19 Temmuz 2014 Cumartesi

HDP, Sorunlar Halının Altına Sığmayınca


Ferhan Umruk

HDP kongreye giderken bugüne kadar halının altına süpürülerek yok farzedilen sorunlar su yüzüne çıkıverdi. HDP’nin en önemli bileşenlerinden EMEP parti yapısının değiştirildiğini ifade ederek HDP’den ayrıldığını açıkladı. SYKP cenahından da parti yapısının değiştirilmesine karşı köklü eleştiriler yapılmaya başlanmış bulunuyor.
hdp
Şunu ifade edeyim ki bu yazı esas olarak bir fikri takip ve zamanında dile getirilmiş eleştirilere sekter tepkisellikle cevap verdiğini zannedenlere bir hatırlatmadır.

Sosyalist hareketin geleneğinde eleştiriye tahammülsüzlük olduğunu biliriz. Bu tahammülsüzlüğün bugün de olanca şiddetiyle devam ettiğini HDP’nin kuruluşuyla birlikte sorunlara yönelik politik ve örgütsel eleştirilere verilen cevapların üslubunda gördük.


Tabii eleştiriye karşı tahammülsüzlüğün vardığı sonuç ‘eleştiri yasağı’dır. Eleştiri yasağının gerekçesi de son derece inandırıcı bir biçimde sunulur. Nedir o: Parti düşmanlarının eline silah verilmemelidir. Parti yönetim kademesi bu zihniyetin kendisi bakımından sağladığı zırhla rahatlar, parti tabanında yer alanlardan bir kısmı iyiniyetlerinden bu yanlışın peşinden sürüklenir bir kısmı ise Lenin’in tabiriyle ‘aparatçik’ küçük şefler olarak bulundukları konumun maddi manevi hazzını sürdürebilmenin yöntemine kavuşmuş olurlar. Uluslararası sosyalist hareketin tarihinde derin izler bırakmış olan Stalinist örgüt anlayışı bu tarifin kavramlaşmış halidir. Bu topraklarda yeşeren sosyalist, devrimci hareketler de bu Stalinist gelenekten nasibini fazlasıyla almıştır.

Şimdi HDP süreci ile daha berrak olarak da ortaya çıkıyor ki bu tarz örgüt anlayışı, devrimci bir partinin üyelerinin yaratıcı ve irade sahibi devrimci bir kişiliğe sahip olmalarını engelleyen, onları pasifleştirip ancak talimatları yerine getiren edilgen kişilikler haline dönüştürüyor.

HDP süreciyle birlikte Stalinist örgüt anlayışının devrimci kadrolar üzerinde tahribat yarattığı su yüzüne çıkmıştır, çünkü, HDK’nın kurulup ardından HDP’nin kurulmasıyla yaşanan süreçte, başından itibaren aslında bariz olarak görülen sorunlar üzerine tartışan ve eleştiri yazıları üretenler esas olarak HDK-HDP sürecinde yer alan hiçbir bileşene dahil olmayan ‘bağımsız’ olarak adlandırılanlar olmuştur. Bileşenler cenahı yöneticileriyle, tabanıyla bu tür eleştirileri ya suskunlukla ya da her şeyin güllük gülistanlık olduğunu koro halinde icra ederek statükonun korunması doğrultusunda hareket ettiler.

HDK-HDP’nin kuruluş projeleri, bileşenler (kurumlar) ve bağımsızlardan oluşan ittifak-cephe biçiminde belirdi. Yapısal olarak projenin temeli de mevcuttu, sosyalist parti ve grupların Kürt hareketi ile kurmuş oldukları seçim blokları böyle bir örgütlenme biçimine imkan tanımaktaydı. HDK, esas itibarıyla doğru bir kalkış noktasıyla, şimdiye kadar sadece seçim işbirlikleriyle sınırlı kalan ittifakları kalıcı politik eylem birliğine dönüştürmeyi amaçladı. Bugünden baktığımızda bu hedefe çok sınırlı ölçüde ulaşıldığını kabul etmek gerekiyor. HDK-HDP, seçim blokları döneminde olduğu gibi ağırlıklı olarak seçimlere odaklı tarzı siyaseti sürdürdü. HDK-HDP’nin sisteme karşı devrimci bir dönüşüm öneren politik programının güncel politik eylem ıskalandığında, seçimlerle hayatiyet bulacağını beklemek hayalden ibaretti. Bu handikap, HDP’nin son yerel seçimde önceki seçimlerde elde edilen oyların üzerine bir ilave yapamamasıyla da ortaya çıktı.

EMEP’in HDP’den ayrılmasına sebep olan olgu, batıda BDP milletvekillerinin HDP’ye katılmalarının ardından tüm BDP üyelerinin de HDP’ye üye olacakları açıklamasıyla birlikte partinin ittifak-cephe biçiminden kitle partisi biçimine dönüşmesidir.Kuşkusuz bu dönüşüm şimdiye kadar, partinin bileşenlerinin mutabakatıyla belirlenen politikaların, bundan böyle üyelerin katılımıyla kongrelerde çoğunlukça belirleneceğini yine yönetim organlarının kongrelerde seçileceğini işaret ediyor. İttifak-cephe biçiminden, organik partiye dönüşüm söz konusudur. EMEP ayrılma gerekçesini açıklarken şunları ifade ediyor Fakat HDK- HDP bileşenlerinden BDP tarafından yerel seçimler öncesinden başlayarak HDP’nin, “BDP’nin ideolojik, siyasi hedeflerine bağlı olarak toplumun radikal demokrasi temelinde dönüşümü için politika yapan bir kitle partisi olarak kendisini yeniden örgütlemesi” gündeme getirilmiştir.

Partimiz BDP tarafından gündeme getirilen ve HDP’yi örgütsel norm ve siyasi program açısından yeni baştan biçimlendirmeyi hedefleyen bu tutumunu doğru bulmamış; bu konuda yaptığı değerlendirmeleri 11 başlık altında HDK- HDP bileşenleriyle paylaşmıştır.”

Bu açıklama ile BDP’nin HDP’yi hem politik hem de örgütsel olarak değiştirme hedefinde olduğunu ve mutabakat biçiminden de, süreç EMEP’in ayrılmasına vardığına göre vazgeçtiğini gösteriyor. Sosyalistlerden ve bir dizi farklı siyasi görüşe sahip bileşenden oluşan HDP’nin siyasi programını Laclau ve Mouffe’nin sınıf mücadelesinin belirleyici olmaktan çıktığını anlatan ‘radikal demokrasi’ tezi üzerinden şekillendirme teklifinin ayrışmaya yol açmasının beklenmedik bir durum olduğunu söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla şimdi aparatçikler tarafından EMEP’in birliği bozduğu biçiminde koparılan fırtına hiçbir haklı nedene dayanmamaktadır. Üstelik Kürt hareketiyle ittifak-cephe anlayışını sürdüreceğini ifade edip HDK’de varlığını koruyacağını ifade ettikten sonra.

EMEP’in bu açıklaması aynı zamanda bütün bileşenleri de ilgilendiren HDK-HDP’de ki sorunları da su yüzüne çıkartmaktadır. Birincisi, kuruluş ilkelerini bütünüyle değiştirecek olan BDP önermesi üzerine yürütülen tartışmanın HDK-HDP’de bulunanlar tarafından dahi izlenememiş olmasıdır. EMEP’in 11 başlıklı değerlendirmesinin içeriği veya diğer bileşenlerin görüşleri nedir? Tartışmanın kapalı yürütülüp, güya örgüte zarar vermeyeceğini sananların bir kez daha şapkalarını önüne alıp düşünmeleri gerekmiyor mu?İşte kapalı yürüyen tartışmanın ayrışmayla sonuçlanabileceğinin de tipik bir örneği ile karşı karşıyayız.İkincisi HDK-HDP’nin bugüne kadar ittifak-cephe biçimiyle yürüttüğü politik mücadelenin bileşenler tarafından ciddi bir muhasebesi yapıldığını söylemek mümkün müdür? Bütün bu süreçte ortak eylem yükseltilebilmiş midir? Gezi direnişlerinde birlikte eylem sağlanabilmiş midir? Bunun böyle olmadığını en azından bizzat Kürt hareketinden gelen ifadelerle biliyoruz.  Cemil Bayık şu ifadelerle zaten belirtti”Bu endişelerle, katılmama ve zayıf katılma durumu yaşanmıştır. Bu iki anlayış da yanlıştır. Bunun kesinlikle yanlış olduğunu söylüyorum”

Biz demokratik haklar mücadelesi diyelim HDK-HDP içerisindeki sosyalist parti ve grupların aşamalı devrim zihniyetiyle HDK-HDP’ programını ‘demokrasi mücadelesi’ asgari program olarak nitelendirmelerine karşın bu doğrultudaki ortak eyleminde zaaflarla malul olduğu görüldü. Bütün bunlar açıkça tartışılmadan, eleştiri süzgecinden geçmeden sağlıklı bir yol alınabilmesi mümkün gözükmüyor.

Şimdi bir hatırlatma yapmak istiyorum 8 Şubat’ta yalansız’da yayınlananSosyalist Hareket ve HDP Nereye Kadar? Makalemde şunları ifade etmiştimDolayısıyla bileşenlerden birinin kendi gerçekliğinden kalkarak ‘müzakere’, diğerinin ise muktedirlere karşı mücadele hedefine sahip olduğu bir evrede ortak bir siyasi hatta eylem birliğini yaratmanın nesnel zemini kaymış demektir. İşte bundan dolayıdır ki, HDP’nin bir ‘Türkiye Partisi’ olarak işçi sınıfının, tüm ezilenlerin bir seçeneği olma hedefi büyük ölçüde zaafa uğramıştır. HDP örgütsel olarak da politik olarak da batıda ki BDP haline hızla dönüşmektedir.” Daha sonra HDP’ye Oy da Verilir “Parlamenter Budala” da Olunmaz” başlıklı makalede de “Sosyalist Hareket ve HDP Nereye Kadar?” Makalesinde HDP’nin ve bileşenlerinin son dönemde karşılaştığı pratik meselelerde su yüzüne çıkan politik açı farklarının değerlendirilmesi üzerine kurulu eleştiriler elbette geçerliğini korumaktadır. Makalede eleştirinin öznesi olan HDP sözcülerinin onu parti olarak tanımladığı için bir parti olarak değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir . Eğer bir eylem birliği, seçim işbirliği, seçim partisi olarak tanımlansaydı bu tür bir eleştiriye ihtiyaç olmazdı”diyerek var olan sorunu açıklıkla dile getirdim.

Şimdi artık bu saptamalar HDK-HDP bileşenleri tarafından da ifade ediliyor. SYKP Eş Başkanı Tuncay Yılmaz siyasi haber’de yayınlanan “HDK/HDP’yi Yeniden Kurmak” başlıklı makalesinde şunları söylüyor.” BDP’nin varlığını sonlandırarak tüm gücüyle HDP’nin içine yerleşmesi, niyetinden bağımsız olarak, HDP’yi büyük BDP yapacak, asıl olarak da HDP’yi HDP yapan konfederatif yapısallığını bozacak, kuruluş temellerini sarsacaktır. Güçler eşitsizliğini dikkate aldığımızda, kimi önleyici düzenlemeler yapılsa da, bu hamlenin böyle sonuçlanmayacağını iddia etmek fazla iyimser kalacaktır. “ Görülüyor ki HDP’nin sosyalist bileşenlerinden EMEP BDP’nin bu hamlesinden sonra partiden ayrılmış bir diğer sosyalist bileşeni SYKP bu hamleyle örtüşmediğini açıkça ilan etmiş bulunuyor.

Peki o zaman, BDP’nin yaptığı bu hamle sosyalist bileşenleri ayrıştırırken HDP Eş Başkanı Sabahat Tuncel tarafından dile getirilen “HDP birçok toplumsal muhalefetten oluşan Alevileri, halkları, kadınları, ekolojistleri, sosyalistleri, demokrasi güçlerini, dindarlarını kapsayan bir genişlikte. Bu demokrasi kültürünü kendi içinde de kültür haline getirip mücadeleyi buradan büyütmek bir iddiamız ...” la örtüşmekte midir?

BDP programda ve örgütsel biçimde önerdiği değişikliklerle, niyetinden bağımsız olarak HDP içersinde yer alan sosyalistleri Prokrustes yatağına yatırmış olur. Bu kaçınılmazdır. Sosyalistlerin Kürt halkının talepleri doğrultusunda yaptığı mücadeleyi destekleme görevini hiçbir tartışma engellemez. Ancak reel gücü yetersiz olsa da sosyalist politik varlığın likidasyonuna sebep olacak bir yönelişe de savrulmamak en doğru tutum olacaktır. Uluslar arası sosyalist hareketin tecrübesi göstermiştir ki en zayıf döneminde dahi sosyalistler bilincin taşıyıcısı olmalıdırlar.

Kuşkusuz bu tutumun yaygın kanaat olan birlik arzusu karşısında bir zayıflığı mevcuttur. Şimdiden etrafta “Kahrolsun Fraksiyonculuk” nidaları yükselmektedir. Birliğin farklı biçimleri olduğunu da gayet iyi bilenler, Post-Marksizme savrulmalarına karşın, bürokratik-Stalinist-monolitik örgüt geleneklerinin cephanesini fütursuzca kullanmaya başlamışlardır.İçerikten yoksun bu saldırıların hiçbir kıymeti yoktur.

21-22 Haziran’da yapılacak olan HDK-HDP kongreleri bütün bu sorunların netleşmesini sağlayacaktır. Ancak şu var ki, BDP program ve örgütsel yapıdaki değişiklik önerilerinde israrlı olduğu takdirde, HDP’de yer alan sosyalistlerin ortak parti zemininin dışında kalacağının zaten bilincindedir.

Hiç yorum yok: