19 Şubat 2015 Perşembe

HDP’nin Seçimi, Sophie’nin Seçimi Olmasın Diye…


Ferhan Umruk
HDP’nin seçime parti olarak katılma kararı ya da seçimi, siyasi platformda epeydir olumlu olumsuz eleştiriye tabi tutuldu.
Bitti mi? Hayır, yine de konu tartışılmaya devam ediyor. Kuşkusuz, arzu edenler konunun bu biçimde tartışılmasına devam edebilirler.
Ancak tartışmanın bu biçiminin artık bir karşılığı kalmamış görünüyor.
bhh
Anti-Demokratik seçim sisteminin yüzde 10 barajını aşma hedefine kilitlenen HDP’nin bu yöneliminde kararlı olduğu görülüyor.




Bu bakımdan, Erdoğan’ın, hem kişisel hırsını tatmin edecek, hem de rejimin otoriterleştirmesini şiddetlendirecek Başkanlık
sistemi amacına engel olmanın yolu HDP’nin seçimini tartışmakla mümkün olmaktan çıkmış bulunuyor.
HDP’nin şimdiye değin uygulamakta olduğu bağımsız adaylarla seçimlere katılmak yerine, parti olarak seçime katılmasının
yüzde 10 barajı altında kaldığı takdirde, AKP’nin mecliste anayasayı değiştirebilecek milletvekili sayısına ulaşabileceği
tehlikesi, neredeyse AKP dışındaki bütün siyasi kesimler tarafından işaret edildi.
İşaret edilen bu tehlikeye karşı Selahattin Demirtaş’ın cevabı şöyleydi: “Ben baraj dışı kaldık diye AKP rahatlıkla
başkanlık sistemini uygular ve anayasayı istediği gibi yapar düşüncesinde değilim. Çok da rahat olmaz. Bu konuda toplumsal
Meclis dışı dinamikler de Meclis dışı dinamikler de yeteri kadar birlikte muhalefet yaparsa bunu başaramazlar…
Fakat şu yük de bize yüklenmemeli. Biz, sırf AKP tek başına anayasa yapamasın diye en aza razı olmak zorundayız basıncını,
baskısını da kimse bize yapmasın. Onun yerine barajı kaldırmak için AKP’ye baskı yapsınlar.”
Biz, Selahattin Demirtaş’ın bu görüşüne karşı yapılan itirazlardan sadece birine yer verelim. Taraf Gazetesi’ndeki sütununda
liberal-demokrat olarak tanımlayabileceğimiz Cengiz Aktar:”Erdoğan’ın muradı tahayyülleri aşan boyutta! HDP’nin Meclis’te olmaması Erdoğan’ın mutlak iktidarının önünü kapanmamak üzere ardına kadar açar. O dünyada ise ne HDP kalır ne Türkiye.”
Evet, bu tehlike mevcuttur. Yakın geçmişte sol cenahta bulunanların da sandıklarının aksine AKP’nin demokratik bir eğilime
sahip olmadığı her aşamada sınanmıştır. Dolayısıyla mecliste yeterli çoğunluğu sağladığı takdirde otoriter Başkanlık sistemini
gerçekleştirmek için elinden geleni ardına koymayacaktır.
HDP’yi temsil edenler ilk başlarda Başkanlık sistemini dengeleyici kurumların varlığı dahilinde mümkün görürlerken,
bugün bütünüyle kararlı olarak karşı görünmektedirler. HDP omurgasını Kürt siyasi hareketinin oluşturduğu sosyalist ve demokrat bileşenlerin de bulunduğu bir yapıdır. Sadece bu yapısal durumla ilgili olarak değil, Kürt siyasi hareketi,
Türkiye’nin demokratikleşmesi ekseninde Kürt ulusunun statü kazanması stratejisi doğrultusunda hareket ettiğinden de,
politik olarak bütünleştirilmiş ancak farklı niteliklere sahip ikili yönelim kimi zaman örtüşmekte kimi zaman da örtüşmemektedir.
Kürt siyasi hareketinin özgün hedefleriyle Türkiye’nin demokratikleşmesi hedefinin gerilimli bir bütünlüğe sahip bulunduğu yakın dönemde Gezi direnişi olsun, dört bakanın rüşvet operasyonu olsun, asgarisinden alınan tereddütlü tutumlarla su yüzüne çıkmıştır. Bu gerilimler zaman içerisinde telafi edilebilmişlerdir. Sosyalistlerin gerçeğin bu resmini elbette görmeleri ancak geleceğin siyaseten belirlenmesinde imkanlarının sınırlarının da bilincinde olmaları gerekiyor.
7 Haziran’da yapılacak seçimlerin 8 Haziran’da Başkanlık sisteminin yolunu açacak biçimde nihayetlenmesini engellemek gerekiyor.
HDP’nin seçimi ‘Sophie’nin Seçimi’ filmindeki dramatik sonuca ulaşmamalıdır. Alan J. Pakula’nın yönetmenliğindeki filmin
dramatik konusu, Nazi Almanyası’nda eski Çekoslavakyalı bir Yahudi kadının yaşadıklarıdır. Sophie isimli kadın iki
çocuğundan birini Nazilere vermeye zorlanmasını konu alan filmde, bir annenin çocuklarından birini seçmesi anlatılır. Birini
kurtarır, birini kaybeder.
Açıkça ifade etmek gerekirse 7 Haziran’da HDP barajın altında kaldığı takdirde, Fıratın doğusu 6-8 Ekim Kobani direnişinde
Kürt halkının isyanıyla görüldüğü gibi mevzilerini korumayı bilecektir. Ancak Fırat’ın batısı için aynı ihtimalin söz konusu
olduğu en iyimser tahminlerin de uzağındadır. Bu bakımdan, 7 Haziran Sophie’nin seçimi olmasın diye sosyalistlerin ve demokratların pazarlık ve vs. gibi Kürt siyasi hareketi üzerine kurgulanan spekülasyon bataklığından kurtularak HDP’yi desteklemeleri gerekiyor.
Anti-Demokratik seçim sisteminin yaratacağı meclis kompozisyonu dikkate alındığında görülüyor ki, AKP’nin oluşacak mecliste
anayasayı değiştirmek için elde edebileceği çoğunluğu engellemenin tek yolu HDP’nin barajı aşarak mecliste temsil edilmesidir.
CHP’nin bir miktar oyunu artırmasının AKP’ye engel olmayacağı herkesin bildiği sır olarak matematik hesaplarla yazıldı,
çizildi ispatlandı.
Erdoğan otoriterizmini pekiştirip, derinleştireceği tartışmasız olan Başkanlık sistemine bütün partileriyle, partisizleriyle,
gruplarıyla sosyalistlerin bir bütün olarak karşı oldukları bir süreç yaşanıyor. Belki de bu süreç şimdiye kadar gerçekleşemeyen somut politika temelinde  sosyalistlerin bütünleşmesine yol açacak bir dönüm noktası olabilir.
7 Haziran seçimleri ittifak yapanlar için de destekleyenler için de milletvekillerinin kim olacağı, nasıl paylaşılacağı
sorununun çok ötesine varmış bulunmaktadır.Hele sosyalistler için bu çok daha fazla böyle olmalıdır. Görüldüğü kadarıyla
başat olarak insan hakları değerleriyle bilinen liberal-demokrat akademisyenler, sanatçılar HDP’den aday olduklarını ilan
etmeye başlamışlardır. HDP bakımından beklenecek bir gelişmedir bu. Bu gelişmeyle örtüşmeseler de, Sosyalistler de siyasetin bir imkanlar sanatı olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Sosyalistler bakımından varolan kısıtlı imkanlar  HDP’yi işaret etmektedir.
Bütün bunlar kararını henüz vermemiş bulunan Birleşik Haziran Hareketi ve bileşenleri başta olmak üzere bütün sosyalistlere
sorumluluk yüklendiği anlamına geliyor. Bu anlamda artık HDP’nin kararının doğru olup olmadığını tartışmak yerine gelinen
aşamada imkanlar üzerinden karar verilmelidir. Kuşkusuz HDP’nin de sorumluluk yüklenerek, destek beklediklerine, Başkanlık
sistemine karşı kararlı mücadele edeceğini ikna etmesi gerekiyor.

Hiç yorum yok: