18 Eylül 2014 Perşembe

Cemil Bayık HDP ‘Marjinallik’ Tartışması Dosya/ E. Kürkçü, E. Yörük, F. Umruk, M. Paker



Yalansız’ın notu:
Ruşen Çakır’ın Cemil Bayık’la yaptığı röportaj 23 Ağustos’ta Vatan gazetesinde yayınlandığında, Cemil Bayık’ın HDP’nin güçlenmesi için marjinal yaklaşımlardan- Beyoğlu’ndaki gruptan kendini kurtarması gerektiğinden bahsetmesi HDP içindekileri ve HDP’yi desteklemiş olanları beklenmedik bir durumla karşı karşıya bıraktı.
Bayık’ın açıkça isim vermeden işaret ettiklerinin LGBTİ olduğunu anlamak için de fazla bir gayrete gerek yoktu doğrusu.
Üçüncü seçeneği yaratma hedefiyle yol alan HDP’nin programı, bütün ezilen kesimlerin olduğu gibi lezbiyen ve geylerin de haklarını açıkça savunmakta olduğundan bu hamle hem derin bir suskunluk hem de bir ölçüde tartışma yarattı.
Açıkçası sol cenahta her konuda fikir beyan etme alışkanlığına sahip olan çoğu kalem erbabı herhalde konu ‘sıcak patates’ olsa gerek suskunluğu tercih etti.
Hiçbir konunun, olgunun, kişinin eleştiriden muaf olmaması gerektiği bizlerin alfabesindeki ilk harftir ve daima böyle olmalıdır.
Bu bakımdan, Ertuğrul Kürkçü ‘marjinaller’ ‘Beyoğlu’ndaki grup’ konusundaki Ezgi Başaran’a şimdi yaptığı açıklamayı en başından yapıp şeffaflık ve gerçeklik doğrultusunda hareket etseydi, hem kendisi açık davranmış olur, hem de kimilerinin tuhaf tevilci avukatlık pozisyonuna düşmesine yol açmazdı. Şimdi kendisinin Kandil’den LGBTİ konusunda rahatsızlıklar olduğunu daha önceden de duyduğunu ve bildiğini söylüyor. O halde ilk açıklamalarında neden bu ifade edilmedi de ‘Bayık’ın bu açıklamalarından “HDP içinde neyin olduğundan daha çok, neyin olmadığı sonucuna vardığını” söyledi, gerçekle mesafesini açtı. Halbuki ‘Beyoğlu’ndaki grup’tan kastedilenin LGBTİ olduğunu herkes anlamıştı. Alem de algılama yeteneğine sahiptir. HDP artık bu tür durumlardan bir sonuç çıkarmalıdır. O taraflardan gelen söylemi tevil yoluyla değil gerçekliğiyle ele almalı, doğru veya yanlış tutumunu belirlemelidir. Ertuğrul Kürkçü şimdi doğru bir tutumla işaret edilenin LGBTİ olduğu iyice su yüzüne çıkınca ‘Biz ezilenler koalisyonuyuz. Bir tek ‘marjinalin’ bile ezilmesine lakayt kalmak bizde bütünsel zaafa yol açar’ açıklamasını sürecin en başında yapmalıydı. Ama olsun şimdi aldığı tutum doğrudur, desteklenmelidir. Şimdi önemli olan da budur. HDP’nin varmış olduğu özgürlükçü mertebeden daha geriye düşmemesi gerekir. Şunu da ilave edeyim eleştirinin olmadığı yer, şeffaflıktan ve gerçeklikten uzaklaşır.

Bu konu ve bu konu üzerine alınan tutumların, yalnızca HDP için değil sol siyasetin bütünü bakımından önemli olduğunu düşündüğümüzden farklı bakışları içeren bir dosya halinde yayınlıyoruz.
Ferhan Umruk


* * *
23.08.2014 vatan gazetesi Ruşen Arslan’ın C. Bayık’la röportajından

Selahattin Demirtaş’ın aldığı oyu bekliyor muydunuz?
Bayık: Beklentimiz yüzde 10-13 arasıydı. Aldığı sonuç olumludur. HDP bunu örgütlenmeye dönüştürebilirse buradan güçlü bir muhalefet ortaya çıkar. HDP’nin aldığı oy oranı üzerinde oturmaması, bunu örgüt gücüne dönüştürmesi gerekiyor. Eğer bunu yaparsa burada diyelim Kürtleri, Alevileri, demokrat müslüman kesimleri, sol ve liberalleri kucaklarsa Türkiye’nin en büyük muhalefet gücü haline gelebilir. HDP’nin bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarması gerekiyor.
Örnek verebilir misiniz?
Bayık: Mesela Beyoğlu’nda bir grup var…
Cihangir’de…
Bayık: İsmini vermek istemiyorum. Herhalde anlaşılıyor.
* * *
24.08.2014 Radikal’de Ertuğrul Kürkçü ve Ufuk Uras’ın görüşlerinin yer aldığı haber
KÜRKÇÜ: AYIP
Eski HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Bayık’ın söyleşisinde bu konunun havada bırakılmasını ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını “ayıp” olarak not ettiğini ifade etti. Bayık’ın söz konusu açıklamalarını ister istemez eski bir Eş Başkan olarak üzerine aldığını kaydeden Kürkçü, Bayık’ın bu açıklamalarından “HDP içinde neyin olduğundan daha çok, neyin olmadığı sonucuna vardığını” ifade etti.
Bayık’ın HDP bünyesinde yer alan herhangi bir politik kesimi kastetmediğini ifade eden Kürkçü, HDP’nin genişlemesinde politik ve muhalif her kesimi alacak bir tanım yapıldığını kaydetti. Demokrat Müslümanlardan liberallere diye devam eden açılım hedefleri içerisinde Türkiye solunda yer alan kümelerin dışlanamayacağını söyleyen Kürkçü, “Beyoğlu’ndaki marjinal gruplar” ifadesiyle sosyal-kültürel gönderme yapıldığını kaydetti. Kürkçü, marjinal grup olarak nitelendirilenin herhangi bir sol politik küme ve güç olmadığını kaydetti. HDP bünyesinde yer alan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi üyesi Ufuk Uras da Bayık’ın kendisini kastettiğini sanmadığını ifade etti. Uras, “Karadeniz’de, Trakya’da HDP çalışması içinde yer aldık” dedi. HDP’nin kitlesel bir sol parti projesi olarak devam etmesi gerektiğini söyleyen Uras, “Bayık’ın tam olarak neyi kastettiğini kestiremedim. Umarım HDP içinde yer alan bir grup değildir” dedi. Öte yandan Uras, kişisel Twitter hesabından da, “Ruşen Çakır’ın Cemil Bayık’ı yönlendirmek istediği soru eksik kalmış; ‘Cihangir, Sormagir Sokak’ta ikamet edenler mi?’ demeliydi. İstesem de marjinal olamam, marjinallere haksızlık etmeyin. Ne demişti TEKEL işçileri, ‘Bize marjinal dediler, orjinal olduk'” diye mesaj attı.
Haberin tamamının linki http://www.radikal.com.tr/politika/hdp_icinden_bayika_marjinal_tepkisi-1208695
* * *
26.08.2014 Radikal’deEzgi Başaran’ın Ertuğrul Kürkçü röportajından
Orasını anladım ama sonuç itibariyle ezilmiş insanlar arasında ayrım yapmak olacak iş mi?
-Bana göre değil elbette. Hak kategorilerini bu biçimde birbirinden ayıramayız. Birini savunmadan diğerini savunamayız. Ama taktik olarak bazen bir grup diğerinin önüne geçebilir, bir grup da geri planda kalabilir. Fakat biz bir ezilenler koalisyonuyuz. Bir tek “marjinal”in bile ezilmesine lakayt kalmak bizde bütünsel bir zaafa yol açar.
Kandil’in bu bakış açısı HDP’nin söyleminde bir değişiklik yaratacak mı yaratmayacak mı?
-Burada da net olalım. Kandil ya da Öcalan’ın düşünce ve kaygıları önemlidir. Ve mutlaka üstünde konuşup tartışacağız. Ama, bu bir kolektif karar olmalıdır. Ben manifestomuzdan ayrılmak için bir sebep görmüyorum. Selahattin Demirtaş’a Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında bütün bunlar hatırlatıldığında “Bu bir risk ve biz bu riski alıyoruz” demişti. Bence bu yerinde bir tutumdu ve bu tutumda devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Nasıl zaman zaman Kandil ve Öcalan birbirlerinin farklı tutumlarına rağmen kendi pozisyonlarını koruyor, kendi rollerini oynuyor ve diğerini siyaseten ikna etme ve içerme yolunu seçiyorlar, biz de bu yönteme başvurabiliriz. Bu olgunluğa erişebiliriz.
Röportajın tamamının linki: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ezgi_basaran/kandilin_bu_hissiyatini_asiri_bulsam_da_anliyorum-1208936
* * *
Cemil Bayık, HDP ve marjinallik meselesi üzerine – Erdem Yörük
Ağustos 24, 2014 -
Ruşen Çakır’ın Cemil Bayık ile yaptığı röportaj gündeme damgasını vurdu. KCK Başkanlık Konseyi üyesi Cemil Bayık “başkanlık sistemini desteklemeyeceklerini”, kendilerini “AKP yandaşı gibi göstermenin vicdansızlık olduğunu”, barış sürecini sürdürecek görüşmeler için “Kandil’in kapılarının her zaman açık olduğunu” dile getirdi. Bütün bu önemli açıklamaların yanında, en çok ses getiren ise “HDP bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarmalı” ifadesi oldu. Ruşen Çakır’ın bir sonraki sorusu ile birlikte, Beyoğlu’nda, veya belki Cihangir’deki “bazı marjinal grupların” kastedildiği düşünüldü.
Ancak Bayık’ın tam olarak ne kastedildiği de anlaşılmadı. Marjinallerden, Beyoğlu’ndaki marjinallerden ne kastedilmişti? Bu anlaşılmazlık üzerine sosyal medyada hızlı bir tartışma başladı. Çoklukla da Cemil Bayık’ın LBGTİ aktivistlerini, ya da bazı sosyalist grupları kastettiği iddia edildi. Ancak, tamamlanmamış bir ifadeden büyük yargılar çıkarmak bir yanılsama olacaktır.
HDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra demokrat ve ezilen kesimler açısından bir umut odağı haline geldiği ortada. Ama bu umudun reel bir harekete dönüşmesi için HDP’nin yoksullar ve emekçiler arasında daha yaygın, gündelik hayatın içinde, insanların sorunlarına birebir somut şekilde dokunan bir siyaset sürdürmesi gerekiyor. HDP’nin bundan sonraki izleyeceği strateji de zaten bu olacak. Yani, HDP’nin, mahalle siyaseti izlemesi gerekiyor.
Nedir bu mahalle siyaseti? Dünyada başarılı olmuş bütün ana akım dışı siyasi hareketlerin yaptığı şey. Sadece sosyalistlerin ve devrimcilerin değil, İslamcıların da, hatta faşistlerin de yaptığı bir şey. Türkiye’de İslamcı hareketin 1990’lardan bu yana bu kadar başarılı olmasının sebebi tabii ki sadece Necmettin Erbakan’ın veya R. T. Erdoğan’ın kişisel karizmaları veya hareketin siyasi programının çekiciliği değil. Bu İslamcı hareket, en az yirmi yıldır, kırdaki ve kentlerdeki yoksullar arasında kitle çalışması yapıyor, mahalle mahalle sokak sokak, hangi evde kim hasta, kim en yoksul, kimin işi yok, kimin kocası hasta, kimin çocuğu engelli, bunları bilip bunlara göre insanlara somut destek, ve en önemlisi “umut”, sunuyor. Mahallelerde özellikle kadınlara ulaşıyor, onların sosyalleşeceği ve siyasileşeceği mekanlar kuruyor. Türkiye’nin yoksulları, AKP’nin network’üne girdikleri zaman hayat kalitelerinin yükseleceğini düşünüyor, ve muhtemelen de haklılar.
Bu böyle olduğu için de her ne olursa olsun, Gezi olsun, 17 Aralık olsun, Soma olsun, bu yoksullar AKP’yi desteklemekten vazgeçmiyor. Mahallede kurulan siyasi ilişki, sandıkta da devam ediyor. İnsanlar gündelik hayatlarında yanlarında kimi görürlerse, sandıkta da mührü ona basıyorlar.
Dediğim gibi tamamlanmamış bir ifadeden büyük yargılar çıkarmak istemiyorum. Ama Cemil Bayık’ın HDP ile ilgili söyledikleri bana bunları hatırlatıyor. Büyümek ve güçlenmek için HDP’nin de mahallelere gitmesini, kendini gittikçe gayrı-elitleştirmesi gerektiğini söylüyor, diye düşünüyorum. Bence doğru olan da bu. HDP’nin bundan sonraki süreçte gittikçe daha fazla varoşlara çekilmesi lazım. Beyoğlu ve Cihangir’den, Sarıgazi ve Bağcılar merkezli siyaset yapması lazım. Köylerde var olması lazım. Zaten bunu yapıyor, ama bu yönlenmenin çok daha hızlanması ve sistematik hale gelmesi gerekiyor. HDP, özellikle son dönemde demokratlar arasında büyük bir destek ve meşruiyet kazanmış durumda, bunu terketmeden, şimdi bu hegemonik gücünü yoksullar arasında siyaset yapmaya kanalize etmesi gerekiyor. Cemil Bayık’ın açıklamaları bana bunu düşündürtüyor.
HDP de Cemil Bayık da, Kürt hareketinin LGBTİ hareketi ve sosyalist hareket ile yoldaşlık içerisinde olduğunu bilirler, demokratik özerkliğin kurucu nosyonlarından birisidir bu. En çok ezilenler ile beraber hareket etmek, HDP’yi zayıflatmaz aksine güçlendirir. Dolayısı ile Bayık’ın ifadesini LBGTİ hareketine ve bazı sosyalistlere karşı söylenmiş gibi düşünmenin gereğinden hızlı bir yorumlama olduğunu düşünüyorum. Ama yine de HDP’nin nasıl ana muhalefet hareketi olacağına ilişkin görüşleri zenginleştirmek açısından da bu tartışmayı bir fırsat olarak görüyorum. (T24)
* * *
24 ağustos yalansız
Marjinallik Adressiz Kalıyor!
Ferhan Umruk
Şu marjinallik halleri nedir? Siyasi literatür bu kavramın kullanılageldiği bir alandır. Siyaset dünyasının sol-sosyalist hareketleri kendi hali pür melallerini tasvir etmek için zaman zaman bu kavramı kullanır, gerçekliğe işaret eder, bu konumu aşmanın çarelerini ararlar.
Sosyalist düşüncenin kitlelerle mesafeli oluşundan kaynaklanan sorunu, elbette sosyalist düşünceyi terk ederek değil, sosyalizmin toplumsal desteğe ulaşması için çoğu zaman programatik yenilenme ve örgütsel taktiklerin gözden geçirilmesi gündem maddesi haline gelir.
Bu marjinallik halleri sosyalist hareketin siyasi literatüründe yer almakla birlikte yakın tarihte kadın hareketinin, ekolojist hareketin, lezbiyen-gay hareketinin, insan hakları hareketlerinin filizlenip yükselişiyle birlikte kapitalist sistemle ve onun zihin dünyasıyla çelişen bu hareketler marjinallik kavramını paylaşır hale gelmişlerdir.
Marjinallik kelime anlamıyla toplumun yaygın kanaati karşısında etkili olamayan azınlık kalma halleridir. Kuşkusuz bu durum sistem karşıtı özler taşıyan her siyasi oluşum için mümkündür. Sistem karşıtı siyasi düşüncelerin toplumsallaşabilmesi yalnızca öznel olarak kendilerinin yanlışlarından veya doğrularından kaynaklanmaz, nesnel faktörlerde bu düşüncelerin toplumsallaşabilmesinde olumlu ve de olumsuz etkilerde bulunurlar. Bu bakımdan bugün marjinal olarak nitelenen siyasi düşüncelerin haklılığı, doğruluğu marjinal olmaktan dolayı yargılanamaz. Hatta bütün boyutlarıyla ele alındığında insanlık tarihinde ileri atılımları tetikleyen, öncü rolünü üstlenen marjinal düşünceler olmuştur.
Tarihin belirli dönemlerinde marjinal kalmayı göğüsleyerek, toplumun çoğunluğunda yaygınlaşan gerici, şovenist, ırkçı zihniyet dünyasının akıntısına kapılmak yerine, akıntıya karşı kürek çekmek , düşüncenin sürekliliğini, tarihselliğini sürdürmek bakımından çok önemlidir. Hatırlanmalıdır ki Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir bölümü yakın tarih boyunca böyle bir misyon üstlenmiştir. Kürt halkının siyasi mücadelesiyle başlayan çatışma dönemi boyunca batıda yükselen yaygın şovenist- ırkçı dalgaya karşı bu akıntıya kapılmayıp direnmesini bilmiştir.
Öte yandan marjinal kavramı pejoratif-küçümseyici manada muktedirlerin dilinden düşmeyen bir söylemdir. Tanıl Bora muktedirin üslubuna yerleşen marjinali çok güzel anlatıyor “iktidar, kimin marjinal olduğuna karar verendir. Marjinalize etmek, iktidar etmektir. “Marjinal”i hesaptan düşülebilecek kadar az, ihmal edilebilecek kadar önemsiz olarak anlamlandırmakla, onu fiilen yok saymaya kapı aralarsınız. İmhası bile hak olur. Hoşgörülü bir idare o kadar ileri gitmeyebilir tabii ama “marjinal grup” deneni rahatlıkla ihmal edebilir; hatta açık seçik, aktif bir biçimde ihmal ederek, marjinallere prim vermediğini göstererek politik kâr umar.
“Marjinal” lâfında, yönetici sınıfların ceberrutluğu vardır. Türk devlet, siyaset, işadamı “marjinal” lâfını zevkini çıkara çıkara çiğnerken, kimseyi işine karıştırmadan, aşağıdakilerin dırıltısını işitmeden yönetme arzusuyla dişi kamaşıyordur.” Tanıl Bora da yazısını bitirirken “İktidarın kimseyi marjinal ilan etmeye hakkı yoktur.Herkesin marjinalliğe hakkı vardır.”( http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=944#.U_kaqpAhKX4.facebook)Marjinallik kavramının olumlu ve olumsuz kullanımının ironisini belirtmiş.
Söz marjinalliğe geldi, çünkü Ruşen Çakır’ın bugün ikincisi yayınlanan Cemil Bayık’la söyleşisinin ilk bölümünde Cemil Bayık soru üzerine şu ifadeleri kullandı aynen verelim. “SORU: HDP nasıl genişler?
CEVAP — CEMİL BAYIK: “Eğer … Kürtleri, Alevileri, demokrat Müslüman kesimleri, sol ve liberalleri kucaklarsa Türkiye’nin en büyük muhalefet gücü haline gelebilir. HDP bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarmalı. Mesela Beyoğlu’nda bir grup var… İsmini vermek istemiyorum. Herhalde anlaşılıyor.”
Cemil Bayık birinci olarak örtülü söylemiyle arif olan anlasın diyor ve içtihatçı kalemşorların yolunu açıyor. İkinci olarak, daha önemlisi, marjinallik kavramını muktedir üslubuyla pejoratif-küçümseyici manada kullanıyor.
İkinciden başlayarak sorunu ele alalım. Konu HDP olduğunda, HDP bileşenleri içerisinde Kürt siyasi hareketi dışındaki bütün bileşenlerin ortak karakteri marjinal nitelikte olmalarıdır. Dolayısıyla HDP bileşeni sosyalist, çevreci,lezbiyen-gay (LGBTİ) parti ve gruplar nesnel olarak bugün marjinal yaklaşımlara sahipler. Bu durumda şikayet edilen marjinal yaklaşımlarsa KSH dışındaki bütün bileşenler sorunlu olacaktır. Kuşkusuz marjinal kavramını ölçüsüz olarak kullanan Cemil Bayık şu an bütün bileşenleri kastetmiyor olmalıdır. Ancak muktedire özgü küçümseyici bir üslupla bu kavramı kullanmış olması katarsise yönelinip yönelinmediği sorusunu da akıllara getirmektedir. Bir hatırlatma şu noktada gerekli oluyor. Kürt siyasi hareketi ilk eylemleriyle süreci başlattığında da yine Türkiye’nin muktedirlerinin diline peleseng olan küçümseyici ifade ile bunun üç beş eşkiyanın işi olduğu şeklindeydi.
HDP içine yönelik birinci mesele daha da çetrefilli sonuçlara yol açıyor. Yakın dönemde lobilerden başlayıp, Gezi meselelerine, şimdi de marjinallik söylemlerine varan KSH’den yükselen tartışmalı fikirler içtihatçılık misyonunu üstlenmiş kimilerince tevil yoluyla düzeltilmeye çalışılıyor. Arif olanın anlayıp eleştirdiği sözler de ‘cımbızla kıl aranıyor’ denilerek savuşturuluyor.
Oluşan atmosferin içtihatçılarca tevillere ve cımbızlara yol açması Gazali’nin içtihat kapısını kapatması gibi bir yöntemin bu tür durumlara da uygulanmasının hayırlı olacağını düşündürüyor. Sözü söyleyen ezetorik bir üslupta israrlı değilse, bir müddet sonra Beyoğlu’nda ki o grubun adını verecektir, vermesi gerekir.
Ne oluyor, HDP içerisindeki bileşenler ya suskun kalıyor ya da içtihatçılar yorum üstüne yorum yapıp derin manalar vehmederek, mektubu adressiz bırakıyor.
Radikal’in haberine göre Cemil Bayık’ın marjinaller olarak “bazı sol grupları” ya da ‘lezbiyen-gay örgütlerin varlığı” işaret ediyor.
Bu tespit yaygın olarak da böyle yorumlanmakta. Ancak içtihatçı yaklaşımlar hemen su yüzüne çıkmakta gecikmediler. SYKP’nin yayını ‘siyasihaber’ de yayınlanan ve belli ki yayıncı tarafından da olumlanan Erdem Yörük sözün tevilini şöyle yapıyor “Dediğim gibi tamamlanmamış bir ifadeden büyük yargılar çıkarmak istemiyorum. Ama Cemil Bayık’ın HDP ile ilgili söyledikleri bana bunları hatırlatıyor. Büyümek ve güçlenmek için HDP’nin de mahallelere gitmesini, kendini gittikçe gayrı-elitleştirmesi gerektiğini söylüyor, diye düşünüyorum. Bence doğru olan da bu. HDP’nin bundan sonraki süreçte gittikçe daha fazla varoşlara çekilmesi lazım.”(1)
Görüldüğü gibi ‘Beyoğlu’ndaki grup’ bir özneyi işaret etmesine karşın bunu yorum dışı bırakıyor. Herkesin bildiği sırrı ifşa ederek mahallelere gidilmesi gerektiğinden söz ediyor. Ancak sorunlu marjinal kavramının kullanılmış olması onun ilgi alanının dışında kalıyor.
Radikal’in Ertuğrul Kürkçü’ye konu hakkındaki sorusu üzerine verilen cevap şöyle “Bayık’ın söyleşisinde bu konunun havada bırakılmasını ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını “ayıp” olarak not ettiğini ifade etti. Bayık’ın söz konusu açıklamalarını ister istemez eski bir Eş Başkan olarak üzerine aldığını kaydeden Kürkçü, Bayık’ın bu açıklamalarından “HDP içinde neyin olduğundan daha çok, neyin olmadığı sonucuna vardığını” ifade etti.”(2)
Ertuğrul Kürkçü konunun havada bırakılması ile kimi kastediyor Ruşen Çakır’ı mı, Bayık’ı mı? Bunu bilemiyoruz. Ancak o da esas olarak spekülasyonlardan rahatsız olduğunu belirtiyor. Bu tavır iktidarların kimi konularda yaptığı yanlışları basının kabahati olarak yansıtmasına benziyor. Tabii ki o da marjinal kavramının muktedir üslubuyla örtüşen biçimde kullanılmasını kulak ardı ediyor. Ayrıca Ertuğrul Kürkçü’nün neyin olmadığını Cemil Bayık’ın ifadeleriyle anlamış olduğunu söylemesi olsa olsa tevil tarzının bir başka veçhesidir.
Radikal tarafından soru yöneltilen Ufuk Uras ise “Bayık’ın kendisini kastettiğini sanmadığını ifade etti. Uras, “Karadeniz’de, Trakya’da HDP çalışması içinde yer aldık” dedi. HDP’nin kitlesel bir sol parti projesi olarak devam etmesi gerektiğini söyleyen Uras, “Bayık’ın tam olarak neyi kastettiğini kestiremedim. Umarım HDP içinde yer alan bir grup değildir”(2)
Mekanı Cihangir olduğu söylenerek işaret edilenlerden olma ihtimali varsayılan Ufuk Uras’ın verdiği cevap içerisinde Karadeniz ve Trakya çalışması yaptığını öne çıkarması, adeta savunma ihtiyacı hissetmesi durumun vahametini ortaya seriyor.
Şu ana kadar HDP’nin içerisine yöneltilen marjinallik eleştirisini sahiplenen çıkmış değil. Ya suskunluk ya da tevil yapılıyor. Dolayısıyla mektup adressiz kalmış durumdadır.
Sonra Beyoğlu’na dokunmayalım derim. O Beyoğlu baskının en şiddetli olduğu zamanlarda zulüm görenlerin sesini yükselttiği bir mekan oldu. Beyoğlu’nun bıçkınları, ayyaşları, garsonları, emekçileri özgürlük eşitlik için seslerini yükselten o marjinallere hep kucak açtılar. Cumartesi anneleri şimdi olduğu gibi yıllarca seslerini bu mekanda duyurdular. Emekçiler, kadınlar, lezbiyen ve gayler, F tipi katliamını engellemeye çalışanlar o sokaklarda gaz yediler seslerini duyurdular.
Muktedirler, muhafazakarlar nefret eder Beyoğlu’ndan, ama o tarih boyunca ayakta durmasını bildi, yine bilir. Eğer öyle anladıysanız bile, o engel değildir mahallelere ulaşmaya…
1-http://siyasihaber.org/sectiklerimiz/cemil-bayik-hdp-ve-marjinallik-meselesi-uzerine-erdem-yoruk
2-http://www.radikal.com.tr/politika/hdp_icinden_bayika_marjinal_tepkisi-1208695
24 ağustos yalansız
* * *
“Marjinal” üretmeden rahat edemeyen iktidar zihniyetinden kurtulmamız gerekir!
TARİH
26 Ağustos 2014 00:05
Murat Paker
PKK liderlerinden Cemil Bayık, Ruşen Çakır’a verdiği mülakatta benim de katıldığım birçok şeyin yanında bir de “HDP bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarmalı” demiş. (http://t24.com.tr/haber/bayiktan-atalaya-kandilin-kapisi-her-zaman-acik-gorusmelere-acigiz,268519)
Bunun üzerine, HDP çevreleri içinde ve dışında bir tartışma yürümeye başladı. “Aslında neyi / kimleri kastetmiş olabilir?”; “yok beni kastetmiş olamaz, ben istesem de marjinal olamam”; “canım aslında halkla buluşmak gerektiğini kastediyordur”; “Bu siyasi tespiti basının böyle haberleştirmesi ayıp” mealinde katkılar göründüğü gibi, Beyoğlu / Cihangir bölgesinde ikamet eden kimi solcu şahsiyetleri veya LGBTİ grupları kastettiğini iddia edenler de mevcut.
Oysa bu tür yorumlara ve açık / örtük düzeltme çabalarına hiç gerek yok. Bayık’ın ilgili sözleri şöyle:
Bayık: …HDP bazı marjinal yaklaşımlardan kendisini kurtarmalı.
Çakır: Örnek verebilir misiniz?
Bayık: Mesela Beyoğlu’nda bir grup var…
Çakır: Cihangir’de…
Bayık: İsmini vermek istemiyorum. Herhalde anlaşılıyor.
Bayık, herkes gibi her türlü siyasi analiz ve eleştiri yapma hakkına kuşkusuz sahiptir. Ama söyleşinin bu kısmında ne analiz ne de eleştiri var, onun yerine örtük bir etiketleme yapıyor Bayık. Bu tavır iki açıdan büyük bir sakınca içeriyor:
1. Açıkça sorulduğu halde, kimleri kastettiğini söylemiyor, ama bir “grup” insanı kastettiği açık. Bu durum siyasi etik açısından sorunlu.
2. Kendinde birilerini “marjinal” olarak yaftalama hakkını buluyor.
Etik sorun yeterince açık; Bayık hangi fikirleri / eylemleri sorunlu buluyorsa açıkça bunları eleştirmeliydi; biz de okur ona göre bir değerlendirme yapardık; işin bu kısmı üzerinde daha fazla laf etmeye gerek yok. Ama diğeri, birilerini marjinal olarak yaftalama hakkına sahip olabilme meselesinin önümüze çıktığı her yerde ödünsüz olarak eleştirilmesi gerekiyor.
Marjinal, “kenarda / sınırda duran”, “değeri / ağırlığı düşük” gibi anlamlara sahip. Sosyal ilişkiler dünyasında kimin / neyin marjinal olduğuna hep iktidar konumunda olanlar (ya da bir şekilde kendilerini iktidar / merkez konumuna yerleştirmekte bir beis görmeyenler) karar veriyorlar. Bir iktidar konumundan bir şeyleri marjinal olarak yaftalamanın bizatihi kendisi eşitlik ve eşdeğerlilik tahayyülünü dinamitliyor.
Çoğunluk ya da hegemon olduğunu düşünen sosyal gruplar bir nedenle beğenmedikleri ve azınlık / aşağıda saydıkları gruplara kolayca marjinal yaftası yapıştırıveriyorlar.
Bütün ezilenlerin, bütün ötekileştirilenlerin, dolayısıyla bütün marjinalleştirilenlerin partisi olarak kendini kurmaya çalışan ve CB seçiminde bu yolda ciddi bir hamle yapan HDP için “marjinallerden kurtulun” önermesi, Bayık’ın kimi / neyi kastettiğinden bağımsız olarak “belli bir iktidar konumuna yapışıp kendinizi inkâr edin” anlamına gelir. Dolayısıyla, hem Bayık’ın sözlerine açıklık getirmesi, hem de HDP’nin (ve bileşenlerinin) bu tarz bir yaklaşım karşısındaki tavırlarını netleştirmeleri ve “hepimiz marjinaliz” ya da “hiç kimse marjinal değildir” diyebilmeleri gerekir.
HDP’nin “marjinallerden” değil ama “marjinal” üretmeden rahat edemeyen iktidar zihniyetinden kurtulmadan iddia / vaat ettiği parti olması mümkün olmayacak. HDP, bu yüzleşmeyi yapabilecek donanıma sahip aslında. Bu donanımı ne denli cesur ve samimi bir şekilde kullanıp kullanamayacağını önümüzdeki dönemde göreceğiz.
* * * * *
Tanıl Bora’nın Gezi Direnişi’nden önceki 1 Mayıs olayları vesilesiyle 6 Mayıs 2013’te yazdığı, Birikim-Güncel’de yayınlanan “Marjinal” başlıklı bir yazıyla bitirmek istiyorum.
(http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=944&makale=Marjinal). Tanıl, bu marjinallik yaftalaması meselesini, başka bir bağlamda ele alıp çok iyi analiz etmiş. Bütün yazdıkları bugünkü konumuz için de aynen geçerli. Kısa bir yazı olduğu için aşağıda tamamını bulabilirsiniz. Öne çıkan cümleleri aktararak ben aradan çekileyim:
“Marjinal”, Türkiye’de müstekbirlerin nefret sözüdür.
…iktidar, kimin marjinal olduğuna karar verendir.
İnsan, zihniyle ve gönlüyle, marja, marjinale muhtaçtır.
İktidarın kimseyi marjinal ilan etmeye hakkı yoktur.
Herkesin marjinalliğe hakkı vardır. (T24)

Hiç yorum yok: