13 Nisan 2014 Pazar

AKP’nin Paramiliter Çetesi 1453


Mahmut Balpetek
                                        İktidarın en tepesinde amansız bir paylaşım kavgası var. Sünni Müslüman dünyanın liderliğini de içkin kılan bu çatışma tepede yaşanıyor diye alttakilerin seyirci kalması beklenemez. Çatışmanın etrafı yüksek duvarlarla çevrili, girişi korumalar ve mobese kameralarıyla bezenmiş  mahallede yaşanıyor olması ötekilerin mahallesine ve yaşamına değmiyor anlamına gelmez.  Bu çatışma aşağı mahalleye, yukarıda filler tepişmesi, altta  çimlerin ezilmesi misali  bir hayat  şeklinde yansımaktadır.
1453
Ezilme biçimi aşağı mahalle insanın yaşamına  yoksullaşma ve baskı formatında , eko sisteme ise karşı tahribat olarak girmektedir. Kentlerin betonlaştırılması, su kaynaklarının ticarileştirilmesi, kimi  zaman Gezi, kimi zaman Hevsel ‘de doğa katliamı olarak tezahür etmektedir. Bu dolayım ile yukarıda yaşanan çatışmanın, aşağı mahalle ahalisinin ilgi odağında olması kaçınılmazdır. Ancak bu ilgi birinden yana aktif ya da pasif tutum almak şeklinde değil, üçüncü bir seçeneği yaratmak biçimin de olmalıdır.
   Yukarı mahallede daha önce zülüm ve talanı birlikte yapan ortaklar, pastanın daha büyüğünü almak üzere kavgaya tutuşmuşlar. Bu çatışmanın  siyasal bir krize ebelik yapması muhtemel bir gelişmedir. Aşağı mahallenin yapması gereken  gelecek olası siyasal krizi demokratikleşme süreci için  bir olanağa  çevirmektedir. Aksi takdirde aşağı mahallenin yaşamının  otoriterleşmesi ve yoksullaşması  kaçınılmazdır.
 
           Öcüler Yer Sizi 
    AKP,  seçimler ile  birlikte gerilimi yükseltmektedir. Sokakta  çatışmayı  tetikleme siyaseti izlemektedir.Bir taraftan polis öte yandan 1453 gibi paramiliter yapılar oluşturarak sokağı terörize etmektedir. Bütün demokratik gösterilere önce polis,  devamında ise oluşturduğu paramiliter güçler  saldırılar düzenlemektedir. 
   Dikili’de başlayan Urla, Fethiye  ve  Aksaray ile devem eden HDP’ye saldırıların arkasındaki güç  AKP  ve onun iktidarından başkası değildir.Bu saldırının hepsinde    istisnasız  olarak “taşları bağlayıp köpekleri salmak” özdeyişi misali bir tutum izlemektedir.Saldıran güruhu dağıtmak yerine HDP’nin çalışmalarından vaz geçmesi doğrultusunda tutum almaktadır. Öyle ki; HDP,  hükümetin saldırılar karşısında aldığı tutum nedeni ile seçimden çekilmeyi bile gündemine almak durumunda kaldı.
 
          AKP bu saldırılardan birden fazla  kazanç elde etmeyi ummaktadır?
    Birincisi, toplumun dikkatini çatışmalara yoğunlaştırarak, yolsuzluğu gündemin alt sıralarına indirmek.İkincisi, saldırıların içinde kendisinin olmadığı, kimi ırkçı örgütlerin gerçekleştirdiği gibi göstermek. Böylece, karşı saldırının hedefine o kesimleri koymak istemektedir. Edindiği bilgilere göre; saldırganların arasında CHP,  MHP, AKP, BBP partilerinden   kişiler katıldı. Ancak,  olayları tetikleyenin ve  siyaseten sorumlu olanın  AKP olduğu görüşü ağır basmaktadır. Saldırıların gerçekleştiği bölgelerde kamu yöneticilerinin saldırıları engellemediği, hatta saldırganların isteklerini gerçekleştirdiğini televizyonlardaki görüntülerden  izledik. AKP, böylesi bir siyasal atmosferde oylarını korumayı amaçlamaktadır. Burada saldırıda miliyetçi örgütlerin hiçbir şekilde olmadığı gibi bir iddia içinde değilim. Tartışmasız o kesimlerden kişiler de vardı. Ancak saldırıları tetikleyen AKP’dir. Saldırganları koruyup kollayan ise  güvenlik güçleridir.
Üçüncüsü; ben zayıflarsam “barış” ortamı yerini çatışmaya dolayısı ile  kan akmasına bırakır. Yani AKP,  topluma ben gidersem öcüler yer sizi mesajı vermeye çalışmaktadır.Her konuda istikrar isteyen toplumda bu durumun etkili olmadığını söylemek yanlış olur.
 Dördüncüsü, Fethiye saldırısında saldırganlardan birisinin üzerinde Ali İsmail Korkmaz yazılı olduğu fark edilmiştir. Forma ile eyleme  katılma mizanseni, Gezi sürecinde oluşan demokratik – muhalif ruhu zehirlemek amacına hizmet etmektedir. Zira bu mizansenin, Gezi dinamiğini parçalamaya dönük bir girişim olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Başbakanın her vesile ile Geziciler demesi de bundandır.O’ na göre her kötülüğün müsebbibi Gezicilerdir.
Beşincisi;  Kürt sorununda adım atılmaması ve Rojava’da  inşa edilen demokratik özerkliğe karşı  tutumu nedeni ile, Kürt coğrafyasında oy kaybına uğrayacağını  anlayan AKP’nin içine girdiği intikamcı siyasal ruh hali içinde olmasıdır. Tüm bunlar nedeniyle HDP’yi okların ucuna yerleştirmektedir.
                              
            Cinayeti Gördüm
   Başbakan’ın  paralel devlet diye nitelediği  mahalle komşusu cemaat için “barışı  sabote  etmektedir” diyor. Bu söyleme bakıldığında  sanırsınız bu coğrafyada kan akmıyor, kimse ölmüyor. Kürt sorunu merkezli kan akmadığında, akan kanı yok sayıyor. Gezi sürecinde öldürülenler  kim? Berkin öldürülmedi mi? Ali İsmail öldürülmedi mi? Hem de polisin silahından çıkan kurşunlarla öldürüldüler. Polisin başındaki İçişleri Bakanı değil mi? Bu  bedenden akan kan değil midir? Ozanın özce ifadesi ile ben Cinayeti Gördüm.
      
       “Cinayeti ben gördüm
         Cinayeti kör bir
         Balıkçı gördü
         Ben gördüm,
         Kulaklarım gördü”
 
 Ortada bu kadar ölüm varken barış sürecinden söz etmek mümkün müdür? Başbakanın kendini barışın mimarı takdim etmesi siyasi illüzyon yaratmaya çalışmak değil midir? Yoksa bu cinayetlerin sorumlusu da paralel yapı mıdır?
 
                 Sandığın Kutsallığı
    Bu saldırılar ve saldırı sonucu gerçekleşen ölümler,  sandığı kutsayan iktidarı ve gerçekleşmekte olan seçimi şaibe altına sokmaktadır. Bu süreci aynı zamanda, AKP için sonun başlangıcı olarak okumak  mümkündür.  Aldığı oy ne olursa olsun bu iktidar, toplum nezdinde  meşruiyet sorunu ile yüz yüzedir.
  Meşruiyet sorununun kapsamı yolsuzlukla   sınırlı değildir. Aynı zaman da siyasal boyutludur. Kürt sorunun çözümünü rehin tutması, KCK tutukluları ve  hasta tutsakların salıverilmesi, Gezi ve sonrasın da devreye  soktuğu şiddet siyasetinde meşruiyet sorunu  yaratan veçhelerin bir  kısmıdır.
  
    Son söz yerine; gelmesi muhtemel krizi demokratikleşme için bir olanağa çevirmeye namzet  yegane güç, HDP’dir. HDP,  bunu başardığı ölçü de toplumsal değişimin öznesi aşağı mahallenin sesi olacaktır.

Hiç yorum yok: