22 Kasım 2013 Cuma

Marksizmin Devlet Konusuna Bakışı

Rıza Aydın

Marksizm’in devlet sorununa bakışı konusu, Marksizm’de bir hayli önemli olan hassas bir konudur. Lenin bu konunun üzerinde hassasiyetle durmuştur. Lenin 11 Temmuz 1919 da Sverdlov Üniversitesinde Verdiği Devlet konulu bir konferansta, hem bu konunun önemini vurgular hem de bu konunun nasıl incelenmesi gerektiğinin yolunu gösterir. Lenin’in bu konferansında söyledikleri, sonradan yazılı bir metin haline getirilerek yayınlanmıştır.
devlet 2
Devlet” adıyla yayınlanan bu konuşma, Türkçeye de çevrilip Lenin birçok derlemesinin içinde yayınlanmıştır. Devletin ne olduğu konusunu merak eden tüm canların, tümü 20 sayfa kadar olan bu yazıyı okumalarını isterim. Lenin, bu konuşmasında Devlet konusunu anlatırken bize iki tavsiye dede bulunur:

“Bu devlet sorununun incelenmesinde, Engels’in, Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni kitabını öğreneceğinizi umarım. Bu, gelişi güzel söylenmiş şeyler değildir, her tümcesi çok geniş tarihsel ve siyasal materyale dayanan, güvenle benimsenebilecek nitelikte, modern sosyalizmin temel yapıtlarından biridir. Kuşku yok ki, bu yapıtın bütün bölümleri aynı ölçüde anlaşılabilir ve kapsamlı bir biçimde sergilenmiş değildir; bazı bölümleri okurun tarih ve iktisat konusunda belli bilgilere önceden sahip olduğunu varsayarak yazılmıştır. Ama gene yineliyorum, bu yapıtı okuyunca, bir anda onu anlayamadıysanız kaygılanmayın. Pek az insan onu bir anda anlayabilir. Ama daha sonra ilginizin arttığı bir anda ona tekrar dönerek, hepsini olmasa bile, büyük bir bölümünü anlamayı başaracaksınız. Bu kitabı salık veriyorum, çünkü belirtilen anlamda soruna doğru yaklaşımı vermektedir. Kitap devletin kökeninin tarihsel şemasını çizerek başlar.”1
Lenin bu konuşmasında devletin ne olduğu sorunu gibi, sosyal bir konunun nasıl bir yöntemle incelenmesi gerektiği konusunda da bize şöyle bir öğütte bulunur, bu nasihati tutalım: “Soruna, olabildiğince bilimsel yaklaşabilmek için devletin tarihi konusunda, onun çıkışına ve gelişmesine en azından şöyle bir göz atmamız gerekiyor. Toplum bilimindeki bir sorunda en güvenilir şey ve bu soruna gerçekten de doğru bir biçimde yaklaşmak alışkanlığı elde etmek için ve insanın bir yığın ayrıntılar içerisinde ya da birbiriyle çatışan çok değişik düşünce içerisinde kaybolmasını önlemek için en çok gerekli olan şey – eğer bu soruna bilimsel bir biçimde yaklaşmak istiyorsak en önemli şey, her sorunu bu verilen olayın tarihi içinde nasıl ortaya çıktığı ve gelişimindeki belli başlı aşamaların neler olduğu açısından incelemek, bugün ulaştığı durumu incelemektir, temelinde yatan tarihsel bağlarını unutmamaktır2.

1917 yılının Şubat Ayında, Rusya’da meşhur Şubat Devrimi patlak verip, Lenin Nisan ayında İsviçre’den Rusya’ya dönmeye karar verdiği zaman yoldaşı Kamanev’e bir mektup yazarak ona şöyle bir vasiyette bulunur: “Söz aramızda; eğer beni yok ederlerse, not defterim Marksizm ve Devlet Üzeri ne’yi senin yayınlamanı isteyeceğim. (Onu Stocholm’de bırakmıştım), mavi ciltlidir. Marx ve Engels’ten bütün aktarımları, aynı şekilde Kautsky’nin Pannekoek’e karşı yazdıklarından aktarımları, bazı düşünceleri, notları ve formülleşmeleri kapsamaktadır. Bir haftalık bir çalışmadan sonra yayınlanabileceğini sanıyorum. Önemli olduğu kanısındayım, çünkü yalnız Plekanov değil, Kautsky bile her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı.” (Seçme Eserler, cilt 36, s. 454).3 Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir noktada şu, bakın 1917 Nisanında Lenin, Kautky’den nasıl söz ediyor: “… çünkü yalnız Plekanov değil, Kautsky bile her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı.” “Kautsky bile” diyor. Çünkü Kautsky’in Marksizm’in Papası olarak kabul edildiği bir dönemde yaşamıştır Lenin, onun değerini biliyor.

Türkçede “Marksizm Devlet Üzerine” adıyla yayınlanan Lenin’in bu çalışması daha çok “Mavi Kaplı Defteri” diye bilinir. Lenin bu sürecini anlatan bir romanda vardır. Lenin’in 1917 yılında bu çalışmasından yararlanarak “Devlet ve İhtilal” adlı kitabını yazmıştır; çoğu kez bu iki kitap birbiri ile karıştırılır.
Bu kitapların Türkçeye baskıları vardır, isteyen okur, bunları kitapçı raflarında kolaylıkla bulabilir. Bu yüzden bunların Türkçe çevirileri varken, büyük bir marifetmiş gibi İngilizcesinden alıntı yapıp, aktardığı pasajın Türkçe karşılığını bile yazmadan, Türkçede bir tartışma yürütme üslubunu hiç uygun bulmuyorum, bunu yapan arkadaşı tanımıyorum ama bu tutumunu gözden geçirmesini sağlık veririm.
Marksizm, devleti topluma egemen olan sınıfın diğer sınıflar üzerindeki baskı aygıtı olarak görür. Egemen sınıflar toplumda sayıca daha az olduklarından dolayı, toplumda hâkimiyetlerini sürdürmeleri için, toplumdan yalıtılmış muazzam bir devlet aygıtı kurarlar; bu devlet aygıtı mahkemeleri gibi birçok kurumunun yanı sıra öz olarak silahlı bir güçten (ordu, Polis, gizli istihbarat ile gizli polis gibi teşkilatından) oluşur. Bilimsel olarak devletin ne olduğu ile bu devleti yönetme mantığının yani devleti yönetenlerin sorunlara bakış yönteminin nasıl olduğu konusu iki ayı konudur. Devlet yönetme sanatının nasıl olduğunu yani devleti yönetenlerin mantığının nasıl çalıştığını Makyevelli 14 yıllık tecrübesine dayanarak “Prens” adlı kitabında hakkıyla anlatmıştır, bunun için bu kitap mutlaka okunmalıdır.
Marksizm, egemen sınıfların diğer sınıflar üzerindeki egemenliğinin bir aracı olan devletin, parlamenter mücadelede iktidara gelinerek yani parlamentoda hükümet kurma hakkı alınıp, bunun ezilen sınıfların yararına kullanılarak, bu iktidar aracılığı ile sosyalizmin kurulacağına inanmazlar. Bernstein böylesi bir savı vardır ama bu Marksistler arasında kabul görmez. Parlamenter yolla sosyalizmin kurulamayacağı tezi sınıflar mücadelesinde parlamenter mücadeleden de yararlanılmayacağı anlamına gelmez; bu ayrı bir konudur. Marksizm var olan devlet mekanizmasının parçalanıp yıkılarak ortadan kaldırılmasını, Engels’in tabiriyle söylersem “Asarı antika müzesine” (yani eski eserler müzesine) kaldırılmasını söyler. Lenin’de bu görüştedir. Yani derler ki, toplumda azınlık olan egemen sınıfın çoğunluk sınıflar üzerindeki tahakkümünü sağlama aracı olan, bunun için örgütlenmiş olan bu muazzam devlet cihazı, emekçi sınıfların işine yaramaz, bu yüzden biz bu devlet cihazını antika eserler müzesine kaldırıp, onun yerine kelimenin gerçek manasıyla bir devlet olmayan, örgütlenmiş emekçi halka dayanan, zaman içinde kendiliğinden yok olacak, basit bir devlet cihazı kurmamız gerekecektir. Marks Proletarya demokrasisinin (Proletarya diktatörlüğünün) devlet aygıtına bu yüzden “Devlet olmayan devlet” der. Çünkü bu devlet, zaman içinde yetkinleşmek yerine kendi kendini sönümlendirmeyi amaçlayacaktır; bu yüzden geçiş toplumlarının devletine “devlet olmayan devlettir” derler.
Bu konuda Marksistlerle Anarşistlerin ayrıldıkları nokta şurasıdır. Marksistler de Anarşistler de burjuva devletlerinin (sömürücü sınıf devletlerinin) yıkılıp antika eserler müzesinde sergilenmesi gerektiği konusunda hem fikirdirler, ayrılık bundan sonrası için yapılan ön görülerden çıkar. Anarşistler sosyalist devrimden hemen sonra yani burjuva devlet mekanizması parçalanıp iktidar emekçi sınıflarca zapt edilince, devletin hemen ortadan kaldırılması gerektiğini savunurlar. Marksistlerse sosyalist devrimden sonra, sosyalizmin inşasında kullanmamız gereken ucuz, basit bir devlet organizasyonuna ihtiyacımız olduğunu söylerler. Lenin’in bu konuda Anarşistler için gerici diyeceğini sanmıyorum, onlara Hayalcı denebilinir ama gerici denilemez.
Marksistler, sosyalist bir devrimden sonra, proletaryanın örgütlü güçlerinden oluşan Komün ya da Sovyet varı yeni tipten bir devlet iktidarının kurulup, bunun aracılığı ile Sosyalizmi (Komünizmin alt evresini) inşa edileceği sürece “geçiş toplumu” derler. Bu anlamda söylersem, Lenin’in önderliğinde Sovyet iktidarı kurulduğunda SSCB sosyalizm değil geçiş toplumu vardı. Geçiş toplumun devlet biçimi Devlet olmayan devlet dediğimiz devlet biçimidir. Bu geçiş toplumunun devleti, komünizmin alt evresini inşa ettikçe yani sosyalizmi kurdukça kendiside tedricen sönümlenme sürecine girecektir.
Marksizm bilimsel olarak iki toplum biçimi olduğunu söyler. Bunlar: kapitalist toplum ile Komünist toplumdur. Komünist toplum kendi içinde Komünist toplumun alt evresi Komünist toplumun üst evresi diye ikiye ayrılır; komünist toplumun alt evresine çoğunlukla sosyalizm de denir.
Kapitalist toplum ile komünist toplum arasında devrimci dönüşümlerin yer aldığı bir geçiş toplumu vardır. Lenin bunu Devlet ve İhtilal adlı kitabında “Kapitalizmden Komünizme Geçiş” adlı özel bir başlık altında inceler. Bu “Geçiş Toplumu” Sosyalizmden yani Komünizmin alt evresinden ayrı bir süreçtir, Türkiye sosyalist dünyasında bunlar birbirleriyle karıştırıldılar diye düşünüyorum.
Bu konular üzerine yılladır bir tartışma yürütmediğimizden bende bu konuya bir hayli uzak kalmışım, geçmişten kalan bilgi dağarcığıma dayanarak yazdığım bu yazıyı burada bitirmek istiyorum, çünkü daha fazla gaf yapmaktan korkuyorum.
1 Lenin, Mark, Engels ve Marksizm, Sol Yayınları Ankara birinci baskı 1976 ikinci baskı 1990, sayfa 288-289.


2
Lenin. “DEVLET”. SVERTLOV ÜNİVERSİTESİNDE VERİLEN BİR DERS. 11 Temmuz 1919. Marx, Engels, Marksizm, adıyla Sol yayınlarından çıkan derlemenin içinde sayfa: 288. Bu yazı ayrı broşür olarak ta yayınlanmıştır.


3
Lenin’in “Mavi Kaplı Defter aduyla bilinen çalışması Türkçede su adla yayınlandı: Lenin, Marksizm Devlet Üzerine. Öncü Kitap Evi, 1975, İstanbul. çev: Muzaffer Çengil

Hiç yorum yok: