19 Temmuz 2014 Cumartesi

“Çözüm Paketi” Barış İçin mi, AKP İçin mi?


 Mahmut Balpetek
2013 Newroz’u ile yeniden başlayan diyalog süreci, iktidarın statik duruşu nedeni ile kilitlenme noktasına gelmişti ki, iktidar cephesinde adım atılacağı sinyali, ardından sürecin yasal güvence altına alınacağı deklare edildi.
düğüm
Hiç kuşkusuz ki, barıştan yana olan herkesin ortak paydası olan sürecin yasal çerçeveye oturtulmasıydı.  İktidar çevrelerinin yasal güvence  ifadesi karşısında barış güçleri nefeslerini tutarak çıkacak sonucu bekledi.
 
   AKP Hükümeti, durumun ciddiyetine uygun adım atacak mı? Zira iktidarın bugüne kadar ortaya koyduğu pratik, süreci çürümeye terk eder nitelikteydi. Bu pratikten çark etmek konunun ilerlemesinin önünde ki engellerin kaldırılması, rotayı müzakereye doğru eğriltmesi  iktidardan beklenen doğal adımlardı. İktidarın bu güne kadar sürdürdüğü seçim öncesi, seçim sonrası denklemli siyasetinde, deniz bitmiş kara görünür olmuştu. Yine bir seçimi geride bırakmış, diğer bir seçimin arifesindeyiz. Yasal çerçeve diye topluma sunulan bekleneni karşılamaktan uzak, kendi dokunulmazlığına yenisini katmanın ilerisine gitmeyen bir düzenleme niteliğindedir.

Hiç kuşku yok ki, çözüm sürecine ilişkin ilk adım olması nedeni ile, kendi başına bir anlam ifade edebilir. Ancak yasal düzenleme, öylesine ustaca bir sinsilik ile hazırlanmış ki, bu yasal düzenlemenin yarın ne için kullanılacağı iktidarın insafına terk edilmiş durumdadır. Yani Kürt sorunun çözümü için yapıldığı iddia edilen çerçeve,  aynı zamanda  iktidarın IŞİD gibi çetelerle olan ilişkiyi de yasalaştırmaktadır. Son derece tehlikeli olan; 12 Eylül cuntasının yaptığı yasal düzenleme  gibi, bu ilişki ve ilişkinin sonuçları nedeni ile  iktidarın hiçbir şekilde yargılanmayacağıdır.
 
    Öte yandan, AKP ve Erdoğan’ın tek parti, tek lider desturuna sahip olduğu gerçeği dikkate alındığında, düzenlemenin kendisi MİT yasasının ardından  tek adam iktidarına yürüyüş güzergahın da önemli bir yapı taşı olma özelliğindedir.
 
 
    Terörün sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşme Yasası
 
 
 a) Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan haklan, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirler.
b) Gerekli görülmesi halinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirir.
c )Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alır.
 
ç) Bu kanun kapsamında yapılan çalışmalar ile alınan tedbirlere ilişkin kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesini sağlar.
d) Alınan tedbirlere ilişkin uygulama sonuçlarını izler ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlar.
e) Gerekli mevzuat çalışmalarını yapar.
YETKİ VE SEKRETARYA
MADDE 3- (1) Bakanlar Kurulu, çözüm sürecine ilişkin gerekli kararlan almaya yetkilidir.
(2) Çözüm süreci kapsamında yapılan çalışmaların koordinasyonu ve sekretarya hizmetleri Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yürütülür.
KARARLAR VE YERİNE GETİRİLMESİ
MADDE 4- (1) Bu Kanun kapsamında verilen görevler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirilir.
(2) Bu Kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz.
 
 Görüleceği gibi yasanın formülasyonunda sorun var.
Yukarıda yasa teklifine bakıldığın da çözüm sürecinden söz edilirken, soruna bakışta geleneksel devlet aklının sürdürücüsü bir dilin hakim olduğu görülmektedir. Zira çözümden kastedilen, Kürt sorunu değil terör sorunu olduğu anlaşılmaktadır.
 
 Kürt sorununun çözümü için çerçeve yasası diye anılan yasa teklifinde tek bir Kürt sözcüğü geçmemektedir.Kürt sözcüğüne takıntımdan değil ancak sorunun tanımlanmasında ortaklaşmak açısından sözcük kendi başına anlamlı olduğundan, önem arz ettiğindendir.
 
Çözüm süreci için gereken çalışmaların koordinasyonu ve sekretarya hizmetleri Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yürütülür olması, Kürt sorununun tekrar tekrar güvenlik sorunu olarak algılandığının ayyuka çıktığının ifşasıdır.Bu algıyla Kürt sorununun çözümü nasıl olacağı meraklara mazhar bir konudur.
 
   Yasal çerçeve metninde , terör ve suça bulaşmayanlar diye kategoriler bulunması, geçmişte çıkarılan” eve dönüş yasasını” andırmaktadır. Buna paralelde “Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alır” gibi yaklaşımlar, dağa çıkışın nedenlerini bir tarafa bırakıp, nedenleri ortadan kaldırmadan sonuca ulaşma çabası gibi algılanmaya neden olmaktadır. Neden sonuç ilişkisinin diyalektiği açısından çözücü olmayan bir yaklaşımı içkin kılmaktadır.
  Özelikle Lice gibi sınırdan uzak bölgelere kalekol yapan  bir iktidarın, kinayeli üslupla yapacağı yasaların güven vermeyeceği açıktır.yasa dil ve içerik bakımdan güven sağlamak yerine güvensizliği derinleştirmektedir.
  
  Öte yandan, Gezi eylemleri nedeni ile müebbetle yargılanan kırmızı fularlı kız olarak anılan, Ayşe Deniz’in dağa çıkışına neden olan şartlar ortadayken, dağdan inmeden söz etmek, sorunu ters köşeye yatırmaktan farksızdır. Demokratikleşmeden çözüm söylemi kendi içinde paradoksunu barındırmaktadır. Dolayısı ile  dağlar, farklı nedenler ile cazibe merkezi olmayı sürdürme potansiyelini barındırmaktadır.
 
Gerek dili, gerekse içeriği bakımından Kürt halkının talebi ile örtüşmeyen bu yasa metninin hangi soruna çözüm, hangi derde deva olacağı meçhuldur.
Bir buçuk yıldır yapılan görüşmelerin  devlet adına görüşen tarafı güvenceye alınması, zaten  güvencesiz olan mağduru, daha zayıflatırken muktediri koruma zırhına büründürmektedir. Yani eşitsiz durum, mağdurun aleyhine bir kez daha eşitsizlendir mektedir.
Sonuç yerine, bu türden belirsiz yasal düzenlemeler, AKP’nin tasfiye edemediği, Kürt özgürlük hareketini parçalanmaya dönük girişimler olarak da algılanmaya yol açmaktadır. Dağın fare doğurması özdeyişine karşılık gelen bu yasayla ne çözüleceğini önümüzdeki günlerde birlikte görüleceğiz.

Hiç yorum yok: