26 Ağustos 2013 Pazartesi

EĞİTİM ÜRETİM İÇİN MİDİR? HARUN KARADENİZ’İN ANISINA

Rıza Aydın

Bugün Harun Karadeniz’in (1942 – 15 Ağustos 1975) ölüm yıldönümüymüş, internette onunla ilgili hayatını özetleyen güzel bir yazı okudum. Okuyunca da onun en yakın arkadaşlarından biri olan Masis’i aradım, biraz konuştuk. Mesela bu konuşmada öğrendim ki, Harun Karadeniz, “Hasan Dede” mahlasıyla hem türküler yazarmış, hem de bazı türkü sözlerini değiştirip günümüze uyarlarmış.
Harun
Demek ki Harun Karadeniz’le ilgili, bir konferans yapılır gibi, ciddi bir anma toplantısı yapılsa, bu bizim için çok daha öğretici olabilirmiş. İşte bütün bunlardan dolayı, devrimci arkadaşları mezarları başında anmak yerine, gelin onlar için ciddi salon toplantıları yapalım diyorum. Diyorum ama sözümü dinleyen de olmuyor.

68’de yükselen devrimci hareketin gençlik önderlerinden olan Harun Karadeniz, bizim kuşağın devrimci dünyaya girdiği dönemde bir hayli popüler biriydi. Bizler biraz da onlara özenip onları bir prototip olarak kendimize örnek alarak, onların hayranları olarak bu yollara girdik. Özellikle onun “Eğitim üretim içindir” alı kitabı çok okunurdu. Okunmasa da bu kitabı görmeyen, bu tezi duymayanımız yoktur sanırım.
Ben devrimci harekette biraz yol alıp, Marksizm’i kavradıkça bu tezin yanlış olduğunu görmeye başladım. Bu düşüncemi kısaca anlatmak istiyorum.
Feodal toplumun bağrından gelişmekte olan devrimci burjuvazi, krallıkların hüküm sürdüğü feodal toplumun her şeyini eleştiri süzgecinden geçirip, ona alternatif olarak yeni düşünceler önermiş. Devrimci burjuvazinin gelişmeye başladığı dönemde, Krallıkların olduğu bu ülkelerde eğitim alanında sadece ruhani eğitim veren dini kurumlar (kiliseler) varmış. İşte bu dönemde yükselişe geçen devrimci burjuvazi, eğitimin üretime hizmet etmesi gerektiğini düşünüp, “Eğitim üretim için olsun” anlamında, “Teknik Eğitimi” önermiş. Bundan sonra, okul eğitiminde, burjuvazinin işyerlerinde çalışacak eleman açığını karşılayacak şekilde insanlar yetiştirmeyi hedefleyen teknik okullar açılmış.
Eğitim üretim için yapılsın mantığı ile açılan bu okullar, zaman içinde bütün mantıki sonuçlarına varıp, öyle bir noktaya gelmişler ki bu okullardan çıkan insanlar, insanlık kültüründen bihaber, makinenin bir yan parçası haline gelmişler. Charli Chaplin’in bunu anlattığı, sadece vida büken adamı gözünüzün önüne getirin.
İşte bu mantığın eleştirel bir alternatifi olarak Marksistler, “Eğitim üretim içindir” tezinin karşısına “Politeknik eğitim” kavramını çıkarmışlardır. Bu kavram okullarda insanlara bir meslek kazandırmanın yanı sıra, aynı zamanda da bu insanlara, insanlığın yaratmış olduğu bütün bilgi birikimini kazandırmayı, insanlığın kültürünü de öğretmeyi amaçlayan bir sistemdir. Lenin, “Gençlik Birliklerinin Görevleri” adıyla bilinen, Ekim Devriminden sonra, Sverdlov üniversitesinde verdiği bir konferansında, gençlere bazı popüler kitapları okutup, bazı sloganları öğretmekle yetinirsek bunun komünizme zararı olacağını, gençliğe bir meslek öğretirken aynı zamanda da insanlığın yaratmış olduğu bütün bilgi birikimini, insanlığın bütün kültürünü de öğretmeyi hedeflememiz gerektiğini söyler. Her hangi bir mesleği öğrenip onunla geçimini sağlayan insan, işinin dışındaki toplumsal hayatında, evinde, edebiyatla, sanatla, müzikle, resimle ilgilenen, insanlığın bütün kültüründen zevk alabilen çok yönlü bir birey olabilmelidir. Hangi meslekten olursa olsun bir insan, toplumun nasıl yönetildiğine kafa yoran, insanlığın sorunlarını kendisine sorun edinip onlar üzerine düşünüp fikir üreten yetkinlikte olabilmelidir; bu yoksa toplumuna yabancı bunalımlı, yaşamdan zevk alamayan bir toplum oluşur. Bu günümüzün bir tehlikesi budur. Ayrıca söylemeye gerek var mı bilmem ama Marksistler çalışmayı kutsamazlar, onlar çalışmayı yaşamak için gerekli olan zorunlu bir zaman olarsak görürler; aslolan yaşamaktır. Bunun için Marksistler medeniyetin bir ölçüsü olarak, çalışmayı ifade eden “zorunlu zamanın” sürekli kısaltılıp, “serbest zamanın” mümkün olduğu kadar uzatılması gerektiğini söylerler. Yapılan mücadeleler özünde bunun için yapılır.
Zaman zaman, Köy enstitülerinden neden bu kadar aydın, yazar, düşünür insan çıktı da diğer okullardan çıkmadı diye düşününce, oradaki eğitimin bu farkını görüyorum. Çünkü Köy Enstitülerinde, köy öğretmeni olacak gençlerin çok yönlü insanlar olabilmeleri için, onlara dünya edebiyatının yanı sıra, spor dallarını, sanatları, hayvan yetiştirmeyi, marangozluğu vb de öğretirlermiş. Çok yönlü bilgilere sahip olarak gelişen genç, bir köy öğretmeni olarak mesleğine başladıktan sonra, kendini istediği alanda yetkinleştirebilir, politikayla, sanatla, edebiyatla da ilgilenirmiş. İnsanların sadece işlerini yapıp, işinde başka işlerle uğraşmasını istemeyen iktidarlar, sonunda o eğitim kurumunu yok edip bugünlere dönmüşler. Şimdi okullarda, sadece okudukları alanı –oda yarım yamalak- bilen, diğer alanlarda hiç bir şey bilmeyen, üretimin bir yan parçası gibi yaşayan kendi toplumuna bile yabancı bir gençlik yaratılmaya çalışılıyor. İşte bu eksikliği gören kitle örgütleri, kamusal dernekler, üyelerine, kendi kitlelerine insanlığın biriktirdiği bilgi birikimini vermeyi, onları sanattan, spordan, müzikten anlayan insanlar haline gelmeyi amaçlayan çalışmalar yapmalıdırlar. Biz, Adana Pir Sultan Derneği olarak bu alanda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Eğer bir farkımız varsa o da buradadır.

Hiç yorum yok: