16 Aralık 2016 Cuma

Hayatım Genç ve Masum Ölümler Tarihi Biraz da…


Faruk Eren
Çok eskiye gitmeyeceğim (Gidebilirim de… hayatım genç ve masum ölümler tarihi biraz da. Ama yorgunum)
dilek
Suruç bombası patladığında muhabirimiz aradı. (Marifetmiş gibi) İlk duyuran biz olduk. Gencecik insanlar ölmüştü. Karşımda oturan editör arkadaşım, (O da benim gibi Çerkes’tir) bir arkadaşından haber alamadığını, telefonu açmadığından yakınıyordu telaşla. Akşama kadar söyleyemedim. Oysa ölenlerin bir kısmının listesi gelmişti ve tanıdığı ne yazık ki ölenler arasındaydı. Hem de ana oğul… Saatler sonra utanarak, acı içinde söyledim.



Bundan birkaç ay önce Silvan, Silopi, Lice, Cizre’ye gittim. İnsanlarla konuştum. Mesela Siopi’de ‘Saat 5’ten sonra keskin nişancılar çatılara çıkıyor, rastgele insan vuruyorlar’ dediklerinde şaşırmadığıma şaştım.

Döndükten sonra Silopi’de bir anne ve kızı damda uyurken vuruldu. Anne öldü, kızı ağır yaralandı. Kız iyileşti mi bilmiyorum ama ben yıllardır ağır yaralıyım.
Silvan’a girdiğimizde sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Döndüğümüzde Cizre’de sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Muhabirimiz oradaydı. Her gün isim isim abluka altındaki ilçeden ölüm haberleri geliyordu. İsimleri bir yere not ediyordum. 21 insan. Çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek… Devlet yetkilileri ise “Cizre’de hiç sivil ölmedi, 30 küsur PKK’lı öldürüldü” dedi. O 30 küsur ölüyü kimse görmedi ama… Biz sivilleri gördük. Fotoğraflarına bakmaya ürktüm ölenlerin. Cizre’de peşimizden neşeyle koşuşturan çocuklardan, ya da konuştuğumuz yetişkinlerden biri çıkabilirdi diye… Tabii Cizre ve Silopi’nin dışında da ölüm haberleri geldi bu sürede. Mesela Sur’da ölen küçük kız gibi… Ölen asker ve polislerin haberleri geldi.
Gazeteci miyiz, levazımatçı mıyız diye soruyorum aylardır kendime. Ölü isimleri not ediyoruz bir kenara, sayılarda hata yapmayalım diye. Sayılar mı?..
Arada kadınlar öldürülrdü erkekler tarafından, işçi ölümleri raporlarını yayınladık. Her gün bir işçi, iki işçi, bazen de toplu halde öldüler ‘iş kazaları’nda…
10 Ekim’de Ankara’daydım. 30 metre önümde patladı aşağılık bombalar. Soğukkanlı davranmaya çalıştım ama ne kadar olabilir ki. Evdekiler yaklaşık 1 saat sonra ulaşabildi bana, daha doğrusu telefonlar o zaman çekmeye başladı. Ağlıyormuşum.
Kanala bağlandığımda panik yapmamaya, soğukkanlı olarak gördüklerimi anlatmaya çalışıyordum. Ama doğrusu gördüklerimi sansürleyerek aktardım. İnsan parçaları arasında yürüyordum. Ürktüm bunları anlatmaktan… 100 insan öldü orada, gözümüzün önünde.
Arada Cumhurbaşkanı “2 bin PKK’lı öldürdük” diye açıkladı övünerek! 2000! İki bin! “Kimse katliam mı yaptınız?” diye soramazdı…
Arada sahile vurmuş göçmen çocukların cesetlerini gördük. Işığa koşan kelebekler gibi öldüler yaz boyunca. Adım gibi eminim ki birileri teşvik etti!
Ankara’da bomba patladı dimi, IŞİD’e operasyon bekleniyordu. Operasyon 3 kilometre ötemizde oldu. Bir eve girdiler, bir genç kızı öldürdüler. Artık keskin nişancıya da gerek duymadan, yakın mesafeden. “Eve niye böyle giriyorsunuz” diye sorduğu için, muhtemelen bu ülkede yaşayanların büyük bölümünün yapmadığı/yapamadığı itiraz hakkını kullandığı için…
Davos’ta Erdoğan’ın konuşması geliyor aklıma: “Öldürmeye gelince, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.”
Yeter artık, yeter!

Hiç yorum yok: