16 Aralık 2016 Cuma

MARAŞ KATLİAMINI ANMAK VE BİLANÇOSU


Rıza Aydın
Her şeyin bir tarihsel süreci olduğu gibi, benim Maraş katliamı ile ilgilenmemim de tarihsel bir süreci vardır.
maraş
Maraş katliamı 1978 yılında Aralık ayının sonlarında başlayıp, 19 Aralıktan 26 Aralığa kadar yaklaşık olarak bir hafta sürdü. Maraş katliamından sonra Sıkıyönetim ilan edildi. Maraş dördüncü sıkıyönetim bölgesi olan, Adana sıkıyönetim komutanlığına bağlı olduğu için, Maraş katliamı sırasında gözaltına alınan bütün sanıklar Adana Köprü köyündeki askeri cezaevine getirildiler. Bende Maraş katliamından yaklaşık olarak 50 gün sora 19 Şubat 1979’da yaralı halde tutuklanıp, Adana askeri cezaevinde Maraş katliamı sırasında tutuklanan solcu tutukluların kaldığı koğuşa atıldım.

Burada Maraş katliamı sırasında tutuklanan arkadaşlarla aynı koğuşta kaldım, onların mahkeme süreçlerindeki muhabbetlerini izledim, kendi aramızda Maraş katliamının nasıl olduğunu uzun uzadıya konuşup muhabbet ettik. İşte bu yüzden dolayı Maraş katliamına karşı yakın ilgi duyar oldum.



Sonra ABF olarak, Maraş katliamını 30. Yılında anma kararı aldığımızda bunu nerde nasıl yaparız diye bölgedeki arkadaşlarla gidip konuştum. İşte bu sırada, Maraş katliamın otuzuncu yılında Londra’da yapılacak anmaya konuşmacı olarak çağrıldım. Londra’da yapacağım konuşmayı hazırlamak için hem Maraş katliamı sırasında orada olan, Maraş’ı bilen canlarla muhabbetler ettim hem de Maraş Sıkıyönetim mahkemesinin dava dosyası başta olmak üzere bu konuda yazılmış yazıları okuyup araştırdım. Bu araştırmalarım sonucu bende oluşan bilgilerle, konuşmama zemin olsun diye, konuşma üslubu içinde, mümkün olduğu kadar kısa bir yazı hazırladım. Bu yazımın mümkün olduğu kadar tekrara kaçmadan, en kısa yoldan Maraş katliamının fotoğrafını verecek bir yazı olmasına özen gösterdim.
Sonra Maraş katliamının 36. Yılında (otuz altıncı yılında) Srazburg’da yapılan anmaya da konuşmacı olarak davet edilince, var olan o yazımı gözden geçirip bu hale getirdim. Ben konuşmalarımı yazıdan okuyarak yapmam ama bir konuşma planı babında önümde bir yazım olur, işte bu yazım Strazburgu’da yapacağım konuşmanın bilgi metnidir.
Aşk ile.


19 ile 26 Aralı tarihleri, Alevilerin, Maraş’ta katledilip, Maraş’tan göçürülmelerinin yıldönümüdür.

Bilim insanları, sosyal bir olgu iyice anlayıp, bilince çıkarmak için onun tarihsel sürecini gözden geçirip tahlil etmek gerektiğini söylerler1. Bizde bu katliamı anlayıp bilince çıkarmamız için yaşanılan o süreci kısaca gözden geçirmeliyiz.

Eski çağlarda Aleviler, Osmanlı şeriatının zulmünden korunmak için, kuş uçmaz, kervan geçmez dağlık yerlerde yaşarlardı; bugün Alevi köylerine gidin, onların yerleşim yerlerine bakın, bu hakikati anlarsınız.

Cumhuriyet Alevi’yi can derdinden kurtardı. Cumhuriyetin Alevi zihnindeki yerini anlamak için, Osmanlının bu günkü IŞİD gibi Alevi’ye düşman bir şeriat rejimi olduğunu bilmek yeterlidir. Cumhuriyet sayesinde Alevi Köylerden şehirlere gelip, buralarda kendine yeni bir yaşam kurmaya başladı. Tarıma traktörün girip, köylülüğün çözülmeye başlamasıda köyden şehre göçü artırdı.

Dağ köylerinden şehirlere göçen Alevilerin kimi devlet dairelerinde iş buldu, kimi kapıcı oldu, kimide ufaktan tefekten ticarete başladı. Bu süreç iyice bilinmeden, Maraş’ta katliamla sonuçlanan süreç anlaşılmaz.

Bu Sürecin Maraş’taki gelişimi 1960 yılından sonra adım adım oluştu.

Maraş’ta 1960 yılında tek bir Alevi esnaf yokken, 1960 sonrası Maraş Çarşısı’nda Aleviler esnaflıkta yapmaya başladılar. Maraş Çarşısında Aleviler esnaflığı başlayınca, genellikle köylerde yaşamakta olan Alevi nüfus, şehre geldikçe alış verişini Alevi esnaftan yapar oldu. Bu süreç, Maraş Çarşısı’nda Alevilerin etkisinin birdenbire artmasına yol açtı. Maraş’ın Pazarcık yöresinde yapılan bir kanal projesi de, o yöredeki Alevi köylerinin arazisinin bataklık olmasından kurtarıp Alevi köylüsünün zenginleşmesine yol açtı. Zenginleşen Alevilerin, ticaretten sosyal hayata kadar hissedilir bir biçimde kendini göstermesi, Maraş’ın sosyal çehresini de hızlı bir şekilde değiştirmeye başladı.

Kadınların, erkeğin üç adım ardından gitmesine alışkın olunan Maraş Çarşısında, artık kadınlarla erkekler yan yana hatta kol kola geziyorlar, kadınlarla erkekler lokantalarda birlikte oturup yemek yiyip, içki içiyorlar, düğün salonlarında birlikte dans ediyorlardı. İstanbul’da görülen bir moda, Alevi gençliğince anında Maraş”a da getiriliyor, kot pantolon giymiş kızlar Maraş sokaklarında geziyorlardı. Maraş’ta zenginleşen Aleviler en güzel elbiseleri giyip en güzel arabalara biniyorlardı. Maraş’ın eski sakinlerinde buna karşı bir tepki alttan alta oluşmaya başladı.

Daha somut olması için anlatacağım şu olguyu bir fotoğraf gibi kafanızda canlandırmanızı istiyorum. Elbistan Çarşısı’nda yaşanmış olan şöyle bir manzarayı gözlerinizin önüne getirip, düşünün. Üç dört tane eczanenin bulunduğu, Elbistan çarşısına Alevi camiasındanOğuz Soğütlü adında biride eczane açar. Oğuz Soğutlü’nün eczanesini açmasından sonra, çarşıdaki diğer eczaneler siftah bile yapamazken, Oğüz Söğütlü’nün eczanesinin önünden müşteri kuyruğu hiç eksik olmaz. Yani anlayacağınız, eskiden beri Maraş çarşısına hâkim olan esnaf, pazardaki işini Alevi esnafa kaptırmaya başlamıştır. Bu tıpkı komprador burjuvaziye (yani dışarıdan mal getirip satan burjuvaziye) yerel – milli burjuvazinin tepki gösterdiği gibi, Maraş’ta çarşıya – Pazara eskiden beri hâkim olan esnafta, Alevilerin Çarşıda, pazarda böyle bir varlık gösterip, Maraş’taki sosyal hayatı etkilemesinden rahatsızlık duymaya başlar.

Bu süreçte Aleviler politik hayata da girmeye başlarlar, örneğin Elbistan Çarşısı’nda eczacı olan Oğuz Söğütlü gibi kimi Aleviler,1973 milletvekilliği seçimlerinde, CHP’den milletvekilliğine aday oldur. Eskiden beri CHP Alevi adayları milletvekili sıralamasında en son sıralara koyardı, yine öyle yaptı ama bu defa Oğuz Söğütlü ile arkadaşları 1960 Anayasasının getirdiği bir hakkı kullanarak, tercihli oy kullanmayı örgütlediler; sonuç olarak 1973 seçimlerinde CHP’nin milletvekili sıralamasında en sonlara koyduğu Aleviler milletvekili seçildi2, listenin başındaki Sünniler seçilemedi. Bu Türkiye tarihinde bir ilkti. Bu anayasal bir hakkın Alevîlerce kullanılmasıydı ama bunun Maraş’taki algısı da tepkisi de çok farklı oldu.

Maraş’taki Aleviler özelliklede gençler, 1970’li yıllarda Türkiye’de esen sol rüzgârın etkisiyle, sola meyledip, solcu olmuşlardı, bu eğilim daha çok gençlik içinde kendini hissettiriyordu. Sonuç olarak Maraş’ta Alevilerin etkin hale gelmesi, Maraş’taki bütün sosyal hayata etki edip, baştan aşağı bir değişime yol açmıştı.

Maraş çarşında eskiden beri etkin olan esnaflar, bu etkilerinin kırıldığını görerek, bir yerlerde toplanıp, Alevi esnafın Maraş çarşısındaki etkisinin nasıl kırılıp, bunların buradan nasıl sürüleceğini tartışıp konuşmaya başladı3. Maraş halkının bilincinde, bir zamanlar Ermenilerin Maraş’tan kovulup, onların mallarına mülklerine el konulmuş olması vardı, şimdi tıpkı onlar gibi, Alevilere de aynı şeyler yapılıp, Alevilerin de Maraş’tan kovula bilineceğinin propagandası yapılmaya başlandı. Bu işin başarılacağı, bunun öncülüğünü de MHP ile Ülkücülerin yapılacağının propagandası yapılmaya başlandı. Savcılığın hazırladığı iddianamede, katliam sırasında atlan sloganlardan biri bu inancını şöyle ifade etmektedir: “Maraş size vatan olmaz mezar olur, yaşasın Türkeş yaşasın MHP

O zamanlar ülkenin siyası konjonktüründe de 12 Mart darbesine bir tepki olarak sol yükselişe geçmiş, Sol- Sosyal Demokratlar iktidara gelmiş4, Ecevit ABD’ye kafa tutar olmuştu. Solun bu yükselişini durdurmanın yolu, sola güvenip, solda birleşmeye başlayan halkın birbirine olan güveni kırmaktan geçiyordu, bunun içinde bir Alevi Sünni çatışması, Alevi Sünni gerginliği yaratılmalıydı5. Bu politikanın tutacağı6 en güzel iklim Maraş’ta vardı, işte bu yüzden, o zamanlar kontur Gerilla denilen derin devletin güçleri Maraş’ta bir Alevi katliamı örgütlemeye başladı.

Osmanlıdan beri zaten var olan Alevi -Kızılbaş düşmanlığı üzerinde Maraş’ın sosyal hayatında var olmaya başlanan Alevi etkisine gösterilen tepki birleştirilerek işlenmeye başlandı.

Maraş’ta Alevilerin hangi evlerde oturduğunu önceden fişlemiş olan derin devletin adamları, binbir çeşit bahanelerle Alevilerin evlerini, iş yerlerini işaretlemeye başladılar. Alevi evleri işaretledikten sonra, milliyetçi Duyguları okşayan “Güneş ne zaman doğacak” adlı filim Ülkücüler kanalıyla Maraş’a getirilip, bir sinemada oynatılması başlandı. Bu filmin oynatıldığını sinema, yine ülkücü birine bombalatılarak, bu solcuların üzerine atılıp Şehirde bir gerginlik yaratıldı. Maraş sokaklarında ayağında soğuk kuyu ayakkabı, başında kar maskesi olan bir takımadamlar gelip gezer oldular7, şehre yılbaşı için milli piyango bileti satan yabancı adamlar doldu. Sonra bir Perşembe günü (cuma Akşamı)  iki solcu öğretmen öldürüldü, solcu öğretmenlerin cenazeleri hastaneden çıkması geciktirilerek cuma namazının çıkışına denk getirildi. Cuma NAMAZI için camilerde toplanan insanlar kışkırtılarak cenazelerini kaldırmakta olan solculara saldırtırdı. Bundan sonra 19 Aralık’tan 26 Aralığa kadar, MİT’in içindeki Kontur Gerillanın yönlendirdiği8, MHP’min gençlik Teşkilatı olan Ülkücülerin önderlik ettiği halk, önceden işaretlenen Alevi evlerine saldırdı. Aleviler hunharca katledildiler. Saldırıya uğrayan, evleri, iş yerleri yakılıp yıkılan Alevilerin yarası ağırdı.

Bunun üzerine Aleviler, arkalarına bile bakmadan, gözyaşları içinde Maraş’ı terk ettiler. Bu yüzden, bu katliam, bu katliamı yapıp planlayanlar acısından, hedeflerine ulaşmış, başarılı bir Alevi katliamıdır.

Şimdi bu katliam yapıldıktan 36 yıl sonra, bu katliamda ölen canlarımızı anmaya çalışıyoruz, bir daha böyle bir katliam olmasın, insanlık bunun derslerinden yararlansın diye bunun kötülüklerini bütün dünyaya, toplumumuza anlatmaya çalışıyoruz. Bundan başka bir gayemiz yok.

Saygılarımla. 17 Aralık 2014


1Lenin, -11 Temmuz 1919’da- Svertlov üniversitesinde Devlet üzerine verdiği bir konferansta şöyle diyor. “Toplum bilimindeki bir sorunda en güvenilir şey ve bu soruna gerçekten de doğru bir biçimde yaklaşmak alışkanlığı elde etmek için ve insanın bir yığın ayrıntılar içerisinde ya da birbiriyle çatışan çok değişik düşünce içerisinde kaybolmasını önlemek için en çok gerekli olan şey – eğer bu soruna bilimsel bir biçimde yaklaşmak istiyorsak en önemli şey, her sorunu bu verilen olayın tarihi içinde nasıl ortaya çıktığı ve gelişimindeki belli başlı aşamaların neler olduğu açısından incelemek, bugün ulaştığı durumu incelemektir, temelinde yatan tarihsel bağlarını unutmamaktır.
21973’te, CHP’de tercihli oyla seçilen bu üç Alevi milletvekili şunlar: Oğuz Söğütlü, Mehmet Özdal, İsmet Ağaoğlu.
3Maraş katliamı sırasında Maraş’ta yaşamakta olan Durdu Gevher, “MARAŞ OLAYLARINI SOLCULAR MI ÇIKARDI” adıyla yayımladığı kitabını, şöyle diyor: “Maraş ekonomisine hâkim olan bir kısım iş adamları Bir toplantı yapıyorlar” deyip koyduğu dip notta bunların adlarını veriyor. Bakınız Durdu Gevher, “Maraş olaylarını solcular mı çıkardı”, Belge yayınlar, sayfa 57. Bu konuyu Aziz Tunç, Maraş Kıyımı başlıklı kitabında, 12.01.1979 tarihli Aydınlık gazetesinin haberine dayandırarak, “Maraş’lı iş adamlarının toplantısı” başlığı altında ayrıntısı ile toplantıya katılanları isim isim açıklayarak anlatıyor. Bakınız Aziz Tun. Maraş Kıyımı sayfa 271, 272,273
41977’de, CHP, hem Haziran ayında yapılan genel seçimlerde hem de Aralık ayında yapılan yerel seçimlerde % 41’in üzerinde bir oy alıyor.
5Ezilenlerin Pedagojisi adlı kitabında, bu türden politikaları inceleyen, Paulo Freire şöyle diyor: “Ezen azınlık bir çoğunluğa boyun eğdirdiği ve egemen olduğundan, iktidarda kalmak için çoğunluğu bölmek ve bölünmüş halde tutmak zorundadır. Azınlık kendine halkın birliğini hoşgörme lüksünü tanıyamaz; çünkü bu, hiç kuşku yok ki hegemonyasına ciddi bir tehdit demek olurdu. Dolayısıyla, ezenler, ezilenlerde biraz olsun birleşme ihtiyacı uyandırabilecek her tür eylemi tüm araçlarla (şiddet dâhil) önlerler. Birlik, örgütlenme ve mücadele gibi kavramlar derhal tehlikeli olarak damgalanır. …” Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi sayfa 119-119, ikini baskı.
Bu politikayı Machiavelli şöyle anlatır: “Atalarımız, özelliklede onların akıllı olanları, ağız birliğiyle, Pistolia’yı parti kavgaları ile Pisa’yı kalelerle tutmak gerektiğini söylerlerdi. Bazı kentleri kolaylıkla elde tutabilmek için halk içinde bölücülüğü körüklerlerdi. İtalya’nın az çok denge içinde olduğu bir dönemde, bu yöntem iyi olabilirdi. Fakat, bugün bunun iyi olacağını sanmıyorum. Bölünmelerin en ufak bir yarar getireceğine inanmıyorum. Tam tersine, bölünmüş kentler düşman karşısında yok olacaktır. Çünkü zayıf taraf düşmanla birleşecek, diğer tarafta tek başına dayanamayacaktır.” Hükümdar sosyal yayınları sayfa 99-100. Machiavelli’in bu uyarısı ışığında 1402’deki Ankara savaşına bakmak gerek. Konu bu bağlamda düşünülürse ileriki tarihleri de açıklar.
6Savaşlar konusunda uzaman olan, Clausewit, “Savaş politikanın başka araçlarla devamından başka bir şey değildir” der. Bakınız Call Von Clausewit, Savaş Üzerine 1975, MAY yayınları, sayfa 64.
7Bilsen Başaran, Maraş’tan bir haber geldi, sayfa 173, 147
8Bülent Ecevit’in, çalışma masasında bulunan bir bilgi notu: Maraş katliamını MİT içindeki MHP’lilerin yaptığını söylüyordu.
*                            *                         *
Katliam bilançosu (resmi kayıtlardan alınan bilanço):
Ölü sayısı: 111
Yaralı sayısı: 1000’nin üzerinde
Tahrip edilerek yakılan ev: 552
Tahrip edilerek yakılan iş yeri: 289
Yakılan oto: 8
23- 25 Aralık 1978’de Maraş’ta yaşamını yitirenler:
  1. Abidin Uzunpınar
  2. Ali Uzunpınar
  3. Hasan Uzunpınar
  4. Mehmet Ünver
  5. Döndü Ünver
  6. Zühre Ünver
  7. İbrahim Ünver
  8. Malik Ünver
  9. Fidan Su na
  10. Ali Suna
  11. Esma Suna
  12. Mehmet Suna
  13. Yılmaz Baz
  14. Kezban Usta
  15. İbrahim Usta
  16. Yusuf Levendiz
  17. Ali Akıncı
  18. İsmail Nergiz
  19. Hasan Akırmak
  20. Ali Yılmaz
  21. Hatice Yılmaz
  22. Hüseyin Yılmaz
  23. İmam Ergönül
  24. Hüseyin Ergönül
  25. Güllü Ergönül
  26. Süleyman Metin
  27. Ali Tıraş
  28. Zeynep Aydoğan
  29. Ali Ün
  30. Kamil Ün
  31. Zekarya Ün
  32. Gülşen Ün
  33. Elif Balta
  34. Kemal Özdemir
  35. Cennet Özdemir
  36. Ali Doğan
  37. Mehmet Duman
  38. Yusuf Lakap
  39. Hasan Yüzük
  40. Kalender Toklu
  41. Hüseyin toklu
  42. Zeynep Nergiz
  43. Aziz Tüzün
  44. Hasan Ildırcan
  45. Mustafa Acınıklı
  46. Veli Yıldız
  47. Ahmet Yıldız
  48. Şıbo Bekan
  49. Mahmut Ünal
  50. Sebahat İşbilir
  51. Hacı Veli İşbilir
  52. Ali Rıza İŞbilir
  53. Mehmet İşbilir
  54. Mehmet Sağlam
  55. Ali Sağlam
  56. Mehmet Ali Balta
  57. Hasan Küçükkaya
  58. Hatice Görür
  59. Hasan Öztaş
  60. Hüseyin Ceren
  61. Ali B,lmez
  62. Hasan Bilmez
  63. İbrahim Bilmez
  64. Fatma Bilmez
  65. Hacı Bektaş Bozkurt
  66. Hasan Nergiz
  67. Ali Aslan
  68. Veysel Kalkandelen
  69. Şah İsmail Kalaycı
  70. Derviş Zülküflü
  71. Musa Funda
  72. Abbas Karakız
  73. Bayram Bil
  74. Musa Altun
  75. Mekmet Torun
  76. Memili Bakıcı
  77. Hamza Yılmaz
  78. Ercan Köşe
  79. Nazım Tosun
  80. Methi Köklü
  81. Osman Andız
  82. Evliya etmiş
  83. Ökkeş Dalkıran
  84. Mehmet Kahveci
  85. Mehmet Mengücek
  86. Hacı Bıyıklı .
  87. Bünyamın Varol
  88. Abdullah Kandemir
  89. Adem Armut
  90. İsmail Tercan
  91. Abdullah Polat
  92. Mehmet Ergündüz
  93. Ökkeş İnce
  94. Necati Paramış
  95. Zeki Yıldırım
  96. Süleyman Aydoğan “
  97. Cemil Karadutlu
……
13 Kişinin kimliği tespit edilememiştir. Bu nedenle adlarını yazamadık. Toplam ölü sayısı 111 kişidir.
(Kaynak: O. Tayfun TAMER, 12 Eylül Öncesi-Sonrası, s.162)
Davanın sonucu:
Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Hatay illeri Sıkıyönetim Askeri Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesinin (Esas No: 1980/82, Karar No: 1980/520 sayılı) gerekçeli kararı:
.Hakkında dava açılan sanık sayısı: 804
. Ölüm cezasını alanlar 29
. Müebbet hapis cezası alanlar 7
. 15-24 yıl arası hapis cezası alanlar 7
. 10-15 yıl hapis cezası alanlar 29
. 5-10 yıl arası hapis cezası alanlar 259
. 1-5 yıl arası hapis cezası alanlar 26
.Beraat edenler 379
. Karar aşamasında firarda olanlar, çeşitli nedenlerle davası tefrik edilenler ve ölümle davası düşenlerin toplamı: 68
. Ölümle müebbet cezalarının dışındaki diğer hapis cezalarında 1/6 arasında indirim uygulanmış, cezalar daha da azalmıştır.
Mahkemenin kararı, Yargıtay’da bozuldu. Yeniden yargılama, Yargıtay süreci vb. bunlar gibi idam cezaları uygulanamadı. Hafif cezalarla dosya kapandı.
Kaynak: Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU. YAKIN TARİHİMİZDE KİTLESEL KATLİAMLAR. Malatya, K.Maraş, Çorum, Sivas Katliamlarının iç yüzüne dönük bir inceleme. Sayfa: 171-175.
Not: Nedim ağbinin (Yakın Tarihimizde Kitlesel katliamlar) kitabı, bu konuda en önemli kaynaktır. Ellerine sağlık. Rıza Aydın

Hiç yorum yok: