20 Mart 2014 Perşembe

AKP-Cemaate Karşı Nasıl Bir Birlik

Çetin Serfidan

AKP anlaşılan esas yapmak istediklerini genel seçim sonrasına bırakmış.
İnternet,MİT vb yasalar HSYK ilişkin düzenlemeler nasıl bir Türkiye arzuladıklarının resmini apaçık çiziyor.
elele
En son bombayı da patlattı sayın başbakan;
Gerekirse You Tube,Face Book’ uda kapatırız.

Sanırım yerel seçimlerde alacakları kendilerince“tatminkar bir sonuç”onlar için moral değer olacak.
Başkanlık umutlarını iyice yitirdiği anlaşılan Recep Tayyip Erdoğan, uygulanan Parlamenter Sistem içinde tüm yetkileri şahsında toplayarak TEK ADAMLIĞI ve “esas programını” uygulamaya koyacaktır.

Ancak tuhaf şeyler de oluyor.

Ergenekon, Balyoz ve benzeri davaların olası tüm günahları “paralel devlet” adlandırılması ile Gülen Cemaati’ne yıkılmış gibi gözüküyor.

Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının soruşturulması izninin başbakanlığa bırakılması,Ergenekon ve Balyoz sanıklarının tekrar yargılanmasının önünün açılmasına yönelik açıklamalar ve beyanlar, son olarak AYM’nin Başbuğ’ un serbest bırakılmasına yol açacak kararı resmi tamamlayan şimdilik son rötuşlardır gibi görülüyor.Gerisi elbette gelecektir.

Ayrıca Şanghay Beşlisi’ne sıkça göz kırpması,dillendirmesi AB ve ABD’ye aba altından sopa gösterirken biraz da ordudan tasfiye edilen Şanghay Beşlisi yanlısı olduğu dillendirilen ulusalcı subaylara göz kırpmak gibi de yorumlanabilir.
Çin füzeleri anlaşması da ulusalcıların ruhunu okşamıştır mutlak.

Ne oldu da birdenbire her şey değişti.
17 Aralık’a kadar canciğer kuzu sarması gibiyken her yapılan işte birlikte hareket ederken,bahsi geçen yargılamalarda çok usulsüzlük var diyenleri hemen koro halinde askeri vesayetten yana ergenekoncu gibi suçlamalarla suçlayarak itibarsızlaştırmaya çalışılırken, yapılan tüm işlerde hep birlikte hareket ediyorlardı.

Önce MİT’teki Oslo krizi patlayıverdi.
Kürt sorununun çözümünde ileri adımlar atılmış gibi oldu ama bir türlü atılmadı.
Alevi sorunu çözümsüz kaldı.
AKP hükümeti Çin füzeleri,İran ve Suriye konusunda ABD’yle ters düştü.
12 Eylül yargılanmıyor yargılanır gibi yapılıyor.

Dikkat çeken bir husus da Cemaatin bu saldırılarına karşın AKP hükümetinin hiç bir şey yapmaması.
Paralel devlet, çete diyorlar fakat bir türlü bir soruşturma açmıyorlar, sadece suçluyorlar.

Gezi olaylarında tutuklananlara bile “örgüt suçlaması” ile dava açılırken örgüt çete diye suçladıkları bu yapıyı niye ortaya çıkarmıyorlar.Oldukça düşündürücü.
Bunca pislik ortaya saçılmışken Cemaat hiç mi yolsuzluğa bulaşmadı.?
AKP bu konuda da suskun hiç bir şey yapmıyor.

Belki de yapamıyor.
Peki elini ne bağlıyor.
ABD mi?
Yoksa daha büyük pislikler mi?

*****
Anlaşılan AKP seçimden alacakları bir “başarılı” sonuçtan sonraya bırakıyor herşeyi.
Kendine yeni ittifaklarda arayabirlir.

Belki de ulusalcılarla kol kola Şanghay beşlisine doğru da yol alabilirler…

12 Eylül referandumunda liberalleri, bazı sol ve sosyalistleri,komünistleri ve tabii ki cemaatleri yanına almıştı.

Her ne olursa olsun bu kez de seçimi kazanacak gibi görülen AKP kesin zaferine doğru yol alacak.
Görülen o ki bu onuç Türkiye’ye bir “ileri demokrasi” getirmeyecek.

Sosyalistler de bu durum da ittifaklarını gözden geçirmelidirler.
sol cephe” gibi daraltıcı birlikteliklerden kaçınılmalıdır.

Şüphesiz ki işçi sınıfının ve emekçilerin yanında olması gereken sosyalistler nihai çözümün sosyalizmde olduğunu dillendireceklerdir.
Ama günün şartlarında ve önümüzdeki günlerde çare olarak toplumun önüne sosyalizm sürülemez.

Özellikle sosyalistler kendilerini içe kapatacak “sol cephe” gibi önermeleri terk edip, bugünkü koşullarımıza daha uygun geldiğini düşündüğüm,daha geniş bir “demokrasi, özgürlük ve temiz toplum için “ birlikteliğinin örülmesi için caba harcamaları tarihin yüklediği  bir zorunluluktur.
Kürt özgürlük Hareketi ile buluşamayanlar, bugünün Türkiyesi’nde tarihin kendisine yüklediği görevi asla yerine getiremez

Ve çok daha geniş birliktelikleri göndeme getirmemiz gerekir.
Bu çok geniş bir kitleyi kucaklayabilecek bir birlik programı olmalıdır diye düşünüyorum.

Ayrıca sosyalist kesimin yıllardır başaramadığı “dindar” kesimle de mutlak temasa geçmesi, yan yana gelmesi ve demokrasi cephesine bu kesimi özellikle Müslüman demokratları çekmesi gerekir.
Başta işçi sınıfı, tüm emekçiler ve Kürt özgürlük hareketi olmak üzere, aleviler,kadın hareketleri,çevreciler,bir bütün olarak demokrat üniversite gençliği,tüm ezilenler,ötekileştirilenler,tüm azınlıklar,anti kapitalist Müslümanlar ve demokrat Müslümanların bu birlikteliğin içinde yer almaları için caba harcanmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı seçimi
Yolsuzluğa, pisliğe bulaşmış ve fanatik “dincilerin” dışındaki demokrat İslami kesiminde evet diyebileceği;
Ayrıca darbeci olmayan Kemalist ve Sol Kemalist kesimden de (CHP’nin seçmeni) bu birlikteliğin içinde yer alabilecek olabilenlerin evet diyeceği ortak bir aday bulunabilinir.

Bu tarihi ittifak tarihin ve bu dönemin koşullarında başarılabilinir.

Sosyalist/komünist,liberal ve sosyal demokrat,dindar demokrat aydınlar,akademisyenler ve siyasal aktörler bir araya gelip böyle bir adayda birleşebilirler ve bu birlikteliğin güncel ve geleceğe dönük ekonomik ve siyasal programını herkesin anlayacağı bir dilde kısaca yapabilirler.
Bu asla sosyalist program olmayacağı açıktır.
Olsa olsa bu ileri,demokratik bir burjuva devleti programı olabilir.
Bu işçi sinifinin ve emekçi halkın,tüm halkların, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin çıkarınadır.

Ve eğer bu başarılabilinirse olası bir AKP faşizminde ve Erdoğan diktatörlüğünden katbekat daha iyidir.

Artık iflasın eşine gelmiş olan siyasal islam bu seçimde mutlak yenilmelidir.

Hiç yorum yok: