , affedilen cehşler  Saddam’ın safın da savaşmaya devem etti. Bu af doğru bir karar değildi. Yapılması gereken Vietnam ‘da Fransız işgali sonlandırıldığında işbirlikçilerin Fransızlarla birlikte sınır dışı edilmesiydi. Zira Vietnam’ın Amerikan işgali sonrası da bu yöntem tekrarlamıştır. Affettiğimiz cehş ağaları  şimdi sistem içinde en etkin güç durumundadırlar. Cehşler şu an sistemin bütün gözeneklerine sinmiş yozlaşmanın katalizörlüğünü  yapmaktadırlar. Aynı zamanda  sistem bu cehşlerin aracılığı ile kendini yeniden üretmektedir.

Hiç yorum yok: