28 Eylül 2015 Pazartesi

7 Haziran’da İmdat Freni Çekildi


Ferhan Umruk
Walter Benjamin lokomotif, uçurum, imdat freni metaforuyla, devrimleri tarihin kötü gidişini, uçuruma doğru hızla sürüklenişini önleyen bir imdat freni olarak tasvir eder.
lokomotif
Kuşkusuz 7 Haziran seçimleriyle bu topraklarda bir devrim olduğunun hülyasına kapılmış değiliz. Söz konusu olan elbette bir devrim değil. Ancak her geçen gün otoriterleşen bir iktidarın ve onun muhteris liderinin diktatör Başkan Baba olma hevesini yerle yeksan etti bu seçim sonuçları.
Bütün enstürmanları, kemanı, davulu, gitarı,orgu, piyanoyu tek başına çalarak tek kişilik orkestra olmak peşindeki Erdoğan’ın yenilgiye uğratılması, yıllardır ağır bedeller ödemekte olan emekçiler ve tüm ezilenler bakımından elde edilmiş bir zaferdir.



Bu sonucu ‘solculuk’ lafazanlığıyla küçümseyenler ağır bir yanılgıya savruluyorlar. Ne yazık ki bu ‘solculuk’ları yapanlar, HDP’nin barajı aşamaması durumunda oluşacak parlamentonun AKP’nin çoğunluk sağlayarak yapacağı anayasa değişikliğiyle, başkanlık rejimini kurması durumunda karşılaşılacak tehdidi kavrayamadılar.

Seçimin birinci sonucu şudur: 7 Haziran’da seçimin kilit partisi HDP’ye verilen oylar, Erdoğan eliyle uçuruma sürüklenmekte olan treni durduran imdat freni olmuştur.
AKP 13 yıl sonra ilk defa bu seçimlerle parlamentoda azınlığa düşmekle kalmamış, Fırat’ın doğusunda ağır bir yenilgiye uğramıştır. Diyarbakır’da 1 milletvekili çıkarabilmiş, Ağrı’da yok olmuştur. Sistemin partisi olan CHP , Deniz Baykal döneminde uyguladığı milliyetçi şoven politikanın sonucu olarak Kürt coğrafyasından çoktandır silinmişti.Şimdi Kılıçdaroğlu’nun bu politikayı revize etme çabasının Kürt halkının güvenini kazanmaya yetmediği, CHP’nin bölgeden aldığı cüzi oyla bir kez daha teyit olmuş oldu. MHP zaten varlığı gereği Kürt coğrafyasında dün de yoktu, bugün de yok. Bu seçimle birlikte AKP’de sistemin Türk siyasi partilerinin Kürt coğrafyasından silinme kervanına katılmış bulunmaktadır.
Bu bakımdan 7 Haziran’ın ikinci sonucu, Türkiye partisi olma iddiasını bugüne kadar sürdüren AKP’nin de, bu iddiasının zemini kaymış bulunmaktadır. Bu durumun Türkiye’nin siyasi gidişatı bakımından çok önemli sonuçlar doğuracak bir tablo olduğu aşikardır.
Bu seçimin üçüncü sonucu HDP’nin, dolayısıyla Kürt siyasi hareketinin çok önemli bir eşiği aşarak toplumsal meşruiyet kazanmasıdır. Şehirli laik kesim Erdoğan’ın başkanlık emellerinin önünü kesmek için ’emanet’ veya HDP’nin parti programını benimseyerek, her ne nedenle olursa olsun HDP’ye ilk defa oy vermiştir. Elbette bu çok yüksek bir kayma değildir. Ancak bir eğilimin işareti olarak değerlendirilmelidir. Bu kesimin HDP’ye oy vermiş olan az kısmından öte, HDP’nin barajı aşması kahır ekseriyeti tarafından hoşnutlukla karşılanmış bulunuyor. Bu gelişmenin de geleceğe yönelik önemli sonuçlar doğurabileceğini hesaba katmak gerekmektedir.
Dördüncü sonuç da Türkiye’nin fay hatlarına dönüşen kültürel sosyolojik bölünüşünün siyasi haritasındaki renklerinin daha da koyulaşmasıdır. Dini muhafazakarlık kimliğinin baskın olduğu iç bölgeler ve karadeniz AKP etrafında kümelenmiştir. Batı bölgelerinin laiklik hassasiyeti geleneği CHP’de tezahür etmeyi sürdürmüştür. Kürt kimliği de Fırat’ın doğusunda HDP’ye verilen oylarla coğrafyanın rengini sarih bir biçimde belirlemiştir.
Sonuncu sonuç da seçim kampanyası boyunca çatışmaları başlatarak, HDP’nin önünü kesmek amacıyla yapılan provokasyonlara karşı Kürt halkının gösterdiği dirençtir. Kürt halkı siyasi iradesinin gücüyle, ya Ağrı’da askerleri ölüme yollayanları teşhir etmiş ya da Mersin’de, Adana’da, Diyarbakır’da gerçekleştirilen alçakça bombalamalara karşı tuzağa düşmemesini bilmiştir.
Aslında Erdoğan’ın yenilgisinin başat olduğu seçim sonuçlarını yaratan alarm zilleri çalmaya başlamıştı. 2013 Haziran’ında milyonları sokağa döken Gezi isyanı işaret fişeğini çakıyordu. Ardından 17-25 aralık yolsuzluk operasyonu ile AKP’nin kirli çamaşırları ortaya saçıldı. AKP’nin Kürt coğrafyasından silinişin dönüm noktası, Erdoğan’ın İŞİD saldırısına karşı direnen Kürt halkının gözünün içine bakarak ‘Kobani düştü, düşecek’ sözleriyle gönlünde yatan Kürdün yenilgisi beklentisini dışa vurması karşısında 6-7 Ekim’de Kürt coğrafyasındaki milyonlarca Kürdün yarattığı Kobani direnişidir.
Seçim yenilgisine uğrayan Erdoğan’ın süngüsü düşmüştür artık. Ancak süngüsünün düşmüş olması, durumunu kurtarmak için hamle yapmayacağı anlamına gelmiyor. Meclisteki 4 partinin koalisyon çalışmalarının akamete uğramasını bekler gözükmektedir. Yeniden bir seçim AKP bakımından yeni bir çoğunluk olma ümididir, kazanımdır. Yine aynı sonucu alıp mecliste çoğunluğu alamazsa da değişen bir durum olmayacaktır. Dolayısıyla yeni bir seçim AKP’ye kazandırabilir, ama kaybedeceği hiçbir şey yoktur. Bu bakımdan da yeniden bir seçim ihtimali yüksektir.
İçerisinde bulunduğumuz siyasi sürecin karmaşıklığı veya yeniden bir seçim ihtimali hem HDP’yi hem de HDP’nin içinde olsunlar veya dışında olsunlar bütün sosyalist harekete sorumluluklar yüklemektedir.
Herhalde, bu durumla ilgili olarak seçim tavrını net bir biçimde ortaya koyamayıp apolitik duruma sürüklenen Haziran Hareketi, hem süreci hem de kendisini değerlendirmeye tabi tutacaktır. Kuşkusuz Haziran Hareketi içerisinde yer alan sosyalistlerin önemli bir bölümünün HDP’yi desteklediklerini biliyoruz. EHP , Halkevleri’nin ve diğer katılanların yürüttükleri artı 1 kampanyası bunun somut örneğidir. Elbette Haziran Hareketi içerisinde yer alanların yürütükleri kampanya çok kıymetli olmuştur. Onlar siyasi eylemin tek boyutlu yani sokakla sınırlı olmadığını, her alanın bu bağlamda seçimlerin de, siyasi eylemin bir parçası oldğunu göstermiş oldular. Önümüzdeki süreç dikkate alındığında Haziran Hareketi eğer varlığını sürdürecekse, devrimci siyasetin hayatın her alanına katılmak olduğu bilinciyle inşasını sürdürmelidir.
Haziran Hareketi de muktedirlere, gericiliğe karşı emekçilerin, ezilenlerin ayrı yürüyüp, birlikte eyleminin mümkün ve gerekli olduğunu, geçmiş deneylerin ışığında gündemine almalıdır. Aynı şekilde HDP’nin de yönetimde veya değil bütün üyelerinin eleştirel destek kavramını içselleştirmeleri emekçilerin ve tüm ezilenlerin mücadelesi için olan kıymetini kavramaları gerekiyor

Hiç yorum yok: