28 Eylül 2015 Pazartesi

7 Haziran Seçimleri Anatomisi Kürtlerin Kurtlarla Mücadelesi



Ferhan Umruk
7 Haziran 2015
Bu yazıyı seçimlerin yapıldığı 7 Haziran günü sandıkta HDP’ye oyumu kullandıktan sonra kaleme alıyorum. Dolayısıyla  seçim sonuçları açıklanmadığından, seçimlerin kilit noktası olan HDP’nin barajı aşıp aşmadığı henüz belli değil.
oy atan
HDP’nin barajı aşması öylesine bir kilit nokta haline geldi ki, 12 Eylül darbesiyle Kürtlerin ve elbette sosyalistlerin siyasi sistem dışında kalması için seçim yasasına konulan anti-demokratik yüzde 10 seçim barajının HDP tarafından aşılması, yalnızca Kürtlerin parlamentoda güçlü temsilini değil 13 yıllık AKP iktidarının sona yaklaştığının sinyallerini vermeye başladı.
Muktedirlerin siyasi temsilcileri ANAP’ından, DYP’sine, SHP’sinden CHP’sine, DSP’sinden MHP’sine, RP’sinden AKP’sine bugüne gelen 35 yıllık süre içerisinde bu partiler zaman zaman iktidar da oldukları halde yüzde 10 seçim barajını kaldırmadılar, kaldırmak için de hiçbir ciddi teşebbüste bulunmadılar.
Muktedir sınıfların kendi aralarındaki çıkar çekişmelerinde siyasi temsili üstlenen bu partiler birbirlerine karşı kılıç çekerken, Kürde ve sosyaliste karşı kenetleniverdiler.




Bu sistem partilerini ortaklaştıran program, Kürdü, sosyalisti tehdit sıralamasında ilk sıralarda tutan Milli Güvenlik Siyaset Belgesidir. Bu program cumhuriyet paradigmasının iki ilkesi üzerine kuruludur. Birincisi bu topraklarda yaşayan farklı kimlikleri Sünnileştirme-Türkleştirme doğrultusunda asimile etmektir. İkincisi de kapitalist sömürü düzenini korumaktır.
Bu böyledir, kurt nasıl kuzu postuna bürünüp tuzak kurarsa, sistem partileri de Kürde, sosyalistlere karşı kurdun postu rolünü oynarlar. Bu seçim sürecinde de kurt AKP postunu giyerek HDP’ye saldırı görevini üstlendi.
Erdoğan HDP’yi Zerdüştlükle, dinsizlikle karalama yolunu seçerken, Davutoğlu HDP’ye verilen her oyun PKK’ye verilmiş olacağını ifade ederek, HDP’yi itibarsızlaştırmaya çabaladı. AKP’nin kullandığı bu zehirli dilin sonucunun HDP seçim bürolarına yapılan saldırılar, Erzurum mitingine paramiliter çetelerin saldırı girişimi, Adana ve Mersin’de HDP binalarının bombalanması, Bingöl’de seçim minübüsünde katledilen HDP üyesi ve en sonunda da 1977 1 Mayıs’ını hatırlatan, Diyarbakır mitinginde patlatılan bombalarla hayatını kaybeden 3 insan ve ellerini, bacaklarını kaybeden yaralılar olduğunu herkes izledi.
Bütün bu dehşet verici süreci Erdoğan’ın Bölücü örgüt ve onun güdümündeki siyasi parti sözünü tutmadı. Silahla demokrasinin bir arada yaşadığı nerede görülmüş sözleriyle okuduğumuzda en önce bu seçim kampanyası süresi boyunca HDP’yi hedefleyen bombaların, kurşunların demokrasiyle alakasının sorgulanması gerekmez mi?
Doğrudur, şekli olarak demokrasi silahla birarada olmaz. Ancak 30 yıldır süren savaşın binlerce Türk-Kürt gencinin hayatını kaybetmesine ve Kürt halkının temel talepleri için siyasi mücadele imkanının önünü tıkayıp, onların dağa çıkmasına sebep olan da muktedirlerin siyaset sınıfının ta kendisi değil midir?
Kürt halkının temel talepleri için siyasi mücadele imkanının önünün nasıl tıkandığını da bir kez daha hatırlamakta yarar olduğunu düşünürüm. Yakın tarih boyunca 7 sosyalist parti ve 6 Kürt siyasi hareketinin partisi bölücülük suçuyla anayasa mahkemesi tarafından kapatıldı.
Liste şöyle:
Türkiye İşçi Partisi 1971
Türkiye Emekçi Partisi 1980
Türkiye Birleşik Komünist Partisi 1991
Sosyalist Parti 1992
Halkın Emek Partisi 1993
Özgürlük ve Demkrasi Partisi 1993
Sosyalist Türkiye Partisi 1993
Demokrasi Partisi 1994
Sosyalist Birlik Partisi 1995
Demokrasi ve Değişim Partisi 1996
Emek Partisi 1996
Demokratik Kitle Partisi 1999
Halkın Demokrasi Partisi 2003
Bu tablo Kürt halkının taleplerini programına alıp yasal siyasi mücadele sürdürmek isteyen partilerin akibetini ortaya seriyor. Toplumsal taleplerin yasal mücadele imkanı reddedildiğinde nasıl sonuç vereceği de aşikardır kuşkusuz.
Evet dağdan insinler, onlar da yıllardır bu talebi dile getiriyorlar. Bunun gerçekleşmesinin, dün yasal siyaset yolunun kapatılarak yapılanın, bugün de bir başka biçimde tekrarlayıp, yasal mücadele veren HDP’ye karşı kışkırtıcılık yaparak, şiddet uygulayarak önünü kesmeye kalkarak mümkün olmadığı ortadadır.
7 Haziran seçim kampanyası sürecinin hafızalara kazınan temel özelliği, olağan şüpheli güç odağı tarafından HDP’ye karşı zincirleme olarak gerçekleştirilen provokasyonlar olacaktır. Herhalde alçaklık sıralamasının en başlarında, ilk provokasyon hamlesi olan, Ağrı-Diyadin’de 15 askeri gerillanın önüne sürüp öldürülmelerine yol açma teşebbüsüydü. Kürt halkı bunu gördü, ölümü pahasına askerleri kurtarak provokasyonu engelledi.
Sandıkların açılıp sonuçları beklerken, elbette HDP’nin anti-demokratik seçim barajını aşmasının çok önemli siyasi sonuçlar doğuracağını, ezilenler için kazanılan bir mevzi olacağını biliyoruz. Fakat bu seçimlerde Kürt halkı verdiği siyasi mücadeleyle seçim barajını aşarak yasal meşruiyet kazanmaktan daha da yakıcı öneme sahip olan toplumsal meşruiyet eşiğini aşmış bulunuyor.

Hiç yorum yok: