20 Mart 2014 Perşembe

Halklar Neden Barışamıyor

Tayfun İşçi

Seçim öncesi Sinop’ta başlatılan ve seçim süresince yayılıp artarak devam eden HDP’ ye yapılan saldırılar HDP’li adayların seçilmesini engellemekten çok halkların barışına olan karşıtlığı ifade etmektedir. Kayseri, Niğde, Aksaray Fethiye, Ordu, Giresun ve daha burada sayamadığımız nice saldırılar, dikkatlice incelendiğinde
fet2
Bu saldırıların devletçe veya hükümetçe düzenlenmediği açıktır. Zira devlet HDP’nin bu illerde örgütlenmesine, çalışmalarına yasal zeminde hiçbir engel çıkarmamış ve kurulmalarını hazmedemese de kabullenmek zorunda kalmıştır.
Kuşkusuz bu saldırıların engellenmesi için devletin veya hükümetin yeterli tedbirler almadığı söylenebilir. Hatta hükümet ve devletin yerel güçlerinin bu saldırılarını zaman zaman teşvik edici ve planlayıcı rol aldığı da iddia edilebilir. Ama bu saldırılar devletin veya hükümetin saldırılarıdır. Diyemeyiz.

HDP, parçalanmaya, bölünmeye yüz tutmuş Türkiye’de halkların demokratik birliğini savunan bir partidir.  Eşitlik özgürlük ve birlik anlayışında kendisini tesisi eden bu demokrasi partisi, Türkiye’nin bölünme paronayasını ortadan kaldırmaya çalışan bir partidir. Türk devletinin en büyük korkusu olan bölünme korkusuna karşı, Kürt sorununu bölücü değil, birleştirici ve bütünleştirici bir tarzda ve yine Kürt sorununu Türkiye’nin demokrasi sorunu içinde çözmeye çalışan bir partidir.
Sistem,  HDP’nin demokratik taleplerine karşı olabilir. Ancak onun birleştirici rolü hükümetin arayıp da bulamadığı bir fırsattır. Hükümet ve devlet bunun bilincindedir.
Bu seçim döneminde AKP Hükümeti iktidardadır.  İktidara en yakın kesim ise başını CHP-Fetullah-MHP ve ulusalcı sol ittifakının çektiği muhalefet çizgisidir.
HDP’nin seçimlere katılması en fazla CHP’nin başını çektiği bu muhalefet tarafından eleştirilmektedir.  HDP Kürt hareketi ve Türkiyeli sol demokratların birliğinden oluşmaktadır. Geçmişte CHP ye oy veren önemli bir kesim, bu gün HDP saflarındadır. HDP’nin seçimlere katılması CHP’yi zayıflatmaktadır. Bu durum AKP’nin lehine, CHP ‘nin ise aleyhinedir. Bu nedenle de HDP’ye yapılan saldırılar AKP’den çok AKP karşıtı muhalefetten gelmektedir.
Kuşkusuz AKP, HDP’nin CHP’yi zayıflatmasından yanadır. Ancak HDP’nin gelişip güç olmasını da istememektedir. Zira HDP’nin demokratik talepleri, hem AKP Hükümetini, hem de devlet sistemini demokratik dönüşüme zorlamaktadır. Hele HDP üzerinden Kürtlerin Türkiye metropollerinde güçlenmesi asla tahammül edemeyeceği bir şeydir. Bu nedenle de AKP bu seçim döneminde HDP’yi engellemekten çok kontrol altına alabilecek bir konumda tutmaya çalışmaktadır.
AKP, HDP’ ye saldırılarda ciddi bir rol almazken, Kürdistan’da BDP’ yi engellemede birinci derecede rol almaktadır. Bu yaklaşımın özü ayrı bir Kürt partisine olan tahammülsüzlüğüdür.  AKP, HDP ‘ye Türk -Kürt bütünleşmesini sağlayan bir parti olarak yaklaşırken, BDP’ yi bölücü bir parti olarak görmektedir.
AKP’nin ve hükümetinin Kürdistan da BDP’ye dönük engelleyici çabaları açıktır. Türkiye’de ise bu seçimlerde HDP’ye dönük ciddi bir saldırısı olmamaktadır. Ulusalcı kesimlerin HDP’ ye saldırılarına da engel olmamaktadır.  HDP’ ye yapılan saldırıları engellememesinin en önemli nedenlerinden biri HDP’nin sisteme dönük demokratik talepleridir. Diğeri de yüz yıllarca şoven propagandanın etkisine alınmış halk gerçekliğidir. AKP milliyetçi şoven halk gerçekliğini karşısına almak istememektedir.   Bu yüzdende HDP’ ye yapılan saldırılara seyirci kalmaktadır.
Türkiye’de 12 Eylül’den bu yana uzun yıllardır halkçı ve demokratik güçlü bir çalışma yapılmamıştır. Demokrasi adına hareket edenler ise teorik ve ideolojik tartışmalardan halk gerçekliğine yaklaşamamışlardır. Ayrıca bu demokratik girişimler, Kürt sorunuyla yüzleşmekten sürekli kaçınmışlardır.
Kürt hareketi ise önceliği Kürdistan’i sorunlara verdiğinden ve Türkiye halklarının sorunlarının çözümüne gereken katkıyı verememiştir. Halk Kürt hareketinin barışçı demokratik içeriğinden habersizdir Türk halkı, Kürt hareketini sadece savaşta kendi çocuklarını öldüren bir hareket olarak tanımıştır.  Türk halkı adeta sisteme ve onun politikalarına terk edilmiştir. Bu nedenle de Türkiye halkları ağırlıklı olarak Kürt sorununda, barışın, kardeşliğin yanında değil, maalesef intikamın ve nefretin yanında yer almaya teşvik edilmiştir. Türkiye halkları iktidarların şovenist politikalarıyla kuşatılmıştır. Hatta denilebilir ki Türk devleti kendi gerçekliğine dayanarak barışı çıkarlarına uygun bulup yaklaşmak istese de halkı, ikna etmekte zorlanmaktadır. Kürt sorununda Türk halk gerçekliği maalesef İktidarın da gerisine düşürülmüştür. HDP ‘ye yapılan saldırılarda, ulusalcı saldırıların bu denli kolay destek bulmasında, iktidar kadar, bu düşürülmüş halk gerçekliği de görülmelidir.
HDP’ ye yapılan saldırılar. Biz ne kadar halkların gerçekliğini görmezden gelip, halkların kardeşliğinden söz etsek de saldırılara verdiği destek veya  saldırılar karşısında tavır almayışı  Türkiye halkının barışmaya hazırlanması gerektiğini  göstermektedir.
Türkiye halkları, uygulanan politikalar nedeniyle kendi gerçekliğinden uzaklaştırılmış, sistem tarafından kuşatılmış ve düşürülmüştür. Bu nedenle de Türkiye halkı kendi gerçekliği ile yüzleşmek zorundadır. Bu yüzleşme ve Türkiye halkının kendi gerçekliğine ulaşma sorunları öncelikle ele alınması gereken sorunlardır.
Halklar arasında güvenin, barışın ve birlikteliğin tesis edile bilmesi için devletin kendisiyle yüzleşmesi kadar, Türkiye halklarının da kendisiyle yüzleşmesi zorunludur. Bu nedenle de halkların bilincine kazınmış şovenist tarih ve yaşam anlayışı halk gerçekliği üzerinden mahkûm edilmeli. Türk halkı yeniden kendi benliğine kavuşturulmalıdır.
Bir Türkiye partisi olan HDP, halkların eşit, özgür, demokratik birliğine ulaşmak için öncelikle Türkiye halk gerçekliğini doğru tespit etmeli ve halkın kendi gerçekliği ile yüzleşmesi için gereken çalışmalara başlamalıdır. 09.03.2014

Hiç yorum yok: