19 Temmuz 2014 Cumartesi

IŞİD’ın Musul’u Ele Geçirmesi ve Kürdistan Realitesi

 


Mahmut Balpetek
 
 
    Ortadoğu coğrafyasının  karakteristik  bir özelliği yeniden tecelli etti. Dün Kürt Özgürlük Hareketi’ nin eşitlik ve özgürlük amaçlı mücadelesini yenilgiye uğratması için desteklenen IŞİD, bugün bizzat  onu destekleyenlere tehlike haline dönüşmüş gibi görünmektedir. IŞİD’i destekleyen ülke ve gruplar, rüzgar eken fırtına biçer misali, güçlü bir  kasırga  karşısındadırlar.
musul
Bu kasırga karşısında daha şaşkınlıklarını üstünden atmaya fırsat bulamadan, yeni sürprizlerle karşılaşmaktadırlar. Gelişmeler karşısında ezberi bozulan destekçilerin dilleri kekeme, dış politikaları karanlığa gömülmüş, kör kurşun emsali nereye saplanacağı  görünürlükten uzaklaşmıştır. Kontrolü kaybetmiş olan destekçiler, sürece hükmetmekten uzak, seyirci  konumuna düşmüşken, kimi zaman da hedef haline gelmekten  kurtulamamaktadırlar.

IŞİD’in fütursuz katliamları, kan kokan idealleri karşısında köşeye sıkışan destekçileri, açıktan ilgilerinin olmadığını anlatmaya çalışırken, gizliden desteklerini devam ettirme çaresizliği içindedirler. Gizliden sürdürdükleri desteği, yeterli görmeyen IŞİD, daha fazla taviz istemektedir. Buna yanıt olarak AKP Hükümet’ i çareyi  IŞİD’i terörist örgütler listesinden çıkarmakta görmüştür. Böylesi  bir tutum, aynı zamanda  çare diye çaresizliğe sarılma halinin ifadesidir. Bu çaresizlik hali bir bütün olarak Ortadoğu’yu felakete doğru sürüklemekte ve bölgesel bir savaşın nüvelerini atmaktadır. Irak, İran, Suriye ve Kürtleri içine alan savaş büyüyerek bölge savaşına dönme potansiyelini içkin kılmaktadır.
IŞİD’in Musul’u  zaptetmesinin ardındaki gerçekler
 
BAAS iktidarı döneminde yüzde yirmilik nüfusa sahip olan sunnilerin, toplumun yüzde sekseni üzerinde kurduğu baskıcı iktidar, ABD’nin müdahalesi sonrasında yerini Şii Maliki iktidarına bırakmıştır. Maliki iktidarının mezhepçi siyaseti, BAAS döneminde ayrıcalıklı kesimi temsil eden sunnileri hızla sistemin dışına itmiştir. Maliki’nin geçmişin intikamını esas alan  siyaseti, sunnilerin karşı arayışlarına neden olmuş. Musul kentine hâkim geleneksel aşiret yapısı ve BAAS’çı ve sunni kökenli kimi örgütlerin yardımı ile IŞİD’ın Musul’u ele geçirmesini kolaylaştırmıştır. Her ne kadar dünya kamuoyunda  IŞİD adında somutlanmış olsa da Musul’da yirmiye yakın siyasal akım ve bir o kadar aşiretin egemenliği söz konusudur. Her mahallesi başka bir örgütün denetimine geçmiştir. Şimdilik bir koalisyonun denetimine girmiş olan Musul ‘un kaderini bu koalisyonun akıbeti belirleyecektir. IŞİD’ın bütün İslam ülkelerini tek devlet ve sunni mezhebin çatısı altında toplama şiarı koalisyonun sürekli olmasının önündeki en büyük engeldir. Zira koalisyonun diğer bileşenleri olan aşiret ve örgütlerin  hedefi Irak’ta ki sunni müslümanların kaybettikleri konumlarını geri kazanmaktır. Koalisyonun tek hedefi etrafında birleşmemiş olmaları orta vadede iktidar için çatışmaya girmelerini kaçınılmaz kılmaktadır. IŞİD’ın kendisi gibi düşünmeyen kişi ve örgütlere düşmanca yaklaşımı, sekter yapısı bu çatışmayı hızlandıracak başka bir unsurdur. Bu açıdan bakıldığında IŞİD’ın bölgede sürekli bir iktidar kurması zor görünmekte, ancak Irak’ın fiilen üçe bölünmesi, şiiler, sunniler ve Kürtlerin kendi kendilerini yönetmesi doğrultusunda işlev görmektedir.
 
                        Musul’un  Kuşatılması ve Kerkük
IŞİD’ın Musul’u  ele geçirmesi birden fazla dengeyi değiştirdi. Başta Rojava Kürtlerine karşı oluşan kutsal ittifak çatırdadı. Devamında statüsü tartışmalı Kerkük,  kendi statüsünü elde etmiş oldu. Farklı inanç ve kimliklerin bir arada yaşadığı Kerkük, Federe Kürdistan Bölgesinin kurulması ile birlikte siyasal statüsü tartışmalı hale geldi.
Türkiye, Musul’un Türkmen,  Irak Hükümeti   Arap, Federe Kürt Hükümeti  ise Kürt şehri olduğu iddiası içindeydiler. Bu iddiaların yarattığı belirsizliği ortadan kaldırmak için, Irak Anayasasının 140. Maddesi gereğince 2007 yılında referandum yapılacaktı. Ancak bu referandum bir türlü gerçekleşmedi. Dolayısı ile Kerkük’ün siyasal statüsü bugüne kadar belirsizliğini  korudu.
Aslında bir referandum niteliğine dönüşen 2014 seçiminde, Kürt partilerinin Kerkük seçmeninin oylarının yüzde yetmişini almış olmaları statünün belirsizliğini ortadan kaldırmak için yeterli görülmedi.
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinin hemen arkasından Kerkük’e yönelmesi ve Peşmergeler’in  buna karşı direnişi ile IŞİD’ın püskürtülmesi sonucu, Kerkük, Peşmergeler’in kontrolüne geçti. Peşmerge’nin  halkın güvenliğini sağlamada gösterdiği başarı nedeni ile açmazda kalan Merkezi Hükümet, Kerkük’ü Peşmerge’nin denetiminde kalmasını resmi olarak kabul etmek  zorunda kaldı. Bu çerçevede, Kürdistan Federe Hükümet’i ile Irak Hükümeti’nin yaptığı anlaşma gereği Kerkük, Kürdistan Federe Hükümeti’ne bağlanarak siyasal statüye kavuşmuş oldu.
Bundan sonra Kürt Federe Hükümeti, bir mozaik olan Kerkük yerleşkesi için iki yoldan birine karar verecek ve geleceğini belirleyecek.Biri; etnik ve kültürel renklerin korunarak ve farklılıkların zenginlik olarak görülerek bir arada yaşatmak.Diğeri;  milliyetçi yaklaşımlar göstererek  çatışmaları sürdürmek. 
Kürt Federe Hükümeti’nin bu güne kadar izlediği etnik kimlik ya da inanç siyaseti, farlılıkların bir arada kardeşce yaşatacağına dair pozitif bir sicile sahip olduğunu söylemek abartı olmaz.
 
               IŞİD ve Kürt Coğrafyasında ki  Diğer Gelişmeler
 
IŞİD’ın önce Rojava’da sürdürdüğü mezhep eksenli vahşetin ardından Musul’u ele geçirerek, Bağdat’a doğru ilerlemesi, dünya kamuoyunun dikkatini seküler Kürt Hareketinin üstüne çekmiş oldu. Zira Ortadoğu’yu mezhep savaşlarının içine çekmeye çalışan IŞİD’i  yenilgiye uğratacak ya da en azından ilerleyişini durdurabilecek  biricik güç Kürt Özgürlük Dinamiği olarak görünmektedir. Örneğin, Rojava’da bir buçuk yıllık saldırılarına karşın elle tutulur bir başarı elde edemeyen İŞID’ın, Musul’da kısa zamanda gösterdiği başarı ve Kerkük’e doğru ilerlemesinin önü Peşmergeler tarafından kesildi. Bağdat’a doğru yönelerek başarısına başarı katan IŞİD, Kürtlerin bu örgütle savaşacak tek güç olduğunun kanıtı durumundadır.
  
 IŞİD’ın mezhep savaşlarına karşı demokratik seküler Kürt dinamiği gerek Rojava’da, gerekse de Başura Kürdistan’ında yürüttüğü mücadele Ortadoğu’nun geleceğini tayin eder niteliktedir.
        
 Ezidi Kürtlerinin yoğunlukla yaşadığı ve Peşmerge güçlerinin kontrolünde olan Şengal Bölgesi, kritik jeo-politik pozisyona sahiptir. Dolayısı ile PKK kendine bağlı birlikleri, Ezidi Kürtlerinin talebi  üzerine, Şengal dağına Kandil gibi merkezi üslenme alanı haline getirmek üzere harekete geçti.
Rojava ve Başura Kürdistan sınırının tamamı ile Irak-Suriye arasındaki Rabia sınır kapısının PYD’ ye bağlı YPG güçlerinin denetimine geçmesinin ardından, Şengal  dağına Kandil gibi merkezi üs haline getirilmesi, IŞİD’ın olası saldırılarını bertaraf edecek güç yığılması niteliğindedir.
 
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinden sonra PKK yetkilileri Kerkük ve Şengal’i Peşmerge güçleri ile birlikte korumak için hazır olduklarını açıklamışlardı.
Stratejik öneme sahip olan Şengal dağı ve silsilesi Kuzey, Güney ve Rojava Kürdistan’ı sınırlarında yer alan dağlık alanı kapsamaktadır. PKK’nın bu alanda konumlanması, Kuzey, Güney ve Rojava bölgesini birbirine bağlayan bu bölgede egemenlik  kurması anlamına gelmektedir. Keza bu aynı zamanda bölgelerin her birine rahatça giriş yapabilir pozisyonuna erişmek anlamına da gelmektedir.
 
Hiç kuşku yok ki IŞİD’in bu kadar güç kazanmasında, Maliki Hükümetinin diktatöryal politikalarının önemi büyüktür. Demokratik bir iktidar inşa etmek bir tarafa BAAS rejiminin Şii versiyonunu temsil etmeyi tercih ederek, Irak’ı parçalama aşamasına getirmiş durumdadır. Gelinen durum Irak ile sınırlı olmayan sonuçları doğurmaktadır.  
 
IŞİD’ın güçlenmesi en başta, kuşatma altındaki Rojava devrimi için son derece tehlikelidir. Rojava belki de en zor günlerini yaşamaya namzet bir aşamaya gelmiş durumdadır. Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi anlamına gelen bu süreç, Kürtler için avantaj ve dezavantajı bir arada sunmaktadır. Buna karşın Kürtlerin muazzam olanaklar elde ettiğini söyleyebiliriz. Şimdi asıl soru; Kürtlerin kendi lehine  ortaya çıkan olanakları kullanım, aleyhine ortaya çıkan olumsuzlukları bertaraf edip edemeyeceğinde düğümlenmektedir.
Başta  Kerkük’ü topraklarına katmış, Kürdistan Federe  Hükümetinin bağımsızlığının ilanının olanaklı hale geldiği,  Şengal dağlarının  ele geçirilmesi, Rojava devriminin bütün zorluklara ve onu bekleyen tehlikelere karşın ilerleyişi ve Ortadoğu’nun kaderinde söz sahibi konumuna gelmesi önemli kazanımlardır.
 
Dolayısı ile başta ertelenmiş Kürt Kongresi acil olarak toplanmalı, Kürtlerin ortaklaşmacı mücadelesinin asgari koşulları belirlenmeli ve bu mücadele birleşik olarak koordine edilmelidir. Bütün Kürtler özgürleşerek daha demokratik bir Ortadoğu yaratıncaya kadar, bu daha başlangıç olarak  görülmelidir.

Hiç yorum yok: